CHP-BDP diyaloğu

Başbakan'ın 'platonik aşk' diye niteleyip 'mubah' saymadığı görüşmeler tüm partiler arasında yapılmalı.


DP’ye Meclis’teki partiler, bir çeşit boykot uyguluyorlardı. Bunu Başbakan Erdoğan başlatmıştı. Diğer partiler de buna uyuyorlardı. Erdoğan’ın gerekçesi şuydu:
-“BDP terörü gerektiği gibi kınamıyor. PKK’ya terörist örgüt demiyor. O, bunu yapmadıkça biz onunla konuşmayız.”
BDP’liler buna şu yanıtı veriyorlardı:
-“Biz her türlü terörün karşısındayız. Bunu hep açıklıyoruz. Ama bunu Başbakan’ın istediği cümlelerle yapmak zorunda değiliz. Ayrıca biz o cümleleri kullansak da bunun hiçbir şeye faydası olmaz.”
BDP 2007 seçiminde bağımsız olarak seçilmiş milletvekillerinin kurduğu ikinci partiydi. Birincisi (DTP), Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmıştı.
Böyle bir partinin varlığı, aslında, ‘Kürt sorununa çözüm’ bulunmasını gerçekten isteyen partiler için bir şanstı. Çünkü başka ülkelerde olduğu gibi, bu çeşit sorunların çözümünün yolu ‘diyalog’du. Siyasetteki diyaloğun en normal yolu da parlamento zemininde ‘seçilmiş parlamenterler’le temas kurmaktı.
Ama Başbakan, o görüşte değildi. Hamas için bile ‘Seçilmiştir, öyleyse görüşülmelidir’ fetvasını vermekte hiçbir sakınca görmezken, BDP’yle selamlaşmak bile istemiyordu.
Derken... Bir gün geldi. Önce gizli tutulan, sonra sürpriz halinde ortaya çıkan bir ‘açılım’ girişiminin aşamaları sırasında o tutumunu değiştiriverdi Başbakan. O ‘görüşmem’ dediği siyasetçilerle görüştü. Arkadaşlarını görüştürdü.
İyi de yaptı.
Ama bir süre sonra tutum tekrar değişiverdi. Başbakan, DTP’nin yerine kurulan BDP’yi yeniden hedef tahtası haline getirdi. Ve o partiyle görüşmenin sakıncalı olduğunu yeniden söylemeye başladı.
Şimdi o dönemdeyiz. Ve CHP ile BDP’ye karşı, yeni bir salvo ateşini izliyoruz.
Bunun güncel nedeni şu: CHP ile BDP bu bayramda birbirlerini –ilk defa- ziyaret ettiler... Ayrıca Paris’teki Sosyalist Enternasyonal toplantısında iki partinin de genel başkanı vardı. Aynı yerde bulundular. Bunlar Başbakan’ı harekete geçirmeye yetti. Dünkü grup toplantısında iki partiye de veryansın etti.
“Bu iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde ve Sosyalist Enternasyonal toplantısında ortaya çıktı. (...) Esasen bu platonik aşkın ilk emareleri 12 Eylül halk oylamasında görülmüştü. (...) CHP anayasa değişikliğine ‘hayır’ derken, BDP de boykot adı altında ‘hayır’ cephesine gizliden destek vermiş ve ittifakın ilk adımları orada zaten atılmıştı. (...) Seçilebilmek için, Meclis’e girebilmek için, barajı geçebilmek için her yol mubahtır anlayışı kimseye fayda sağlamaz.”
***
Evet, anlaşılıyor. Başbakan’ın ‘aşk’ dediği ‘merhabalaşma’lar, AKP’de rahatsızlık yaratmış...
Aslında ortada, gerçekten klasik bayram ziyareti sohbetinden başka bir şey yok. Sosyalist Enternasyonal toplantılarında da iki parti liderinin bir araya gelip birer kahve içmelerine bile fırsat olmamış... Ama Başbakan’a göre bu bile ‘mubah’ değil.
Sosyalist Enternasyo-nal’in 1976’dan beri üyesi olan CHP’nin liderine “Niye o örgütün toplantısına gittin de BDP’lilerin de altında bulunduğu bir çatı altına girdin?” diye sual açıyor.
Yani? CHP lideri gitmemeli artık Sosyalist Enternasyonal toplantısına. Çünkü orada ‘gözlemci’ olarak BDP de var.
Peki, BDP, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantılarında yok mu?
Meclisin onların katıldığı oturumlarından tüm diğer partilerin çıkması mı gerekecek?
Özetle: Başbakan bu mantık dışı suçlamalardan vazgeçip, partiler arası diyalog sürecine kendi partisini katmaya bakmalıdır.