'CHP'ye 'gizli tanık' operasyonu'
Milliyet Gazetesi Yazarı Aslı Aydıntaşbaş: "Seçimde son viraja girilirken, siyaset olağanüstü kirlendi, parti liderlerinin birbirleri aleyhine kullandıkları dil bir yana, milli iradeyi 'dizayn' etmeye çalışan gizli eller var."
Seçimde son viraja girilirken, siyaset olağanüstü kirlendi; siyaset simsarlarının taktikleri de...
Parti liderlerinin birbirleri aleyhine kullandıkları dil bir yana, bir de seçilmiş meşru siyasiler ötesinde karanlık köşelerde siyaset sahnesine dadanan, milli iradeyi ‘dizayn’ etmeye çalışan gizli eller var.
Bu ‘mühendislerin’ MHP’ye yönelik kaset komplosu, şu an için geri tepmiş gözüküyor. MHP’nin oyları en az iki puan arttı, baraj sorunu kalmadı. MHP’nin baraj altında kalmasından birinci derecede faydalanacak iktidar partisi bile kasetleri kullanmak yerine kınama yoluna gidiyor artık.
Ancak bu, seçime bir hafta kala başka oyunların sahnelenmeyeceği anlamına gelmiyor.
Örnek mi istersiniz? Yaklaşan seçimler nedeniyle bu günlerde Ankara kulislerine fazlaca dalmış vaziyetteyim. Bakın bir haftadır bu sefer CHP’ye yönelik bir operasyon olacağı yolunda pis kokular yayılmaya başladı yargı çevrelerinde.
Anladığım kadarıyla seçimin son haftasında Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine ifade vermeye çalışan, bunun için farklı savcıları dolaşan bir gizli tanık var ortada. Tabii kulistir bu; aslı astarı bilinmez. Ama duyduğum kadarıyla Karadenizli bir işadamı, önce Ankara’da bir savcıya, itibar görmeyince İstanbul’a gidiyor. Tevatür o ki, bu son dakikada ortaya çıkan ‘gizli tanık,’ savcıları ikna edip Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal kasetini önceden bildiğini; hatta kaseti bizzat ailesine ait gizli banka kasasında sakladığını iddia ediyormuş. Kılıçdaroğlu’nun bir zamanlar hem eşinin ziynetlerini hem de Deniz Feneri dosyasını sakladığı İş Bankası’nda bir kasa varmış. Gizli tanık seçimden önce ille de Baykal kasetinin de o kasada saklandığı iddiasıyla CHP liderinin ismini kaset soruşturmasına karıştırmak için çabalıyormuş.
Normal bir ülkede olsak, güler geçer, ‘son dakikada böyle çıkışlar sadece tepki toplar’ derdim. Ancak pek normal bir ülkede yaşamadığımız ortada. Sadece seçim değil, seçim sonrasına yönelik hesaplar da var. MHP’de kaset operasyonunun yaşandığı, herkesin birbirinin gözünü oymaya çalıştığı bu kirli ortamda kim garanti edebilir başka manevraların olmayacağını...
Hayırlısıyla şu seçim bitse de, gerilim biraz düşse.
Başbakan’ın önündeki tablo
Başbakan’ın masasında Pollmark araştırma kuruluşu tarafından yapılan son anketleri dün bazı gazetelerde okudunuz. Diğer araştırma şirketleri de üç aşağı beş yukarı benzer rakamlarla ortaya çıktı. Ak Parti’nin birinci parti olacağı CHP’nin ise kendi açısından büyük bir sıçrama yapacağı, MHP’nin barajın üstünde olacağı tahmini yapılıyor.
Yine de siyaset 12 Haziran seçimleri sonrasında kolaylaşmayacak, zorlaşacak. Ak Parti 2007’deki gibi %47 alsa bile anayasa değişikliğini referanduma götürecek 330 milletvekili sayısına ulaşamıyor. Şu anda tam bu sınırda gözüküyor. 330’u bulamadığı takdirde Ak Parti, anayasa sürecinde daha uzlaşmacı, özellikle de CHP’ye yönelik daha yapıcı olmak zorunda kalacaktır. Bu siyaset dilini bir nebze ehlileştirebilir.
Hükümet kaynaklarına göre anketlerde görünen tablodaki bir başka ilginç unsur, Güneydoğu’da oy ve daha da önemlisi milletvekili kaybeden Ak Parti’nin, hâlâ Türkiye’de yaşayan Kürtlerin neredeyse %40’ının oyunu alıyor olması. Başbakan’ın Diyarbakır’daki sert söylemi bunu değiştirir mi bilemiyorum ancak CHP’nin demokrasi ve Kürt açılımı, Kürtler tarafından beğenilse de henüz oya yansımış değil.
Ak Parti Doğu’da düşüyor, İzmir ve Antalya’da ise oylarını yükseltiyor. Ben İzmir’deki yükselişi, burada çatışmacı değil ‘empatik’ bir dil kuran Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay’a bağlıyorum. Bir de CHP’nin İzmir’de hem teşkilat, hem de liste sorunu var. İzmir’de düşüş olursa bu CHP için tatsız bir durum olur.
Hem kamuoyunun nabzı hem de araştırma şirketleri CHP’nin ‘aile sigortası’ teklifinden prim yaptığı, bunun akılda kaldığı ortaya çıkıyor. Bu seçimde CHP, laiklik yerine projeler ve yoksulluktan konuşuyor olmanın faydasını görecek.
Ve son nokta... Daha önceki tahminlerimin aksine seçmen Türkiye’de ‘demokratikleşmeyi’ hâlâ önemsiyor, bir partiye yönelik algısında demokrasiye ne kadar sahip çıktığı önem taşıyor. Ne güzel.
Parti liderlerinin birbirleri aleyhine kullandıkları dil bir yana, bir de seçilmiş meşru siyasiler ötesinde karanlık köşelerde siyaset sahnesine dadanan, milli iradeyi ‘dizayn’ etmeye çalışan gizli eller var.
Bu ‘mühendislerin’ MHP’ye yönelik kaset komplosu, şu an için geri tepmiş gözüküyor. MHP’nin oyları en az iki puan arttı, baraj sorunu kalmadı. MHP’nin baraj altında kalmasından birinci derecede faydalanacak iktidar partisi bile kasetleri kullanmak yerine kınama yoluna gidiyor artık.
Ancak bu, seçime bir hafta kala başka oyunların sahnelenmeyeceği anlamına gelmiyor.
Örnek mi istersiniz? Yaklaşan seçimler nedeniyle bu günlerde Ankara kulislerine fazlaca dalmış vaziyetteyim. Bakın bir haftadır bu sefer CHP’ye yönelik bir operasyon olacağı yolunda pis kokular yayılmaya başladı yargı çevrelerinde.
Anladığım kadarıyla seçimin son haftasında Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine ifade vermeye çalışan, bunun için farklı savcıları dolaşan bir gizli tanık var ortada. Tabii kulistir bu; aslı astarı bilinmez. Ama duyduğum kadarıyla Karadenizli bir işadamı, önce Ankara’da bir savcıya, itibar görmeyince İstanbul’a gidiyor. Tevatür o ki, bu son dakikada ortaya çıkan ‘gizli tanık,’ savcıları ikna edip Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal kasetini önceden bildiğini; hatta kaseti bizzat ailesine ait gizli banka kasasında sakladığını iddia ediyormuş. Kılıçdaroğlu’nun bir zamanlar hem eşinin ziynetlerini hem de Deniz Feneri dosyasını sakladığı İş Bankası’nda bir kasa varmış. Gizli tanık seçimden önce ille de Baykal kasetinin de o kasada saklandığı iddiasıyla CHP liderinin ismini kaset soruşturmasına karıştırmak için çabalıyormuş.
Normal bir ülkede olsak, güler geçer, ‘son dakikada böyle çıkışlar sadece tepki toplar’ derdim. Ancak pek normal bir ülkede yaşamadığımız ortada. Sadece seçim değil, seçim sonrasına yönelik hesaplar da var. MHP’de kaset operasyonunun yaşandığı, herkesin birbirinin gözünü oymaya çalıştığı bu kirli ortamda kim garanti edebilir başka manevraların olmayacağını...
Hayırlısıyla şu seçim bitse de, gerilim biraz düşse.
Başbakan’ın önündeki tablo
Başbakan’ın masasında Pollmark araştırma kuruluşu tarafından yapılan son anketleri dün bazı gazetelerde okudunuz. Diğer araştırma şirketleri de üç aşağı beş yukarı benzer rakamlarla ortaya çıktı. Ak Parti’nin birinci parti olacağı CHP’nin ise kendi açısından büyük bir sıçrama yapacağı, MHP’nin barajın üstünde olacağı tahmini yapılıyor.
Yine de siyaset 12 Haziran seçimleri sonrasında kolaylaşmayacak, zorlaşacak. Ak Parti 2007’deki gibi %47 alsa bile anayasa değişikliğini referanduma götürecek 330 milletvekili sayısına ulaşamıyor. Şu anda tam bu sınırda gözüküyor. 330’u bulamadığı takdirde Ak Parti, anayasa sürecinde daha uzlaşmacı, özellikle de CHP’ye yönelik daha yapıcı olmak zorunda kalacaktır. Bu siyaset dilini bir nebze ehlileştirebilir.
Hükümet kaynaklarına göre anketlerde görünen tablodaki bir başka ilginç unsur, Güneydoğu’da oy ve daha da önemlisi milletvekili kaybeden Ak Parti’nin, hâlâ Türkiye’de yaşayan Kürtlerin neredeyse %40’ının oyunu alıyor olması. Başbakan’ın Diyarbakır’daki sert söylemi bunu değiştirir mi bilemiyorum ancak CHP’nin demokrasi ve Kürt açılımı, Kürtler tarafından beğenilse de henüz oya yansımış değil.
Ak Parti Doğu’da düşüyor, İzmir ve Antalya’da ise oylarını yükseltiyor. Ben İzmir’deki yükselişi, burada çatışmacı değil ‘empatik’ bir dil kuran Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay’a bağlıyorum. Bir de CHP’nin İzmir’de hem teşkilat, hem de liste sorunu var. İzmir’de düşüş olursa bu CHP için tatsız bir durum olur.
Hem kamuoyunun nabzı hem de araştırma şirketleri CHP’nin ‘aile sigortası’ teklifinden prim yaptığı, bunun akılda kaldığı ortaya çıkıyor. Bu seçimde CHP, laiklik yerine projeler ve yoksulluktan konuşuyor olmanın faydasını görecek.
Ve son nokta... Daha önceki tahminlerimin aksine seçmen Türkiye’de ‘demokratikleşmeyi’ hâlâ önemsiyor, bir partiye yönelik algısında demokrasiye ne kadar sahip çıktığı önem taşıyor. Ne güzel.