Türk Edebiyatinin 'Atli Napolyon'u Açiklamasi Celal Silay
Yasami boyunca sira disi karakteriyle dikkati çeken Silay'in siir ve yazilari, Yeni Gazete, Her Gün, Büyük Dogu, DoguBati, Esi, Tasviri Efkar, Vatan ve Demet dergisinin de aralarinda oldugu çok sayida dergi ve gazetede yayimlandi.
AISE HÜMEYRA BULOVALI - Edebiyat dünyasinda kendine özgü kurgulamalar ve siir telakkisiyle öne çikan sair, köse yazari Mehmet Celal Silay'in vefatinin ardindan 47 yil geçti.
Ögretmen Ahmet Hamdi Bey ile Fahriye Hanim'in oglu, saz sairi Asik Uryani'nin torunu Silay, 1914'te Bursa'da dünyaya geldi.
Usta sair, çocuklugunu Bursa'nin Namazgah Mahallesi'nde geçirdi. Bursa'da Hoca Ilyas Mektebini 11 yasinda bitiren Silay, daha sonra Isiklar Lisesine devam etti.
Arkadaslarinin "atli Napolyon" adini taktigi Silay, disiplinsiz ve psikolojik rahatsizligi oldugu gerekçesiyle Kuleli Askeri Lisesine gönderildi. Askeri okuldan da ayrilan Silay, egitimine Istanbul Hayriye ve Istiklal liseleri dahil olmak üzere çesitli liselerde devam etti.
- Dogu ve bati edebiyatini, edebiyat sohbetlerinden takip etti
Silay, üniversiteye gitmese de bir yil Istanbul Üniversitesi Felsefe Bölümüne misafir ögrenci olarak katildi.
Sair Sabahattin Kudret Aksal, yaptigi bir açiklamada, farkli kisiligiyle üniversitede de dikkatleri üzerine çeken Silay için su degerlendirmede bulunmustu:
"Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne ayni mevsimin basinda gidip gelmeye baslamistik. Celal Silay'in abartili davranislari, tümcelerine sürekli olarak felsefi bir görüntü verme istegi, ögretim üyeleriyle hemen içli disli olusu, ögrencilerin ilgisini çekmis, onun Sorbonne'dan geldigi söylentisi yayilmisti. Oysa Celal Silay bir dinleyiciydi. Bir süre sonra, o çevreleri de anlamsiz bulacak, oralarda artik görünmeyecekti ama bu kopus, bir kez tanidigi kimi hocalarla, o günlerin aydin çevrelerinin odak noktasi olmus. M. Sekip Tunç, Hilmi Ziya Ülken gibi kimi hocalarla yakindan bir ahbaplik sürdürmesine, o günlerin kahvelerinde onlarin agizlarinin içine bakarak söylesilerini dinlemesine engel olmadi."
Ayni yillarda edebiyatla ilgilenmeye baslayan Silay, özellikle dogu edebiyatindan Fuzuli, Hayyam, Yunus Emre ve Seyh Galib'i ve bati edebiyatiyla felsefesini, gittigi kültür mekanlarindaki sohbetlerden takip etti.
Oyun yazari ve gazeteci Haldun Taner, "Ölürse Ten ölür, Canlar Ölesi Degil" adli eserinde, Silay ile ilgili, "Celal, pek okumazdi. Bütün dagarcigi Mustafa Sekip'in çevresinden edindigi kulak dolgunlugu idi. Hilmi Ziyalari, Peyami Safalari, Necip Fazillari, Küllük yahut Nisuvauz sohbetlerinde tanimis, bütün kültür birikimini bu sohbetler olusturmustu. Göz nezlesi bahanesiyle örtbas ettigi bu okuma tembelligi, belki de zekasinin taptaze ve tortusuz kalisini dolayisiyla sasilacak canliligini saglamistir." ifadelerini kullanmisti.
- Birçok dergi ve gazetede yazilari yayimlandi
Istanbul'a 1935'te gelen ve gazetecilik meslegini seçen Silay, 1940'ta Vatan gazetesinde çalismaya basladi, 1944'te de Tasvir-i Efkar'da yazilar yazdi.
Silay'in, ayni yillarda hazirligini yaptigi "Iste" adli dergi sadece 4 sayi yayinlandi.
Siirleri, 1939-1940 arasinda "Yücel" dergisinde yayimlanan Silay, 1941'de "Inkilapçi Gençlik" dergisinde, 1943'te "Demet" dergisinde, 1951'de ise "Ticaret Postasi" gazetesinde yazilarini okuyucuyla bulusturdu.
Usta edebiyatçinin siir ve yazilari 1950'de "Büyük Dogu" dergisinde çikti. Yeni Memleket gazetesinde, 1952-1956 arasinda yazi isleri müdürlügü yapan Silay, Ahmet Selami Sel adiyla da fikra yazarligi yapti.
Celal Silay, 1954'ten 1966'ya, araliklarla 28 sayi yayimlanan "Dogu-Bati" dergisini çikardi, 1956'da "Esi "dergisinde siirlerini okurlarin begenisine sundu.
Yeni Gazete'de 1957-1958 arasinda fikralar kaleme alan Silay, 1959-1960 arasinda ise yine "Ahmet Selami Sel" adiyla Her Gün gazetesinde günlük konularla ilgili yazdi.
Celal Silay, 1961'de edebiyat ögretmeni Nermin Duru ile evlendi.
"Yeni Insan" dergisini 1963-1971 arasinda 105 sayi çikaran edebiyatçi, bir süre sonra Yeni Insan Yayinlarini kurdu.
- Farkli karakteriyle edebiyat çevrelerinin de dikkatini çekti
Kimseyi dinlemeyen ve aklina gelen ilk seyi yapan Silay, düzenli bir geliri olmadigindan ekonomik zorluklar içinde bir hayat geçirdi.
Silay, birçok siirini hece ölçüsü ve belli bir kafiye düzeniyle yazarken, bazi siirlerini serbest tarzda, bazilarini ise rubai olarak kaleme aldi.
Kullanilan dilin basit, berrak ve açik olmasi gerektigini savunan Silay, kendi yazdigi hikaye, fikra, deneme ve siirlerde basit, akici ve berrak bir Türkçe kullanmaya özen gösterdi. Silay, sanat ve edebiyat alaninin yani sira toplumun günlük sorunlarini dile getiren ve bu sorunlara çare bulmaya çalisan yazilar da kaleme aldi.
"Bu Ülke" adli eserinde Celal Silay'in farkli karakterine deginen yazar, düsünür Cemil Meriç, "Celal bu alaca bulaca, bu insicamsiz, bu birbirine yabanci insanlarin dünyasinda imtiyazli bir mahluktu. Sekip Hoca'ya takilir, Peyami ile kirk yillik dost gibi konusur, Sait'le sakalasirdi. Muaseret adabi diye bir sey tanimazdi Celal. Dünyada yalniz kendisi vardi..." ifadelerini kullanmisti.
Celal Silay, 7 Eylül 1974'te kalp krizi nedeniyle vefat etti, Istanbul Zincirlikuyu Mezarligi'na defnedildi.
Usta edebiyatçinin kitaplari söyle:
Siir: "Çöl Yolculari" (1934), "Dört Kapi" (1934), "Lacivert Isiklar" (1934), "Ebebi Renkler" (1936), "Misralar" (1937, yeni basimi ayni yil "Hüsran Filizleri" adiyla), "Merhamet Siirleri" (1943), "Acaba" (1945), "Sonra?" (1946), "Boslukta Duran Tas" (1948), "Zaman ile Yaris" (1956), "Adamca" (1959), "Doga" (1965), "Ask Dialektigi" (1967), "Simdi Geldin Simdi Gittin" (1968), "Küpe Destani" (1968), "Iliski Deyimleri" (1969), "Karsin" (1971) Deneme: Deginmeler (1966), Kisi-Birey (1967), Yorum (1968), Söz-Eylem (1969), Üçüncü Dönem (1971), Öykü: Zorunla Somut (1969)
Kaynak: AA
Ögretmen Ahmet Hamdi Bey ile Fahriye Hanim'in oglu, saz sairi Asik Uryani'nin torunu Silay, 1914'te Bursa'da dünyaya geldi.
Usta sair, çocuklugunu Bursa'nin Namazgah Mahallesi'nde geçirdi. Bursa'da Hoca Ilyas Mektebini 11 yasinda bitiren Silay, daha sonra Isiklar Lisesine devam etti.
Arkadaslarinin "atli Napolyon" adini taktigi Silay, disiplinsiz ve psikolojik rahatsizligi oldugu gerekçesiyle Kuleli Askeri Lisesine gönderildi. Askeri okuldan da ayrilan Silay, egitimine Istanbul Hayriye ve Istiklal liseleri dahil olmak üzere çesitli liselerde devam etti.
- Dogu ve bati edebiyatini, edebiyat sohbetlerinden takip etti
Silay, üniversiteye gitmese de bir yil Istanbul Üniversitesi Felsefe Bölümüne misafir ögrenci olarak katildi.
Sair Sabahattin Kudret Aksal, yaptigi bir açiklamada, farkli kisiligiyle üniversitede de dikkatleri üzerine çeken Silay için su degerlendirmede bulunmustu:
"Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne ayni mevsimin basinda gidip gelmeye baslamistik. Celal Silay'in abartili davranislari, tümcelerine sürekli olarak felsefi bir görüntü verme istegi, ögretim üyeleriyle hemen içli disli olusu, ögrencilerin ilgisini çekmis, onun Sorbonne'dan geldigi söylentisi yayilmisti. Oysa Celal Silay bir dinleyiciydi. Bir süre sonra, o çevreleri de anlamsiz bulacak, oralarda artik görünmeyecekti ama bu kopus, bir kez tanidigi kimi hocalarla, o günlerin aydin çevrelerinin odak noktasi olmus. M. Sekip Tunç, Hilmi Ziya Ülken gibi kimi hocalarla yakindan bir ahbaplik sürdürmesine, o günlerin kahvelerinde onlarin agizlarinin içine bakarak söylesilerini dinlemesine engel olmadi."
Ayni yillarda edebiyatla ilgilenmeye baslayan Silay, özellikle dogu edebiyatindan Fuzuli, Hayyam, Yunus Emre ve Seyh Galib'i ve bati edebiyatiyla felsefesini, gittigi kültür mekanlarindaki sohbetlerden takip etti.
Oyun yazari ve gazeteci Haldun Taner, "Ölürse Ten ölür, Canlar Ölesi Degil" adli eserinde, Silay ile ilgili, "Celal, pek okumazdi. Bütün dagarcigi Mustafa Sekip'in çevresinden edindigi kulak dolgunlugu idi. Hilmi Ziyalari, Peyami Safalari, Necip Fazillari, Küllük yahut Nisuvauz sohbetlerinde tanimis, bütün kültür birikimini bu sohbetler olusturmustu. Göz nezlesi bahanesiyle örtbas ettigi bu okuma tembelligi, belki de zekasinin taptaze ve tortusuz kalisini dolayisiyla sasilacak canliligini saglamistir." ifadelerini kullanmisti.
- Birçok dergi ve gazetede yazilari yayimlandi
Istanbul'a 1935'te gelen ve gazetecilik meslegini seçen Silay, 1940'ta Vatan gazetesinde çalismaya basladi, 1944'te de Tasvir-i Efkar'da yazilar yazdi.
Silay'in, ayni yillarda hazirligini yaptigi "Iste" adli dergi sadece 4 sayi yayinlandi.
Siirleri, 1939-1940 arasinda "Yücel" dergisinde yayimlanan Silay, 1941'de "Inkilapçi Gençlik" dergisinde, 1943'te "Demet" dergisinde, 1951'de ise "Ticaret Postasi" gazetesinde yazilarini okuyucuyla bulusturdu.
Usta edebiyatçinin siir ve yazilari 1950'de "Büyük Dogu" dergisinde çikti. Yeni Memleket gazetesinde, 1952-1956 arasinda yazi isleri müdürlügü yapan Silay, Ahmet Selami Sel adiyla da fikra yazarligi yapti.
Celal Silay, 1954'ten 1966'ya, araliklarla 28 sayi yayimlanan "Dogu-Bati" dergisini çikardi, 1956'da "Esi "dergisinde siirlerini okurlarin begenisine sundu.
Yeni Gazete'de 1957-1958 arasinda fikralar kaleme alan Silay, 1959-1960 arasinda ise yine "Ahmet Selami Sel" adiyla Her Gün gazetesinde günlük konularla ilgili yazdi.
Celal Silay, 1961'de edebiyat ögretmeni Nermin Duru ile evlendi.
"Yeni Insan" dergisini 1963-1971 arasinda 105 sayi çikaran edebiyatçi, bir süre sonra Yeni Insan Yayinlarini kurdu.
- Farkli karakteriyle edebiyat çevrelerinin de dikkatini çekti
Kimseyi dinlemeyen ve aklina gelen ilk seyi yapan Silay, düzenli bir geliri olmadigindan ekonomik zorluklar içinde bir hayat geçirdi.
Silay, birçok siirini hece ölçüsü ve belli bir kafiye düzeniyle yazarken, bazi siirlerini serbest tarzda, bazilarini ise rubai olarak kaleme aldi.
Kullanilan dilin basit, berrak ve açik olmasi gerektigini savunan Silay, kendi yazdigi hikaye, fikra, deneme ve siirlerde basit, akici ve berrak bir Türkçe kullanmaya özen gösterdi. Silay, sanat ve edebiyat alaninin yani sira toplumun günlük sorunlarini dile getiren ve bu sorunlara çare bulmaya çalisan yazilar da kaleme aldi.
"Bu Ülke" adli eserinde Celal Silay'in farkli karakterine deginen yazar, düsünür Cemil Meriç, "Celal bu alaca bulaca, bu insicamsiz, bu birbirine yabanci insanlarin dünyasinda imtiyazli bir mahluktu. Sekip Hoca'ya takilir, Peyami ile kirk yillik dost gibi konusur, Sait'le sakalasirdi. Muaseret adabi diye bir sey tanimazdi Celal. Dünyada yalniz kendisi vardi..." ifadelerini kullanmisti.
Celal Silay, 7 Eylül 1974'te kalp krizi nedeniyle vefat etti, Istanbul Zincirlikuyu Mezarligi'na defnedildi.
Usta edebiyatçinin kitaplari söyle:
Siir: "Çöl Yolculari" (1934), "Dört Kapi" (1934), "Lacivert Isiklar" (1934), "Ebebi Renkler" (1936), "Misralar" (1937, yeni basimi ayni yil "Hüsran Filizleri" adiyla), "Merhamet Siirleri" (1943), "Acaba" (1945), "Sonra?" (1946), "Boslukta Duran Tas" (1948), "Zaman ile Yaris" (1956), "Adamca" (1959), "Doga" (1965), "Ask Dialektigi" (1967), "Simdi Geldin Simdi Gittin" (1968), "Küpe Destani" (1968), "Iliski Deyimleri" (1969), "Karsin" (1971) Deneme: Deginmeler (1966), Kisi-Birey (1967), Yorum (1968), Söz-Eylem (1969), Üçüncü Dönem (1971), Öykü: Zorunla Somut (1969)
