Bilinmeyen yönüyle Asr-ı Saadette Ramazan hayatı

Ramazan ayının hikmetleri, Peygamber Efendimiz (S.a.v)'in orucunun incelikleri ve Asr-ı Saadet dönemindeki Ramazan yaşantısını Beyaz Gazete'nin usta kalemi Ümit Özdemir yazdı.

Bilinmeyen yönüyle Asr-ı Saadette Ramazan hayatı
Bilinmeyen yönüyle Asr-ı Saadette Ramazan hayatı
İşte Ramazan ayına dair merak ettiklerinizi bulacağınız ve bir solukta okuyacağınız Ümit Özdemir'in yazısı


ASR-I SAADETTE RAMAZAN VE HZ. MUHAMMED (S.A.V)'İN ORUCU!

İnsanı hem ruhen, hem de bedenen terbiye eden oruç ibadeti, hicretin ikinci senesinde Medine döneminde farz kılınmıştır. Ancak oruç ibadetinin Ümmet-i Muhammed'e özel bir ibadet olmadığını ve diğer peygamberler ile onların ümmetlerine de emredildiğini Kur'an-ı Kerim'den öğrenmekteyiz. (Bakara, 183, 184.) Nitekim oruç ibadeti cahiliye döneminde de bilinmekteydi. Bazı Araplar recep ayında putlarını ziyaret edip oruç tutarken, bazıları da Muharrem ayında 'Aşure' orucu tutarlardı.

AŞURE ORUCU TUTARDI..

Ramazan orucu farz kılınmadan önce Hz. Peygamberin de Aşure orucu tuttuğunu, hicretten sonra da bu orucu tutmaya devam ettiğini ancak Ramazan orucunun farz kılınmasından sonra Aşura orucunu tutma hususunda Müslümanları serbest bıraktığını bilmekteyiz.

ORUCU KALKAN OLARAK GÖRÜRDÜ..

Peygamberimiz orucu Müslümanları kötülüklerden koruyan bir kalkan olarak görür. İnsanlara daha çok sabırlı olmalarını ve kötü söz söylemekten sakınmalarını isterdi. Nitekim bu konuda şöyle buyurmuştur: “Allah'ın, kötü söz ve davranışları terk etmeyen adamın yemeyi ve içmeyi terk etmesine ihtiyacı yoktur.'

HZ. CEBRAİL İLE MUKABELE YAPARDI..

Vahiy meleği Hz. Cebrail, Ramazanda her gün Hz. Peygamber'e gelir ve o yıl indirilen vahyi (ayetleri) mukabele ederlerdi. Ayrıca sahâbeden bazılarının da Ramazan âyı gelince aile fertlerini toplayarak onlarla mukabele okudukları kaynaklarda yer almaktadır. Geçmişten günümüze kadar gelen ve Ramazan aylarının vazgeçilmezi olan mukabeleler işte bu olaya dayandırılarak yapılmaktadır.

GÜNLÜK İŞLERİNİ AKSATMAZDI..

Hz. Muhammed (s.a.v)'in, Ramazan ayında günlük hayatını aksatmamaya çalıştığı, tembel olmadığı ve oruç günlerinde de yapması gereken işlerini yerine getirdiği ve hatta bazı yaptığı seferlerin (savaşların) bile oruçlu olduğu dönemlere denk geldiği kaynaklarda bildirilmektedir!

FAKİRLERİ KORUYUP KOLLARDI..

Ramazanda Müslümanların önemli dayanışma ibadetlerinden biri de fıtır sadakasıdır. Fıtır sadakası, Müslümanların nisap miktarını aşan mallarından zekât vermelerinin farz kılınmasından önce başlayan bir yükümlülüktür. Kendiside bayram gününden iki gün önce konuşma yapar, bayram namazı için mescide gelmeden önce fıtır sadakasının fakirlere verilmesini emrederdi. Bayram namazından dönünce de fıtır sadakasını fakirlere paylaştırırdı.

PEYGAMBERİMİZİN İFTARI..

Onun sofrası israf sofrası değildi! İftar olduğu zaman da Hz. Peygamber önce orucunu açar, sonra da duâ ederdi. Kaynaklarda onun şöyle duâ ettiği aktarılır: 'Allahım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin..'

Ayrıca oruçlunun iftarda acele etmesi ve orucunu hurma veya tatlı bir şeyle yada su ile açmasını tavsiye ederdi. Kendisi de bizzat bunu tavsiye ettiği gibi uygulayarak akşam namazını kılmadan önce birkaç hurma ile orucunu açardı. Ayrıca, Yahudi ve Hıristiyanların iftarı geciktirmesinden sebep Müslümanlara, iftarda acele etmelerini söyler ve sahura da kalkmaları yönünde onları uyarırdı.

ORUÇLUYA İFTAR ETTİRİRDİ..

Hz. Peygamber, “Oruçluya iftar yemeği veren kimse, oruçlunun sevabında bir eksilme olmadan onun alacağı kadar sevap alır” buyurmuş, yaptığı iftar ve yemek dualarında da Müslümanları orucunu açacak kimseleri sofrasında bulundurmaya teşvik etmiştir.

PEYGAMBERİMİZİN SAHURU..

“Sahura kalkın, zira sahurda bereket vardır” gibi sözleriyle de sahur yemeğini teşvik eden Hz. Peygamberin uygulamalarıyla da sahura önem verdiği kaynaklarda görülmektedir. Nitekim sahurun tamamen terkedilmemesini, bir yudum su ile de olsa yerine getirilmesini tavsiye etmiş, sahura kalkanların da Allah'ın rahmetine ve meleklerin duasına kavuşacağını belirtmiştir.

TERAVİH KILARDI..

Rahatlatmak ve dinlendirmek anlamındaki Arapça 'terviha' kelimesinin çoğulu olan teravih, Ramazan ayına özel, yatsı namazından sonra kılınan namazı ifade etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v) bizzat teravih namazını kıldığı gibi, “Ramazan ayını inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihya eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” Diye buyurmakta ve Ramazan gecelerini ihya etmeyi tavsiye etmektedir.

Teravih Asr-ı saadette başta Hz. Peygamber olmak üzere sahabe tarafından da kılınan Ramazana özel herkesin tek başına kıldığı bir gece namazıydı. Ancak bu namaz cemaatle ilk olarak Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Übey bin Kâb Hazretleri'nin imamlığında başlatılmış ve günümüze kadar sürmüştür.

SON 10 GÜNÜNDE İTİKÂFA GİRERDİ..

Hz. Peygamber (s.a.v) Ramazan âyında oruç tutmanın yanı sıra diğer ibadetlerini de arttırır, Ramazanın son 10 gününde de mescitte itikâfa girerek Kur'an'ın belirttiği bin aydan daha hayırlı olan ve Kur'an'ın da indirildiği (Kadir, 1-3.) Kadir gecesini ihya etmeye ve ibadetle geçirmeye çalışırdı.

Özetle Hz. Peygamber (s.a.v), Allah'ın emrettiği bütün ibadetleri yerine getirmede büyük gayret gösterdiği gibi oruç ibadetini yerine getirmede de çok hassas davranmış, ayrıca farz orucun yanında nafile oruçlar da tutmaya önem göstermiştir. Nitekim bu uygulamaları ile Müslümanlara ilahi hükümlerin nasıl yerine getirilmesi gerektiğini bizzat kendisi tatbik ederek göstermiştir.

Müslümanların sözde değil, özde onu örnek almaları dileğiyle..