Süleyman Soylu, 25 Yıllık Siyasi Karakterini ve Başbakan İle Anılarını Anlattı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Demokrat Parti kökenli bir siyasi anlayışla beslendiğini ve yıllarca o çatı altında siyaset yaptığını ifade ederek, AK Parti’ye geçmeden önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yollarının defalarca kesiştiğini anlattı.

Başbakan ile yıllar önceki anılarını anlatan Soylu, özellikle 1994 yerel seçimlerinde kendisi de İstanbul’da bir ilçenin DYP’li başkanı olmasına rağmen DYP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Bedrettin Dalan’ı tasvip etmedikleri için, büyükşehir için oy istemediklerini söyledi.

Soylu, 94 seçimlerinde Refah Partisi’nin İstanbul adayı olan Recep Tayyip Erdoğan için annesi ile aralarında geçen ilginç diyalogu aktardı. Siyasetçi bir aileden gelen ve yaklaşık 25 yıldır aktif siyasette bulunan Süleyman Soylu, siyasi yaşamının hiç bilinmeyenlerini ve Başbakan ile yıllar öncesine dayanan anılarını Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) anlattı. Siyasete hep 1987 yılında başladığı bilinen Soylu, bunu düzelterek aslında 1984 yerel seçimlerinde aktif olarak çalışmaya başladığını bildirdi. Daha 14 yaşlarındayken genç bir siyasetçi ne yapması gerekiyorsa onları yaptığını aktaran Soylu, 1982 Anayasa oylamasında ise yaşlılarla sandığa kadar giderek, çok sayıda hayır’ oyu kullandığını dile getirdi.

"1994 YEREL SEÇİMLERİNDE BEDRETTİN DALAN'I TASVİP ETMEDİĞİMİZ İÇİN DESTEKLEMEDİK" Babasının da siyasetçi olduğunu hatırlatan Soylu, kardeşinin öldüğü dönem siyasete biraz ara verdiğini, fakat 1991 seçimlerinde yine çalışmaya başladığını anlattı. Soylu, daha sonra İstanbul Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı seçildiği dönemde artık ilk özgün konuşmasını yapmaya başladığına dikkat çekti. Soylu, o dönemki çalışmalarını şu ifadelerle anlattı: “94 yerel seçimlerinde İstanbul’da Bedrettin Dalan’ı tasvip etmediğimizden dolayı, İstanbul’un ücra köşelerinde çalıştık. Yani siyaset yaparken aslında kendimize ait ciddi ve çok kritik çizgilerimiz oldu. O çizgilerden hiç vazgeçmedik. Diyelim ki yani DYP içinde olduk, ama Bedrettin Dalan için çalışmadık. Çünkü doğru bulmadık, birçok da sebebi vardı. Gittik o zaman belde belediyelerinde çalıştık. Bu DP çizgisinden gelen insanların kendilerine ait böyle bir itiraz sesleri vardır. Bunlar muhakkak ki bir şeyi beğenmedikleri zaman itiraz ederler. İtirazlarını da demokratik kanallarla yaparlar.” “BENİM DEMİREL İLE HERHANGİ BİR İLİŞKİM OLMADI” Süleyman Demirel’in 93’te Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Soylu, “91 ve 93’de de benim Demirel ile herhangi bir ilişkim olmadı. Biz 91’de ilk DYP kabinesine itiraz ettik. Bu kabinenin 91 mücadelesinin kabinesi olmadığını hep iddia ettik. Yani böyle bir siyasal karakter oluştura oluştura geldik." ifadelerini kullandı. Soylu, Mehmet Ağar’ın genel başkan olduğu dönemde de aktif siyasete biraz ara verdiğini, parti kötüye gidince 2007 yılında genel başkanlığa aday olduğunu bildirdi. “REFERANDUM SÜRECİNDE TELEFONLARLA BASKI YAPTILAR” Genel başkan seçildiğinde söz verdiği gibi barajın altında kaldıkları için istifa ettiğini ve olağanüstü kongreye gittiklerini bildiren Soylu, kongrede Hüsamettin Cindoruk’un genel başkan seçilmesiyle birlikte, referandumdaki çalışmalarından dolayı partiden ihraç edildiğini hatırlattı. Türkiye’nin her tarafında konferanslar verdiğini aktaran Soylu, “Adım adım gidebileceğimiz her yere giderek okyanusta bir zerre kadar katkımız olabilir diye çalıştık. O da bizim karakterimize bir katkıda bulundu. Yani şu söylenebilir, yüzde 42 yüzde 58’e dahil olmamızı istemiyordu. DP o gün ki genel başkanları nezdinde hayır oyu vermişti. Oradaki insanların telefonlardan, başka türlü mecralardan söz konusu oldu ama hepsi atlatıldı.” diye konuştu.

“PARTİDEN İHRACIMI ORTAK BİR AKIL İSTEDİ” Partiden ihraç edilmesine de değinen Soylu, ihracı partiden ziyade ortak bir aklın istediğini kaydederek, bir siyasi partinin kendi var oluş ilkelerinin tersine hareket etmesinin Türk siyasi tarihi içinde bir ironi olduğunu vurguladı. Soylu, ihraç olayında isimlerin önemli olmadığını amacın fikirler ve idealler olduğuna dikkat çekti. Soylu, sözlerine şöyle devam etti: “Yani bunu Balyoz davasından, Ayışığı’ndan, Sarıkız’dan daha sonra 2009’da planlarından ortaya çıkan hadiselerden, bütün bunları silsile itibarı ile söylüyorum, 2009’dan sonra Türkiye’de yeni bir itibarsızlaştırma hadisesini ortaya koymak için, bir cephe konumuna sokmak için çalışacaklardı. Fakat AK Parti’nin Türkiye’nin demokratikleşme kararlılığı, o kadar ürkütmüş ki, burada o güne kadar beraber olan bütün paydaşlar, milletin iktidarını egemen kılmaya çalışanları engellemeye çalıştılar. Vesayet düzeninin öyle bir aklı var ki, bu akıldaki üstünlüklerini kaybetmemek için topuyla tüfeğiyle cümbür cemaat bu işin içine dahil oldular. Bence oradaki operasyon o idi.” Daha sonra AK Parti’ye geçiş sürecini de anlatan Soylu, uzun süre İstanbul’da siyaset yaptığı için Başbakan Erdoğan ile tanışıklıklarının olup olmadığını şu sözlerle anlattı: “Genel olarak bir tanışıklık söz konusu tabi, sonuçta İstanbul’da siyaset yapıyorsunuz. Aslında kimsenin bilmediği bir şey söyleyebilirim, bundan Başbakan'ın da haberi yok. Sayın Başbakan’ın rahmetli babası ile benim dedem mesai arkadaşları. İkisinin de şöyle temel bir görevi var: İşte gemiler ya Eyüp’e ya da Kuruçeşme’ye çekiliyor. Orada bazen rahmetli kıldırıyor bazen dedem kıldırıyor. Öyle bir yıllardan beri gelen, bizim ailemizin de bildiği böyle bir şey var.” Yine Başbakan ile bir anısının daha olduğunu dile getiren Soylu, ilçe başkanı olduğu dönem partiye iki katlı bir bina aldığını, binanın çatı katında bir toplantı salonu yaptıklarını, fakat ilçe belediyesinin bunu yıktığını belirterek, “O zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Yine böyle kucaklayıcı, şefkat gösteren babacan tavrı ile dinledi bizi. Bize dedi ki ‘ben de Fatih başkanıyken aynısını yaptım. Siz sabırlıymışsınız’ dedi.

Sonra belediye başkanını aradı, bir arkadaşınızı görevlendirin dedi ve binanın üzerini yaptık.” ifadelerini kullandı. ‘ANNEM ‘OYUMU TAYYİP ERDOĞAN’A VERECEĞİM’ DEDİ” Başbakan Erdoğan ile ilgili olarak annesi ile arasında geçen bir diyalogu da anlatan Soylu, “94 seçimlerinde de şöyle bir şey oldu. Seçime gidiyoruz ve biz Bedrettin Dalan’a karşıyız. Dalan DYP adayı. Ben hep annem ile beraber oy kullanırım. Anneme dedim ki; ‘ben boş oy kullanacağım, sen ne yapacaksın’ dedim. O da dedi ki; ‘madem siz oy vermeyeceksiniz, o zaman ben de Tayyip’e oy vereyim’ dedi.

Böyle işte kader.” şeklinde konuştu.

“BU MİLLET İLK KEZ BÖYLE BİR ŞEY YAŞIYOR” Başbakan Erdoğan'ın daveti üzerine AK Parti’ye geçen Soylu, ‘neden AK Parti?’ sorusuna “Çok basit. Bu coğrafyanın ve bu milletin en önemli 10 yılı olduğunu düşünüyorum. Bu millet ilk kez böyle bir şey yaşıyor. Adnan Menderes ve Özal dönemi bir zihniyet dönüşümü dönemiydi, ama o dönemler bu dönemin altyapısını hazırlayan dönemken, bu sinerjiyi oluşturan ve bunu geleceğe nakledecek dönem bu dönem.” karşılığını verdi. “GELİŞMİŞ ÜLKELERLE ARAMIZDAKİ MAKAS İLK KEZ KAPANIYOR” Burada aktif bir görev alıp almamak konusunda bir beklentisi olmadığını vurgulayan Soylu, “Ben bunu referandumda ve 2011 seçimlerinden sonra Türkiye’nin her köşesinde gittiğim konferanslarda kanıtladım. Ya bu enerjiyi yakalamalıyız, eğer bu enerjiyi yakalarsak bu sonuç alınabilir. İlk kez makas kapanıyor. Gelişmiş ülkelerle aramızda ciddi makaslar açıldı, şimdi makas kapanıyor. Bu ivmede, özellikle 2002’den bu yana yapılan bütün yapısal reformlar, ortaya konulan bütün değişimler ve milletin ilk kez kendi değerleri ile aynı noktada bir uyanış, bir silkiniş var. Bir de benden öte biz kavramını ortaya koyan, Türkiye’yi ileriye götürmek için çalışan bir de lideri var. Recep Tayyip Erdoğan diye bir lideri var. Burada yapılması gereken bu güce yardımcı olmaktır. Bu millet ilk kez böyle bir güç yakaladı. Eğer biz bu gücün Türkiye’yi doğrudan etkilemesini, vesile olabilecek ufacık bir katkı ortaya koyabileceksek ne mutlu bize.” “BU ÜLKENİN TAYYİP ERDOĞAN DİYE BİR MARKASI VAR” Türkiye’nin 100 yıldır belki Balkan Savaşları’ndan bu yana bir hayalinin olduğunu ifade eden Soylu, “Türkiye’nin çok uzun yıllardan sonra, 12 Eylül referandumunu buna koyun, 27 Nisan Muhtırası’na karşı tavrı buna koyun, demokratik hangi gelişimi koyarsanız koyun, bu fırsatı Türkiye ilk kez yakaladı. Bu konuda iyi de bir markası var. Tayyip Erdoğan diye bir markası var. Bir bakın etrafınıza marka var mı? Bir marka var, bu marka kendisini ispat etmiş, milletle birlikte de itina ile devirmeden götüren bir kabiliyeti var.” şeklinde düşüncelerini dile getirdi. “DAHASI VAR MI, MİLLETİN ADAMI” Bu arabanın bugüne kadar şoförünün siyasetçiler olmadığının altını çizen Soylu, şöyle devam etti: “Bütün bunları çok net yürüten, bizim tarafımızın adamı. Dahası var mı, milletin adamı. Biz ona katkı koymak, yardımcı olmak zorundayız. Evet bu dışarıdan da olabilir. Şundan caymıştım ben; siyasette yüksek hedefleri olmaktan ben caydım. Bunu çok samimiyetle söylüyorum. Ama bunun sürdürülebilirliğini isterim. Bir aydır tanığım, AK Parti Türkiye’de olması gereken siyaset merkezinin kurum yapısını bulmuş. Burada muhteşem bir akıl işliyor. Bu akıl her gün gelişerek 150-200 yıl sonraya, aynen ABD’deki Cumhuriyetçi, Demokrat parti gibi, İngiltere’de İşçi Parti, Muhafazakar Parti gibi geleneksel bir siyasi yapıyı oluşturmasını arzu ederim. Çünkü bugün AK Parti’nin kuvvetli olmasının sebebi dilindeki devlet değil, milletin gücüdür. Milletin gücü onu kurumsallaştırmıştır, milletin gücü ona devleti dönüştürme görevi vermiştir.” “AK PARTİ OLMASAYDI BUGÜN TÜRKİYE HANGİ NOKTADAYDI? ONA BAKMAK LAZIM” AK Parti ile ilgili eleştirilere de cevap veren Soylu, şöyle bir teklifte bulundu: “AK Parti olmasaydı, bugün Türkiye hangi noktadaydı bir de ona bakmak gerekir. Bu devlet hangi noktadaydı, bir de ona bakmak gerekir. Çıkartalım AK Parti’yi denklemden, bakalım nasıl bir süreç oluşuyor. Ya da bugün kim çıkartmaya cesaret edebilir. Türkiye bugün aynı AK Parti gibi bölgede oyun kurucu olmaya çalışıyor. Sadece bu coğrafyada oyun bozuculuk yapsa bundan sadece bölge değil, tüm dünya etkilenir. Vicdanlı bir şekilde oyun kuruculuk yapmaya çalışıyor. AK Parti şu an tam bu coğrafyanın kalbidir. En önemli dengelerinden bir tanesidir. "