28 Şubat'ta nasıl başlıklar attığını biz çok iyi biliriz
Başbakan Erdoğan, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazetecilerin sorumlusu olarak hükümetin gösterilmesine sert tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan son günlerde kadınlara yönelik artan şiddet olaylarını da lanetlediklerini belirtti.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Haziran'da yapılacak genel seçimlere daha fazla kadın milletvekili adayı göstererek gireceklerini söyledi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşmasına, tüm dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak başladı.
AK Parti Hükümeti olarak göreve geldikleri andan itibaren kadına yönelik ayrımcılığı, istismarı ve şiddeti sona erdirmek için yoğun bir mücadele içinde olduklarını belirten Erdoğan, ''Kabinedeki hanım bakanlarımızla, milletvekillerimizle, AK Parti kadın kollarının gayretli çalışmalarıyla 8 yıl boyunca bu noktada çok önemi mesafeler kaydettik. Yasalarda önemli değişiklikler yaptık. Anayasa değişiklikleriyle kadınların hak mücadelesine omuz verdik. Genelgelerle, mevzuat değişikleriyle ayrımcılığın tüm izlerini silmenin gayreti içinde olduk'' diye konuştu.
Ergenekon operasyonlarından gazetecilerin tutuklanmasının AK Parti'yle ilişkilendirilmesine çok sert tepki gösteren Başbakan Erdoğan, 28 Şubat'ta 'attırılan' manşetleri hatırlattı, basın özgürlüğü için garanti verdi.
Erdoğan Ergenekon gözaltılarıyla ilgili olarak "Tutuklanan, gözaltına alınan gazeteciler üzerinden, kampanya başlatanlara da açık açık sesleniyorum. Hangi gazeteci hükümeti eleştirdiği için bugün tutukludur? Hangi gazeteci, basın faaliyetinden dolayı tutukludur?Şimdi birileri çıkıp özgürlük karşıtıymış gibi göstermeye çalışıyor bizi. Bunun peşinde olanlar 28 Şubat'ta nasıl başlıklar attığını biz çok iyi biliriz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:
8 Mart Dünya Kadınlar Günü biliyorsunuz, konuşmamızın hemen başında dünya kadınlarının 8 Mart Dünya kadınlar gününü kutluyorum. Dünya Kadınlar Günü'nün günümüzde ki kadınlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum bu vesile ile bir kaç hususu burada özellikle dikkatlerinize sunmak istiyorum.
KADINLARA VE ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDETİ LANETLİYORUZ
AK Parti olarak göreve geldiğimiz andan itibaren kadına yönelik ayrımcılığı, istismarı özellikle şiddeti sona erdirmek için seferber olduk. AK Parti kadın kollarının gayretli çalışmasıyla bu noktada önemli mesafeler kaydettik. Genelgeler ile mevzuat değişiklikleri ile TBMM çatısı altında ilk kez bizim dönemimizde kadın, erkek fırsat eşitliği komisyonunu kurduk. Kadınların ticari faaliyetler içinde özel sektör ve kamu da daha fazla yer almasını destekledik ve teşvik ettik. Siyasette kadının daha fazla sorumluluk ve yer almasını destekledik, Genel Meclis, Belediye Meclis üyeleri arasında hanım kardeşlerimiz yer alıyor bu sayı geçmiş dönemlerle kıyas edilemeyecek miktarlara çıkmıştır. Bu dönemde yüzde 9'u aşmıştır bayan vekillerimiz bu oran hiç bir zaman yüzde 4'ü aşmamıştır. Süt izninden, sigorta primlerinin yatırılmasına kadar onların yanında olduk. Okula gönderilmeyen kadın ve kız çocukların meselesi bizim meselemiz oldu düzenlediğimi kampanyalarla 3 yüz 50 bin kadını ve kız çocuğunu okul ile buluşturduk. Evini çekip çevirsin, çocuğunu okutsun diye kadınlara doğrudan nakdi yardımlar yaptık. Şiddete uğrayan her kadının derdi bizim derdimiz, bizim sorunumuzdu ayrımcılığı nasıl reddediyorsak kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti de aynı şekilde reddediyor ve lanetliyoruz.
DAHA FAZLA KADIN ADAY GÖSTERECEĞİZ
Yayınladığımız genelgelerle kadına ve çocuğa yönelik yapılan şiddetin önüne geçtik. Geniş katılımlı 2 çalıştay düzenledik bu çalıştayda ortaya çıkan sonuçlar başta TBMM kadın, erkek fırsat eşitliği olmak üzere ilgili kurumlara iletildi. Diyorlar ki; kadına yönelik şiddet artıyor, hayır artmıyor bence azalıyor ama geçmişte kadına yönelik şiddet bilinmediği için biz bugün bunu görünür hale getirdiğimiz için artıyor gibi lanse ediliyor. Geçmişte hasar alan bu sorunlar şimdi gün yüzüne çıkarılıyor, tartışılıyor ve çözüm yolları geliştiriliyor. Gelişmiş ülkelerde görülen şiddet meseleleri tabi ki Türkiye'de de görülüyor bu sorunu büyük bir sorun olarak görüyor, gereken adımları attık ve atıyoruz. Bin hanım kardeşimiz şiddete uğrasa da kötüdür bir hanım kardeşimizde uğrasa kötüdür bu meseleyi biz sıfırlamak için var gücümüz ile çalışacak bu şiddete sıfır tolerans göstereceğiz. 12 Haziran seçimlerine bugüne oranla AK Parti olarak daha fazla hanım kardeşimizi aday göstererek gireceğiz. Kadınlar kendi haklarına daha fazla sahip çıkacak ve inşallah bizzat kadın eli ile sorunlar çözüme ulaşacak. Kadınların sorunlarını parlamento da kürsüde erkeklerin anlatmasını ben anlamsız buluyorum. Damdan düşen kadın geliyor sorunu erkek anlatıyor ama kadın ortada yok giremiyor ki parlamentoya. İşte şimdi biz bu sayıyı arttırarak 12 Haziran'dan sonra parlamento da bu temsili daha güçlü hale getirmiş olacağız. Bir kez daha 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
28 ŞUBAT’TA NASIL BAŞLIKLAR ATTIĞINIZI İYİ BİLİYORUZ
Geçtiğimiz hafta savcıların talimatı ile bazı gazetecilerin gözaltına alınması Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda yeni bir tartışma başlattı. Tartışmanın gerçek mecrasından çıkarılarak son derece haksız, mesnetsiz şekilde hükümet aleyhine bir kampanyaya dönüştürülme çabasına girildiğini görüyoruz. Ben bu kürsüden bu konuda tavrımızı ifade ettim. Şiir okuduğundan dolayı yargılanmış bir Başbakan olarak bu özgürlüğü sonuna kadar desteklediğimi belirtmek isterim. Çeteler, vesayetçi güçler, vatandaşı tehdit olarak gören anlayışın temsilcisiydi bunlar bunlara karşı demokrasi hak ve özgürlükleri hukuk devletini savunan ise biz olduk AK Parti iktidarı oldu bununla ilgili anayasal ve yasal düzenlemeler yaptık. Şimdi birileri çıkıp özgürlük karşıtıymış gibi göstermeye çalışıyor bizi. Bunun peşinde olanlar28 Şubat'ta nasıl başlıklar attığını biz çok iyi biliriz. Bizim siyasi mücadelemiz, ileri demokrasinin gelişmesi içindir biz 70'li yılları gördük biz 12 Eylül darbesini yaşadık biz demokrasinin nasıl askıya alındığını, konuşanların nasıl susturulduğuna şahit olduk. Sadece ben değil bu grup içinde arkadaşlarım da mahkûmiyetlerin mağduriyetleri olarak bugüne ulaştılar. Son yaşanan gözaltılar ve devam eden yargı süreci kendi mecrasında yürümektedir. Yürütmenin değil tamamen yargının içinde devam etmektedir. Bu olayın bizimle ilişkilendirilmesi bu olay üzerinden hükümetin yıpratılmaya çalışılması büyük bir yanlıştır. Birileri çıkmış olup bitenleri hükümet bu işin içindeymiş gibi göstermeye çalışıyor bunlar yanlıştır. Hükümet durması gereken yerde durmaktadır.
ONLAR İÇİN BİZ SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ
Demokrasinin olmadığı bir ortamda hiç kimse basın özgürlüğünden bahsedemez biz bu ülkede bir kısım basın kuruluşlarının demokrasiyi rafa kaldırma operasyonlarında nasıl görevler yaptığını çok iyi biliyoruz. Ülke de kaos oluşturmak için gazetecilerin ve yayın kuruluşlarının nasıl vazife yüklendiklerini biliyoruz. 28 Şubat sürecinde manşetlerin nerelerde hazırlandığını nasıl ısmarlama manşetler verildiğini çok iyi biliyoruz. Bazı uluslararası basın kuruluşları Türkiye'de olanları anlamakta zorluk çektiklerini söylüyorlar yargı konusunda tutumlu olan batılıların konu Türkiye olduğunda böyle bir davranış sergileyen Batılıların bu tutumunu da doğrusu biz anlamıyoruz. Demokrasiyi ve anayasal nizamı ortadan kaldırmak amacı ile terör örgütü kurmak amacı ile yapılan davranışlar basın özgürlüğünü ortaya koyacak bir davranış değildir. Demokrasiyi en fazla destekleyen kesim basın mensupları olmalıdır. Yaşadıkları kötü tecrübelerden yola çıkarak, ben 28 Şubatı yaşadım nasıl olurda bunlara destek veririm diyenler konu biz olunca öyle demiyor. 28 Şubat sürecinde hissettikleri baskıdan şu son zamanlar da yürütülen çetelere karşı yapılan tutumu en çok basın takip etmelidir. Şuanda terör örgütü kendisi gibi düşünmediği için gerçekleri söyledikleri için gazetecileri sanatçıları tehdit edecek kadar ileri gidiyor. Bu sanatçılara da, gazetecilere de biz sahip çıkıyoruz onlar için biz sesimizi yükseltiyoruz.
8 YILDA KİMİN MANŞETİNE KARIŞTIK
Her gazeteci elini vicdanına koysun 2002 öncesinde ki çalışma durumları ile bugün ki çalışma ortamlarını düşünsün. Önceki toplantımızda ifade ettim 8 yıl boyunca manşetine karıştığımız bir gazete varmı? Rahatsız olduğumuz dönemler oldu, hakaretler edildi ama gittik hakkımızı yargıda aradık ne yapacaktım bende aynı dille mi konuşacaktım? Eğer bir hukuk devleti isek ben gider hakkımı yargı da ararım ne olursa olsun. Siyasetçiyim diye hedef tahtası mı olacağım? Dillerine ne gelirse söyleyecekler, kalemleri ne akıtıyorsa onu yazacaklar bizde ya sabır çekeceğiz yok öyle birşey.
MUHTAR BİLE OLAMAZSIN DİYEN MEDYA İLE ÇARPIŞA ÇARPIŞA İKTİDARA GELDİK
Bize yönelik iyi niyetli eleştirileri özellikle değerlendiriyoruz ondan nasibimizi alıyoruz ve ona göre adım atıyoruz burada kendimizi öz eleştiriye tabi tutuyoruz ama eleştiri haksızlığa, saygısızlığa giriyorsa hakkımızı hukukta arıyoruz. Bu düşüncemize güvendiğimiz için düşünce zemininde gelecek saldırılardan korkumuz yok, biz muhtar bile olamaz diyen medya ile çarpışa çarpışa iktidara geldik. AK Parti'nin bu tür yöntemlerle muhalif yazarları susturduğu iddiasını kabul etmeyiz yarası olan gocunur bizim böyle bir yaramız yok. Biz düşüncemize güvendiğimiz için düşünce özgürlüğünden korkmuyoruz. Kendimize, düşüncemize, teşkilatımıza ve en önemlisi de milletimize inanıp güveniyoruz. Tutuklanan gazeteciler üzerinden hükümetin eleştiriye tahammülü yok diye kampanya başlatanlara sesleniyorum; Hangi gazeteci hükümeti eleştirdi diye bugün tutukludur. Hangi gazeteci basın faaliyetinden dolayı tutukludur. Mesleği gazeteci şeklinde bugün kayda geçen 27 kişi var cezaevinde olan bu 27 kişi gazetecilik mesleğinden dolayı içeride değil anayasa düzeni zorla değiştirmek, cinsel istismar, nitelikli yağma, ateşli silah bulundurmak, mesleği gazeteci olarak geçen kişilerin işte içeride bulunan gazetecilerin içeri alınması bu AK Parti'yi eleştirdi falan değil olay bu.
ERGENEKON'UN AVUKATLIĞINI YAPANLARDAN DEĞİLİZ
Bu kadar çaba, gayret, iyi niyet ortadayken hükümet aleyhine dönüştürmek insafsızlıktır. Son tutuklamalar tamamen yargının tasarrufu ile olmuştur hükümetin bu konuda hiç bir müdahalesi olamaz. Bizim inancımıza göre aksi ispat edilene kadar herkes masumdur. Yargılama bitmeden kimse suçlu ilan edilemez, yargılama da asıl olan adaletin gecikmeden tecelli etmesidir. Bizim dertli olduğumuz burasıdır bu süreç uzamasın, dosyalar masaya getirilsin karar verilsin. Bu sürecin uzamasını biz doğru bulmuyoruz buna bizde iktidar olarak karşı olduğumuzu açık net söylüyoruz. Gerilimden, haksız suçlamalardan en çok biz şikayet ediyoruz ama kimse bizden taraf tutmamızı, sürece müdahale etmemizi beklemesin. Biz bu işleri gidip Silivri'nin kapısında Ergenekon'un avukatlığını yapanlardan değiliz. Biz milletimiz için buradayız ve bu yönde de devam edeceğiz. Demokratik ülkelerde siyasi iktidarların nerede nasıl durması bellidir bizim görevimiz yargının işini kolaylaştırmaktır. Devam eden operasyonlar ile ilgili toplumda hassasiyet olması doğaldır toplumda ki hassasiyeti göz ardı etmek mümkün değildir. Yargı milletin adalet çağrısına duyarsız kalamaz biz yürütme olarak yargının daha hızlı çalışması için elimizden geleni yapıyoruz. Bir an önce neticeye bunlar kavuşsun diye ancak yargı toplumdan gelen eleştirilerle değil elinde ki bilgi ve deliller ile hareket eder. Toplumsal duyarlılığın yüksek olduğu davalarda yargının özenle olduğu kadar ivedilikle de hareket etmesi gerekir. Herkesi bir kez daha yargıyı rahat bırakmaya çağırıyorum, herkesi bu sorumluluk çerçevesinde süreci hızlandıracak şekilde davranmaya davet ediyorum.
CHP VE YAR-SAV ÖZÜR DİLEYECEKLER Mİ?
Ana muhalefet partisi lider ülkesini şikayet ediyor dışarılara, ülke içinde kasıtlı olarak planlı olarak yürütülen kampanyaları mücadele ettiğimiz kadar ülke dışında da bu karalama kampanyaları için orada ki hakkımızı da hukuk ile arıyoruz. Size son derece ibret verici bir hadiseyi paylaşmak istiyorum 14 Eylül 2010 tarihinde İngiltere'nin The Daily Telegraph gazetesinde bir haber yayınlanıyor. İran Türkiye'de ki AK Parti'ye 25 milyon dolar bağışladı bu başlığın hemen altında ki spotta da şu yer alıyor. İran Başbakan Erdoğan'ın ülkede ki demokrasiyi azaltacak girişimini görerek 25 Milyon bağış yapmayı kabul etti. The Daily Telegraph'da yayınlanan bu haber ilginçtir 15 dakika sonra İsrail'in Haretz haber sitesinde de yayınlanıyor. Bu haberin hemen ardından diplomatik görüşmeler başlıyor açıklama hemen nereden geliyor karalamalar CHP'nin bir milletvekili ismini vermeme gerek yok şahsımı karalayarak; Gereğini yapacak mısın Başbakan diyor. YAR-SAV Başkanı açıklama yapıyor bu haberin kapatılmaya kadar gidecek bir haber olduğunu söylüyor' psikolojik hareket başlıyor. Yine bir CHP Milletvekili ben bu iddianın doğru olduğu kanaatindeyim diyor güya hukukçu böyle geçiniyorlar. Biz bu iddiaya karşı önce çok sert tepki verdik onunla kalmadık İngiltere yargı nezdinde hemen hukuki işlemleri başlattık. Nihayet yargı kararını verdi, gerçek açığa çıktı ve söz konusu gazete 28 Şubatta bir düzeltme ve özür açıklaması yaptı aynı zamanda tabi manevi tazminata mahkum edildi. Dün bazı gazetelerde yer alan habere göre vahimdir bu haber istihbarat teşkilatları ile yazıldı deniliyor. Dünyanın bir çok ülkesinden gazeteciler bilerek yada bilmeyerek belli çevreler tarafından kullanılabiliyor yadagazetecilik çerçevesinden çıkarak belli çerçevelere hizmet veriyor. İngiliz gazetesi onurlu çıkmış ve bu yalan haberden dolayı dobra dobra özür dilemiştir.
MAZLUMLARA ELİMİZİ UZATMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Ancak 2 haftadır bu haber üzerinden fırsat avcılığı yapanlar acaba aynı onurlu davranışı gösterebilecekler mi? Özür dileme davranışını gösterebilecekler mi? CHP'ye, YAR-SAV'a onurlu şekilde özür dileyip dilemeyeceklerini buradan bir kez daha sormak istiyorum. Hiç bir belge, bilgi olmadan İngiltere'de yer alan bir haberle karalama kampanyasına girenlerin özeleştiri yapıp yapmamaları konusunda da merakımı bildirmek isterim. Bizi töhmet altında bırakan CHP'nin genel başkanı sonrada gidiyor İngiltere'de bizi şikayet ediyor. Bununla da kalmıyor İngiltere'den, İsrail'e mesaj gönderiyor ne diyor biliyor musunuz; CHP iktidarda olsaydı Mavi Marmara'ya izin vermezdik diyor bunu da, Mavi Marmara şehitlerine, Filistin'li kardeşlerimize yapılmış çok büyük bir haksızlık olarak görüyoruz. Kılıçdaroğlu'nun bu hareketi millete sahip çıkmak değildir siz korsanlığa susabilirsiniz ama biz haksızlık karşısında haykırmaya kendi vatandaşımızın hakkı ve hukukunu korumaya kendi vatandaşımızla beraber dünyanın her yerinde ki mazlumlara elimizi uzatmaya devam edeceğiz.
AK Parti Hükümeti olarak göreve geldikleri andan itibaren kadına yönelik ayrımcılığı, istismarı ve şiddeti sona erdirmek için yoğun bir mücadele içinde olduklarını belirten Erdoğan, ''Kabinedeki hanım bakanlarımızla, milletvekillerimizle, AK Parti kadın kollarının gayretli çalışmalarıyla 8 yıl boyunca bu noktada çok önemi mesafeler kaydettik. Yasalarda önemli değişiklikler yaptık. Anayasa değişiklikleriyle kadınların hak mücadelesine omuz verdik. Genelgelerle, mevzuat değişikleriyle ayrımcılığın tüm izlerini silmenin gayreti içinde olduk'' diye konuştu.
Ergenekon operasyonlarından gazetecilerin tutuklanmasının AK Parti'yle ilişkilendirilmesine çok sert tepki gösteren Başbakan Erdoğan, 28 Şubat'ta 'attırılan' manşetleri hatırlattı, basın özgürlüğü için garanti verdi.
Erdoğan Ergenekon gözaltılarıyla ilgili olarak "Tutuklanan, gözaltına alınan gazeteciler üzerinden, kampanya başlatanlara da açık açık sesleniyorum. Hangi gazeteci hükümeti eleştirdiği için bugün tutukludur? Hangi gazeteci, basın faaliyetinden dolayı tutukludur?Şimdi birileri çıkıp özgürlük karşıtıymış gibi göstermeye çalışıyor bizi. Bunun peşinde olanlar 28 Şubat'ta nasıl başlıklar attığını biz çok iyi biliriz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:
8 Mart Dünya Kadınlar Günü biliyorsunuz, konuşmamızın hemen başında dünya kadınlarının 8 Mart Dünya kadınlar gününü kutluyorum. Dünya Kadınlar Günü'nün günümüzde ki kadınlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum bu vesile ile bir kaç hususu burada özellikle dikkatlerinize sunmak istiyorum.
KADINLARA VE ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDETİ LANETLİYORUZ
AK Parti olarak göreve geldiğimiz andan itibaren kadına yönelik ayrımcılığı, istismarı özellikle şiddeti sona erdirmek için seferber olduk. AK Parti kadın kollarının gayretli çalışmasıyla bu noktada önemli mesafeler kaydettik. Genelgeler ile mevzuat değişiklikleri ile TBMM çatısı altında ilk kez bizim dönemimizde kadın, erkek fırsat eşitliği komisyonunu kurduk. Kadınların ticari faaliyetler içinde özel sektör ve kamu da daha fazla yer almasını destekledik ve teşvik ettik. Siyasette kadının daha fazla sorumluluk ve yer almasını destekledik, Genel Meclis, Belediye Meclis üyeleri arasında hanım kardeşlerimiz yer alıyor bu sayı geçmiş dönemlerle kıyas edilemeyecek miktarlara çıkmıştır. Bu dönemde yüzde 9'u aşmıştır bayan vekillerimiz bu oran hiç bir zaman yüzde 4'ü aşmamıştır. Süt izninden, sigorta primlerinin yatırılmasına kadar onların yanında olduk. Okula gönderilmeyen kadın ve kız çocukların meselesi bizim meselemiz oldu düzenlediğimi kampanyalarla 3 yüz 50 bin kadını ve kız çocuğunu okul ile buluşturduk. Evini çekip çevirsin, çocuğunu okutsun diye kadınlara doğrudan nakdi yardımlar yaptık. Şiddete uğrayan her kadının derdi bizim derdimiz, bizim sorunumuzdu ayrımcılığı nasıl reddediyorsak kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti de aynı şekilde reddediyor ve lanetliyoruz.
DAHA FAZLA KADIN ADAY GÖSTERECEĞİZ
Yayınladığımız genelgelerle kadına ve çocuğa yönelik yapılan şiddetin önüne geçtik. Geniş katılımlı 2 çalıştay düzenledik bu çalıştayda ortaya çıkan sonuçlar başta TBMM kadın, erkek fırsat eşitliği olmak üzere ilgili kurumlara iletildi. Diyorlar ki; kadına yönelik şiddet artıyor, hayır artmıyor bence azalıyor ama geçmişte kadına yönelik şiddet bilinmediği için biz bugün bunu görünür hale getirdiğimiz için artıyor gibi lanse ediliyor. Geçmişte hasar alan bu sorunlar şimdi gün yüzüne çıkarılıyor, tartışılıyor ve çözüm yolları geliştiriliyor. Gelişmiş ülkelerde görülen şiddet meseleleri tabi ki Türkiye'de de görülüyor bu sorunu büyük bir sorun olarak görüyor, gereken adımları attık ve atıyoruz. Bin hanım kardeşimiz şiddete uğrasa da kötüdür bir hanım kardeşimizde uğrasa kötüdür bu meseleyi biz sıfırlamak için var gücümüz ile çalışacak bu şiddete sıfır tolerans göstereceğiz. 12 Haziran seçimlerine bugüne oranla AK Parti olarak daha fazla hanım kardeşimizi aday göstererek gireceğiz. Kadınlar kendi haklarına daha fazla sahip çıkacak ve inşallah bizzat kadın eli ile sorunlar çözüme ulaşacak. Kadınların sorunlarını parlamento da kürsüde erkeklerin anlatmasını ben anlamsız buluyorum. Damdan düşen kadın geliyor sorunu erkek anlatıyor ama kadın ortada yok giremiyor ki parlamentoya. İşte şimdi biz bu sayıyı arttırarak 12 Haziran'dan sonra parlamento da bu temsili daha güçlü hale getirmiş olacağız. Bir kez daha 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
28 ŞUBAT’TA NASIL BAŞLIKLAR ATTIĞINIZI İYİ BİLİYORUZ
Geçtiğimiz hafta savcıların talimatı ile bazı gazetecilerin gözaltına alınması Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda yeni bir tartışma başlattı. Tartışmanın gerçek mecrasından çıkarılarak son derece haksız, mesnetsiz şekilde hükümet aleyhine bir kampanyaya dönüştürülme çabasına girildiğini görüyoruz. Ben bu kürsüden bu konuda tavrımızı ifade ettim. Şiir okuduğundan dolayı yargılanmış bir Başbakan olarak bu özgürlüğü sonuna kadar desteklediğimi belirtmek isterim. Çeteler, vesayetçi güçler, vatandaşı tehdit olarak gören anlayışın temsilcisiydi bunlar bunlara karşı demokrasi hak ve özgürlükleri hukuk devletini savunan ise biz olduk AK Parti iktidarı oldu bununla ilgili anayasal ve yasal düzenlemeler yaptık. Şimdi birileri çıkıp özgürlük karşıtıymış gibi göstermeye çalışıyor bizi. Bunun peşinde olanlar28 Şubat'ta nasıl başlıklar attığını biz çok iyi biliriz. Bizim siyasi mücadelemiz, ileri demokrasinin gelişmesi içindir biz 70'li yılları gördük biz 12 Eylül darbesini yaşadık biz demokrasinin nasıl askıya alındığını, konuşanların nasıl susturulduğuna şahit olduk. Sadece ben değil bu grup içinde arkadaşlarım da mahkûmiyetlerin mağduriyetleri olarak bugüne ulaştılar. Son yaşanan gözaltılar ve devam eden yargı süreci kendi mecrasında yürümektedir. Yürütmenin değil tamamen yargının içinde devam etmektedir. Bu olayın bizimle ilişkilendirilmesi bu olay üzerinden hükümetin yıpratılmaya çalışılması büyük bir yanlıştır. Birileri çıkmış olup bitenleri hükümet bu işin içindeymiş gibi göstermeye çalışıyor bunlar yanlıştır. Hükümet durması gereken yerde durmaktadır.
ONLAR İÇİN BİZ SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ
Demokrasinin olmadığı bir ortamda hiç kimse basın özgürlüğünden bahsedemez biz bu ülkede bir kısım basın kuruluşlarının demokrasiyi rafa kaldırma operasyonlarında nasıl görevler yaptığını çok iyi biliyoruz. Ülke de kaos oluşturmak için gazetecilerin ve yayın kuruluşlarının nasıl vazife yüklendiklerini biliyoruz. 28 Şubat sürecinde manşetlerin nerelerde hazırlandığını nasıl ısmarlama manşetler verildiğini çok iyi biliyoruz. Bazı uluslararası basın kuruluşları Türkiye'de olanları anlamakta zorluk çektiklerini söylüyorlar yargı konusunda tutumlu olan batılıların konu Türkiye olduğunda böyle bir davranış sergileyen Batılıların bu tutumunu da doğrusu biz anlamıyoruz. Demokrasiyi ve anayasal nizamı ortadan kaldırmak amacı ile terör örgütü kurmak amacı ile yapılan davranışlar basın özgürlüğünü ortaya koyacak bir davranış değildir. Demokrasiyi en fazla destekleyen kesim basın mensupları olmalıdır. Yaşadıkları kötü tecrübelerden yola çıkarak, ben 28 Şubatı yaşadım nasıl olurda bunlara destek veririm diyenler konu biz olunca öyle demiyor. 28 Şubat sürecinde hissettikleri baskıdan şu son zamanlar da yürütülen çetelere karşı yapılan tutumu en çok basın takip etmelidir. Şuanda terör örgütü kendisi gibi düşünmediği için gerçekleri söyledikleri için gazetecileri sanatçıları tehdit edecek kadar ileri gidiyor. Bu sanatçılara da, gazetecilere de biz sahip çıkıyoruz onlar için biz sesimizi yükseltiyoruz.
8 YILDA KİMİN MANŞETİNE KARIŞTIK
Her gazeteci elini vicdanına koysun 2002 öncesinde ki çalışma durumları ile bugün ki çalışma ortamlarını düşünsün. Önceki toplantımızda ifade ettim 8 yıl boyunca manşetine karıştığımız bir gazete varmı? Rahatsız olduğumuz dönemler oldu, hakaretler edildi ama gittik hakkımızı yargıda aradık ne yapacaktım bende aynı dille mi konuşacaktım? Eğer bir hukuk devleti isek ben gider hakkımı yargı da ararım ne olursa olsun. Siyasetçiyim diye hedef tahtası mı olacağım? Dillerine ne gelirse söyleyecekler, kalemleri ne akıtıyorsa onu yazacaklar bizde ya sabır çekeceğiz yok öyle birşey.
MUHTAR BİLE OLAMAZSIN DİYEN MEDYA İLE ÇARPIŞA ÇARPIŞA İKTİDARA GELDİK
Bize yönelik iyi niyetli eleştirileri özellikle değerlendiriyoruz ondan nasibimizi alıyoruz ve ona göre adım atıyoruz burada kendimizi öz eleştiriye tabi tutuyoruz ama eleştiri haksızlığa, saygısızlığa giriyorsa hakkımızı hukukta arıyoruz. Bu düşüncemize güvendiğimiz için düşünce zemininde gelecek saldırılardan korkumuz yok, biz muhtar bile olamaz diyen medya ile çarpışa çarpışa iktidara geldik. AK Parti'nin bu tür yöntemlerle muhalif yazarları susturduğu iddiasını kabul etmeyiz yarası olan gocunur bizim böyle bir yaramız yok. Biz düşüncemize güvendiğimiz için düşünce özgürlüğünden korkmuyoruz. Kendimize, düşüncemize, teşkilatımıza ve en önemlisi de milletimize inanıp güveniyoruz. Tutuklanan gazeteciler üzerinden hükümetin eleştiriye tahammülü yok diye kampanya başlatanlara sesleniyorum; Hangi gazeteci hükümeti eleştirdi diye bugün tutukludur. Hangi gazeteci basın faaliyetinden dolayı tutukludur. Mesleği gazeteci şeklinde bugün kayda geçen 27 kişi var cezaevinde olan bu 27 kişi gazetecilik mesleğinden dolayı içeride değil anayasa düzeni zorla değiştirmek, cinsel istismar, nitelikli yağma, ateşli silah bulundurmak, mesleği gazeteci olarak geçen kişilerin işte içeride bulunan gazetecilerin içeri alınması bu AK Parti'yi eleştirdi falan değil olay bu.
ERGENEKON'UN AVUKATLIĞINI YAPANLARDAN DEĞİLİZ
Bu kadar çaba, gayret, iyi niyet ortadayken hükümet aleyhine dönüştürmek insafsızlıktır. Son tutuklamalar tamamen yargının tasarrufu ile olmuştur hükümetin bu konuda hiç bir müdahalesi olamaz. Bizim inancımıza göre aksi ispat edilene kadar herkes masumdur. Yargılama bitmeden kimse suçlu ilan edilemez, yargılama da asıl olan adaletin gecikmeden tecelli etmesidir. Bizim dertli olduğumuz burasıdır bu süreç uzamasın, dosyalar masaya getirilsin karar verilsin. Bu sürecin uzamasını biz doğru bulmuyoruz buna bizde iktidar olarak karşı olduğumuzu açık net söylüyoruz. Gerilimden, haksız suçlamalardan en çok biz şikayet ediyoruz ama kimse bizden taraf tutmamızı, sürece müdahale etmemizi beklemesin. Biz bu işleri gidip Silivri'nin kapısında Ergenekon'un avukatlığını yapanlardan değiliz. Biz milletimiz için buradayız ve bu yönde de devam edeceğiz. Demokratik ülkelerde siyasi iktidarların nerede nasıl durması bellidir bizim görevimiz yargının işini kolaylaştırmaktır. Devam eden operasyonlar ile ilgili toplumda hassasiyet olması doğaldır toplumda ki hassasiyeti göz ardı etmek mümkün değildir. Yargı milletin adalet çağrısına duyarsız kalamaz biz yürütme olarak yargının daha hızlı çalışması için elimizden geleni yapıyoruz. Bir an önce neticeye bunlar kavuşsun diye ancak yargı toplumdan gelen eleştirilerle değil elinde ki bilgi ve deliller ile hareket eder. Toplumsal duyarlılığın yüksek olduğu davalarda yargının özenle olduğu kadar ivedilikle de hareket etmesi gerekir. Herkesi bir kez daha yargıyı rahat bırakmaya çağırıyorum, herkesi bu sorumluluk çerçevesinde süreci hızlandıracak şekilde davranmaya davet ediyorum.
CHP VE YAR-SAV ÖZÜR DİLEYECEKLER Mİ?
Ana muhalefet partisi lider ülkesini şikayet ediyor dışarılara, ülke içinde kasıtlı olarak planlı olarak yürütülen kampanyaları mücadele ettiğimiz kadar ülke dışında da bu karalama kampanyaları için orada ki hakkımızı da hukuk ile arıyoruz. Size son derece ibret verici bir hadiseyi paylaşmak istiyorum 14 Eylül 2010 tarihinde İngiltere'nin The Daily Telegraph gazetesinde bir haber yayınlanıyor. İran Türkiye'de ki AK Parti'ye 25 milyon dolar bağışladı bu başlığın hemen altında ki spotta da şu yer alıyor. İran Başbakan Erdoğan'ın ülkede ki demokrasiyi azaltacak girişimini görerek 25 Milyon bağış yapmayı kabul etti. The Daily Telegraph'da yayınlanan bu haber ilginçtir 15 dakika sonra İsrail'in Haretz haber sitesinde de yayınlanıyor. Bu haberin hemen ardından diplomatik görüşmeler başlıyor açıklama hemen nereden geliyor karalamalar CHP'nin bir milletvekili ismini vermeme gerek yok şahsımı karalayarak; Gereğini yapacak mısın Başbakan diyor. YAR-SAV Başkanı açıklama yapıyor bu haberin kapatılmaya kadar gidecek bir haber olduğunu söylüyor' psikolojik hareket başlıyor. Yine bir CHP Milletvekili ben bu iddianın doğru olduğu kanaatindeyim diyor güya hukukçu böyle geçiniyorlar. Biz bu iddiaya karşı önce çok sert tepki verdik onunla kalmadık İngiltere yargı nezdinde hemen hukuki işlemleri başlattık. Nihayet yargı kararını verdi, gerçek açığa çıktı ve söz konusu gazete 28 Şubatta bir düzeltme ve özür açıklaması yaptı aynı zamanda tabi manevi tazminata mahkum edildi. Dün bazı gazetelerde yer alan habere göre vahimdir bu haber istihbarat teşkilatları ile yazıldı deniliyor. Dünyanın bir çok ülkesinden gazeteciler bilerek yada bilmeyerek belli çevreler tarafından kullanılabiliyor yadagazetecilik çerçevesinden çıkarak belli çerçevelere hizmet veriyor. İngiliz gazetesi onurlu çıkmış ve bu yalan haberden dolayı dobra dobra özür dilemiştir.
MAZLUMLARA ELİMİZİ UZATMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Ancak 2 haftadır bu haber üzerinden fırsat avcılığı yapanlar acaba aynı onurlu davranışı gösterebilecekler mi? Özür dileme davranışını gösterebilecekler mi? CHP'ye, YAR-SAV'a onurlu şekilde özür dileyip dilemeyeceklerini buradan bir kez daha sormak istiyorum. Hiç bir belge, bilgi olmadan İngiltere'de yer alan bir haberle karalama kampanyasına girenlerin özeleştiri yapıp yapmamaları konusunda da merakımı bildirmek isterim. Bizi töhmet altında bırakan CHP'nin genel başkanı sonrada gidiyor İngiltere'de bizi şikayet ediyor. Bununla da kalmıyor İngiltere'den, İsrail'e mesaj gönderiyor ne diyor biliyor musunuz; CHP iktidarda olsaydı Mavi Marmara'ya izin vermezdik diyor bunu da, Mavi Marmara şehitlerine, Filistin'li kardeşlerimize yapılmış çok büyük bir haksızlık olarak görüyoruz. Kılıçdaroğlu'nun bu hareketi millete sahip çıkmak değildir siz korsanlığa susabilirsiniz ama biz haksızlık karşısında haykırmaya kendi vatandaşımızın hakkı ve hukukunu korumaya kendi vatandaşımızla beraber dünyanın her yerinde ki mazlumlara elimizi uzatmaya devam edeceğiz.