Pirimi Zamaninda Yatirilmayan EYT'lilere Kötü Haber

Hükümetin geçtigimiz 3 Mart tarihinde resmen yürürlüge koydugu ve 2.5 milyon kisinin faydalandigi EYT (Emeklilikte Yasa Takilanlar) ile ilgili Yargitay’dan emsal nitelikte bir karar çikti. Çalismasina ragmen sigorta pirimi yatirilmayan EYT adaylarinin geç kaldigina dikkat çeken Yüksek Mahkeme, SGK’ya bildirilmeyen hizmetlerin sigortali hizmet olarak degerlendirilmesine iliskin davanin, tespiti istenen hizmetin geçtigi yilin sonundan baslayarak 5 yil içinde açilmasi gerektigine hükmetti.

EYT düzenlemesiyle birlikte iki buçuk milyon kisi emeklilige hak kazanirken yüz binlerce insan ise EYT düzenlemesinden faydalanmak için mahkeme kapilarini asindiriyor. Çalismalarina ragmen isverenlerin sigorta primini yatirmadigi çalisanlar, mahkemelerde hak ariyor. Is Mahkemesi’ne müracaat eden davaci EYT adayi 1999’da çalismasina ragmen SGK’ya priminin yatirilmadigini öne sürdü. Avukatlik bürosunda 1 Nisan 1999 tarihinde çalismaya baslamasina ragmen çalismalarinin 23 Nisan 2000 tarihine kadar olan kisminin kuruma bildirilmedigini ancak 1 Nisan 1999 tarihinde baslayan çalismalarinin ise girisinin yapildigi 24 Nisan 2000 tarihine kadar ve sonrasinda araliksiz devam ettigini dile getirdi. Dava konusu edilen dönem yönünden hak düsürücü sürenin geçmedigini ve fiili çalismanin tanik anlatimlariyla ispat edilecegini ileri sürerek davaliya ait isyerinde 1 Nisan 1999-23 Nisan 2000 tarihleri arasinda çalistiginin tespitine karar verilmesini talep etti. Davali davacinin ilk sigorta girisinin yapildigi 24 Nisan 2000 tarihinden önce dava dilekçesinde belirtilmis olan 1 Nisan 1999-23 Nisan 2000 tarihleri arasinda tarafina ait isyerinde kesintisiz çalistigini ve herhangi bir itirazinin olmadigini beyan etti.

Davaya müdahil olan SGK ise davanin hak düsürücü süre içerisinde açilmadigini, davacinin çalistigini iddia ettigi dönemde bordrolarda isminin bulunmadigini, fiili çalisma olgusunun kuskuya yer verilmeyecek sekilde ispat edilmesi gerektigini belirterek davanin reddini savundu. Taraflari dinleyen mahkeme, davaci tarafça bildirilen ve resen tespit edilen komsu isyeri taniklarinin da kesintisiz çalisma iddiasini dogruladiklari, beyanlarinin birbirleriyle tutarli ve bordro taniginin beyanlari ile de uyumlu olduguna dikkat çekti. Tüm dosya çerçevesinde deliller ve tanik beyanlari birlikte degerlendirildiginde davacinin davaliya ait isyerinde hizmet akdi ile çalistigi kanaatine varildigi gerekçesiyle davanin kabulüne, davacinin davaliya ait is yerinde 1 Nisan 1999-23 Nisan 2000 tarihleri arasinda çalistiginin tespitine karar verdi. SGK karari istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi itirazi reddetti. SGK bu kez karari Yargitay’a tasidi. Yargitay 10. Hukuk Dairesi zamanasimi sebebiyle kararin bozulmasi gerektigine hükmetti. Yeniden görülen davada Mahkeme, ilk kararinda direndi. SGK’nin temyiz etmesiyle bu kez devreye Yargitay Hukuk Genel Kurulu girdi.

Milyonlarca bir kisinin bir umutla bekledigi karar, oy çoklugu ile alindi. Genel Kurul kararinda, davali isveren tarafindan 24 Nisan 2000-03 Mayis 2000 tarihleri arasinda davaci adina hizmet bildirimi yapildigi, davacinin tespitini talep ettigi ve uyusmazlik konusunu olusturan 01 Nisan 1999-23 Nisan 2000 tarihleri arasindaki çalisma dönemine iliskin davali isverence bildirim yapilmadigina dikkat çekildi.

Kararda söyle denildi:

"Bildirim öncesi çalisma süresi bakimindan 24 Nisan 2000-03 Mayis 2000 tarihleri arasindaki çalisma döneminin geçtigi yilin sonundan itibaren 5 yil içinde dava açilmasi gerektigi ancak eldeki davanin 05 Kasim 2020 tarihinde açildigi gözetildiginde uyusmazlik konusu 01 Nisan 1999-23 Nisan 2000 tarihleri arasindaki bildirim öncesi çalisma dönemi yönünden hak düsürücü sürenin geçtigi sonucuna ulasilmistir. Hukuk Genel Kurulundaki görüsmeler sirasinda, davacinin 24 Nisan 2000-03 Mayis 2000 tarihleri arasinda Kuruma bildirilen hizmetleri sebebiyle dava konusu dönem ile birlikte birlesen blok çalismalarinin bulunmasi hâlinde davanin yasal dayanagini olusturan ve 5510 sayili Kanun’un 86’nci maddesi ile paralel düzenleme içeren 506 sayili Kanun’un 79 uncu maddesinde düzenlenen hak düsürücü sürenin doldugundan söz etmenin mümkün olmadigi konusulmustur. Bu itibarla direnme karari usul ve yasaya uygun oldugundan bozma sebebine göre incelenmeyen davanin esasina iliskin temyiz itirazlarinin incelemesi için dosyanin Özel Daireye gönderilmesi gerektigi ileri sürülmüs ise de bu görüs Kurul çogunlugu tarafindan benimsenmemistir. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararina uyulmasi gerekirken önceki hükümde direnilmesi dogru olmamistir. O hâlde direnme karari oy çoklugu ile bozulmustur".
Kaynak: İHA