İş Dünyasından ‘İstikrar‘ Vurgusu

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Adana Şube Başkanı Bilal Nadir Gök, Türkiye‘de halkın 12 Haziran genel seçimlerinin ardından adeta altın tepsiyle sunduğu istikrar ortamını bozmak, huzurluksuz çıkartmak isteyenler olduğunu söyledi.

Gök, MÜSİAD Genel Merkezi bünyesinde oluşturulan Ekonomi Danışma Kurulu tarafından hazırlanan ve ‘Sürdürülebilir Büyüme İçin Stratejik Dönüşüm‘ başlığı altında yayımlanan ‘2011 Türkiye Ekonomisi Raporu‘ ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. Söz konusu raporun Türkiye genelindeki yaklaşık 3 bin 500 reel sektör temsilcisinin görüşünü kapsadığını vurgulayan Gök, raporun Türk halkının demokrasiye ve istikrara ne denli önem verdiğinin yanında büyümeye devam etmek istediğini de açık ve net bir şekilde

ortaya koyduğunu vurguladı. Türkiye ekonomisinin bugünkü güçlü konumuna büyük mücadeleler sonucunda geldiğini kaydeden Gök, "2001 krizinin de etkisiyle kalkınmada oldukça geride kalan ve artık ‘hasta adam‘ olarak görülmeye başlanan Türkiye, bu dönemin hemen ardından tek parti ve güçlü bir liderlikle gelen istikrar, Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakere süreci, kriz sonrasının reform paketleri gibi destekleyici unsurlar sayesinde 2000‘li yıllarda nihayet silkinerek başarılı bir ‘tamirat süreci‘ne girildi"

dedi.

"2010 YILI TÜRKİYE AÇISINDAN BİR ‘TEST YILI‘ OLMUŞTUR"

2000-2010 yıllarını kapsayan 10 yıllık dönemdeki ana hedefin ekonominin çıtası olan makro ekonomik istikrarın sağlanması olduğunu hatırlatan Gök, ekonomideki normalleşme ve iyileşmenin yaşandığı 2002-2007 yılları arasındaki uygulamaların ne denli başarılı olduğu, 2008-2010 arasındaki küresel kriz ve sonrası dönemde ortaya konulan performanstan da anlaşılabileceği yorumunda bulundu. 2010 yılının alınan tedbirlerin ne kadar isabetli olduğunu gösteren bir ‘test yılı‘ olduğunu savunan Gök, "Avrupa ülkeleri,

ABD ve Japonya gibi olgun ekonomiler dahi kriz sonrasında bir hamle yapamazken Türkiye, dünyada pozitif yönde ayrışmış, çalkantılı dünyada sakin ve güvenilir bir liman olarak ön plana çıkmıştır. Bu da Türkiye‘nin şoklara karşı bu son 10 yılda bir hayli mukavemet kazandığını, daha önce kendisi bir kriz kaynağı olan ekonomisinin küresel krizlere bile karşı koyabilecek mukavemete kavuştuğunu göstermiştir" diye konuştu.

"2011-2013 DÖNEMİ ADETA BİR HAMLEYE DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR"

Küresel krizin beraberinde getirmiş olduğu yeni koşullarla birlikte bugünkü mevcut tablonun sürdürülebilirliğinin sağlanması ve bunun yanında ‘tamirat dönemi‘nin eksik yanlarının tamamlanmak amacıyla 2011-2023 döneminin adeta bir hamleye dönüştürülmesi gerektiğini kaydeden Bilal Nadir Gök, girilen yeni dönemde zincirleri kıracak farklı yaklaşımlara açık olmak ve ‘stratejik bir dönüşüm‘ün sağlanmasının anahtar niteliğinde olduğunu dile getirdi. Gök, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Stratejik dönüşüm kavramı, bir yandan rekabetçi bir ekonomik dönüşüm için derin katmanlara sirayet edecek yeni bir reform dalgasının başlatılması, diğer yandan da Türkiye‘yi yönetebilir bir demokrasi yapacak yeni bir anayasa yapılması ve buna dayalı olarak devletin baştan sona yenilenmesi gereğine işaret ediyor. Tabii bu yeni döneme başlarken temininin devamı gereken en önemli şartsa son yıllarda sürekli dile getirmiş olduğumuz ‘istikrar‘dır."

"HALKIN ALTIN TEPSİYLE SUNDUĞU İSTİKRARI BOZMAYA ÇALIŞIYORLAR"

Türkiye için gerekli olan ‘istikrar ortamı‘nı 12 Haziran genel seçimleriyle birlikte halkın adeta bir altın tepsi içinde sunduğu görüşünü dile getiren Gök, ancak buna rağmen söz konusu ortamı bozmak, huzursuzluk çıkartmak için çalışanların olduğunu söyledi. Gök, "Herkesin istikrar beklentisi yönünde oy kullanarak geniş katılımlı bir Meclis çıkardığı ortamı bozmak için huzursuzluk çıkartmaya çalışanlar da ülkemiz için birlik olup, yeni hedeflere koşmamız gereken şu kritik zamanda büyük bir tarihi hataya

imza atmaktadırlar. Sanki bir el, uzanıp tam da huzura kavuştuğumuzu düşündüğümüz bir ortamda karışıklığa neden olup, huzuru bozmaya çalışmaktadır. Ama inanıyoruz ki, halkımız daha önce de olduğu gibi kendi huzurunu ve düzenini bozmaya çalışanlara günü geldiğinde gereken cevabı net bir şekilde verecektir. Biz her halükarda bu durumun kısa süreceği inancını taşıyor ve bir an önce belirsizliğin ortadan kalkmasını diliyoruz" dedi.

"TÜRKİYE‘DE ÖNCELİK PARA EKONOMİSİNDEN REEL EKONOMİYE KAYMALI"

"Bizce, 2001 krizinden, hatta 1999 yılından beri devam etmekte olan mevcut model, Türkiye‘de istikrarı ikame etme ve bir tamirat modeliydi" diyen Gök, bugün Türkiye‘nin ekonomideki öncelikli ödevinin 10 yıl öncesi konjonktürden çok farklı olan yenidünya düzeninde fiyat ve finansal istikrarı sağlamanın ötesine geçtiğini kaydetti. Gök, önceliğin de üretim, istihdam ve rekabet odaklı dönüşümü gerçekleştirmek olması gerektiğini, bir başka ifadeyle Türkiye‘nin önceliklerinin para ekonomisinden reel ekonomiye

kayması olduğunu anlattı. Yeni dönemin formülünü ‘4-İ‘ olarak açıklayan Gök, söz konusu formülün de ‘istikrar ortamında istihdam sağlayan, inovasyon odaklı imalatı önceleyen bir dönem‘ olması gerektiğinin altını çizdi.

"EDİNİLEN TECRÜBEYLE EKONOMİDE YENİ BİR MODEL OLUŞTURULMALI"

Gök, "Bu genel seçimler döneminde memnuniyetle müşahede ettik ki, Türkiye‘nin ortak kabul gören ve artık bir milli mutabakata dönüşen 2023 ekonomi hedefleri vardır. Bu sevindirici gelişmede, Türkiye‘yi umutsuz bir kriz ve kaos ortamından alıp, bu kıvama taşıyan sürece katkı yapan herkesin payı vardır. Bununla birlikte 2023‘te kişi başına düşen milli gelir hedefi olan 25 bin dolara ulaşmak için Türkiye‘yi 3 bin dolardan 10 bin dolara taşıyan mimarinin yeterli olmayacağını ve ek hamleler yapılması

gerektiğini de kabul etmek gerekir. Bunun birkaç nedeni var. İlk olarak, Türkiye‘nin mevcut iktisadi yapı taşları ya da yapısallarının bu hedefle uyumlu hale getirilmesi gerek. Bu yüzden yeni inşa edilecek model, tamirattan ziyade elde edilen tecrübelerle yeni bir modelin oluşturulmasına yönelik bir hamle anlayışına dayanmalıdır. İkinci olarak da 2023 hedeflerinin anayasal çerçevesi, devlet yapısı, eğitim alt yapısı, müfredat içeriği, eğitimdeki yönlendirme mekanizması, ulusal tasarruf kaynaklarının

çeşitliliği, sanayinin teşvik ve yönlendirme kalitesi, emek piyasası yapısı gibi kritik bileşenleri yeni dönem hedefleriyle uyumlu hale getirilmelidir" ifadesini kullandı.

Kaynak: İHA