Aşut, Türkiye‘nin Ekonomik Kriterlerini Değerlendirdi
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Türkiye‘nin 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefi bulunduğunu hatırlatarak, ikinci nesil reformların hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

araştıran, doğru ve verimli eğitimi verebilen, teknoloji ile bütünleşen, stratejilerini uygulamaya koyabilen ülkelerin olacaktır. Burada en önemli unsurlardan biri de tüm bunları topluma benimsetmek, toplumla beraber bu hedefe yürümeyi sağlayacak sinerjiyi oluşturmak olacaktır. Küresel ortamın dışında kalan, içe kapanan, dünyayı takip edemeyen ülkelerin ne durumda olduklarını görüyoruz. Çevremizdeki birçok ülkeye baktığımızda, hatta dünyadaki birçok ülkeye baktığımızda ülkemizin bulunduğu durum,
gösterdiği başarı, girişimcimizin dünyada verdiği mücadele takdire şayandır" dedi.
Türkiye‘nin dünya sıralamasında 16‘ncı, Avrupa bazında da 6‘ncı büyük ekonomiye sahip olduğunu dile getiren Aşut, şöyle devam etti:
"Peki verimlilikteki sıramız nedir? Bırakın yeni sektörler oluşturmayı, sadece Almanya‘nın yakaladığı verimliliği yakalasaydık bugün dünyanın 8‘nci büyük ekonomisi olurduk. Türkiye olarak rekabet liginde 61‘nci, dijital ekonomide 43‘ncü, inovasyonda 67‘nci sıradayız. Bunlar kabul edebileceğimiz ve geleceği yakalayabileceğimiz rakamlar değil. 40-50 yıl önce Güney Kore ile aynı milli gelire sahipken, bugün neden bu kadar geride kaldık? Aldığımız mesafe küçümsenecek bir mesafe değil. İş dünyasının vizyonu
ve yapıcı eleştirileri ve hükümetlerin girişimleri ile 80‘li yıllardan bu yana önemli bir süreç yaşadık."
İş dünyasının ve girişimciliğin önünün açıldığı sürece ülkede yükselişin yaşanacağını vurgulayan Aşut, "Artık geçmemiz gereken aşama yeni nesil reformların tamamlanmasıdır. Türkiye ciddi bir orta teknoloji üreten ülke konumuna gelmiştir. Ancak, ülkemizin yüksek teknolojiye, katma değeri daha yüksek olan bir sisteme geçmesi gerekmektedir. Daha büyük bir ekonomi olmak istiyorsak bir üst aşamaya geçmek zorundayız. Yani verimliliğe dayanan, inovasyona dayalı, yüksek teknolojili üretime odaklanmış, girişimci
sayısını arttırmış bir modele geçme konusunda acele etmek zorundayız. Türk iş dünyası çok değişti. Artık, kaliteli ürün üreten, rekabet edebilen girişimcimiz var. Var olan sektörlerimizi koruyarak, yeni sektörlere, daha gelişmiş ve katma değeri olan ürünleri üretebileceğimiz yeni sektörlere girmemiz gerek. Bu anlamda yeniden revize edilen ve adı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak değiştirilen bakanlığın bu dönüşümde etkili bir adım olacağına inanıyoruz" şeklinde konuştu.
KOBİ‘lerin Türkiye ekonomisinin omurgası olduğunu anlatan Aşut, iş ortamının iyileştirilmesiyle ilgili Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği‘nin (TOBB) öncülüğünde ülke genelinde çalışmalar yapıldığını kaydetti. Aşut, şunları söyledi:
"İş dünyası olarak iç piyasayı canlandırmaya çalıştık. ‘Kriz varsa çare var‘ dedik. Mersin‘de de Halk Bankası aracılığıyla MTSO olarak küçük de olsa düşük faizli can suyu kredileri verdik. TOBB öncülüğünde başlayan ve devletimizin de sahip çıktığı UMEM adında meslek kazandırma seferberliği başlattık ki, Mersin olarak en etkin pilot illerden biri olduk. İstanbul‘dan sonra en çok kurs açan il olduk. KOBİ‘lerimizin kurumsallaşması ile ilgili birçok eğitim ve proje hazırladık. Özellikle Mersin olarak gerek Dış
Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) gibi önemli bir kurumun icra kurulunda yer almamız, gerekse 22 ülkenin ve 220 odanın oluşturduğu Akdeniz Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (ASCAME) gibi uluslararası oluşumlarda yer almamız Mersin‘deki KOBİ‘lerin yurt dışına açılmasında etkili olmaktadır. Neticede dış pazar bulmadan üretim yapmak mümkün değil. Sadece iç pazarla ne KOBİ‘lerimiz bir yere gelir ne de cari açığımızı kapatabiliriz."
Dünya genelindeki üretimin doğudan batıya kaydığını söyleyen Aşut, Asya‘nın yükselen bir üretim merkezi haline geldiğine işaret ederek, "Kentleşme artıyor ve insanların buna paralel alım gücü artıyor. Yani, Asya sadece üreten değil satın alan bir bölge haline geliyor. Son yıllarda büyüyen ve krizden az etkilenen ülkelere baktığınızda bu yeni pazara hammadde satan ülkeler olduğunu görürsünüz. Türkiye bu anlamda bu yeni üretim ve ticaret alanının en batı ucu durumunda. Diğer ucunda Çin var. Artık dünya
ekonomi literatüründe ‘Türkiye ve Çin arasında‘ lafını sık sık duyacağız. Türkiye bu yeni bölgenin doğal bir lojistik merkezi durumunda. Kuzeyimiz büyüyen ve zenginleşen Rusya, güneyimiz zengin Orta Doğu ve gelişen Afrika, batımız her sıkıntısına rağmen hala ihracatımızın yüzde 50‘sini oluşturan Avrupa ile çevrili. Türkiye gelişen lojistik altyapısı, limanları, demiryolu, hava yolu ve güçlü karayolu bağlantıları ile dünyanın lojistikte en hızlı gelişen 10 ülkesi arasında. 2023 yılında 500 milyar dolarlık
bir ihracat hedefimiz var. O halde bu hedefi mümkün kılacak olan altyapıyı tamamlamamız gerekir. Bu konuda bir dış ticaret, üretim ve ihracat kenti olan Mersin için son aşamasına geldiğimiz Mersin Lojistik İhtisas Bölgemiz basit formaliteler ve bürokrasi tuzağında beklemektedir. Mersin bu hedefin en az yüzde 10‘nuna taliptir, yeter ki yatırımların önü tıkanmasın. Evet, ülkemiz lojistikte parlayan bir yıldız ama Dünya Bankası tarafından yayınlanan Lojistik Performans Endeksi‘ne göre 155 ülke içinde 39‘uncu
sıradayız. Dünyanın ilk 10 ekonomisi izdsını arttırmış bir modele geçme konusunda acele etmek zoçinde olmak istiyorsak, lojistik rekabetinde de ilk 10 içinde olmamız gerekmez mi? Bunun yolu Türkiye‘nin modern anlamda ilk Lojistik İhtisas Bölgesi‘nin önündeki engelleri kaldırmaktır. Bu engel sadece Mersin‘in önüne değil, Türkiye‘nin hedeflerinin önüne konulan bir engel durumundadır. Rekabetçi olmak istiyorsak, üretimi bölge ve ülke geneline yaymak istiyorsak, hızlı ve etkin lojistik altyapısını en kısa
sürede tamamlamamız gerek" diye konuştu.
