Diyanet-sen’den Protokol Düzenlemesine Destek
Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, 12 Eylül 1980`deki askeri darbenin ardından oluşturulan protokol listesinin, yeniden düzenlenerek 51.
sırada olan Diyanet İşleri Başkanı`nın ilk 10`a girmesini değerlendirdi. Bayraktutar, “Adım adım yaşanan sivilleşme hareketlerine protokol listesinin de eklenerek, darbe ürünü protokol görüntülerinden ülkemizin temizlenecek olması umut verici bir gelişmedir.” dedi.
Demokratikleşme ve sivilleşmenin önemine değinen Bayraktutar, “Türkiye`nin en büyük ihtiyacı ve gelişimin önşartı demokratikleşmedir. Çünkü, Türkiye`de yaşanan siyasal krizler bir yönüyle demokrasimizin zayıflığını ve oturmamışlığını gösterir, diğer bir yönüyle de demokrasinin zaafiyete uğratılmaya çalışıldığı durumlarda sistemin hastalıklar ürettiğini. Demokrasilerin en vazgeçilmezlerinden birisi de hiç şüphesiz sivilleşmedir. Son dönemlerde ülkemizde demokrasi ve sivilleşme adına güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Adım adım yaşanan sivilleşme hareketlerine protokol listesinin de eklenerek darbe ürünü protokol görüntülerinden ülkemizin temizlenecek olması umut verici bir gelişmedir.” diye konuştu.
"İDEAL OLAN İLK 5’TE YER ALMASI"
Yeni protokol düzenlemesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yerinin, Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’in ilk yıllarında uyguladığı protokol esas alınarak ilk onda yer almasının planlanmasının, ülke ve demokrasi adına sevindirici olduğunu ifade etti. Bayraktutar, şöyle devam etti:
“Diyanet-Sen olarak, bizim arzumuz kurumumuzun protokolde ilk 5’te yer almasıdır. Askeri darbeler sonucu protokoldeki yeri en gerilere bırakılan başkanlığımızın yeri AB normları esas alınarak düzenlenecek. Aslında olması gereken olacak. Yani bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı ve AB normlarında uygulanan protokol, verilen askeri protokol molasının ardından yeniden uygulanmaya konulacak. Ülkemiz adına hem sevindirici hem de şimdiye kadar geciktiği için üzücü bir gelişme diye düşünüyorum. Demokrasiyi yaşaması ve yaşatması gereken kurumlar sadece yasama ve yürütme organı olmamalıdır. Devletin tüm kurum ve organları demokratik süreci sekteye uğratmayacak ve onu evrensel normlara ulaştıracak bir hassasiyetle hareket etmelidir. İdeal olan seçimlere ve belli kurumlara indirgenmiş mekanik bir demokrasi değil; idari, toplumsal ve siyasal tüm alanlara yayılmış organik bir demokrasidir. Böyle bir ortamın oluşması ise tek tek tüm bireylere, bizim gibi sivil toplum örgütlerine, siyasal partilere ve diğer kurumsal yapılanmalara bağlıdır.”
Demokratikleşme ve sivilleşmenin önemine değinen Bayraktutar, “Türkiye`nin en büyük ihtiyacı ve gelişimin önşartı demokratikleşmedir. Çünkü, Türkiye`de yaşanan siyasal krizler bir yönüyle demokrasimizin zayıflığını ve oturmamışlığını gösterir, diğer bir yönüyle de demokrasinin zaafiyete uğratılmaya çalışıldığı durumlarda sistemin hastalıklar ürettiğini. Demokrasilerin en vazgeçilmezlerinden birisi de hiç şüphesiz sivilleşmedir. Son dönemlerde ülkemizde demokrasi ve sivilleşme adına güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Adım adım yaşanan sivilleşme hareketlerine protokol listesinin de eklenerek darbe ürünü protokol görüntülerinden ülkemizin temizlenecek olması umut verici bir gelişmedir.” diye konuştu.
"İDEAL OLAN İLK 5’TE YER ALMASI"
Yeni protokol düzenlemesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yerinin, Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’in ilk yıllarında uyguladığı protokol esas alınarak ilk onda yer almasının planlanmasının, ülke ve demokrasi adına sevindirici olduğunu ifade etti. Bayraktutar, şöyle devam etti:
“Diyanet-Sen olarak, bizim arzumuz kurumumuzun protokolde ilk 5’te yer almasıdır. Askeri darbeler sonucu protokoldeki yeri en gerilere bırakılan başkanlığımızın yeri AB normları esas alınarak düzenlenecek. Aslında olması gereken olacak. Yani bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı ve AB normlarında uygulanan protokol, verilen askeri protokol molasının ardından yeniden uygulanmaya konulacak. Ülkemiz adına hem sevindirici hem de şimdiye kadar geciktiği için üzücü bir gelişme diye düşünüyorum. Demokrasiyi yaşaması ve yaşatması gereken kurumlar sadece yasama ve yürütme organı olmamalıdır. Devletin tüm kurum ve organları demokratik süreci sekteye uğratmayacak ve onu evrensel normlara ulaştıracak bir hassasiyetle hareket etmelidir. İdeal olan seçimlere ve belli kurumlara indirgenmiş mekanik bir demokrasi değil; idari, toplumsal ve siyasal tüm alanlara yayılmış organik bir demokrasidir. Böyle bir ortamın oluşması ise tek tek tüm bireylere, bizim gibi sivil toplum örgütlerine, siyasal partilere ve diğer kurumsal yapılanmalara bağlıdır.”