Tüsiad Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner'in Açıklaması

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''TÜSİAD olarak ''sürdürülebilir kalkınma'' temasını önümüzdeki dönemin temel belirleyicisi olacağı öngörüsüyle öncelikli politika alanımız olarak seçtik '' dedi.

' 'Sürdürülebilir Turizm Senineri''nde konuşan Boyner, Türkiye'yi yakından ilgilendiren konularda uygun bir tartışma zemini hazırlamak, içeriğe derinlik kazandırmak ve topluma bir vizyon sunulmasına katkıda bulunmak, TÜSİAD olarak misyonlarının önemli bir boyutunu oluşturduğunu belirterek, ''Geçen sene de TÜSİAD, Türkiye 'nin yakın geleceğinde kritik bir rol oynayacak ve Türkiye iş dünyasının önemli gündem maddelerini oluşturacak olan konuları irdelemiştir. Bu bağlamda, ''sürdürülebilir kalkınma'' temasını önümüzdeki dönemin temel belirleyicisi olacağı öngörüsüyle öncelikli politika alanımız olarak seçtik''dedi.

Türkiye'nin sosyal ve ekonomik refahını artırabilmesi için yılda ortalama yüzde 5 ila 6 oranında büyümesi gerektiğini söyleyen Boyner, ''Bu bakımdan Türkiye, ekonomik ve sınai kalkınmasını sürdürme noktasında zorlu bir denklemle karşı karşıyadır. Türkiye bu süreçte, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye, sera gazı emisyonlarını azaltmaya ve eş zamanlı olarak ekonomik büyümeye odaklanmak zorundadır. Bununla beraber, atılması gereken adımların sektörleri doğrudan etkileyecek önlemler içereceği de aşikardır. Bu doğrultuda, TÜSİAD olarak gelecek dönem içerisinde, seçilmiş bazı sektörler temelinde sürdürülebilirlik olgusuna/konusuna yönelik bir dizi çalışma raporu hazırlamayı hedeflemekteyiz ve ilk çalışmamız Sürdürülebilir Turizm Raporu'' diye konuştu.

''Turizm sektörü yatırımların ve iktisadi gelişimin itici güçlerinden biri''

Dünya Turizmine de değinen Boyner, Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi verilerine göre, sektörün ileri-geri bağlantıları ile birlikte 2012 küresel GSYH'nın yüzde 9,1'ini oluşturduğu, yaklaşık büyüklüğünün 6,5 trilyon dolar olduğunu ve yaklaşık 260 milyon kişiye istihdam yarattığının tahmin edildiğini kaydetti ve şöyle devam etti:

'' Bu rakamları temel alacak olursak, turizm sektörünün küresel ölçekte yatırımların ve iktisadi gelişimin itici güçlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Önümüzdeki on yıllık süreç sonunda bu rakamın 10 trilyon dolar seviyesine yükselerek küresel GSYH'nın yüzde 10-una ulaşacağı ve toplamda 356 milyon kişiye istihdam yaratacağı öngörülmektedir.''

Turizmin küresel bazda yüksek hızda gelişiminin bir takım çevresel sonuçlarının da bulunduğunu kaydeden Boyner, ''Örneğin, dünya ölçeğinde turizm sektörünün sera gazı salınımlarının yaklaşık yüzde 5'ini oluşturduğu, olağan seyirde bu oranın 2035-e kadar yüzde 130 civarında artarak yüzde 11,5'e çıkacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca önümüzdeki yirmi yıl içerisinde iklim koşullarında yaşanması beklenen değişikliklerin turizmin seyrini daha da değiştireceği düşünülmektedir. Bu doğrultuda, turizmin çevresel etkilerini asgariye indirmek, doğal kaynakların verimli kullanımını teşvik etmek ve turizm destinasyonları ve şirketlerinin sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliklerini sağlamak için küresel ve ulusal ölçekte ''sürdürülebilir turizm'' anlayışı geliştirilmektedir'' dedi.

Turizm sektörü potansiyeli ile hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmasına büyük katkı yaparken, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın dayandığı ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik ilkelerini merkezinde barındırdığını söyleyen Boyner, sürdürülebilirlik anlayışının turizm sektörü tarafından benimsenmemesi halinde ise hızlı nüfus artışı ve tükenen doğal kaynaklar neticesinde orta ve uzun vadede bu gelişmelerden en çok etkilenebilecek sektörlerinden birininde turizm olacağına işaret etti.

Halihazırda birçok yöre doğal olma özelliğini kaybederken, Türkiye'nin içinde bulunduğu Akdeniz havzası da bu bölgelerin arasında yer alacağından bahseden Boyner şöyle devam etti:

''Dünya turist gelişlerinin yaklaşık üçte birini, dünya turizm gelirleri ile yatak kapasitesinin ise yaklaşık dörtte birini elinde bulunduran Akdeniz çanağının olağan seyirde önümüzdeki yüzyıl sonunda tamamen kirlenmesi beklenmektedir. Dolayısıyla, Akdeniz çanağı çevresinde yer alan gelişmekte olan ülkeler ise bütünsel bir yaklaşımla, ekonomik, sosyal ve çevresel unsurları da içinde bulunduran bir sürdürülebilirlik anlayışını benimsemek durumundadırlar. Ancak, yüksek nüfus artışı, yetersiz sermaye birikimi, doğal kaynaklara bağımlılık ve finansman sorunları gibi nedenlerle bunu hayata geçirmekte gelişmiş ülkelere nazaran daha fazla zorlanmaktadırlar.''

-''Hükümet, sürdürülebilirlik uygulamalarda öncü bir rol oynamak mecburiyetinde''

-

Küresel ölçekte ülkeleri yüksek maliyetlerinden dolayı sürdürülebilir uygulamaları belirli plan ve stratejiler doğrultusunda desteklediklerini söyleyen Boyner, ''Zira hükümet, farkındalık yaratmak başta olmak üzere, sürdürülebilirlik uygulamalarda öncü bir rol oynamak mecburiyetindedir. Turizm sektöründe de sektörün bölünmüş yapısı, KOBİ'lerin finansman ve koordinasyon ihtiyacı, k'amunun yönettiği politika alanları ile sürdürülebilirliğin doğrudan ilişkisi ve hükümetin tasarrufunda çeşitli destek araçlarının bulunması hükümetlere sürdürülebilir turizmin uygulama aşamasında büyük bir sorumluluk yüklemektedir'' diye konuştu.

Boyner, TÜSİAD olarak, sadece turizm sektörüyle sınırlı olmamak koşuluyla, sürdürülebilir kalkınma anlayışının devlet tarafından stratejik bir yaklaşım olarak benimsenmesi ve bu doğrultuda desteklenmesi gerektiğine inanmadıklarının altını çizdi.

Özellikle son yıllarda Türkiye'nin sahip olduğu birçok kültürel eserin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yoğun çalışmalarıyla dünya mirası listesine dahil edilmesinin ''kültürel kaynaklar'' bileşeninde Türkiye'nin küresel rekabetçiliğini artıran temel faktörlerin başında geldiğini söyleyerek, Türkiye bu gelişmeler sayesinde Doğal, tarihi ve kültürel mirasın yer aldığı endekste 28. Sırada yer alırken, sürdürülebilirlik kriterlerinin yer aldığı ''Seyahat ve Turizm: Düzenleyici Çerçeve'' endeksinde 66., ''Seyahat ve Turizm: Yatırım Ortamı ve Altyapı'' kategorisinde ise 142 ülke arasından 55. sırada yer bulunduğunu anımsattı.

-''Türkiye'de turizmin sürdürülebilirlik kriterlerinin benimsenmesinin önündeki engel mevsimsellik''-

Türkiye'de turizmin rekabet gücü için hem doğru altyapının oluşturulması, hem de sürdürülebilirlik kriterlerinin arzu edildiği şekilde benimsenmesinin önündeki en temel engel mevsimsellik olduğunu da vurgulayan Boyner, ''Turizm sektörü faaliyetlerinin ağırlıklı olarak yılın belirli bir dönemine odaklanmasının özellikle ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik açısından olumsuz etkileri olduğu açıktır'' dedi.

Boyner, ''düşük sezonların canlandırılması için yerel halkın ve çevrenin özel koşulları dikkate alınmalı; yılın farklı dönemlerinde gerçekleştirilebilecek alternatif turizm türlerine yönelim stratejik bir devlet politikası haline gelmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Mevsimselliğin yarattığı ana sorunlardan olan sektörde istihdamın sürdürülebilirliğinin sağlanamaması konusunu ise başlı başına ele almak gerekmektedir'' önerilerinde bulundu.

Son olarak Boyner, Türkiye'nin önümüzdeki 40 yılını kapsayan bir yol haritasında sürdürülebilirliği göz ardı etmek mümkün olmadığını TÜSİAD olarak bu konuyu sanayi çalışmalarında gündemlerinin en üstüne aldıklarını, ancak, sürdürülebilirlik yaklaşımı tek bir paydaşın kendi başına altından kalkabileceği bir girişim olmadığını söyledi.

ve bu anlayışın ülke genelinde hakim kılınabilmesi için özel sektör - kamu işbirliğinin yanı sıra yerel grupların ve sivil toplum kuruluşlarının da sürece aktif olarak dahil edilmeleri gerektiğini belirtti.

Sürdürülebilir Turizm Raporuna göre, ''Sürdürülebir Turizm''in; Ekonomiklik ve Süreklilik, Yerel Refah, İstihdam Kalitesi, Sosyal Eşitlik, Ziyaretçi Memnuniyeti, Yerel Kontrol, Toplumsal Refah, Kültürel Zenginlik, Fiziki Bütünlük, Biyolojik Çeşitlilik, Kaynak Verimliliği ve Çevresel Saflık olmak üzere 12 uluslararası hedefi bulunuyor. Rapor, bu hedeflere ulaşmak için 21 öneri sunarak ile sonuçlanıyor.

Muhabir: Ziya Altunbaş

Yayıncı: Yılmaz Yıldız
Kaynak: AA