İngiltere'de seçim tartışması
6 Mayıs'ta İngiltere'de yapılacak genel seçimlerin hazırlıkları başladı. Parti liderleri ise bu akşam televizyonlarda canlı yayımlanacak tartışma programında karşı karşıya gelecek.
İngiltere'de 6 Mayıs'ta yapılacak genel seçimler öncesinde başlıca üç siyasi partinin liderleri bu akşam televizyonlarda canlı yayımlanacak tartışma programında karşı karşıya geliyor.
Başbakan Gordon Brown, Muhafazakar Parti lideri David Cameron ve Liberal Demokratların lideri Nick Clegg, önceden belirlenmiş 200 kişilik izleyici kitlesinin sorduğu ya da e-posta yoluyla gönderilen soruları yanıtlayacak.
90 dakikalık programın ana tartışma konusu iç meseleler olacak ama liderler başka konularda da konuşabilecek.
İlki ITV'nin birinci kanalında yayınlanacak olan bu tartışma programını, Sky ve BBC 1 televizyon kanallarındaki programlar takip edecek.
Üç liderin katıldığı ve ABD tarzı televizyonda tartışma programları, İngiltere'de ilk kez yapılıyor.
SEÇİM TARTIŞMALARI
Konu, bugünkü İngiltere gazetelerinde de geniş yer kaplıyor.
Times, kamuoyu yoklamalarına göre 20 milyon kişinin bu akşam ekranları başında olacağını aktarıyor.
Times'a göre liderlerin yardımcıları dün gece boyunca yaptıkları gibi bugün de adayları Manchester'da izlenme oranlarının en yüksek olduğu saatte televizyonda yapılacak güç gösterisi için rahatlatmaya çalışarak geçirecek.
Bu gösteride en ufak bir sürçme ya da akıllıca edilmiş bir söz, belirleyici olabilir.
Independent gazetesi de "İngiltere'yi değiştirebilecek 90 dakika" diyor.
"İngiltere bu akşam yeni, üç partili siyaset dönemine giriyor.
"Televizyonlarda yayımlanacak ilk seçim tartışmasında İşçi Partisi lideri, Başbakan Gordon Brown, Muhafazakar Parti lideri David Cameron ve Liberal Demokratların lideri Nick Clegg'in genel seçim beklentileri batabilir de çıkabilir de. Independent ve ITV'nin ComRes'e yaptırdığı araştırmaya göre, yetişkinlerin yüzde 65'i üçlü tartışmayı izleyeceklerini söylüyor ki bu rakam yaklaşık 30 milyona denk düşüyor.
"Bu kişilerin yarısı, bu tartışmanın 6 Mayıs'ta kullanacakları oyda etkili olacağını söylüyor, bu da kalan 15 milyonun herhangi bir parti lehine oy kullanmaya açık olduğu anlamına geliyor. Tabii dikkatler daha çok Brown ile Cameron arasındaki başbakanlık savaşına yoğunlaşacak. Ancak kararsız pek çok oyun bulunması, Clegg'e eşit zemin sağlıyor.
"Bu durum, 90 dakikalık üç oturumu, ilk kez bundan elli yıl önce Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılmaya başlanan canlı televizyon tartışmalarından daha farklı kılacak."
Daily Telegraph gazetesi, canlı tartışmanın hemen öncesinde başka bir kamuoyu yoklamasının sonuçlarını aktarıyor.
Buna göre Muhafazakarlar, tatminkar bir seçim zaferine doğru ilerliyor. Daily Telegraph, yoklamanın, Muhafazakarların; kilit önemdeki marjinal seçim bölgelerinde İşçi Partisi'nin tam 12 puan önünde olduğunu ortaya koyduğunu yazıyor.
Ankete katılanların yüzde 43'ü Muhafazakar, yüzde 31'i İşçi ve yüzde 20'si de Liberal Demokratlara oy vereceğini söyledi.
Daily Telegraph, yakınlarda yapılan başka bir ankette Muhafazakarlarla İşçi Partisi arasındaki farkın sadece 3 puana inmiş olmasının, hiçbir partinin çoğunluğu sağlamadığı bir parlamentoya işaret ettiğini yazıyor ama ekliyor: anketörlere göre bir seçimin kazanılması ya da kaybedilmesi, marjinal seçim bölgelerindeki duruma bağlı - Muhafazakarlar da işte çabalarını bu bölgelere yoğunlaştırmış durumdalar.
Independent gazetesi başyazılarından birinde yine seçim tartışmasını ele almış: "parlamentoda hiçbir parti çoğunlukta olmasın, bunda korkacak bir şey yok" diyor gazete.
Liberal Demokratların da dün seçim programını ilan etmesiyle, üç ana parti seçim tezgahlarını kurmuş durumda. İster seçim programlarının içeriği en fazla etkiyi yaratıyor olsun, ister tartışma sırasındaki performansları, sonuçta üçüncü partinin seçmene, geçmişte hiç olmadığı kadar daha eşit bir düzeyde doğrudan erişim imkanı bulduğu bir kampanya süreci bu. Bu da yeni bir dinamik olasılığını gösteriyor.
DEV BÜTÇE AÇIĞI
Financial Times gazetesi ise manşetten yer verdiği seçim haberinde tartışmalardan çok seçim vaatlerinin ekonomisini değerlendiriyor. "Parti vaatlerinde dev açık" diyen gazete, şöyle tanımlıyor bu açığı:
"Financial Times'ın partilerin politika vaatlerine göre yaptığı hesaplar gösterdi ki, İngiltere'nin başlıca üç siyasi partisinin seçimlerden sonra dev vergi artışları ya da harcama kesintileriyle tıkamak zorunda olduğu 30 milyar sterlinlik açığı var.
"Bütçe açığının boyutları, Ulusal Sağlık Hizmetleri NHS'e yapılan harcamaların dörtte birinde, temel emeklilik maliyetinin yarısında kesinti ya da ortalama bir hanede yılda 1100 sterlinlik vergi artışına denk düşüyor. Olası vergi artışları, Muhafazakarların evli çiftlere vaat ettiği 150 sterlinlik vergi indirimini gölgede bırakıyor."
"Partilerden birinin bile somut harcama kesintilerini 10 milyar sterlinden yukarıya çekmemesi de haliyle bu akşamki canlı tartışmada vergi ve harcama planlarının gündeme geleceğini gösteriyor."
"Bağımsız Mali Çalışmalar Enstitüsü'nden Robert Chote, kamu harcamalarında daha fazla kesinti ya da daha fazla vergi artışının kaçınılmaz olduğu yorumunu yaptı."
Başbakan Gordon Brown, Muhafazakar Parti lideri David Cameron ve Liberal Demokratların lideri Nick Clegg, önceden belirlenmiş 200 kişilik izleyici kitlesinin sorduğu ya da e-posta yoluyla gönderilen soruları yanıtlayacak.
90 dakikalık programın ana tartışma konusu iç meseleler olacak ama liderler başka konularda da konuşabilecek.
İlki ITV'nin birinci kanalında yayınlanacak olan bu tartışma programını, Sky ve BBC 1 televizyon kanallarındaki programlar takip edecek.
Üç liderin katıldığı ve ABD tarzı televizyonda tartışma programları, İngiltere'de ilk kez yapılıyor.
SEÇİM TARTIŞMALARI
Konu, bugünkü İngiltere gazetelerinde de geniş yer kaplıyor.
Times, kamuoyu yoklamalarına göre 20 milyon kişinin bu akşam ekranları başında olacağını aktarıyor.
Times'a göre liderlerin yardımcıları dün gece boyunca yaptıkları gibi bugün de adayları Manchester'da izlenme oranlarının en yüksek olduğu saatte televizyonda yapılacak güç gösterisi için rahatlatmaya çalışarak geçirecek.
Bu gösteride en ufak bir sürçme ya da akıllıca edilmiş bir söz, belirleyici olabilir.
Independent gazetesi de "İngiltere'yi değiştirebilecek 90 dakika" diyor.
"İngiltere bu akşam yeni, üç partili siyaset dönemine giriyor.
"Televizyonlarda yayımlanacak ilk seçim tartışmasında İşçi Partisi lideri, Başbakan Gordon Brown, Muhafazakar Parti lideri David Cameron ve Liberal Demokratların lideri Nick Clegg'in genel seçim beklentileri batabilir de çıkabilir de. Independent ve ITV'nin ComRes'e yaptırdığı araştırmaya göre, yetişkinlerin yüzde 65'i üçlü tartışmayı izleyeceklerini söylüyor ki bu rakam yaklaşık 30 milyona denk düşüyor.
"Bu kişilerin yarısı, bu tartışmanın 6 Mayıs'ta kullanacakları oyda etkili olacağını söylüyor, bu da kalan 15 milyonun herhangi bir parti lehine oy kullanmaya açık olduğu anlamına geliyor. Tabii dikkatler daha çok Brown ile Cameron arasındaki başbakanlık savaşına yoğunlaşacak. Ancak kararsız pek çok oyun bulunması, Clegg'e eşit zemin sağlıyor.
"Bu durum, 90 dakikalık üç oturumu, ilk kez bundan elli yıl önce Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılmaya başlanan canlı televizyon tartışmalarından daha farklı kılacak."
Daily Telegraph gazetesi, canlı tartışmanın hemen öncesinde başka bir kamuoyu yoklamasının sonuçlarını aktarıyor.
Buna göre Muhafazakarlar, tatminkar bir seçim zaferine doğru ilerliyor. Daily Telegraph, yoklamanın, Muhafazakarların; kilit önemdeki marjinal seçim bölgelerinde İşçi Partisi'nin tam 12 puan önünde olduğunu ortaya koyduğunu yazıyor.
Ankete katılanların yüzde 43'ü Muhafazakar, yüzde 31'i İşçi ve yüzde 20'si de Liberal Demokratlara oy vereceğini söyledi.
Daily Telegraph, yakınlarda yapılan başka bir ankette Muhafazakarlarla İşçi Partisi arasındaki farkın sadece 3 puana inmiş olmasının, hiçbir partinin çoğunluğu sağlamadığı bir parlamentoya işaret ettiğini yazıyor ama ekliyor: anketörlere göre bir seçimin kazanılması ya da kaybedilmesi, marjinal seçim bölgelerindeki duruma bağlı - Muhafazakarlar da işte çabalarını bu bölgelere yoğunlaştırmış durumdalar.
Independent gazetesi başyazılarından birinde yine seçim tartışmasını ele almış: "parlamentoda hiçbir parti çoğunlukta olmasın, bunda korkacak bir şey yok" diyor gazete.
Liberal Demokratların da dün seçim programını ilan etmesiyle, üç ana parti seçim tezgahlarını kurmuş durumda. İster seçim programlarının içeriği en fazla etkiyi yaratıyor olsun, ister tartışma sırasındaki performansları, sonuçta üçüncü partinin seçmene, geçmişte hiç olmadığı kadar daha eşit bir düzeyde doğrudan erişim imkanı bulduğu bir kampanya süreci bu. Bu da yeni bir dinamik olasılığını gösteriyor.
DEV BÜTÇE AÇIĞI
Financial Times gazetesi ise manşetten yer verdiği seçim haberinde tartışmalardan çok seçim vaatlerinin ekonomisini değerlendiriyor. "Parti vaatlerinde dev açık" diyen gazete, şöyle tanımlıyor bu açığı:
"Financial Times'ın partilerin politika vaatlerine göre yaptığı hesaplar gösterdi ki, İngiltere'nin başlıca üç siyasi partisinin seçimlerden sonra dev vergi artışları ya da harcama kesintileriyle tıkamak zorunda olduğu 30 milyar sterlinlik açığı var.
"Bütçe açığının boyutları, Ulusal Sağlık Hizmetleri NHS'e yapılan harcamaların dörtte birinde, temel emeklilik maliyetinin yarısında kesinti ya da ortalama bir hanede yılda 1100 sterlinlik vergi artışına denk düşüyor. Olası vergi artışları, Muhafazakarların evli çiftlere vaat ettiği 150 sterlinlik vergi indirimini gölgede bırakıyor."
"Partilerden birinin bile somut harcama kesintilerini 10 milyar sterlinden yukarıya çekmemesi de haliyle bu akşamki canlı tartışmada vergi ve harcama planlarının gündeme geleceğini gösteriyor."
"Bağımsız Mali Çalışmalar Enstitüsü'nden Robert Chote, kamu harcamalarında daha fazla kesinti ya da daha fazla vergi artışının kaçınılmaz olduğu yorumunu yaptı."