Arınç : Çekilmenin nasıl olacağı TBMM'nin görev alanı içerisinde değil
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, terör örgütü PKK'nın ''Çözüm Süreci''nde çekilmesini için yasal düzenlemeye gerek olmadığını belirterek, ''Çekilme nasıl olacak, ne şekilde olacak bunlar TBMM'nin görev alanı içerisinde değil, hükümetimizin takip edeceği bir strateji içerisinde yapılacaktır'' dedi.
Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bülent Arınç, bugün eski Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 4. yıl dönümü olduğunu anımsatarak, Yazıcıoğlu ve aynı kazada hayatını kaybedenlere tekrar rahmet, eşi, yakınları ve sevenlerine de baş sağlığı dilediklerini söyledi.
Yazıcıoğlu'nun siyasete çok önemli katkılarda bulunmuş bir mücadele insanı olduğunu ifade eden Arınç, ''Bugün hükümetimiz olarak bu acılı olayı tekrar paylaşmayı, rahmet dilemeyi arzu ettik. Muhterem Yazıcıoğlu ile ilgili olarak Meclisimizde kurulan komisyonların, yargı sürecinin, Devlet Denetleme Kurumu'nun önemli çalışmalar yaptığını hepimiz biliyoruz. Umarım yargı sonucunda da helikopter kazasının ne şekilde cereyan ettiği, varsa buna ait bulgular kamuoyu ile en kısa zamanda paylaşılır'' diye konuştu.
Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında bazı bakanların sunumlar yaptıklarını belirten Arınç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in ''kamu çalışanları ve alt işverenler'' konusunda kapsamlı bir sunumda bulunduğunu bildirdi. Bakan Çelik'ten konuyu işçi ve işveren kesimiyle paylaşması ve sonuçlarını tekrar Bakanlar Kurulu'na getirilmesinin arzu edildiğini dile getiren Arınç, konunun sosyal taraflarla görüşülmesinin ardından tekrar Bakanlar Kurulu'nun gündemine geleceğini söyledi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın AB süreciyle ilgili gelinen noktaya ilişkin bazı değerlendirmeler yaptığını kaydeden Arınç, TBMM'de görüşülecek kanun teklif ve tasarı hakkında da Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın sunum yaptığını, bu hafta mümkün olursa Gümrük Kanunu'nda bazı değişiklikler içeren kanun tasarısının görüşülüp, tamamlanacağını kaydetti.
Arınç, iç ve dış meseleler konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanların görüşlerini açıkladıkları toplantıda, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi, tazminatlar ve Filistin'e ambargoların kaldırılmasıyla ilgili gelişmenin ve sürecin nasıl takip edileceği konusunda da ilgili bakanların bilgi verdiklerini ifade etti.
''Çözüm Süreci'' ile ilgili sunum yapıldığını, Suriye'deki son durumun tartışıldığını ve İçişleri Bakanı Muammer Güler'in de yapılan operasyonlar konusunda Bakanlar Kurulu'na bilgi sunduğunu anlatan Arınç, ''Detaylı bir çalışma yaptık, 7 saatten bu yana Bakanlar Kurulumuz gündemindeki ağırlıklı konuları görüşmüş oldu'' dedi.
-''Çekilme nasıl, ne şekilde olacak bunlar TBMM'nin görev alanı içerisinde değil''-
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin, Başbakan Erdoğan'ın terör örgütünün geri çekilmesiyle ilgili ''Meclis'in böyle bir çalışma yapmasına gerek yok'' dediğini anımsatarak, ''Sizce bir yasal çalışmaya gerek var mı- PKK'nın geri çekilme takvimi nasıl işleyecek-'' şeklindeki sorusu üzerine, Diyarbakır'da 21 Mart'ta yapılan Nevruz kutlaması ve okunan mektubun bütün kesimler tarafından bilindiğini belirtti.
''Bu mektupta ileri sürülen konular yine çözüm sürecinde arzu ettiğimiz sona doğru iyi gelişmeler olarak değerlendirildi'' diyen Arınç, aralık ayı sonundan itibaren 3 ay içinde gelinen noktayı ilerisi için ''ümit verici'' görmenin mümkün olduğunu kaydetti.
Arınç, şöyle konuştu:
''Bundan sonraki süreçte, yani şu anda bir ateşkes süreci onların tabiriyle, bize göre bir çatışmasızlık ve eylemsizlik süreci de başlatılmış durumda. Bugün gazetelere akseden haberlerden de bu işin başındaki kişilerin böyle bir süreci başlattıklarını hepimiz öğrenmiş olduk. Bunun arkasından yaşanacak konular veyahut da takip edilecek yol haritası konusunda Sayın Başbakanımızın ısrarla söyledikleri konuyu, sanıyorum tekrar etmeme gerek yok. Bu konuda muhatabın hükümetimiz olduğunu, TBMM olmadığını ve bundan sonra da olmaması gerektiğini ifade ediyor. Dolayısıyla çekilme nasıl olacak, ne şekilde olacak bunlar TBMM'nin görev alanı içerisinde değil, hükümetimizin takip edeceği bir strateji içerisinde yapılacaktır. Dolayısıyla bazı arkadaşlarımızın çeşitli ihtimallere binaen vermiş oldukları cevapları bu kapsam içerisinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.''
-Bahçeli'nin ''vur de vuralım, öl de ölelim'' sloganına cevabı-
Arınç, bir gazetecinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Bursa'da düzenlenen mitingde ''vur de vuralım, öl de ölelim'' sloganlarına karşılık ''bunun da zamanı gelecek'' yanıtını verdiğini anımsatarak, bunu nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, Bahçeli'nin bu sözlerinin kendisinin de dikkatini çektiğini ifade etti.
Bahçeli'nin bir muhalefet partisi lideri olduğunu ve Türkiye'de 9 bölge olarak tespit ettikleri yerlerde mitingler yapacağını hatırlatan Arınç, mitinglerden bir tanesinin de kendi seçim bölgesi Bursa'da düzenlendiğini, bölgeyi bilen biri olarak mitinge katılan binlerce insanın ortaya koyduğu tepkiyi de anlayışla karşıladığını söyledi.
Bursa'nın nüfusunun 2 milyon 700 bin olduğuna işaret eden Arınç, şöyle devam etti:
''O günkü mitinge gelenlerin sayısı ki bu işin uzmanları vardır; metrekare olarak alanı bilirler, alana açılan yolları bilirler her metrekareye kaç kişi düştüğünü hesaplarlar sizin önünüze bir rakam koyarlar. Bizim önümüze konan rakam, onların abarttığı rakamların üçte biridir. Dolayısıyla çok büyük bir kalabalık bu mitinge katılmamıştır. Çünkü biz de biliyoruz ki MHP'nin tabanında nasıl 12 Eylül 2010'da referandumda 'evet' demeyi göze almış üçte bir çoğunluk varsa bu çözüm sürecinden de ümitli olan ve hükümetimizin büyük bir kararlılıkla, adeta bütün riskleri göze alarak 'Türkiye'ye artık huzur gelsin, terör bitsin, annelerin göz yaşı akmasın düşüncesiyle başlattığı bu sürece büyük bir destek olacağını ben şahsen biliyorum.
2 milyon 700 bin nüfuslu Bursa'da miting meydanına toplananların yarısı dışarıdan gelmedir. Balıkesir'den, Çanakkale'den, Bilecek'ten, Ankara'nın Keçiören başta olmak üzere ilçelerinden. Daha çok İstanbul'dan gelenlerle o meydan doldurulabilmişse, bunu büyük bir başarı olarak görmek mümkün değil. Bu, ancak Bursa nüfusunun yüzde 1'i, seçmen nüfusunun yüzde 2'sidir. Dolayısıyla sürece destek verenlerin sayısı miting meydanına gelenler ve Bahçeli lehinde tezahürat yapanların yüz mislidir. Bu Türkiye'nin her yerinde de böyle olacaktır.''
-''Siyaseten Bahçeli hayatının en büyük hatasını yapmıştır''-
Bülent Arınç, anketlerden ve vatandaşlara temaslarından Çözüm Süreci'ne ümitle bakan milyonlar olduğunu anladıklarını, süreci kötülemek isteyenlerin çok küçük bir azınlıktan ibaret olduğunu ifade ederek, ''Ancak belki kendilerince haklı sayılan tepkileri ortaya koymak da demokratik bir haktır. Dolayısıyla yapılan mitingi demokratik bir hak olarak görebiliriz'' diye konuştu.
Bugüne kadar MHP Genel Başkanı Bahçeli için daha çok takdir edecek ifadeler kullanıldığını, ''Bahçeli'yi takdir etmek lazım, tebrik etmek lazım, çünkü Ülkücüleri sokağa dökmüyor, istese sokağa dökerdi, çatışma başlatırdı'' ifadelerinin kullanıldığını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
''Ama bu arkadaşımızın sorusunda da görüldüğü gibi 2 günden bu yana Türkiye kamuoyunu meşgul ediyor. 300-500 kişinin bağırarak, 'öl de ölelim, vur de kıralım, vuralım' sözlerine 'onun da zamanı gelecektir' şeklindeki cümlesi bugüne kadar ki Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu iradenin tam tersidir. Bu halkı suç işlemeye tahriktir ve teşviktir. Bu, kendi düşüncelerini gerçekleştirebilmek için halkı kanunsuzluğa teşvik ve tahrikten başka bir şey değildir. Bahçeli'nin kendisinin bu sözlerini tevil etmedikçe veya tam aksini ifade etmedikçe Bursa miting meydanında söylediği bu söz onu her zaman takip edecektir.
Bu konuda savcılar ne düşünür bilmiyorum, ama siyaseten Bahçeli hayatının en büyük hatasını yapmıştır. 300-500 kişinin böyle bir bağırması karşısında 'onun da zamanı gelir, ben size söylerim o zaman vurar, kırar veya öl dersem ölürsünüz' şeklindeki bir hitabını ben siyasi hayatının en büyük başarısızlığı ve en büyük handikap olarak görüyorum. Bu çok yanlış bir şeydir. Kullandığı ifadeler, hakaretten de öte kötü şeylerdir. Biz, bunlara müstahak değiliz. Ve bu sözlerin altında da kalacaktır. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması halinde baraj altında kalacağını bilen bir siyasi partinin lideri bugün büyük bir heyecanla hiçbir zaman, hiçbir konuda göstermediği bir kararlılığı güya bizi tehdit ederek göstermeye çalışıyor. Kendisine de yakışmıyor, partisine de yakışmıyor. Vatanseverliğimizden, milliyetçiliğimizden, bu ülkeye olan sevdamızdan Türkiye'de hiç kimsenin şüphesi yok. Başlattığımız süreçte vatanseverliğin ve bu ülkeyi sevmemizin bir işaretidir. Bu sözleri söylemiş olmasını bundan sonra yapacağı mitinglerde tekrarlamamasını kendisine tavsiye ediyorum.''
Kaynak: AA
Bülent Arınç, bugün eski Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 4. yıl dönümü olduğunu anımsatarak, Yazıcıoğlu ve aynı kazada hayatını kaybedenlere tekrar rahmet, eşi, yakınları ve sevenlerine de baş sağlığı dilediklerini söyledi.
Yazıcıoğlu'nun siyasete çok önemli katkılarda bulunmuş bir mücadele insanı olduğunu ifade eden Arınç, ''Bugün hükümetimiz olarak bu acılı olayı tekrar paylaşmayı, rahmet dilemeyi arzu ettik. Muhterem Yazıcıoğlu ile ilgili olarak Meclisimizde kurulan komisyonların, yargı sürecinin, Devlet Denetleme Kurumu'nun önemli çalışmalar yaptığını hepimiz biliyoruz. Umarım yargı sonucunda da helikopter kazasının ne şekilde cereyan ettiği, varsa buna ait bulgular kamuoyu ile en kısa zamanda paylaşılır'' diye konuştu.
Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında bazı bakanların sunumlar yaptıklarını belirten Arınç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in ''kamu çalışanları ve alt işverenler'' konusunda kapsamlı bir sunumda bulunduğunu bildirdi. Bakan Çelik'ten konuyu işçi ve işveren kesimiyle paylaşması ve sonuçlarını tekrar Bakanlar Kurulu'na getirilmesinin arzu edildiğini dile getiren Arınç, konunun sosyal taraflarla görüşülmesinin ardından tekrar Bakanlar Kurulu'nun gündemine geleceğini söyledi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın AB süreciyle ilgili gelinen noktaya ilişkin bazı değerlendirmeler yaptığını kaydeden Arınç, TBMM'de görüşülecek kanun teklif ve tasarı hakkında da Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın sunum yaptığını, bu hafta mümkün olursa Gümrük Kanunu'nda bazı değişiklikler içeren kanun tasarısının görüşülüp, tamamlanacağını kaydetti.
Arınç, iç ve dış meseleler konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanların görüşlerini açıkladıkları toplantıda, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi, tazminatlar ve Filistin'e ambargoların kaldırılmasıyla ilgili gelişmenin ve sürecin nasıl takip edileceği konusunda da ilgili bakanların bilgi verdiklerini ifade etti.
''Çözüm Süreci'' ile ilgili sunum yapıldığını, Suriye'deki son durumun tartışıldığını ve İçişleri Bakanı Muammer Güler'in de yapılan operasyonlar konusunda Bakanlar Kurulu'na bilgi sunduğunu anlatan Arınç, ''Detaylı bir çalışma yaptık, 7 saatten bu yana Bakanlar Kurulumuz gündemindeki ağırlıklı konuları görüşmüş oldu'' dedi.
-''Çekilme nasıl, ne şekilde olacak bunlar TBMM'nin görev alanı içerisinde değil''-
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin, Başbakan Erdoğan'ın terör örgütünün geri çekilmesiyle ilgili ''Meclis'in böyle bir çalışma yapmasına gerek yok'' dediğini anımsatarak, ''Sizce bir yasal çalışmaya gerek var mı- PKK'nın geri çekilme takvimi nasıl işleyecek-'' şeklindeki sorusu üzerine, Diyarbakır'da 21 Mart'ta yapılan Nevruz kutlaması ve okunan mektubun bütün kesimler tarafından bilindiğini belirtti.
''Bu mektupta ileri sürülen konular yine çözüm sürecinde arzu ettiğimiz sona doğru iyi gelişmeler olarak değerlendirildi'' diyen Arınç, aralık ayı sonundan itibaren 3 ay içinde gelinen noktayı ilerisi için ''ümit verici'' görmenin mümkün olduğunu kaydetti.
Arınç, şöyle konuştu:
''Bundan sonraki süreçte, yani şu anda bir ateşkes süreci onların tabiriyle, bize göre bir çatışmasızlık ve eylemsizlik süreci de başlatılmış durumda. Bugün gazetelere akseden haberlerden de bu işin başındaki kişilerin böyle bir süreci başlattıklarını hepimiz öğrenmiş olduk. Bunun arkasından yaşanacak konular veyahut da takip edilecek yol haritası konusunda Sayın Başbakanımızın ısrarla söyledikleri konuyu, sanıyorum tekrar etmeme gerek yok. Bu konuda muhatabın hükümetimiz olduğunu, TBMM olmadığını ve bundan sonra da olmaması gerektiğini ifade ediyor. Dolayısıyla çekilme nasıl olacak, ne şekilde olacak bunlar TBMM'nin görev alanı içerisinde değil, hükümetimizin takip edeceği bir strateji içerisinde yapılacaktır. Dolayısıyla bazı arkadaşlarımızın çeşitli ihtimallere binaen vermiş oldukları cevapları bu kapsam içerisinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.''
-Bahçeli'nin ''vur de vuralım, öl de ölelim'' sloganına cevabı-
Arınç, bir gazetecinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Bursa'da düzenlenen mitingde ''vur de vuralım, öl de ölelim'' sloganlarına karşılık ''bunun da zamanı gelecek'' yanıtını verdiğini anımsatarak, bunu nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, Bahçeli'nin bu sözlerinin kendisinin de dikkatini çektiğini ifade etti.
Bahçeli'nin bir muhalefet partisi lideri olduğunu ve Türkiye'de 9 bölge olarak tespit ettikleri yerlerde mitingler yapacağını hatırlatan Arınç, mitinglerden bir tanesinin de kendi seçim bölgesi Bursa'da düzenlendiğini, bölgeyi bilen biri olarak mitinge katılan binlerce insanın ortaya koyduğu tepkiyi de anlayışla karşıladığını söyledi.
Bursa'nın nüfusunun 2 milyon 700 bin olduğuna işaret eden Arınç, şöyle devam etti:
''O günkü mitinge gelenlerin sayısı ki bu işin uzmanları vardır; metrekare olarak alanı bilirler, alana açılan yolları bilirler her metrekareye kaç kişi düştüğünü hesaplarlar sizin önünüze bir rakam koyarlar. Bizim önümüze konan rakam, onların abarttığı rakamların üçte biridir. Dolayısıyla çok büyük bir kalabalık bu mitinge katılmamıştır. Çünkü biz de biliyoruz ki MHP'nin tabanında nasıl 12 Eylül 2010'da referandumda 'evet' demeyi göze almış üçte bir çoğunluk varsa bu çözüm sürecinden de ümitli olan ve hükümetimizin büyük bir kararlılıkla, adeta bütün riskleri göze alarak 'Türkiye'ye artık huzur gelsin, terör bitsin, annelerin göz yaşı akmasın düşüncesiyle başlattığı bu sürece büyük bir destek olacağını ben şahsen biliyorum.
2 milyon 700 bin nüfuslu Bursa'da miting meydanına toplananların yarısı dışarıdan gelmedir. Balıkesir'den, Çanakkale'den, Bilecek'ten, Ankara'nın Keçiören başta olmak üzere ilçelerinden. Daha çok İstanbul'dan gelenlerle o meydan doldurulabilmişse, bunu büyük bir başarı olarak görmek mümkün değil. Bu, ancak Bursa nüfusunun yüzde 1'i, seçmen nüfusunun yüzde 2'sidir. Dolayısıyla sürece destek verenlerin sayısı miting meydanına gelenler ve Bahçeli lehinde tezahürat yapanların yüz mislidir. Bu Türkiye'nin her yerinde de böyle olacaktır.''
-''Siyaseten Bahçeli hayatının en büyük hatasını yapmıştır''-
Bülent Arınç, anketlerden ve vatandaşlara temaslarından Çözüm Süreci'ne ümitle bakan milyonlar olduğunu anladıklarını, süreci kötülemek isteyenlerin çok küçük bir azınlıktan ibaret olduğunu ifade ederek, ''Ancak belki kendilerince haklı sayılan tepkileri ortaya koymak da demokratik bir haktır. Dolayısıyla yapılan mitingi demokratik bir hak olarak görebiliriz'' diye konuştu.
Bugüne kadar MHP Genel Başkanı Bahçeli için daha çok takdir edecek ifadeler kullanıldığını, ''Bahçeli'yi takdir etmek lazım, tebrik etmek lazım, çünkü Ülkücüleri sokağa dökmüyor, istese sokağa dökerdi, çatışma başlatırdı'' ifadelerinin kullanıldığını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
''Ama bu arkadaşımızın sorusunda da görüldüğü gibi 2 günden bu yana Türkiye kamuoyunu meşgul ediyor. 300-500 kişinin bağırarak, 'öl de ölelim, vur de kıralım, vuralım' sözlerine 'onun da zamanı gelecektir' şeklindeki cümlesi bugüne kadar ki Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu iradenin tam tersidir. Bu halkı suç işlemeye tahriktir ve teşviktir. Bu, kendi düşüncelerini gerçekleştirebilmek için halkı kanunsuzluğa teşvik ve tahrikten başka bir şey değildir. Bahçeli'nin kendisinin bu sözlerini tevil etmedikçe veya tam aksini ifade etmedikçe Bursa miting meydanında söylediği bu söz onu her zaman takip edecektir.
Bu konuda savcılar ne düşünür bilmiyorum, ama siyaseten Bahçeli hayatının en büyük hatasını yapmıştır. 300-500 kişinin böyle bir bağırması karşısında 'onun da zamanı gelir, ben size söylerim o zaman vurar, kırar veya öl dersem ölürsünüz' şeklindeki bir hitabını ben siyasi hayatının en büyük başarısızlığı ve en büyük handikap olarak görüyorum. Bu çok yanlış bir şeydir. Kullandığı ifadeler, hakaretten de öte kötü şeylerdir. Biz, bunlara müstahak değiliz. Ve bu sözlerin altında da kalacaktır. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması halinde baraj altında kalacağını bilen bir siyasi partinin lideri bugün büyük bir heyecanla hiçbir zaman, hiçbir konuda göstermediği bir kararlılığı güya bizi tehdit ederek göstermeye çalışıyor. Kendisine de yakışmıyor, partisine de yakışmıyor. Vatanseverliğimizden, milliyetçiliğimizden, bu ülkeye olan sevdamızdan Türkiye'de hiç kimsenin şüphesi yok. Başlattığımız süreçte vatanseverliğin ve bu ülkeyi sevmemizin bir işaretidir. Bu sözleri söylemiş olmasını bundan sonra yapacağı mitinglerde tekrarlamamasını kendisine tavsiye ediyorum.''