Bu konser kapıyı açar!

"Türk-Ermeni Klasik Müzik Konseri" veren Şahan Arzrunive Cihat Aşkın konser sonrası izlenimlerini anlattı

"Türk-Ermeni Klasik Müzik Konseri" veren Şahan Arzrunive Cihat Aşkın konser sonrası izlenimlerini anlattı

NEW YORK - ABD'de yaşayan Ermeni asıllı ünlü piyanist ve müzik adamı Şahan Arzruni, Türk ve Ermeni toplumları arasındaki diyaloğun kopmaması için "Kapının arasına ayağımı koymak istiyorum ki kapı kapanmasın, benim yapmak istediğim o" dedi.
Arzruni, bu kapsamda toplumlar arasında en ileri safhada iletişim kurmanın anahtar olduğunu söyledi.
ABD'nin New York kentinde ünlü "Carnegie Hall" Konser Salonunda Perşembe akşamı "Türk-Ermeni Klasik Müzik Konseri" veren Arzruni ve keman sanatçısı Cihat Aşkın, Arzruni'nin evinde basının sorularını yanıtladı.
67 yaşındaki İstanbul doğumlu Arzruni, Carnegie Konser Salonunda verilen bu ilk konserin ardından neler olmasını beklediğinin sorulması üzerine, "beyin anlaşmasının" çok önemli olduğunu belirterek, müziğin bu anlaşmanın sağlanmasını kolaylaştırabileceğini belirtti. "Kuzey Kore'nin ABD'nin düşmanı olduğunu, ama iki yıl önce New York Filarmoni Orkestrası'nın Kuzey Kore'ye giderek orada konser verdiğini" ifade eden Arzruni, aynı şekilde Filistinli düşünce adamı Edward Said ile Yahudi asıllı müzisyen Daniel Barenboim'ın gençlerden oluşan "Doğu-Batı Divan Orkestrasını" kurduklarını, bu orkestranın tüm dünyayı dolaştığını, bunun çok güzel olduğunu söyledi.
Arzruni, Türk ve Ermeni toplumları arasındaki diyalogla ilgili olarak, "Evet bebek adımlarıyla yürüyelim diyorum, ama kapının arasına ayağımı koymak istiyorum ki kapı kapanmasın, benim yapmak istediğim o" diye konuştu.
Cihat Aşkın'la çalışmaktan gurur duyduğunu kaydeden Arzuni, iki sanatçı olarak birbirlerini çok iyi anladıklarını ve müzik bakımından aynı dili konuştuklarını ifade etti. Arzruni, "Ben Cihat'la beraber daha uzun zaman çalışıp bu işi sürdürmek istiyorum" dedi.
Carnegie'de konser vermenin müzik alanında zirve olduğunu ifade eden Arzruni, "Bu işin Everest'i bu. Artık oradan aşağıya inemezsin" diye konuştu. Carnegie Hall'da konser vermekten önce korktuğunu belirten piyanist, Aşkın ile birlikte bu konserden önce İstanbul'da ve New York'ta sadece iki kere beraber çaldıklarını, fazla hazırlık yapmadan bu konseri verdiklerini, en tepeye çıktıklarını ve sonuçtan son derece memnun olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın 1998 yılında New York'ta konser verdiğini ve şef Gürel Aykal'la o zaman tanışıp arkadaş olduklarını anlatan Arzruni, Aykal'ın o zaman Türkiye'de ve Ermenistan'da konser verilmesi fikrini ortaya attığını kaydetti. Kendisinin de hemen Ermenistan ile temasa geçtiğini, Ermeni yetkililerin de fikre olumlu baktıklarını, ancak o zaman Ermenistan'da rejim değişikliği olması yüzünden projenin hayata geçemediğini belirten ünlü piyanist, "Ama bu fikir benim için bitmedi, ben bunu hep yapmak istiyordum" dedi.
Akdamar Kilisesinde ilk ayinin düzenlenmesi vesilesiyle konser vermek istediğini, "kiliseyi 10. yüzyılda yaptıran Ermeni Kralı Gagik Arzruni ile aile bağı olduğunu" söyleyen Arzruni, Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi (TABDC) Eş Başkanı Kaan Soyak, New York Başkonsolosu Mehmet Samsar ve Başkonsolos Yardımcısı Ayşe Uzer'in yardımlarıyla Van'daki konserin kolaylıkla düzenlendiğini, daha sonra New York Başkonsolosluğunun kendisinden New York'ta da konser vermesini rica ettiğini anlattı.


-ERMENİ PROTESTO BİLDİRİLERİ-

Konser öncesinde dağıtılan ve konseri protesto eden Ermeni bildirileriyle ilgili olarak da Arzruni, bu konuyla şahsen ilgilenmesi ve halletmesi gerektiğini, bildiriyi dağıtan Ermeni cemiyetiyle konuşacağını belirtti. Arzruni, "Bu meseleyi cemiyetle halledeceğim ben, çünkü bu şekilde kalmamalı, onların da bu işin ne olduğunu iyice anlamaları lazım, ne olduğunu anlamadılar. Hiçbir zaman kapı kapanmamalı, her zaman karşıtlarınızla en ileri düzeyde iletişim sağlamanız gerek. Ben her şeyi yapmaya hazırım, konuşacağım onlarla, anlatacağım, gayet iyi anlayacaklar. Bu konseri yaptık, çok iyi geçti bence, gelecekten hep umutluyum" dedi.
Arzruni bu konserin Türkiye'nin değişik illerinde yapılmasını istediğini, ondan sonra da Ermenistan'da yapılabileceğini kaydederek, bu kapsamda bir zemin hazırlanması gerektiğini ve bu konserlerin dünyanın çeşitli kentlerindeki üniversitelerde de düzenlenmesinin faydalı olacağını söyledi. Arzruni, konserlerin ABD'de San Francisco'da, Chicago'da, Atlanta'da ve belki Los Angeles'te bile yapılabileceğini, Los Angeles'ta çok sayıda İstanbullu Ermeninin yaşadığını, onların buna destek vereceğine inandığını ifade etti.
Ermenistan'da "sözünün epeyce geçtiğini" kaydeden Arzruni, bu anlamda yeni bir yol çizmeye ihtiyaç duyulduğunu, bu görüşlerini Ermenistan yetkilileriyle de konuşması gerektiğini söyledi.
Müziğin siyasi bir araç olarak kullanılabileceğini belirten Arzruni, Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin iyiye gitmesi gerektiğini, kendisinin siyasetle kesinlikle işinin olmadığını ve sadece sanatçı olduğunu, ancak sanatı kullanarak biraz da olsa iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesine katkıda bulunmayı istediğini belirtti.


-CUMHURBAŞKANLARININ KATILACAĞI KONSER FİKRİ-

Türkiye ve Ermenistan'ın Cumhurbaşkanlarının katılacağı bir konser vermeyi düşünüp düşünmeyeceğinin sorulması üzerine ise Arzruni, kendi fikrine göre buna daha hazır olunmadığını söyledi. Bu tür kültürel faaliyetlerin 1 yıl kadar devam etmesi gerektiğini belirten Arzruni, "Ondan sonra olabilir. Bu bence Türkiye'de ya da Ermenistan'da da olmamalı, mesela Paris'te, yani dışarıda bir yerde olmalı. Cumhurbaşkanı Sayın (Abdullah) Gül de orada olabilir, Sayın (Serj) Sarkisyan da orada olabilir, konser de öyle bir olur ki o gün olur, kendileri de gelirler. Yoksa (sen konsere geleceksin, sen de konsere geleceksin) demekle olmaz" diye konuştu.
Ermenistan'la sınırın açılmasının iyi olacağını söyleyen Arzruni, ABD'deki Ermeni toplumunda ilişkilerin düzelmesi konusunda bir "direnç" olup olmadığının sorulması üzerine, "Tabii var, ama o benim problemim, sizin değil. O benim problemim, onu ben açacağım, (Ermenistan-Türkiye sınırını kast ederek ve gülümseyerek) siz de ötekini açın" dedi.
"Çocukların nefretle büyümemesi" için neler yapılabileceğine yönelik bir soru üzerine Arzruni, çocuklara yazılan eserleri çaldığını, örneğin Türk bestecisi İlhan Baran'ın, Yüksel Koptagel'in ve diğer Türk bestecilerin çocuklara yazdığı eserleri de içeren ve gelirini UNICEF'e bağışlamak istediği bir proje üzerinde çalıştığını anlattı.
"Hoşgörünün merkezi olan, Mevlana'nın memleketi Konya'da" bir konser vermeyi düşünüp düşünmeyeceğinin sorulması üzerine ise Arzruni, bu tür tüm düşüncelere açık olduğunu, bu kapsamda "toplumlar arasında en fazla derecede iletişim kurmanın anahtar olduğunu" vurguladı.


-CİHAT AŞKIN-

Konserin ardından basına yaptığı açıklamada "Yüzyılın konseriydi" ifadesini kullandığı hatırlatılan keman sanatçısı Cihat Aşkın da Osmanlı İmparatorluğunda özellikle de Türklerin, Ermenilerin, Yahudilerin ve Rumların bir arada yaşadıkları İstanbul'da büyük bir klasik müzik kültürünün bulunduğunu söyledi. Aşkın, "Bu kültür vardı ama yaklaşık yüzyıldır bu devam etmedi, çünkü arada husumet var. Husumet yüzyıla yaklaştı, bence artık bu husumetin barışçıl bir şekilde çözüme ulaşması gerekiyor" dedi.
2008'de Ermenistan'a davet edildiğini ve Ermenistan'a giden ilk Türk klasik müzik sanatçısı olduğunu vurgulayan Aşkın, resital verdiğini, yaptığı konuşmada, Ermenistan'a barış için geldiğini ve barış için çalacağını söylediğini anlattı. Ermenistan'daki konserde hem Türk hem de Ermeni bestecilerin eserlerini çaldığını, bunun küçük ölçekte bir konser olduğu halde iki ülke açısından son derece önemli olduğunu ifade eden Aşkın, Ermenistan'da çok büyük bir dostlukla karşılandığını, daha sonra Ermenistan'da konservatuvarda da ders verdiğini söyledi. Aynı şekilde Ermeni bir keman sanatçısını da Türkiye'ye davet ettiklerini ve Ermeni müzisyenin de İstanbul'da konser verdiğini ifade eden Aşkın, bu tür faaliyetlerin çok kapı açtığını vurgulayarak şöyle devam etti:
"İki ülke arasındaki sorunlar karşılıklı diyalogla, barışçıl yöntemlerle, kültürlerarası diyalogla çözülebilir. Biz asıl bunu ABD'de nasıl anlatacaktık, o çok önemliydi. Dolayısıyla New York'ta verdiğimiz konser bunun tescili anlamına geliyordu. Arzruni'yle müzikal anlamda son derece uyumlu ve güzel bir birliktelik var. Bu acaba siyasete ve dünya bakış açısına nasıl yansır, işte biz bunun tescilini burada yaptık, onun için (yüzyılın konseri) dedim. Yüzyıldır süren bir husumet bir konserle aşılamaz belki ama bu anahtardır. Ben bu konserinin bu kapıyı açacağına inanıyorum. İki ülkenin aklı selim sahibi insanlarının da bunu iyi değerlendireceğine inanıyorum, çünkü sonuçta hiçbir zaman insanlar arasında husumet, kavga olmamasını diliyorum. Bunun da ancak kültürle, sevgiyle, barışla ve kardeşlikle aşılabileceğine inanıyorum, çünkü maalesef ülkeler arasında istenmeyen olaylar oluyor. Şu anda geleceğe biz nasıl bakmalıyız noktasındayız. Aslında bu konser, tabii ki geçmişi saygıyla anarak ama geleceğe de umutla ve güzellikle bakarak bundan sonra ne yapabiliriz diye iki ülke sanatçısının, insanının, halkının biraraya gelmesinin bir başlangıcı. O yüzden (yüzyılın konseri) dedim. Bundan sonra bunun Şahan'ın da dediği gibi Everest'ten inmemesi, artık her alanda o düzeyde devam etmesi gerekiyor."
Çocuklara yönelik müzik eğitimi ve kültürlerarası diyalog kapsamında bir soru üzerine Aşkın, Mersin'de bu ay sonunda düzenlenecek ulusal keman yarışmasında çocukların Ermeni besteci Aram Khachaturiyan'ın keman konçertosunu çalacaklarını, bu konçertonun 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biri olduğunu, müziğin sınır tanımadığını anlattı.
Türkiye ve Ermenistan'ın gençlerinin "gençlik orkestraları" seviyesinde biraraya geldiklerini, konser verdiklerini ve bu girişimin de çok önemli olduğunu söyleyen Aşkın, bu ilişkilerin yaz okullarıyla ve kamplarla desteklenebileceğini ifade etti.


-KOMİTAS'I ÇALMAK-

Konserde Kütahya doğumlu Ermeni besteci Komitas'ı çalmanın nasıl bir duygu olduğunun sorulması üzerine ise Aşkın, Komitas'ın hayatında acı çeken, uzun yıllar akıl hastanesinde yatan çok büyük bir besteci olduğunu, Anadolu'nun halk müziklerini incelediğini, onun derlediği Ermeni türkülerinin dışında Türkçe türküler de bulunduğunu belirtti.
Bu sorunun kendisine Türkiye'de daha önce sorulduğunu söyleyen Aşkın, "(Komitas Anadolu'nun bir kültürel ürünü, yani bunu ben, biz çalmayacağız da kim çalacak) dedim ben de bu soru sorulduğunda. O bizim ürünümüz, çok güzel melodileri olan bir besteci, onu çalmaktan çok büyük bir mutluluk ve zevk duyuyoruz, çünkü bizim hislerimize tercüman oluyor aynı zamanda" diye konuştu. (aa)