Güç Reforma Bağlı

Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Türkiye`nin küresel kriz ortamını iyi değerlendirip ekonomideki reformları yaptığında kriz sonrasında en güçlü ülkelerden biri olacağını söyledi.

Yorgancılar, “Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olabilmemiz için; küresel düşünüp, yeni dünya düzenini doğru okuyarak, zayıf yönlerimizi güçlendirerek, güçlü yönlerimizi fırsata dönüştürerek yeniden yapılanmak zorunda olduğumuza inanıyorum” dedi.Yorgancılar, bütün dünya ülkelerinin sıkıntılı bir dönemden geçtiğini, Türkiye`nin de önünde çok önemli fırsatların bulunduğunu ifade ederek, Yunanistan`ın bugün yaşadığı ekonomik sorunların kaynağında ülkede sanayi sektörünün olmayışının yattığına dikkat çekti. Ender Yorgancılar, “Türkiye`nin de en büyük avantajı dinamik ekonomik yapısıdır. O nedenle ben geleceğimizden umutluyum” dedi.Dünyada bugünkü ekonomik ve siyasi gelişmelerin her yönüyle yeni bir yapılanmanın habercisi olduğunu vurgulayan Ender Yorgancılar, liderlerin ABD merkezli konut kriziyle başlayıp dünyaya yayılan krizi çözmekte geç kalmaları nedeniyle dev ekonomiler küçülürken bu fırsattan yararlanan gelişmekte olan ülkelerin de ekonomilerini büyüttüğünü söyledi. Yorgancılar, krizin olumsuz etkilerine rağmen Türkiye`nin de dünyanın en hızlı toparlanan ekonomilerinden biri haline geldiğine işaret ederken sözlerini şöyle sürdürdü: “2011 yılının ilk yarısı Türkiye ekonomisi açısından başarılı geçmiştir. Bir çok göstergede kayıplar telafi edilmiş, Çin`den sonra dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olmuştur. Kriz öncesine göre milli gelirini en hızlı artıran 7. ülke Türkiye`dir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye dünyada krizi en az hasarla atlatan 7 ülkeden biridir. Gururla ifade etmek isterim ki; bu başarı Türk özel sektörünün başarısıdır. Çünkü bu süreçte; riski alan da, üretimini sürdüren de özel sektörümüz olmuştur. İşte bu sayede, kriz sonrası büyümenin yüzde 90`ı, özel sektör yatırım ve tüketimlerinden kaynaklanmıştır. Türk özel sektörü son 2,5 yılda tam 2 milyon 700 bin kişiye kayıtlı istihdam sağlamıştır" Türkiye; stratejik konumu, genç nüfusu, doğal kaynakları, tarım potansiyeli, müteşebbislik becerisi, kamu maliyesinin sağlamlığı gibi artılarının yanında, düşük teknolojik üretimi, bürokrasi, marka yaratma, rekabet edebilme, nitelikli eğitim, sermaye ve kümelenmedeki yetersizliği gibi önemli eksilerini de dikkatle değerlendirmesi gereken bir süreçten geçtiğini anlatan Yorgancılar, önemli risklerle karşı karşıya kalınabileceği uyarısını da yaptı. Orta Vadeli Programın da, 2012 yılında büyümede ciddi yavaşlamaları öngördüğünü belirten Yorgancılar, önümüzdeki döneme ilişkin 3 önemli riski; ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunların ihracatımıza olumsuz yansıması, yüksek cari açık ve döviz kurlarındaki aşırı hareket olarak saydı. Ender Yorgancılar, riskler karşısında Türkiye`nin yapabileceklerine ilişkin önerilerini de şöyle özetledi: Küresel krizin ana sebebi; geri ödenemeyen borçların banka bilançolarını bozmuş olması, hangi bankada ne kadar sorunlu varlık olduğunun bilinmemesidir. AB`de risklerin nasıl yönetileceği ve ekonomilerin ne zaman toparlanacağı tam bir belirsizlik durumudur. Bununla birlikte, ihracatımızı artırmaya başladığımız Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerinde de siyasi sorunlar devam etmektedir. Bu belirsizlik devam ettiği sürece, ne yazık ki olumsuzluklar ihracat rakamlarımıza da yansıyacaktır. Hükümetimizin de özellikle bu konuya önem verdiğini ve yeni pazarların araştırıldığını, girişimcilerimizin bu pazarlara yönlendirildiğini biliyoruz. Yoğunlaşmamız gereken ülkelerin başında; güçlü iç tüketimi olup krizden etkilenmeyen Çin ve Hindistan gelmektedir. Yapmış olduğumuz özel bir çalışmada; Türkiye`nin ihraç ettiği ilk 10 ürün ile Hindistan`ın ithal ettiği ilk 10 ürüne baktığımızda mineral yakıtlar, makine, demir çelik, elektrikli makine, kıymetli taşlar, plastik olmak üzere 6 çok önemli ana sektörün ortak olduğunu gördük. Bu sektörlerde Bölgemizde de ciddi bir potansiyel mevcuttur. Türkiye, Hindistan ile İtalya arasındaki en güçlü sanayi ülkesidir. Türk özel sektörü de bu bölgenin en güçlü özel sektörüdür. Bu bölgedeki sanayi ihracatının önemli bir kısmını tek başına Türkiye gerçekleştirmektedir. Biz artık bu ülkelere ithalat yapmak için değil, ihracat yapmak için gitmemiz gerekmektedir. Türkiye artık yolunu, değişen şartlara göre değiştirmek zorunda olup, batıdan doğuya kayan üretimde yerini almalıdır. Kanada, Meksika, Arjantin gibi hiç gitmediğimiz Amerika kıtası ülkelerini keşfetmemizde fayda vardır.CARİ AÇIĞI YERLİ ÜRETİM DURDURURBu yıl sonunda cari açığımızın milli gelirimize oranının yüzde 9`un üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Sıcak para ile finanse edilen cari açık, aslında kısa vadede çözülecek bir sorun değildir. Hükümetimiz bu konuda bazı stratejiler geliştiriyor ama sonuçları orta ve uzun vadede alabiliriz. Yapısal reformları hayata geçirerek, üretimi artırarak, tasarruf oranını yükselterek, enerji açığına ilişkin tedbirleri alarak, cari açığın finansmanını uzun vadede sürdürülebilir kılabiliriz. Diğer yandan mutlaka yerli ürüne ağırlık vermek durumundayız. Bu konuda hazırlanan yerli üretimi ve yerli tüketimi teşvik edici mekanizmaların harekete geçirilmesi kapsamında; yerli ürün kullanımına yönelik genelge memnuniyet verici olmakla birlikte, uygulamada ısrarcı ve takipçi olunması gerekmektedir.YÜKSEK KUR DÖVİZ BORCUNU AZDIRIYORYurt içindeki cari açığın finansmanı için talep edilen dövizin yanı sıra AB ülkelerindeki krizin çözülemeyeceği fikrinin herkesi Dolar ve Euro pozisyonlarını güçlendirmeye itmesi döviz kurlarında aşırı hareketliliğe neden oluyor. Bu noktada çok dikkatli olmamız lazım. Türk özel sektörünün şu an yurt içi ve yurtdışı olmak üzere toplam 250 milyar dolar döviz cinsi borcu bulunmaktadır. Böyle bir süreçte, döviz girdisi olmayan firmalarımız, kesinlikle dövizle borçlanmamalıdır. Döviz girdisi olanlar ise, girdisi hangi döviz cinsinden ise, aynı para birimi ile borçlanmalıdır.
Kaynak: İHA