AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik'ten Açıklama
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut’un “Başbakan Erdoğan sosyalisttir" açıklamalarına ilişkin, “Hz.Ömer ne kadar sosyalistse sayın Başbakan da o kadar sosyalisttir. Sosyal adalet kavramına inanmak, sosyal devleti hayata hakim kılmak, vatandaşının sosyal devlet kavramının tadına varmasını sağlamak sosyalist olmayı gerektirmez. Sayın Başbakan bunları başarmış olan bir başbakandır. Sayın Başbakan muhafazakar, demokrat bir insandır. Partimiz muhafazakar demokrat bir partidir. Bun doğrudan Başbakanımıza doğrudan sosyalist yaftasını yapıştırmam şahsen” dedi.
AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Basın toplantısında gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Çelik, Demokratikleşme paketinde açıklanan seçim barajıyla ilgili üç öneriye AK Parti’nin hangisine sıcak baktığının sorulması üzerine, “Biz usta yüzücüyüz. Ben Van Gölü’nün kenarında büyüdüm. Kendim için de söylüyorum. Ben gölde, havuzda da, okyanusta da, baraj da yüzerim. Atlas Okyanusu’nda da, Büyük Okyanus’ta da yüzdüm. İşin bu esprisi ama AK Parti gerçekten isterseniz bugünkü gibi devam etsin, istersiniz daraltılmış bölge olsun, isterseniz dar bölge olsun… Biz bunların hepsine varız. Buyurun hodri meydan. Yani ille de bu olmazsa biz bunu istemeyiz demiyoruz ama onlardan sağlıklı bir sonuç gelmezse, tartışma ortamı oluşturup bir sonuç ortaya çıkmazsa elbette AK Parti yine uzmanlarıyla danışarak, konuşarak bütün getireceği, görüşeceği ülke adına hesaplayarak elbette atılması gereken adımlar neyse onu atar” diye konuştu.
“Yeni anayasa konusunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek’ten yeni bir öneri geldi. Yeni anayasayı Meclis başkanlığı hazırlasın şeklinde. Bu öneriye sıcak bakar mısınız. AK Parti’nin tavrı ne olur” sorusuna ise Çiçek, “Muhalefet buna evet derse, bir bunu tartışılmaya değer, üzerinde konuşulmaya değer bir teklif olarak değerlendiririz. Çünkü; bu nihai kararı Meclis vermeyecek anlamına gelmiyor. Bugünde her dört partinin TBMM’de onların birlikte çalıştığı uzmanlar kodifikasyonu yapıyor. Yani onları maddeleştirenler onlardır. Uzmanların hazırlığı bir taslak TBMM’nin iradesiyle çıkarılabilir, şekillendirile bilir. Dolayısıyla Sayın Başkanın bu teklifi üzerinde konuşulmaya değer bir tekliftir. Yeter ki muhalefetin paşa gönlü razı olsun” ifadesini kullandı.
Eskişehir Valisinin bir gazeteciye yönelik tehdit içeren mail attığı yönündeki iddiaların sorulması üzerine de Çelik, şunları kaydetti:
“Bu konuda birinci dereceden sorumlu olan İçişleri Bakanımız, sayın Valinin ‘Evet. Hesap bana aitti. Yani benim mailimden atıldı ama ben bizzat atmadım. Oradaki elemanların attığı’ yönündeki açıklamaları var. Ama bu iddia incelenmeye değer bir iddiadır. Sayın İçişleri Bakanımızda böyle bir durumun doğru olmadığını ve kendisinin de inceleme başlattığını söyledi.
Bende söylediğine katılarak cevap veriyorum. Ama inceleme yapıldıktan sonra hakikaten böyle bir şey var mı, yok mu, eksisi mi var, artısı mı var bunu hep birlikte göreceğiz.”
“Demokratikleşme Paketi’nde asker, polis ve yargının başörtüsü düzenlemesinin dışında kalacağı konuşuluyordu. Fakat Adalet Bakanın bir açıklaması oldu. Kurumlar kendileri değerlendirecek dedi.
O kurumlarda başörtüsü özgürlük anlamına mı geliyor” sorusuna Çelik, “Bizim getirdiğimiz demokratikleşme paketinde sözüne ettiğiniz üç kurum bunun dışındadır. Bu kurumlar kendi içlerinde oturup, konuşup değerlendirme yapıp bazı konulur da bazı adımlar atarlarsa, bazı önerileri hükümete getirirlerse bunu bilemem. Ama şuanda bu üç kurum kapsam dışındadır” şeklinde cevap verdi.
Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine değişikliği ile ilgili “her şey olabilir” açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın bakanların yerel seçimlerde adaylığı ile ilgili olarak “istifa etmelerine gerek” yok açıklamalarının hatırlatılması üzerine, “Eğer yasal bir engel yoksa, istifa etmeleri söz konusu olabilirse tabi ki olabilir. Bana kalırsa bir bakanın, bakan olarak seçime girmesi doğru olmaya bilir. Yerel yönetim farklı, milletvekili olarak girebilir de… Bu tabi ki uzmanlar tarafından oturup değerlendirebilir. Ancak Sayın Başbakan ‘Her an her şey olabilir’ dediyse bu malum kabine değişikliği partinin ilgili kurullarında oturup yapılmıyor. Başbakan kendi ekibini kendisi seçiyor. Şuanda bakan arkadaşlarımız hepsi görevlerini başarıyla yürütüyorlar. Ama mahalli seçimlerde birilerinin aday olması söz konusu olursa, bundan dolayı ayrılması söz konusu olursa ve sayın Başbakanın bizati kendi gördüğü bazı gerekçelerden dolayı, bazı değişiklikler yapılabilir mi, yapılabilir. Bende sayın Başbakanın sözünü tekrarlayayım. Ona dayanarak söylüyorum. Her an her şey olabilir. AK Parti’de bakanlık yapabilecek çok değerli arkadaşlarımız var. Bizim partimizden şöyle üç beş çok sağlam hükümet çıkar. 326 kişiyiz unutmayın. Bizim böyle bir derdimiz yok. Bu nöbet değişikliğidir. Hatırlayın ben önce Kültür ve Turizm Bakanıydım, sonra Milli Eğitim Bakanı, Sayın Başbakan Başdanışman oldum, sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı… Yarın kimin ne olacağını bilemeyiz. Bizim için milletvekili olmak, kıyamete kadar burada kalmak, buda söz konusu değil. Üç dönemi soruyorsunuz ya bize. Biz bir ekibimiz. Bu geminin sağ selamet hedeflenen limana ulaşması için hangimize hangi görev düşerse biz bunu yapmaya çalışırız işin özü budur” dedi.
“Genelkurmay Başkanlığı’nda sivil memurlar başörtüsü takabilecek mi?” sorusu üzerine Çelik, “Açıklanan pakette Genelkurmay Başkanlığı, polis teşkilatı, yargı bunun dışındadır. Adalet teşkilatında hakim ve savcı takamaz ama oradaki katibe takabilir mi? O olabilir. Orada da böyle bir şey olabilir mi, o zamanla şekillenecek. Doğrusu hükümet bu konuda nasıl bir taslak hazırlayacak onu göreceğiz” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın danışmalarından Yiğit Bulut’un “Bu ülkede gerçek bir sosyalist varsa o Erdoğan’dır” açıklamalarının sorulması üzerine de Çelik, “Hatırlarsanız Kaddafi darbe yapıp iş başına geldikten sonra Libya’da İslam Sosyalizmi diye ortaya bir şey attı. O zamanlar bayağı bir taraftarı oldu. Bazı kavramları birbirine karıştırmamız gerekiyor. Sayın Yiğit Bulut böyle bir şey söyledi mi, söylemedi mi, ağzından çıkan ifade bu mudur onu bilemiyorum. Ancak ben şunu bilirim; Hz. Ömer ne kadar sosyalistse sayın Başbakan da o kadar sosyalisttir. Sosyal adalet kavramına inanmak, sosyal devleti hayata hakim kılmak, vatandaşının sosyal devlet kavramının tadına varmasını sağlamak sosyalist olmayı gerektirmez. Sayın Başbakan bunları başarmış olan bir başbakandır. Türkiye’de sosyal adalet kavramı ve sosyal devlet kavramı sayın Başbakan, başbakanlığı döneminde hayatı hakim kılınmıştır, devlete hakim kılınmıştır. Sayın Başbakan muhafazakar, demokrat bir insandır. Fakat siz ille de bir başka şeye, sayın Başbakana başka bir unvan bulmak durumunda değilsiniz. Ben sosyal adalet kavramına inanırım, ben insanların arasındaki gelir dağılımın adaletli olması gerektiğine inanırım, sosyal devlete inanırım ama sosyalizmi yanıma bile yaklaştırmam Hüseyin Çelik olarak… Ben sosyalist moslayist değilim arkadaşlar. Sayın Başbakan da sosyalist değildir. Eğer sosyal devlet anlayışı sosyal adalet kavramı, halka yakın olmak, fakir fukarayı gözetme, efendim zayıfın hastanın elinden tutmak manasında sayın Bulut söylemişse eyvallah. Ama Sayın Başbakan muhafazakar, demokrat bir liderdir. Partimiz muhafazakar demokrat bir partidir. Bun doğrudan Başbakanımıza doğrudan sosyalist yaftasını yapıştırmam şahsen” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’de yaptığı konuşmanın hatırlatılması üzerine de Çelik, şunları kaydetti:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini tanımaktan, kendisiyle birlikte AK Parti’nin kurucuları arasında yer almaktan ve birlikte aynı kabinede birlikte olmaktan şeref duyduğun bir ağabeyimdir. Yarın şartlar başka türlü tezahür ederde, tekrar birlikte siyaset yapmamız söz konusu olursa bundan da büyük bir şeref duyarım. Sayın Gül çok büyük bir bilgi birikimine sahip olan, devlet adamlığı kimliğine sahip olan aynı zamanda siyaset adamlığı tecrübesine sahip olan bir insandır. Yaşı itibariyle, sağlığı itibariyle bundan sonrada halkımıza, ülkemize çokça hizmet yapabilecek olan bir insandır. Bende Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görev süresi dolduktan sonra sadece eve kapanıp torunlarını sevmekle yetineceğini zannetmiyorum. Torunlarını da sevsin tabi ki fakat daha henüz 60’lı yılların başında olan Cumhurbaşkanımızın bu ülkeye verebileceği çok büyük hizmetler var. Söylediğim budur bunu bir kez daha tekrar etmek isterim. Ama tabi ki yarının şartları nasıl tezahür eder, bu nasıl olur bunu şimdiden kestirmek veya şimdiden şu şöyle olacak demek benim açımdan haddi aşmak olur.”
Çelik, Demokratikleşme Paketi’nde açıklanan yeni harfler ile ilgili bir soruya da şu yanıtı verdi:
“Nüfus cüzdanın bir bölümüne ‘Q’ yazıldığı zaman bu memleket gitti, yandık biz… Benim Milli Eğitim Bakanlığım esnasında MHP’li arkadaşlar sordular, ne diyorsunuz bu harflere, ‘bizim harflerle kavgamız yok’ dedim. Sizin internet sitesi hangi harfle başlıyor diye sordum onlara, ‘o’ başka dediler. Www kullanıyorsunuz zaten. Mesela ben şahsen Q klavye kullanıyorum. Kullanıyorsunuz zaten. X matematikte kullanıyorsun kıyamet kopmuyor da niçin düz metinde kullanınca kıyamet kopsun. Biz kelimelerle, harflerle yıllar boyu kavga ettik. Kim nasıl yazıyorsa yazsın. Bizim böyle bir derdimiz yok. Rahat olalım. Memleketin bölüneceği korkusu ortadan kalktığı zaman şuna inanın; MHP de BDP de o gün marjinal parti olacaktır. Bunlar bunu istemiyor. Bu malzeme ellerinden gitsin istemiyor. Eğer Sayın Bahçeli’nin bütün korkusu şuysa; 76 milyonu tek tip olan vatandaşlar topluluğu istiyor… Sayın Bahçeli geçmiş olsun biz bu 76 milyonu tek tipleştiremezsiniz. Biz ret, inkar asimilasyon politikasını bir tarafa ittik. Bu bölünme paranoyalarından vazgeçelim. Eğer bunları yapmazsanız, özgürlüklerin alanını genişletmezseniz, bazı insanlarınıza kültürel haklarından dolayı dayatmalarda bulunursanız esas o memleketi böler ve ırkçılık yol alır, yoluna devam eder.”
Kaynak: İHA
“Yeni anayasa konusunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek’ten yeni bir öneri geldi. Yeni anayasayı Meclis başkanlığı hazırlasın şeklinde. Bu öneriye sıcak bakar mısınız. AK Parti’nin tavrı ne olur” sorusuna ise Çiçek, “Muhalefet buna evet derse, bir bunu tartışılmaya değer, üzerinde konuşulmaya değer bir teklif olarak değerlendiririz. Çünkü; bu nihai kararı Meclis vermeyecek anlamına gelmiyor. Bugünde her dört partinin TBMM’de onların birlikte çalıştığı uzmanlar kodifikasyonu yapıyor. Yani onları maddeleştirenler onlardır. Uzmanların hazırlığı bir taslak TBMM’nin iradesiyle çıkarılabilir, şekillendirile bilir. Dolayısıyla Sayın Başkanın bu teklifi üzerinde konuşulmaya değer bir tekliftir. Yeter ki muhalefetin paşa gönlü razı olsun” ifadesini kullandı.
Eskişehir Valisinin bir gazeteciye yönelik tehdit içeren mail attığı yönündeki iddiaların sorulması üzerine de Çelik, şunları kaydetti:
“Bu konuda birinci dereceden sorumlu olan İçişleri Bakanımız, sayın Valinin ‘Evet. Hesap bana aitti. Yani benim mailimden atıldı ama ben bizzat atmadım. Oradaki elemanların attığı’ yönündeki açıklamaları var. Ama bu iddia incelenmeye değer bir iddiadır. Sayın İçişleri Bakanımızda böyle bir durumun doğru olmadığını ve kendisinin de inceleme başlattığını söyledi.
Bende söylediğine katılarak cevap veriyorum. Ama inceleme yapıldıktan sonra hakikaten böyle bir şey var mı, yok mu, eksisi mi var, artısı mı var bunu hep birlikte göreceğiz.”
“Demokratikleşme Paketi’nde asker, polis ve yargının başörtüsü düzenlemesinin dışında kalacağı konuşuluyordu. Fakat Adalet Bakanın bir açıklaması oldu. Kurumlar kendileri değerlendirecek dedi.
O kurumlarda başörtüsü özgürlük anlamına mı geliyor” sorusuna Çelik, “Bizim getirdiğimiz demokratikleşme paketinde sözüne ettiğiniz üç kurum bunun dışındadır. Bu kurumlar kendi içlerinde oturup, konuşup değerlendirme yapıp bazı konulur da bazı adımlar atarlarsa, bazı önerileri hükümete getirirlerse bunu bilemem. Ama şuanda bu üç kurum kapsam dışındadır” şeklinde cevap verdi.
Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine değişikliği ile ilgili “her şey olabilir” açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın bakanların yerel seçimlerde adaylığı ile ilgili olarak “istifa etmelerine gerek” yok açıklamalarının hatırlatılması üzerine, “Eğer yasal bir engel yoksa, istifa etmeleri söz konusu olabilirse tabi ki olabilir. Bana kalırsa bir bakanın, bakan olarak seçime girmesi doğru olmaya bilir. Yerel yönetim farklı, milletvekili olarak girebilir de… Bu tabi ki uzmanlar tarafından oturup değerlendirebilir. Ancak Sayın Başbakan ‘Her an her şey olabilir’ dediyse bu malum kabine değişikliği partinin ilgili kurullarında oturup yapılmıyor. Başbakan kendi ekibini kendisi seçiyor. Şuanda bakan arkadaşlarımız hepsi görevlerini başarıyla yürütüyorlar. Ama mahalli seçimlerde birilerinin aday olması söz konusu olursa, bundan dolayı ayrılması söz konusu olursa ve sayın Başbakanın bizati kendi gördüğü bazı gerekçelerden dolayı, bazı değişiklikler yapılabilir mi, yapılabilir. Bende sayın Başbakanın sözünü tekrarlayayım. Ona dayanarak söylüyorum. Her an her şey olabilir. AK Parti’de bakanlık yapabilecek çok değerli arkadaşlarımız var. Bizim partimizden şöyle üç beş çok sağlam hükümet çıkar. 326 kişiyiz unutmayın. Bizim böyle bir derdimiz yok. Bu nöbet değişikliğidir. Hatırlayın ben önce Kültür ve Turizm Bakanıydım, sonra Milli Eğitim Bakanı, Sayın Başbakan Başdanışman oldum, sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı… Yarın kimin ne olacağını bilemeyiz. Bizim için milletvekili olmak, kıyamete kadar burada kalmak, buda söz konusu değil. Üç dönemi soruyorsunuz ya bize. Biz bir ekibimiz. Bu geminin sağ selamet hedeflenen limana ulaşması için hangimize hangi görev düşerse biz bunu yapmaya çalışırız işin özü budur” dedi.
“Genelkurmay Başkanlığı’nda sivil memurlar başörtüsü takabilecek mi?” sorusu üzerine Çelik, “Açıklanan pakette Genelkurmay Başkanlığı, polis teşkilatı, yargı bunun dışındadır. Adalet teşkilatında hakim ve savcı takamaz ama oradaki katibe takabilir mi? O olabilir. Orada da böyle bir şey olabilir mi, o zamanla şekillenecek. Doğrusu hükümet bu konuda nasıl bir taslak hazırlayacak onu göreceğiz” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın danışmalarından Yiğit Bulut’un “Bu ülkede gerçek bir sosyalist varsa o Erdoğan’dır” açıklamalarının sorulması üzerine de Çelik, “Hatırlarsanız Kaddafi darbe yapıp iş başına geldikten sonra Libya’da İslam Sosyalizmi diye ortaya bir şey attı. O zamanlar bayağı bir taraftarı oldu. Bazı kavramları birbirine karıştırmamız gerekiyor. Sayın Yiğit Bulut böyle bir şey söyledi mi, söylemedi mi, ağzından çıkan ifade bu mudur onu bilemiyorum. Ancak ben şunu bilirim; Hz. Ömer ne kadar sosyalistse sayın Başbakan da o kadar sosyalisttir. Sosyal adalet kavramına inanmak, sosyal devleti hayata hakim kılmak, vatandaşının sosyal devlet kavramının tadına varmasını sağlamak sosyalist olmayı gerektirmez. Sayın Başbakan bunları başarmış olan bir başbakandır. Türkiye’de sosyal adalet kavramı ve sosyal devlet kavramı sayın Başbakan, başbakanlığı döneminde hayatı hakim kılınmıştır, devlete hakim kılınmıştır. Sayın Başbakan muhafazakar, demokrat bir insandır. Fakat siz ille de bir başka şeye, sayın Başbakana başka bir unvan bulmak durumunda değilsiniz. Ben sosyal adalet kavramına inanırım, ben insanların arasındaki gelir dağılımın adaletli olması gerektiğine inanırım, sosyal devlete inanırım ama sosyalizmi yanıma bile yaklaştırmam Hüseyin Çelik olarak… Ben sosyalist moslayist değilim arkadaşlar. Sayın Başbakan da sosyalist değildir. Eğer sosyal devlet anlayışı sosyal adalet kavramı, halka yakın olmak, fakir fukarayı gözetme, efendim zayıfın hastanın elinden tutmak manasında sayın Bulut söylemişse eyvallah. Ama Sayın Başbakan muhafazakar, demokrat bir liderdir. Partimiz muhafazakar demokrat bir partidir. Bun doğrudan Başbakanımıza doğrudan sosyalist yaftasını yapıştırmam şahsen” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’de yaptığı konuşmanın hatırlatılması üzerine de Çelik, şunları kaydetti:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini tanımaktan, kendisiyle birlikte AK Parti’nin kurucuları arasında yer almaktan ve birlikte aynı kabinede birlikte olmaktan şeref duyduğun bir ağabeyimdir. Yarın şartlar başka türlü tezahür ederde, tekrar birlikte siyaset yapmamız söz konusu olursa bundan da büyük bir şeref duyarım. Sayın Gül çok büyük bir bilgi birikimine sahip olan, devlet adamlığı kimliğine sahip olan aynı zamanda siyaset adamlığı tecrübesine sahip olan bir insandır. Yaşı itibariyle, sağlığı itibariyle bundan sonrada halkımıza, ülkemize çokça hizmet yapabilecek olan bir insandır. Bende Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görev süresi dolduktan sonra sadece eve kapanıp torunlarını sevmekle yetineceğini zannetmiyorum. Torunlarını da sevsin tabi ki fakat daha henüz 60’lı yılların başında olan Cumhurbaşkanımızın bu ülkeye verebileceği çok büyük hizmetler var. Söylediğim budur bunu bir kez daha tekrar etmek isterim. Ama tabi ki yarının şartları nasıl tezahür eder, bu nasıl olur bunu şimdiden kestirmek veya şimdiden şu şöyle olacak demek benim açımdan haddi aşmak olur.”
Çelik, Demokratikleşme Paketi’nde açıklanan yeni harfler ile ilgili bir soruya da şu yanıtı verdi:
“Nüfus cüzdanın bir bölümüne ‘Q’ yazıldığı zaman bu memleket gitti, yandık biz… Benim Milli Eğitim Bakanlığım esnasında MHP’li arkadaşlar sordular, ne diyorsunuz bu harflere, ‘bizim harflerle kavgamız yok’ dedim. Sizin internet sitesi hangi harfle başlıyor diye sordum onlara, ‘o’ başka dediler. Www kullanıyorsunuz zaten. Mesela ben şahsen Q klavye kullanıyorum. Kullanıyorsunuz zaten. X matematikte kullanıyorsun kıyamet kopmuyor da niçin düz metinde kullanınca kıyamet kopsun. Biz kelimelerle, harflerle yıllar boyu kavga ettik. Kim nasıl yazıyorsa yazsın. Bizim böyle bir derdimiz yok. Rahat olalım. Memleketin bölüneceği korkusu ortadan kalktığı zaman şuna inanın; MHP de BDP de o gün marjinal parti olacaktır. Bunlar bunu istemiyor. Bu malzeme ellerinden gitsin istemiyor. Eğer Sayın Bahçeli’nin bütün korkusu şuysa; 76 milyonu tek tip olan vatandaşlar topluluğu istiyor… Sayın Bahçeli geçmiş olsun biz bu 76 milyonu tek tipleştiremezsiniz. Biz ret, inkar asimilasyon politikasını bir tarafa ittik. Bu bölünme paranoyalarından vazgeçelim. Eğer bunları yapmazsanız, özgürlüklerin alanını genişletmezseniz, bazı insanlarınıza kültürel haklarından dolayı dayatmalarda bulunursanız esas o memleketi böler ve ırkçılık yol alır, yoluna devam eder.”