Kırmızı kodlu alanda 'nefes' mücadelesi! Korkutan detay: Yaş 30'a indi

Türkiye'de geride kalan 24 saatte 318 bin 217 Kovid-19 testi yapıldı, 61 bin 400 kişinin testi pozitif çıktı, 297 kişi hayatını kaybetti. Kısmi kapanma kararları hayata geçirilirken, hükümet yeni alınan korona önlemlerinin sonuçlarını iki haftalık ve bir aylık periyotlarla izleyecek. Öte yandan yoğun bakımlar dolmaya başladı. Özellikle bir detay tüyler ürpertici...

Kırmızı kodlu alanda 'nefes' mücadelesi! Korkutan detay: Yaş 30'a indi
AÜ Hastanesi, artan koronavirüs vakaları nedeniyle geçen haftalarda B planını devreye soktu. Entübe edilen hastalar için bir yıldır kullanılan tüm yoğun bakımların 3'te 2'si, Covid hastaları için ayrıldı. Vaka sayılarının artmasıyla yoğun bakımların yüzde 95'i doldu. Kanser, trafik kazaları gibi normal hastaların kaldığı yoğun bakım ünitelerinde de ciddi yoğunluk yaşanıyor.

Yoğun bakımların efektif kullanılması, çok acil olmayan ve yoğun bakım gerektiren ameliyatların ertelenmesi kararı alındı. Geçen sene uygulanan 'A' planında iki ayrı yoğun bakım Covid hastaları için ayrılırken, vaka artışındaki doluluk nedeniyle 'B' planı devreye alınarak, yeni bir yoğun bakım alanı oluşturuldu. Toplam 2 Covid Yoğun Bakım ünitesinde bulunan 24 yatağın tamamında Covid tedavisi gören hasta bulunuyor. Vaka artışının bu hızla devam etmesi halinde 3'üncü Covid Yoğun Bakım ünitesinin devreye girmesi öngörülüyor.

Bir yıldır hastaları hayatta tutmak için yoğun mücadele eden sağlık çalışanları, tedavinin yanı sıra hastaların öz bakımlarını da yerine getiriyor. Sağlıkçılar, ölümle burun buruna gelen hastaların motivasyonlarını yükseltmek için güler yüzle çalışmalarına canla başla devam ediyor.

SAĞLIK NEFERLERİ ARTIK ÇOK YORGUN

AÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Covid Yoğun Bakım Sorumlusu Prof. Dr. Melike Cengiz, kırmızı kodlu alanındaki çalışmalar hakkında bilgi verdi. 7 gün 24 saat kesintisiz vardiya usulü çalıştıklarını söyleyen Prof. Dr. Cengiz, bir yıllık sürede çok yorulduklarını dile getirdi.

Hastalara bakım esnasında birçok sağlık çalışanının koronavirüse yakalandığını anlatan Prof. Dr. Cengiz, 'Aramızda hiçbir kayıp vermedik. Bizim açımızdan en sevindirici taraf bu. Bunun dışında yüzlerce hastamız oldu. Bunlardan bir kısmını iyileştirmenin heyecanını yaşadık, bir kısmını ise ne kadar emek verirsek verelim kaybettik.

Hem hastaları kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık hem de ailelerin üzüntülerini paylaşmaya çalıştık. Sonuçta 1 yıl, tüm sağlık çalışanları adına son derece üzüntülü ve yorucu geçti. Tek tesellimiz tedavi etmeyi başarabildiğimiz, buradan sevinerek alkışlayıp çıkardığımız hastalar oldu. Onları tekrar hayata döndürmenin mutluluğu bizi ayakta tut' dedi.

60'LI YAŞLAR YERİNİ 30'LU YAŞLARA BIRAKTI

Geçen seneden bu yana yoğun bakıma yatan hasta tipinde değişiklik olduğunu belirten Prof. Dr. Cengiz, “Başlangıçta genellikle ek hastalıkları olan, yaşı olan, başka sağlık sorunları nedeniyle bağışıklık sistemlerini baskılayan durumları bulunan hastaları daha sık alıyorduk.

Ancak aşılama sürecinin etkisi olduğunu düşünüyoruz. 60 yaş üzeri aşılamanın yoğunlaşmasından kaynaklanabilir. Şu an daha genç hasta grubundan yoğun bakıma aldığımız hastalar oluyor 30'lu, 40'lı, 50'li yaşlarda hastamız var' diye konuştu.

'AŞILANMA EN ETKİLİ YÖNTEM'
Covid Yoğun Bakımda artık gençlerin daha çok yer aldığını vurgulayan Prof. Dr. Cengiz, “Gençlerde aşılanma etkili bir yöntem. O yüzden aşının yan etkilerinden korkan ya da bunu ihmal eden kişiler varsa önemle rica ediyorum. Yoğun bakıma kimin ne zaman geleceği belli değil.

'Ben yoğun bakıma gelmem bu hastalığı 2 günde atlatırım' demememiz gerekiyor. Çok kolay şekilde yoğun bakımı atlatabileceğini düşünen meslektaşlarımızdan bile maalesef hastalığı atlatamayan, kaybettiğimiz kişiler oldu' dedi.

İYİLEŞME SÜRESİ UZADI

Koronavirüsün mutasyona uğramasıyla hastalık sürecinin uzadığını aktaran Prof. Dr. Melike Cengiz, “Özellikle virüsün pozitif kalma süresinin uzun olduğu hastalarda ya da hastalığı çok ağır geçirenlerde, yurt dışından gelenlerden örnekleri sağlık müdürlüklerine götürüyoruz ve mutasyon belirlemeleri yapılıyor. Hastalık süresi uzadı. Başlangıçta 1-2 hafta içerisinde hastalar iyileşme yoluna giderse taburcu edebilirken, şu anda genel durumu orta olan, iyileşmesini kuvvetle muhtemel beklediğimiz 1 ayın üzerinde hala pozitif olan ya da pozitifleşmese bile hastalığı atlatamayan hasta grubumuz var' ifadelerini kullandı.

ENTÜBASYON UYGULANAN HASTALARIN İYİLEŞME SÜRESİ UZUYOR

Koronavirüs hastalarının yoğun bakım serüvenini anlatan Prof. Dr. Cengiz, en çok solunum güçlüğü çeken kişilerde yoğun bakım ihtiyacı doğduğunu söyledi. Hastalara yüz ve burundan oksijen almalarını öncelikli olarak sağladıklarını belirten Prof. Dr. Cengiz, hastanın genel durumunda bozulma ve organ yetmezliğine gittiği durumlarda solunum cihazına bağladıklarını anlattı.

Hastanın nefes alabilmesi için en son 30 santim uzunluğunda ağzından akciğerine kadar giden entübasyon tüpünü yerleştirdiklerini anlatan Prof. Dr. Cengiz, “Bu tüpleri yerleştirdiğimiz, son derece ağır solunum yetmezliği olan hastalar. Bu hastaları uyutmamız gerekiyor ve ağrı duymalarını hatırlamalarını engellemeye çalışıyoruz. Hiç solunum cihazına bağlamamak, entübasyon tüpünü takmamak bizim amacımız çünkü solunum cihazına bağlanma, süreci son derece uzatıyor. Maalesef hayatta kalma oranlarını oldukça düşürüyor' diye konuştu.

ÇARESİZ GÖZLERE ÇARESİZ BAKAMIYORLAR

Hastaların tedavisinin yanı sıra özel bakım ihtiyaçlarını da karşıladıklarını anlatan Prof. Dr. Melike Cengiz, “Yeme, içme, yıkanma, genel bakım, ilaç verilmesi, öksürtülmeleri gibi bütün ihtiyaçlarını sağlık personeli aracılığıyla karşılıyoruz. Hastaların karşısında çaresiz kalmaktan çok yorulduk. Bir hasta size çaresiz gözlerle baktığında sizin de çaresizlikle ona bakmanız mümkün olmuyor. Hep ona moral vererek bu işin olumlu sonuçlanacağını söylemeye çalışarak bakıyoruz gözlerine. Ama içimizden biliyoruz ki bu hastaların birçoğunu kaybedeceğiz. Bunun verdiği yorgunluk bütün fiziksel yorgunluktan çok daha kötü' dedi.

'KİMİN BAŞINA GELECEĞİ BELLİ DEĞİL'

Vatandaşların tedbirlere uymasını rica eden Prof. Dr. Melike Cengiz, “Hem kendimizi hem diğer insanları korumak açısından özellikle bu hastalığın çok arttığı günlerde karantinaya uyalım. Maskemizi asla çıkarmayalım mutlaka mesafeyi koruyalım. Maske ve mesafe kuralına uyulması bu hastalığın bulaşmasını çok yüksek oranda engelliyor' ifadelerini kullandı.

23 YAŞINDA COVID'DEN HAYATINI KAYBEDİNCE SAĞLIK ÇALIŞANLARI KENDİNİ TUTAMADI

Covid Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Ayşena Ünal, birçok olaya şahit olduklarını anlattı. Ünal, “23 yaşında bir hastamızı kaybettik. O bizi inanılmaz etkiledi. Çünkü 23 yaş bizim için çok genç, hastayı kaybettikten sonra kendimizi tutamadık. Hiçbir bağımız, yakınlığımız olmamasına rağmen hepimiz ağladık. Tükendik artık herhalde, onun da etkisi var. İstiyoruz ki her hastamız iyileşip çıksın ama maalesef böyle olmuyor. Lütfen uyarıları ciddiye alın' dedi.

'BİR ANLIK GAFLETE DÜŞTÜK'

Covid Yoğun Bakımda tedavi gören Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Batı Antalya Bölge Başkanı Rıza Perçin'e, sağlık çalışanlarının yardımıyla muz ve mama yedirildi. Ardından önemli uyarılarda bulunan Perçin, “En çok dikkat eden kişilerden biriydim ama bir gaflete düştük. 25-30 gün önce koronavirüse yakalandım. 1 haftadan beri negatifim. Ama hocalarımız en iyi şekilde olmamız için ellerinden geleni yapıyor. Onlara çok teşekkür ediyoruz. Herkes dikkat etsin. Küçücük bir gafletle buradayım. Bu evreler kolay değil' ifadelerini kullandı.

'BU İŞİN ŞAKASI YOK'

Yoğun bakımda tedavisi süren Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Boztaş da görevi sırasında çok tedbirli davrandığını, odasına HES koduyla ziyaretçi aldığını, en fazla 10 dakika görüşme yaptığını, tüm tedbirlere rağmen koronavirüse yakalandığını anlattı. Kontrol amaçlı hastaneye yatıp 2-3 gün sonra solunum sıkıntısı nedeniyle yoğun bakıma alındığını aktaran Boztaş, şu an kendisini iyi hissettiğini belirtti.

Ahmet Boztaş, “Manavgat'tan Akdeniz Üniversitesi'ne gelmemdeki ilk sebebim Muhittin Böcek başkanımızın burada başarıyla tedavi olması. O ekibe kendimi emanet etmek istedim. Buradaki bakım mükemmel. En tepeden en aşağıda hizmet üreten arkadaşa kadar herkes sizi sakinleştirip mutlu huzurlu ediyor. Bu risk devam ediyor. İşin içine düşünce belli oluyor artık bu işin şakası yok' diye konuştu.

Son dakika haberine göre, Hükümet, yeni alınan korona önlemlerinin sonuçlarını iki haftalık ve bir aylık periyotlarla izleyecek. Vaka sayılarının iki haftada yüzde 50'ye yakın gerilemesi bekleniyor. Daha sert önlemlere ağır hasta sayısına göre karar verilecek. Ağır hasta sayısı 5 bine ulaşırsa yeni önlemler gündeme gelecek.

Kısıtlamalar sonucunda vaka sayısının iki haftada yüzde 50 gerilemesi, 30 günde ise 20 binin altına inmesi bekleniyor. Öte yandan TRT Haber'in vaka sayısı artan ve azalan illeri gösteren haritası, korkutan tabloyu gözler önüne seriyor. Haritaya göre Samsun ve Ardahan hariç tüm yurtta tırmanış devam ediyor. Vaka sayısını kontrol etmek için uygulamaya konulan yeni kararlar, bazı bilim kurulu üyeleri ve uzmanlar tarafından yetersiz bulunuyor. Önlemlerin takibi ve denetimi de sonuç alınması için büyük önem taşıyor.

Yapılan değerlendirmelere göre, kararların sonuçları birden fazla açıdan izlenecek. İlk etapta, olumlu sonuçların ilk 10 günde görülmesi bekleniyor. Ancak asıl verilerin ikinci haftadan sonra ortaya çıkacağı belirtiliyor. Gerilemenin beklendiği kadar olup olmadığı izlenecek.

BİR AY SONRA 20 BİNLER

Tahminlere göre, bu hafta sonu itibariyle vaka sayısının plato çizmeye başlaması bekleniyor. Önümüzdeki haftadan itibaren düşüş eğiliminin görülmesi öngörülüyor. Genellikle akut dönemin 6-8 hafta sürdüğü, Türkiye'nin yaşadığı üçüncü dalga döneminin son haftasına girildiği öne sürülüyor.

Platonun ardından da hızlı gerileme bekleniyor. 30 günlük sürenin sonunda da 20 binli rakamların altına inilmesi öngörülüyor. Yapılan toplantılarda, vakaların hızla 20 bine düşmesinin pandeminin daha kolay yönetilmesi anlamına geldiği dile getiriliyor.

İki hafta sonunda vaka seyrinin istenildiği şekilde devam etmesi durumunda mevcut önlemlerin bayram sonuna kadar devam edeceği, sonraki dönem için ayrıca değerlendirme yapılacağı ifade ediliyor. Bu değerlendirmelerde, özellikle ağır hasta sayılarının esas alındığı belirtildi.

Ağır hasta sayısının kasım-aralık aylarındaki gibi 5 binli rakamlara çıkması durumunda, yeni önlemler gündeme gelecek. Azalma beklendiği gibi gelişmezse, haziran ayını da kapsayacak yeni düzenlemeler yapılacak.

Son dönemde yoğun bakım servisine başvuran hastaların büyük bölümünün henüz aşı yaptırmamış genç ve orta yaş grubu olduğu, hastalığa yakalananların 40-50 yaş bandında yoğunlaştığı belirtildi.

Aşı yaptırdığı halde hastalananların da ilk dozunu yaptıranlar olduğu bilgisi paylaşıldı. Koruma önlemlerinin gevşetilmesinin bunda etkili olduğu belirtiliyor. Aşı yaptırdığı halde hastalananların hafif klinik belirtiler gösterdiği, yoğun bakıma ihtiyaç gösteren aşılı vaka sayısının ise çok az olduğu ifade ediliyor.

AŞIDA KAPASİTE KULLANILMIYOR

Türkiye, aşı teminindeki başarısını sahaya yansıtmakta zorlanıyor. 65 yaş üstünde aşılama yüzde 80'i geçmezken, öncelik verilen yaş grupları için açılan randevular istenilen düzeyde kullanılamıyor. Sisteme erişilememezlik de önemli bir faktör olarak belirtiliyor.

Aykut Yılmaz'ın haberine göre, koronavirüs ile mücadelede etkisi tartışılmaz olan aşılamada Türkiye dünyanın pek çok ülkesine göre aşı temininde yakaladığı başarıyı, sahaya yansıtmakta zorlanıyor. Belli yaş üstüne tanınan önceliğe karşın bu gruptaki vatandaşlar için açılan randevular istenilen düzeyde kullanılmıyor.

Türkiye'de 19 Ocak'ta huzurevi, engelli ve bakımevi sakinleri ile buralarda çalışanların yanı sıra 90 yaş üstü vatandaşların aşılanmalarına başlanmıştı. Ancak yürütülen kampanyada 65 yaş üstünde aşı olanların oranı istenilen seviyelere henüz ulaşmadı.

Aşı hakkı tanımlanan sağlık çalışanlarının yüzde 86'sı aşılandı. 65 yaş üstünde ise aşı olanların oranı da yüzde 76.4'te kaldı. Yani yüzde 23.6'sı kendisi için aşı tanımlandığı halde aşı olmadı.

'YÜZDE 80'İ GEÇMEDİ'

Konuya ilişkin Milliyet'e değerlendirmede bulunan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) 2. Başkanı Hacı Yusuf Eryazğan, 65 yaş üstü kişilerin aşılanmasında problemler olduğunu belirterek, “Bu yaş grubunda aşılama oranı yüzde 80'in üzerine çıkmadı ne yazık ki. 65 yaş üstü aşılamasında her 10 hastadan üçünde sıkıntı çıkıyor” dedi.

İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu da DHA'ya yaptığı açıklamada İstanbul'da 65 yaş üzeri aşılanma oranının yüzde 80'e geldiğini ancak 60-65 gurubunda durumun aynı olmadığını belirtti. Memişoğlu, “60-65 yaş grubuna geldiğimizde, aşılanma için biraz daha çabaya ihtiyacımız var.

Çünkü bu grupta aşılamalarımız maalesef hala yüzde 60'ı bile bulmadı. Aşı randevu kapasitelerimizin yüzde 20-30'unu ancak kullanıyoruz şu anda. İnsanlarımız hangi aşı değil, nerede aşı olacağını araştırıp bir an önce aşı olmaya gitmeli” dedi.

TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut da, Türkiye'de birkaç nedenle aşı tereddüdünün geliştiğini vurguladı. Yüzde 23'lük oranın asıl nedeninin sistemde ulaşılamamazlık olduğuna işaret eden Bulut, şunları kaydetti: “Güneydoğu'da, Doğu Anadolu'da aşı olmayanların oranı yüzde 80'lerde.

Batı'da yüzde 10 gibi aşı olmayan 65 yaş üstü. Türkiye ortalaması yüzde 23.6. Bunun nedeni yurttaş aşıya ulaşamıyor, mezradan inemiyor. Yüzde 70'i yakalamak için 150 milyon doz aşı gerekiyor. Bu 30 milyonla hallolacak iş değil. Bunun beş katı kadar aşı gelmesi lazım Türkiye'ye.”

ZORUNLU TUTULABİLİR Mİ?

Aşılamada istenilen hıza ulaşılamaması, toplumsal bağışıklık için aşının zorunlu tutulup tutulamayacağı sorusunu da beraberinde getirdi. Milliyet'e konuşan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, şunları söyledi:

“Anayasa'nın 17. maddesine göre tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Ancak devletlerin, tüm bireylerin yaşam hakkını ve sağlığını her türlü riske karşı koruma yükümlülüğü de bulunuyor.

Dolayısıyla kamusal menfaat kapsamında değerlendirileceğinden zorunlu aşılama anayasaya aykırılık teşkil etmez. Ancak Anayasa'nın 13. maddesine göre ise temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla kişinin vücut bütünlüğüne müdahalede bulunulabilmesi için tıbbi bir zorunluluk tek başına yeterli olmuyor.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ya da yönetmelik ve genelgelerle zorunlu aşı uygulaması yapılamaz. Zorunlu aşı için kanuni düzenlemelere ihtiyacımız var ve mevcut durumda 1930 tarihli Hıfzıssıha Kanunu dışında bir kanun bulunmuyor. Gerekli kanuni düzenlemeler konusunda üzerimize düşeni yapar, destek sağlarız.'