Babacan, Dış Politika Konularını Değerlendirdi

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Suriye'deki kimyasal silahlarla ilgili olarak, "Esed rejimi zaten gidecek ama kendisini daha da çabuk bitirecek bir seçeneği kendi eliyle yapacağını pek zannetmiyorum. Ancak zaten tükeniyorsa o tükenme anında ne yapacağı belli olmayabilir. Umarız ki öyle bir çılgınlık olmaz ama tabii ki dikkat etmek gerekiyor" dedi.

Babacan, Washington temaslarının ardından düzenlediği basın toplantısında, dış politika konularına dair soruları da yanıtladı.

Suriye'yle ilgili gelişmeler ve Suriye'de Esed rejiminin kimyasal silah kullanması olasılığına ilişkin soru üzerine, kimyasal silah konusunun çok ciddiye alınması gereken bir konu olduğuna işaret eden Babacan, hem ABD, hem AB, hem de Rusya'nın, "bunun bir kırmızı çizgi olduğu ve bu çizgi geçildiği anda oyunun kurallarının değişeceği" yönünde ayrı ayrı zamanlarda çok kuvvetli mesajlar verdiğini hatırlattı.

Babacan, Esed rejiminin zaten gideceğini ama kendisini daha da çabuk bitirecek bir seçeneği kendi eliyle yapacağını pek zannetmediğini belirterek, "Ama zaten tükeniyorsa o tükenme anında ne yapacağı belli olmayabilir. Dolayısıyla çok yakından takip edilmesi gereken bir konu. Umarız ki öyle bir çılgınlık olmaz ama tabii ki dikkat etmek gerekiyor" ifadesini kullandı.

-"Suriye krizinin Türk ekonomisi üzerindeki etkisi yok denecek kadar az"-

Washington'da, katıldığı farklı oturumlarda Suriye ile ilgili kendilerine sorular yöneltildiğini söyleyen Babacan'a, "Suriye krizinin, Türkiye'nin ekonomik istikrarına darbe vurabileceği yönünde bir endişe, muhataplarınız ya da yatırımcılar tarafından dile getiriliyor mu-" sorusu yöneltildi.

Öyle bir endişenin bulunmadığını vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:

"Biz Suriye ile ilgili ilk sorunlar çıkmaya başladığında, hatta ilk bizim uçağı düşürdükleri gün, hemen o gece Dışişleri Bakanımızla oturduk, bir strateji belirledik, bu iş nereye gidebilir, senaryolar ne olabilir. Ve bizim ekonomik açıdan etkilenmememiz için çok önemli iki tane kendi kendimize kural koyduk. Bir, Türkiye, Suriye konusunda ne yapacaksa bu mutlaka uluslararası hukuk çerçevesinde olacak. Yani Türkiye, attığı her adımı uluslararası hukuk karşısında yüzde 100 meşru bir zemin üzerinde atacak. İkinci kuralımız da Türkiye, Suriye ile ilgili ne yaparsa yapsın hep dostlarıyla ve müttefikleriyle beraber yapacak."

Tek taraflı bir şey yapmadıklarına ve bundan sonra yapmayacaklarına işaret eden Babacan, sorunun, Türkiye ile Suriye arasında ikili bir mesele olmadığını, güvenlik açısından bakıldığında bölgeyi ilgilendirdiğini, insan hakları ve can kaybı açısından da küresel bir sorun olduğunu, yani dünyadaki herkesin vicdanını rahatsız etmesi gereken bir meseleyle karşı karşıya bulunulduğunu söyledi.

Babacan şöyle devam etti:

"İşte bu sebepledir ki biz hep bugüne kadar ne yaptık- Arap Birliği dedik, İslam İşbirliği Teşkilatı dedik, AB dedik, NATO dedik, yani bütün bu adımlarımız hep dostlarla müttefiklerle atılan ve beraberce çalışılan adımlar oldu. Bu konuda da çok çok dikkatli olmaya devam etmemiz gerekiyor. Zaten bu iki kuralı koyduğumuz için, çok şükür bugüne kadar ekonomi üzerindeki etkisi hiç denecek kadar az."

Babacan, Türkiye'deki kamplarda yaşayan 200 bin kadar Suriyeli sığınmacının masrafının da Türk ekonomisini etkileyecek düzeyde yüksek olmadığını dile getirdi.

-"Türkiye'nin Irak politikası çok açık"-

Babacan, "ABD yönetimiyle temaslarda, Türkiye ile kuzey Irak arasındaki enerji anlaşmalarının gündeme gelip gelmediğine" ilişkin soru üzerine, Beyaz Saray, ABD ticaret ve dışişleri bakanlıklarından oluşan karma heyetle görüşmelerinde bu konunun gündeme geldiğini aktararak, "Onlar sadece bizim bakış açımızı sordular, biz de ne yaptığımızı anlattık. Yani 'şöyle olsa iyi olur, böyle olsa iyi olur' diye değil de nasıl bakıyorsunuz dediler" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin Irak politikasının çok açık olduğunu, Türkiye olarak Irak'ın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini çok önemsediklerini vurgulayan Babacan, Irak'ın kuzeyindeki Kürt yönetimiyle Bağdat'ın da mutlaka çok sıkı ilişkileri olması ve anayasada tanımlanan şekilde bu ilişkinin iyi yürümesi gerektiğini düşündüklerini belirtti.

"Ancak öte yandan da maalesef seçimlere kadarki süreçte Maliki hükümetinin izlemiş olduğu çizgi, yani tek bir mezhep odaklı izlediği politikalar, sadece Irak'taki Kürtleri değil, Irak'ta yaşayan Sünnileri ve Türkmenleri de son derece rahatsız ediyor" diyen Babacan, bu tablonun muhtemelen seçimlere kadar devam edeceğini ancak Irak'taki seçimlerden sonra kurulacak hükümetin çok daha temsil gücü yüksek ve Irak'ın tümünü temsil eden bir hükümet olması gerektiğini kaydetti.

Babacan, "Dolayısıyla bizim en son görmek istediğimiz şey, en son arzu ettiğimiz tablo, Erbil ile Bağdat'ın birbirinden uzaklaşmasıdır" dedi.

-"Kuzey Irak, ekonomik olarak Türkiye'nin doğal uzantısı haline geldi"

Irak'ın kuzeyinde ciddi bir iş potansiyelinin varlığına dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:

"Irak'ın kuzeyi, Kürt bölgesi şu anda baktığımızda ekonomik olarak Türkiye'nin doğal bir uzantısı haline geldi. Yani gidiş geliş trafiğine, Türkiye'den yapılan yatırımlara, ticaret rakamlarına, üzerinde konuşulan enerji projelerine bakın. Tüm bunlar aslında ekonomik açıdan Türkiye'ye Irak'ın kuzeyini, Erbil'i çok çok yaklaştıran konular. Ama burada tabii şu dengenin mutlaka korunması gerekiyor; Erbil, Ankara'ya çok yaklaşırken Bağdat'tan uzaklaşması ya da Bağdat'tan kopmasını da kesinlikle önleyici bir çizgi izlememiz gerekiyor. İşte o hassas dengeyi yürütmek gerekiyor. Eğer Bağdat'ta bugün çok daha yapıcı, çok daha insanları kucaklayıcı, birleştirici bir çizgi izleyen hükümet olsaydı, belki tüm bu tartışmalara gerek bile kalmayacaktı."

Babacan, "Washington'ın Maliki'ye yaklaşımı"na dair soru üzerine, ABD'nin Irak'la ilgili yıllarca çok ciddi sorumluluk altına girdiğini ve askerlerini ülkeden yeni çektiğini, bu nedenle de ABD için kısa vadede özellikle güvenlikle ilgili konular ve genel istikrarın bir numaralı öncelik gibi göründüğünü söyledi.

Muhabir: Mehmet Toroğlu-Barışkan Ünal

Yayıncı: Şermin Coşkun
Kaynak: AA