'Ak Parti, iktidar partisinden beklenmeyecek kadar cesur davrandı'
Milliyet Gazetesi Yazarı Mehmet Ali Birand, Ak Parti'nin bir iktidar partisinden beklenmeyecek kadar cesur bir adım atıp, milletvekili kadrosunun yarısını değiştirdiğini söyledi.
Milliyet Gazetesi Yazarı Mehmet Ali Birand bugünkü köşe yazısında, partilerin milletvekili aday listeslerini kaleme aldı. Birand yazısında, "Ak Parti, bir iktidar partisinden beklenmeyecek kadar cesur bir adım attı ve milletvekili kadrosunun yarısını değiştirdi" dedi. Kılıçdaroğlu'nun doğru bir adım attığını savunan Birand, MHP'nin geçmişi ile barışmak istediğini ifade etti. Birand, BDP'nin ise herkesi şaşırttığını belirtti.
İşte Mehmet Ali Birand'ın bugünkü köşe yazısı:
Erdoğan, cesur davrandı...
Ak Parti, bir iktidar partisinden beklenmeyecek kadar cesur bir adım attı ve milletvekili kadrosunun yarısını değiştirdi. Genelde, iktidarlar hele üçüncü seçimlerinde böyle riskler almak istemezler. Dengelerin bozulmamasına çalışılar. Dikkat edecek olursanız, Başbakan yeni adayları açıklarken, aday olamayanların uzun uzun gönüllerini almaya çalıştı. Bu konuda büyük bir sorunla karşı karşıya kalacağını da sanmıyorum.
Biraz sürpriz etkisi yapan , partinin Büyük Abilerini koruyup kollaması oldu . Galiba Başbakan, dengelerle o kadar da çok oynanmasını istemedi. Partinin tepesinde rotasyonu tercih etti.
Geneline baktığınızda, Erdoğan’ın yine de cesur bir adım atıp, gelecek dönem için son derece homojen ve profesyonellere öncelik veren bir kadro kurmaya çalıştığı, kadınlara, gençlere ve engellilere verdiği sözleri tutmuş gibi görünüyor.
Devre dışı bırakılmış olanların önemli bir bölümü, geçen dört yıl içinde pek varlık göstermeyenleri kapsıyor.
Yeni gelenler de, kendi parti kıstaslarına göre , inceden inceye elenmiş.
Başbakan, ne kadar “tek seçici” olmadığını söylese dahi, kamuoyundaki genel algılama , bu defa da adayların “tek seçici konumundaki liderler” tarafından tayin edildiği şeklinde. Bu uygulama belki, diğerlerine oranla Ak Parti’de biraz daha dikkatli, CHP’de ön seçimli olsa dahi, genel kanıyı değiştirmiyor.
Ne olursa olsun, milletvekillerini ve nereden seçime gireceklerini Genel Merkezler seçtikçe de, parti içi demokrasiden söz etmek söz konusu değil.
Bunun adı, hep Türk Demokrasisi olarak kalacak.
Kılıçdaroğlu, doğru bir adım attı...
Kim ne derse desin, Kılıçdaroğlu masaya yumruğunu vurdu ve liderliğini ilan etti.
Eski ekibi değiştirmesi gerekiyordu ve bunu da yaptı.
Genelde, kararlarında biraz çekimser olduğu izlenimi bırakan Kılıçdaroğlu, bu defa tüm dikenleri yok etti. Kadro dışı bırakanların değeri ve güçleri ortada. Buna rağmen, bu partinin en radikal değişimi gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz.
Bence de artık böyle bir değişim gerekiyordu.
Bu arada, Deniz Baykal’a dokunmayarak da çok akıllıca davrandı. Onu da silmeye kalksa , büyük tepki alırdı. O noktada durmasını bildi. Belki de cesaret edemedi .
CHP’nin milletveki kadrosunun yüzde 78’ i değişti.
Yeni gelenlerin nasıl bir performans göstereceklerini bilemem, ancak içlerinde Rıza Türmen gibi pırıl pırıl isimler var.
Madalyonun en tartışmalı yanı, Sinan Aygün, Mehmet Haberal gibi , partinin epey sağında kalan isimleri de yanına çekmesi. Örneğin, Mustafa Balbay’a yönelik böyle bir tepki yok.
Partinin merkez sol’dan, merkez ve merkez sağa çekilmek isteniyormuş gibi bir izlenim var. Kılıçdaroğlu’nun reklam filmleri, böyle bir adımın geldiğinin haberini veriyordu.
CHP, bakalım yeni kadrosu ve ilk defa somut önerilerle ortaya çıkan tutumuyla, beklediği başarıyı tutturabilecek mi ?
MHP, geçmişi ile barışmak istiyor...
MHP, kendi içinde en tutarlı ve büyük değişimlere gitmeyen bir parti görünümü verdi.
Bahçeli’nin en ilginç yaklaşımı , eski yol arkadaşlarıyla ne kadar ters düşmüş olursa olsun, onlara da kollarını açmak istediğinin mesajını vermesiydi.
Şimdiye kadar sürekli şekilde , bu partinin baraj altında kalacağı yolundaki söylentiler de artık bitti. Genelde MHP, nereden çıktığı pek bilmese dahi, ünlü baraj sorununu aşmış görünüyor.
Bahçeli, pek değişim sevmeyen bir insan.
Kendi içinde dengeleri var ve çok önemli bir olay olmaksızın, bu dengeleri bozmaya niyeti yok.
Ergenekon konusunda da , çok kesin bir tutum aldı.
Engin Alan’ın Silivri’den aday gösterilmesi, bu açıdan çok anlamlıdır.
MHP, milletvekillerini merkezden seçme konusunda en titizlik eden parti görünümünde. Orada lider ne derse herkes boyun eğiyor. Son derece önemli bir disiplin uygulanıyor.
Tabii , diğerleri gibi , şimdi MHP için de aynı sorular gündeme geliyor.
Gelecek seçimlerdeki performans , partinin nereye kadar gidebileceğini ortaya koyacak.
BDP, herkesi şaşırttı...
Doğrusu kimseler beklemiyordu.
BDP’nin İmralı ile Kandil arasında sıkışması, PKK’nın dediğinin dışına çıkmayacak isimleri seçmesi ve ortaya karmakarış bir manzaranın çıkması beklentisi yüksekti.
BDP tam aksini yaptı.
Parti içindeki farklı sesleri aday yapmakla kalmadı, PKK’ya mesafeli duran isimleri de içine aldı. Dışarıdan aldığı isimlere de dikkat edilecek olursa, bu parti önümüzdeki dönemde yeni bir kimlik ve yaklaşımla ortaya çıkmayı planladığı net biçimde görülüyor.
Parti yönetimi , bu değişimi iyi taşıyabilecek mi, orası belli değil. Zira yeni gelenlerin önemli bölümü , direktiflerle filan hareket edecek isimler değil.
Bunların başında da, Şerafettin Elçi geliyor.
Şerafettin Elçi’nin adı ilk defa, milletvekili olarak TBMM’de kürtçe’den başka bir bilmeyen misafirleriyle Türkçe konuşmadığı için hırpalanan, vatan haini ilan edilen kişi olarak duyuldu.
Şerafettin Elçi, teröre daima karşı çıkmış, PKK ve ÖCALAN ile mesafeli durmuş, düşüncelerini siyaset yoluyla çözme mücadelesi vermiş bir demokrattır. Üstelik, bu mücadeleden de hiç bıkmamıştır. Hapislere girmiş çıkmış, kurduğu partiler kapatılmış o yine de yılmamıştır. Başından beri, en doğru çözümün federasyon olduğunu savunmuştur.
PKK ve kurdurduğu siyasi partiler, uzun yıllar Elçi’yi ötelediler. Yanlarına almak istemediler. Sonunda değerini anladılar ve doğru bir adım atmış oldular. Yelpazelerini genişletmiş oldular.
İşte Mehmet Ali Birand'ın bugünkü köşe yazısı:
Erdoğan, cesur davrandı...
Ak Parti, bir iktidar partisinden beklenmeyecek kadar cesur bir adım attı ve milletvekili kadrosunun yarısını değiştirdi. Genelde, iktidarlar hele üçüncü seçimlerinde böyle riskler almak istemezler. Dengelerin bozulmamasına çalışılar. Dikkat edecek olursanız, Başbakan yeni adayları açıklarken, aday olamayanların uzun uzun gönüllerini almaya çalıştı. Bu konuda büyük bir sorunla karşı karşıya kalacağını da sanmıyorum.
Biraz sürpriz etkisi yapan , partinin Büyük Abilerini koruyup kollaması oldu . Galiba Başbakan, dengelerle o kadar da çok oynanmasını istemedi. Partinin tepesinde rotasyonu tercih etti.
Geneline baktığınızda, Erdoğan’ın yine de cesur bir adım atıp, gelecek dönem için son derece homojen ve profesyonellere öncelik veren bir kadro kurmaya çalıştığı, kadınlara, gençlere ve engellilere verdiği sözleri tutmuş gibi görünüyor.
Devre dışı bırakılmış olanların önemli bir bölümü, geçen dört yıl içinde pek varlık göstermeyenleri kapsıyor.
Yeni gelenler de, kendi parti kıstaslarına göre , inceden inceye elenmiş.
Başbakan, ne kadar “tek seçici” olmadığını söylese dahi, kamuoyundaki genel algılama , bu defa da adayların “tek seçici konumundaki liderler” tarafından tayin edildiği şeklinde. Bu uygulama belki, diğerlerine oranla Ak Parti’de biraz daha dikkatli, CHP’de ön seçimli olsa dahi, genel kanıyı değiştirmiyor.
Ne olursa olsun, milletvekillerini ve nereden seçime gireceklerini Genel Merkezler seçtikçe de, parti içi demokrasiden söz etmek söz konusu değil.
Bunun adı, hep Türk Demokrasisi olarak kalacak.
Kılıçdaroğlu, doğru bir adım attı...
Kim ne derse desin, Kılıçdaroğlu masaya yumruğunu vurdu ve liderliğini ilan etti.
Eski ekibi değiştirmesi gerekiyordu ve bunu da yaptı.
Genelde, kararlarında biraz çekimser olduğu izlenimi bırakan Kılıçdaroğlu, bu defa tüm dikenleri yok etti. Kadro dışı bırakanların değeri ve güçleri ortada. Buna rağmen, bu partinin en radikal değişimi gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz.
Bence de artık böyle bir değişim gerekiyordu.
Bu arada, Deniz Baykal’a dokunmayarak da çok akıllıca davrandı. Onu da silmeye kalksa , büyük tepki alırdı. O noktada durmasını bildi. Belki de cesaret edemedi .
CHP’nin milletveki kadrosunun yüzde 78’ i değişti.
Yeni gelenlerin nasıl bir performans göstereceklerini bilemem, ancak içlerinde Rıza Türmen gibi pırıl pırıl isimler var.
Madalyonun en tartışmalı yanı, Sinan Aygün, Mehmet Haberal gibi , partinin epey sağında kalan isimleri de yanına çekmesi. Örneğin, Mustafa Balbay’a yönelik böyle bir tepki yok.
Partinin merkez sol’dan, merkez ve merkez sağa çekilmek isteniyormuş gibi bir izlenim var. Kılıçdaroğlu’nun reklam filmleri, böyle bir adımın geldiğinin haberini veriyordu.
CHP, bakalım yeni kadrosu ve ilk defa somut önerilerle ortaya çıkan tutumuyla, beklediği başarıyı tutturabilecek mi ?
MHP, geçmişi ile barışmak istiyor...
MHP, kendi içinde en tutarlı ve büyük değişimlere gitmeyen bir parti görünümü verdi.
Bahçeli’nin en ilginç yaklaşımı , eski yol arkadaşlarıyla ne kadar ters düşmüş olursa olsun, onlara da kollarını açmak istediğinin mesajını vermesiydi.
Şimdiye kadar sürekli şekilde , bu partinin baraj altında kalacağı yolundaki söylentiler de artık bitti. Genelde MHP, nereden çıktığı pek bilmese dahi, ünlü baraj sorununu aşmış görünüyor.
Bahçeli, pek değişim sevmeyen bir insan.
Kendi içinde dengeleri var ve çok önemli bir olay olmaksızın, bu dengeleri bozmaya niyeti yok.
Ergenekon konusunda da , çok kesin bir tutum aldı.
Engin Alan’ın Silivri’den aday gösterilmesi, bu açıdan çok anlamlıdır.
MHP, milletvekillerini merkezden seçme konusunda en titizlik eden parti görünümünde. Orada lider ne derse herkes boyun eğiyor. Son derece önemli bir disiplin uygulanıyor.
Tabii , diğerleri gibi , şimdi MHP için de aynı sorular gündeme geliyor.
Gelecek seçimlerdeki performans , partinin nereye kadar gidebileceğini ortaya koyacak.
BDP, herkesi şaşırttı...
Doğrusu kimseler beklemiyordu.
BDP’nin İmralı ile Kandil arasında sıkışması, PKK’nın dediğinin dışına çıkmayacak isimleri seçmesi ve ortaya karmakarış bir manzaranın çıkması beklentisi yüksekti.
BDP tam aksini yaptı.
Parti içindeki farklı sesleri aday yapmakla kalmadı, PKK’ya mesafeli duran isimleri de içine aldı. Dışarıdan aldığı isimlere de dikkat edilecek olursa, bu parti önümüzdeki dönemde yeni bir kimlik ve yaklaşımla ortaya çıkmayı planladığı net biçimde görülüyor.
Parti yönetimi , bu değişimi iyi taşıyabilecek mi, orası belli değil. Zira yeni gelenlerin önemli bölümü , direktiflerle filan hareket edecek isimler değil.
Bunların başında da, Şerafettin Elçi geliyor.
Şerafettin Elçi’nin adı ilk defa, milletvekili olarak TBMM’de kürtçe’den başka bir bilmeyen misafirleriyle Türkçe konuşmadığı için hırpalanan, vatan haini ilan edilen kişi olarak duyuldu.
Şerafettin Elçi, teröre daima karşı çıkmış, PKK ve ÖCALAN ile mesafeli durmuş, düşüncelerini siyaset yoluyla çözme mücadelesi vermiş bir demokrattır. Üstelik, bu mücadeleden de hiç bıkmamıştır. Hapislere girmiş çıkmış, kurduğu partiler kapatılmış o yine de yılmamıştır. Başından beri, en doğru çözümün federasyon olduğunu savunmuştur.
PKK ve kurdurduğu siyasi partiler, uzun yıllar Elçi’yi ötelediler. Yanlarına almak istemediler. Sonunda değerini anladılar ve doğru bir adım atmış oldular. Yelpazelerini genişletmiş oldular.