‘söz Hakkı’ Senarist Tarık Tufan’da
Ünlü senarist ve gazeteci, yazar Tarık Tufan, Küçükçekmecelilerle ' Söz Hakkı’ programında bir araya geldi.
Sevenlerine bolca nasihat vererek hayat hikayesini anlatan Yazar Tarık Tufan, “İnsanlara bir hayrımız dokunsun diye uğraşıyorum” dedi.
Ünlü senarist ve gazeteci, yazar Tarık Tufan, Küçükçekmece Belediyesi tarafından gerçekleşen ‘Söz Hakkı’ programında sevenleriyle bir araya geldi. Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen söyleşide konuşan ‘Yozgat Blues ve Uzak İhtimal’ filmlerinin senaristi Tarık Tufan, sinema, yazarlık ve radyo serüvenini anlattı.
“ÖLMEDEN ÖNCE BİR KEZ DAHA RADYOCU OLMAK İSTERİM”
Moderatörlüğünü Furkan Çalışkan’ın yaptığı programda, yazar Tarık Tufan, hayat hikayesini anlatarak, “Selman diye bir arkadaşım vardı. Bana ‘gel birlikte radyo programı yapalım’ dedi.
Sonra görüşmeye giderken son anda gelemeyeceğini söyledi.
Ben tek başıma görüşmeye gittim ve önce hafta sonları, sonra hafta içi 4 akşam radyo programı yapmaya başladım. İlk kez insanlar bir kurumsal alanda seslerini duyurmaya başladılar radyoyla, bu bence harika bir şeydi.” diyerek nasıl radyocu olduğunu anlatan Tufan, hayatta kendini en iyi hissettiği yerin önce İnönü stadyumu, sonra da radyo olduğunu ve ölmeden önce mutlaka 1 kez daha radyo programı yapmak istediğini söyledi” dedi.
“İNSANLARA HAYRIM DOKUNSUN DİYE UĞRAŞIYORUM”
Hikayeyle çok küçük yaşta, evlerine gelen ve yaşlı amca ve teyzeler sayesinde tanıştığını da dile getiren Tufan, “Konuşuyorum, konuşuyorum söylediklerim nereye gidiyor diye düşündüm. Aslında ben pek çok farklı alanda aynı şeyi yapıyorum. Hepsinde bir hikaye anlatıyorum. Hayatta gerçekten olanları yazsam, amma da abartmış derler ama hayatta gerçekten de abartılı şeyler oluyor” diye konuştu.
Düz yazının yerini sinemaya bırakmasının doğal olduğunu ifade eden yazar Tarık Tufan, “Asıl mesele, bir hikaye anlatmaksa sinemada bir taraftan devam edebilir. Bununla iyi romanın değerini kaybedeceğini düşünmüyorum. Sinemada her şeyin bir anda ifade edilebilir olması da çok önemli. İyi bir sinema, insanların hayatla kurdukları ilişkide yeni kapılar açabilir. ”dedi.
Yıllar önce dershanede felsefe öğretmenliği yaptığı dönemde, bir televizyon kanalında canlı yayında, sınav soruları çözdürdüğünü ve televizyonla bu şekilde tanıştığını kaydeden yazar Tufan, televizyonu sadece bir iş olarak gördüğünü şu sözlerle ifade etti, “Rızkımızı televizyondan çıkarıyoruz. Çok fazla anlam yüklemiyorum. Bir takım şeylere kafa yoruyor, insanlara bir hayrımız dokunsun diye uğraşıyorum. Teknoloji ve modernlikle birlikte artık evi nasıl kurduğumuz bile televizyona bağlandı. Eskiden evi döşerken kıble ne tarafta diye soran insanların ilk sorusu şimdi, televizyonu nereye koysam oldu.”
Kaynak: İHA
Ünlü senarist ve gazeteci, yazar Tarık Tufan, Küçükçekmece Belediyesi tarafından gerçekleşen ‘Söz Hakkı’ programında sevenleriyle bir araya geldi. Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen söyleşide konuşan ‘Yozgat Blues ve Uzak İhtimal’ filmlerinin senaristi Tarık Tufan, sinema, yazarlık ve radyo serüvenini anlattı.
“ÖLMEDEN ÖNCE BİR KEZ DAHA RADYOCU OLMAK İSTERİM”
Moderatörlüğünü Furkan Çalışkan’ın yaptığı programda, yazar Tarık Tufan, hayat hikayesini anlatarak, “Selman diye bir arkadaşım vardı. Bana ‘gel birlikte radyo programı yapalım’ dedi.
Sonra görüşmeye giderken son anda gelemeyeceğini söyledi.
Ben tek başıma görüşmeye gittim ve önce hafta sonları, sonra hafta içi 4 akşam radyo programı yapmaya başladım. İlk kez insanlar bir kurumsal alanda seslerini duyurmaya başladılar radyoyla, bu bence harika bir şeydi.” diyerek nasıl radyocu olduğunu anlatan Tufan, hayatta kendini en iyi hissettiği yerin önce İnönü stadyumu, sonra da radyo olduğunu ve ölmeden önce mutlaka 1 kez daha radyo programı yapmak istediğini söyledi” dedi.
“İNSANLARA HAYRIM DOKUNSUN DİYE UĞRAŞIYORUM”
Hikayeyle çok küçük yaşta, evlerine gelen ve yaşlı amca ve teyzeler sayesinde tanıştığını da dile getiren Tufan, “Konuşuyorum, konuşuyorum söylediklerim nereye gidiyor diye düşündüm. Aslında ben pek çok farklı alanda aynı şeyi yapıyorum. Hepsinde bir hikaye anlatıyorum. Hayatta gerçekten olanları yazsam, amma da abartmış derler ama hayatta gerçekten de abartılı şeyler oluyor” diye konuştu.
Düz yazının yerini sinemaya bırakmasının doğal olduğunu ifade eden yazar Tarık Tufan, “Asıl mesele, bir hikaye anlatmaksa sinemada bir taraftan devam edebilir. Bununla iyi romanın değerini kaybedeceğini düşünmüyorum. Sinemada her şeyin bir anda ifade edilebilir olması da çok önemli. İyi bir sinema, insanların hayatla kurdukları ilişkide yeni kapılar açabilir. ”dedi.
Yıllar önce dershanede felsefe öğretmenliği yaptığı dönemde, bir televizyon kanalında canlı yayında, sınav soruları çözdürdüğünü ve televizyonla bu şekilde tanıştığını kaydeden yazar Tufan, televizyonu sadece bir iş olarak gördüğünü şu sözlerle ifade etti, “Rızkımızı televizyondan çıkarıyoruz. Çok fazla anlam yüklemiyorum. Bir takım şeylere kafa yoruyor, insanlara bir hayrımız dokunsun diye uğraşıyorum. Teknoloji ve modernlikle birlikte artık evi nasıl kurduğumuz bile televizyona bağlandı. Eskiden evi döşerken kıble ne tarafta diye soran insanların ilk sorusu şimdi, televizyonu nereye koysam oldu.”