Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu Açıklaması
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "Türkiye Barolar Birliği olarak, staja kabul yeterlilik değerlendirmesi ve staj yeterlilik değerlendirmesi olmak üzere iki aşamalı merkezi bir değerlendirme sistemini yönetmelikle hükme bağladık ve Adalet Bakanlığı'na gönderdik" dedi.
Feyzioğlu, beraberindeki Trabzon Barosu Başkanı Mehmet Şentürk, Giresun Barosu Başkanı Gültekin Uzunalioğlu ve Türkiye Barolar Birliği Başkan Başdanışmanı Zafer Köken ve yönetim kurulu üyeleriyle Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret etti.
TGC Başkanı Turgut Özdemir ve yönetim kurulu üyeleriyle bir süre görüşen Feyzioğlu, burada yaptığı konuşmada, avukatlık mesleğindeki kalitenin, yurttaşların toptan menfaati dikkate alınarak artırılması için Türkiye Barolar Birliği'nin getirdiği devrim niteliğinde bir gelişmeye imza attığını belirterek, "Türkiye Barolar Birliği olarak, staja kabul yeterlilik değerlendirmesi ve staj yeterlilik değerlendirmesi olmak üzere iki aşamalı merkezi bir değerlendirme sistemini yönetmelikle hükme bağladık ve Adalet Bakanlığı'na gönderdik. Bakanlıktan gelecek cevaba göre de öyle sanıyorum ki ağustos ayı sonundan itibaren hukuk fakültesi mezunları avukatlık stajına başlayabilmek için yeterlilik belgesi almak durumunda kalacaktır" diye konuştu.
Feyzioğlu, böylece 70'in üzerinde eğitime başlamış hukuk fakültesinin yarattığı eğitimdeki önemli kalitesizlik sorununu, kendi alanlarında filtrelemek ve 'hiçbir şey olamazsam avukat olurum' şeklinde tedbir almadıkları takdirde yerleşmeye başlayan çarpık düşüncenin önüne geçmeyi amaçladıklarını ifade ederek, "Buna kesin olarak kararlıyız. Yargıdaki toplam kalite sorunu, avukatı doğrudan ilgilendiren bir sorun gibi görünse de biz kendi hakkımızı değil, yurttaşın hakkını savunan meslek mensupları olarak bu noktada sizden destek beklemek durumundayız. Savunmadaki kaliteyi yükseltmeliyiz ki yargıdaki toplam kalite artabilsin. Bunun için de merkezi bir değerlendirmenin zorunluluğu var" dedi.
Yapılacak değerlendirmenin hiçbir şekilde mülakat ve sözlü olmayacağını vurgulayan Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Tamamen çoktan seçmeli ve yüzde 100 objektifliği sağlayacak tarafsız, güvenilir bir yöntem benimsenmiştir. Avukatlık stajına başlayabilmek için hukuk mesleğinin temellerine vakıf olmak gereklidir ki üzerine avukatlık sanatını biz öğretebilelim. Hakimlik, savcılık ve avukatlık alanlarında kalite sorunumuz var. Bu kalite sorununun temelinde 109 hukuk fakültesinin hiçbir yeterli altyapıya sahip olmaksızın birbiri ardına açılmış olması gerçeği yatıyor. Hakim ve savcıların sınavla meslek adaylığına girişleri ve mesleğe yine sınavla kabulleri belirli bir filtrasyonu sağlıyor ama avukatlıkta hiçbir elemenin bulunmaması, her başvuranın staja kabulü ve bir sene sonra ruhsatnamesini alıyor olması çok büyük sorun olarak karşımızda. 'Bundan bana ne' diyenlere şunu söylüyorum. Avukatlık mesleğindeki kalite sadece biz avukatların ve baroların sorunu değil, yurttaşın da sorunudur. Devrim niteliğinde adım attık. Sınavı ya ÖSYM ya da bir üniversite yapacaktır. Değerlendirmemizi uzman kuruluşlar yapacaktır. 'Ben yeterliyim' diyen hukuk fakültesi mezununun hepimizden daha çok merkezi mesleki değerlendirmenin gelmesini desteklemesi gerekiyor. Buna karşı çıkanlar peşinen, 'ben yetersizim, hakim, savcı değil hiçbir şey olamadığımdan avukat olmak istiyorum' diyenlerdir. Biz hiçbir şey olamamışları avukatlığa almak istemiyoruz."
- Öğrenci evlerine yönelik tartışmalar
Feyzioğlu, Türkiye'nin gündemindeki en üst başlığın hukuki güvenlik olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Bugün ne yaşıyorsak hukuki güvenlik başlığı altında özetleyebileceğimiz sıkıntılardan oluşuyor bunlar. Gerçek gündem bambaşkayken işsizliği, sosyal adaleti, adil yargılamayı nasıl hayata geçiririzi konuşmamız gerekirken, aslında hiç sorun olmayan suni bir gündem ortaya atıldı, 'öğrencilerin bulunduğu evlerde neler oluyormuş' diye. Bir taraftan birileri 'cambaza bak' deyip Türkiye'nin gerçek gündemini saptırmışken diğer yandan hepimizin, ülkedeki milyonlarca insanın canını yakacak bir işaret veriliyor. Bu ülkedeki hiçbir yurttaşın nasıl namuslu, ahlaklı, dindar olunacağını siyasi partilerden öğrenmeye ihtiyacı yok. Biz nasıl namuslu olunduğunu, ahlakın ne demek olduğunu biliriz, kimsenin bize bunları öğretmesine ihtiyacımız yok. Sanki gençler üniversiteye okumaya gittiklerinde kirleniyorlarmış gibi bir görüntü yaratılmasını fevkalade yıkıcı, tehlikeli ve zararlı buluyorum. Bu bizim çok güzel komşuluk ilişkilerimizi de emin olun zedeleyecek. Komşuluk ilişkilerimize dışarıdan müdahale hangi amaçla olursa olsun toplumu tam ortasından bölücü niteliktedir ve çok tehlikelidir."
"Kraldan çok kralcılar harekete geçmeye çok heveslidir bu toplumda" diyen Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben bu yanlıştan dönülmesini bekliyorum, dönülmediği takdirde de şöyle bir söz verdik kamuoyuna, her kim evlatlarımızı, gençleri, yetişkin insanları bir şekilde baskı altına almak, ezmek, taciz etmek amaçlı evlere polis baskınları düzenlerse, düzenletirse, bu emri verenler ve uygulayanlar hakkında son nefesimizi verinceye kadar mücadele edeceğiz. Bu bir hukuki güvenlik meselesidir. İnsanların evlerinde huzur içinde yaşamalarından daha önemli ve değerli bir hukuki güvenlik de olamaz."
Bir gazetecinin, "uygulamalar anayasal suç mu" sorusu üzerine Feyzioğlu, "Eğer yetişkin insanların evleri sırf 'anayasada devlet gençleri korur' hükmüne dayanarak basılmaya başlanır, Ayşe teyzenin, Nejla teyzenin 'ya burada çok gürültü ediyorlar, terör yuvası olabilir' cümleleriyle polis baskınlarına yol açılırsa, bu emri verenler, azmettirenler, uygulayanlar hepsi sorumlu olur elbette" dedi.
Feyzioğlu, konuşmasının ardından Özdemir'e Türkiye Barolar Birliği'nin plaketini verdi.