'Kelle gazetecilere zarf içinde para dağıtılıyor'
Yeni Akit gazetesi yazarı Serdar Arseven bugünkü köşe yazısında meslektaşlarını çok kızdıracak bir yazı kaleme aldı.
Arseven, DYP-SHP koalisyonu döneminde gazetecilere, hükümeti destekleyici, güzel haberler yapmaları için zarf içinde paralar dağıtıldığını yazdı. Serdar Arseven, bu dönemde bazı bakanların kimi gazetecilere, devletin resmi kaynaklarından ödeme yaparak ev aldığını da iddia etti.
İşte Serdar Arseven'in o yazısı;
“Rüşvetçi meslektaş”larım!..
Today’s Zaman gazetesinden Ercan Yavuz anlattı...
DYP-SHP koalisyon döneminde muhabir olarak görev yaparken bir yurt dışı görev çıkmış...
O günlerin uygulaması; bir bakmış ki “iktidar”dan bir zarf!..
İçinde de birkaç bin dolar!..
Şaşırmış Ercan; “Bu ne bu!” demiş...
Otel, yol masrafları zaten “iktidar” tarafından karşılanmakta...
Gazetesi de harcırahını vermekte...
Bu neyin parası?..
“Efendim” demişler;
“Bu da bizim hediyemiz!.. Programlarımızı takip eden her gazeteciye veriyoruz!”
Ne rezalet değil mi;
Bugünün “kelle” gazetecilerine zarf içinde para dağıtılıyor...
Dağıtılıyor ki, “güzel” haberler, “destekleyici” haberler, “göklere çıkartıcı” haberler yapsınlar!..”
Bir nevi teşvik primi!..
Açıkçası;
“Rüşvet!..”
Ercan Yavuz düzgün gazeteci, derhal reddetmiş zarfı...
O reddetmiş ama...
Bugünün, “üzerimizde hükümet baskısı var, medya özgür değil” yaygaracıları bir güzel indirmiş cebe!..
İtiraz eden çıkmamış, kimse bu çirkin teklifi mesleki onuruna saygısızlık olarak görmemiş!..
Ercan sonradan öğrenmiş ki, bu bir gelenekmiş...
O iktidar döneminde, her yurt dışı seyahatinde “gazetecilere” para dağıtılırmış!..
Bugünün “özgürlükçü gazeteci”leri de her seferinde...
Aynen cebe!..
Dönem öyle bir dönem...
Kimine ev bile vermiş “bakan”lar!...
En yandaşlara birer mekân...
E ne demişler;
Ahiret’te lâiklik, dünyada mekân!..
Hatırlarsanız; Katar’da bir “saat” tartışması yaşamıştık...
Katar Şeyhi, Sayın Abdullah Gül’ün programına katılan gazetecilere birer saat hediye edince, Ergenekon medyası ayağa kalkıp, “Gazeteci olarak bunu kabul edemeyiz... Saatlerin hepsini geri vermek suretiyle protesto gösterisinde bulunacağız” demişti...
Ve dahi bütün muhafazakar gazetecilere “Saatleri vermeyenleri isim isim ilan edeceğiz!..” tehdidini savurmuştu!..
O gün, muhafazakar medyanın bütün unsurları tehdide boyun eğerken bir biz çıkmıştık ortaya...
Çıkmış ve demiştik ki;
“Saati kabul etmeyen sizler, otel paralarını Şeyh’in ödemesine niçin razı oldunuz!.. Her yılbaşı hediye viskileri, şarapları götürürken gazeteciliğiniz aklınıza gelmiyordu!.. İsrail Büyükelçiliği’nin pahalı hediyelerini bir güzel kabul ediyordunuz!.. Arap düşmanlığı yapmayın!.. Ya da ne yaparsanız yapın, ben saati maati geri vermiyorum!..”
Şimdiii...
Ercan’ın anlattığına bakın ki, DYP-CHP koalisyon döneminde “zarf içinde dolar” alırmış adamlar!..
Açıkçası rüşvet almakta sakınca görmeyen bir medya, yani, “bir kısım medya” ile karşı karşıyayız!..
Ve bu adamlar bugünlerde üzerlerinde hükümet baskısı olduğunu söylüyorlar!..
Ne baskısı!...
Ben buradayım, açın bakın bazı yanlış tasarruflarından dolayı bu hükümete defalarca yüklenmişim.
Doğrusuna doğru, yanlışına yanlış demişim.
Ne olmuş böyle yapmışım da, uyarı mı gelmiş, önüm mü kesilmiş!..
Ha...
Bir takım mevkiler, makamlar...
Bana ne; gazetecinin böyle bir derdi olamaz!..
Gazeteci rüşvet alamaz, milletin hakkını savunmaktan vazgeçemez!..
Aksini söyleyenin alnını karışlarım...
Ve hatta...
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.
İşte Serdar Arseven'in o yazısı;
“Rüşvetçi meslektaş”larım!..
Today’s Zaman gazetesinden Ercan Yavuz anlattı...
DYP-SHP koalisyon döneminde muhabir olarak görev yaparken bir yurt dışı görev çıkmış...
O günlerin uygulaması; bir bakmış ki “iktidar”dan bir zarf!..
İçinde de birkaç bin dolar!..
Şaşırmış Ercan; “Bu ne bu!” demiş...
Otel, yol masrafları zaten “iktidar” tarafından karşılanmakta...
Gazetesi de harcırahını vermekte...
Bu neyin parası?..
“Efendim” demişler;
“Bu da bizim hediyemiz!.. Programlarımızı takip eden her gazeteciye veriyoruz!”
Ne rezalet değil mi;
Bugünün “kelle” gazetecilerine zarf içinde para dağıtılıyor...
Dağıtılıyor ki, “güzel” haberler, “destekleyici” haberler, “göklere çıkartıcı” haberler yapsınlar!..”
Bir nevi teşvik primi!..
Açıkçası;
“Rüşvet!..”
Ercan Yavuz düzgün gazeteci, derhal reddetmiş zarfı...
O reddetmiş ama...
Bugünün, “üzerimizde hükümet baskısı var, medya özgür değil” yaygaracıları bir güzel indirmiş cebe!..
İtiraz eden çıkmamış, kimse bu çirkin teklifi mesleki onuruna saygısızlık olarak görmemiş!..
Ercan sonradan öğrenmiş ki, bu bir gelenekmiş...
O iktidar döneminde, her yurt dışı seyahatinde “gazetecilere” para dağıtılırmış!..
Bugünün “özgürlükçü gazeteci”leri de her seferinde...
Aynen cebe!..
Dönem öyle bir dönem...
Kimine ev bile vermiş “bakan”lar!...
En yandaşlara birer mekân...
E ne demişler;
Ahiret’te lâiklik, dünyada mekân!..
Hatırlarsanız; Katar’da bir “saat” tartışması yaşamıştık...
Katar Şeyhi, Sayın Abdullah Gül’ün programına katılan gazetecilere birer saat hediye edince, Ergenekon medyası ayağa kalkıp, “Gazeteci olarak bunu kabul edemeyiz... Saatlerin hepsini geri vermek suretiyle protesto gösterisinde bulunacağız” demişti...
Ve dahi bütün muhafazakar gazetecilere “Saatleri vermeyenleri isim isim ilan edeceğiz!..” tehdidini savurmuştu!..
O gün, muhafazakar medyanın bütün unsurları tehdide boyun eğerken bir biz çıkmıştık ortaya...
Çıkmış ve demiştik ki;
“Saati kabul etmeyen sizler, otel paralarını Şeyh’in ödemesine niçin razı oldunuz!.. Her yılbaşı hediye viskileri, şarapları götürürken gazeteciliğiniz aklınıza gelmiyordu!.. İsrail Büyükelçiliği’nin pahalı hediyelerini bir güzel kabul ediyordunuz!.. Arap düşmanlığı yapmayın!.. Ya da ne yaparsanız yapın, ben saati maati geri vermiyorum!..”
Şimdiii...
Ercan’ın anlattığına bakın ki, DYP-CHP koalisyon döneminde “zarf içinde dolar” alırmış adamlar!..
Açıkçası rüşvet almakta sakınca görmeyen bir medya, yani, “bir kısım medya” ile karşı karşıyayız!..
Ve bu adamlar bugünlerde üzerlerinde hükümet baskısı olduğunu söylüyorlar!..
Ne baskısı!...
Ben buradayım, açın bakın bazı yanlış tasarruflarından dolayı bu hükümete defalarca yüklenmişim.
Doğrusuna doğru, yanlışına yanlış demişim.
Ne olmuş böyle yapmışım da, uyarı mı gelmiş, önüm mü kesilmiş!..
Ha...
Bir takım mevkiler, makamlar...
Bana ne; gazetecinin böyle bir derdi olamaz!..
Gazeteci rüşvet alamaz, milletin hakkını savunmaktan vazgeçemez!..
Aksini söyleyenin alnını karışlarım...
Ve hatta...
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.