ALS Hastalığı Erkeklerde Daha Çok Görülüyor
Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Sibel Karaca, çıkış sebebi henüz bilinmeyen ALS’nin 40 ila 50 yaş arasındaki erkekleri daha çok etkilediğini belirterek, “ALS’nin henüz kesin tedavisi bulunmadığından hastanın bu süreçte mümkün olduğunca rahat ettirilmesi ve normal yaşamını sürdürmesini sağlayacak tedbirlerin alınması önemli” dedi.
Sinsi ve yavaş bir seyir göstermesinden dolayı çoğu kez ilk etapta farkına bile varılamayan bir hastalık türü olan ALS, ilerleyici bir sinir sistemi hastalığı olduğundan zamanla motor sinirleri etkileyerek kas hareketlerine engel oluyor, hastalığın ileri evrelerinde ise felç gelişiyor. Hastalığın ortaya çıkış sebebinin henüz tam olarak bilinmediğini ve kesin tedavisinin olmadığını söyleyen Medline Adana Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Sibel Karaca, ALS’nin 40 ila 50 yaş arasındaki erkekleri nispeten daha çok etkilediğini belirtti.
Sinir sistemini etkiliyor
Kasların ihtiyaca göre kasılabilmesi için ‘motor sinirler’ denen bir grup sinirin görev yaptığını ifade eden Doç. Dr. Karaca, “Eğer motor sinirlerde tahribat olursa istemli kas kasılması bozulur. Hasta da gücünü kısmen veya tamamen kaybeder. Ancak ALS, vücudun bütün kaslarını etkilemez. Hasta, bağırsaklarını ve idrarını kontrol edebilir. Kalp kası zarar görmez, cinsel fonksiyonları etkilenmez. Göz kasları ise çoğu kez en son etkilenen kas olur, kimi zaman da hiç etkilenmez” dedi.
Başka hastalıklarla karıştırılabiliyor
Hastalığın teşhisinin klinik belirti ve bulgulara dayanarak konduğunu söyleyen Doç. Dr. Karaca, “Yine de ALS pek çok kas ve sinir hastalığı ile karıştırılabildiği için bazı tetkiklerin yapılması gerekir. En önemli tanısal test EMG’dir. Manyetik rezonans görüntüleme (MR), bazı kan, idrar ve beyin omurilik suyu tetkiklerinin de duruma göre gerekebiliyor” diye konuştu.
Daha çok 40-50 yaş arasını etkiliyor
ALS hastalarının yüzde 90’ının rastlantısal, yüzde 10’unun ise ailesel ALS hastası olduklarını kaydeden Doç. Dr. Karaca, “Bu nedenle hastalığın büyük oranda kalıtımla ilgisiz olduğu söylenebilir. Dünya geneline baktığımızda her 100 bin kişilik toplumun 8 ila 10 bireyinde ALS hastalığı olduğunu görüyoruz. Hemen her yaş grubunda rastlansa da daha çok 40 ila 50 yaş civarında görülür ve erkekler kadınlara göre daha sık yakalanırlar. ALS’ye çocuklar arasında rastlanma oranı ise oldukça düşüktür ve bulaşıcı değildir” ifadelerini kullandı.
Hasta hareket kabiliyetini yitiriyor
ALS’nin zaman içinde başladığı bölümden diğer uzuvlara da yayıldığını kaydeden Doç. Dr. Karaca, tüm kaslarda erime, güçsüzlük ve seğirmeler nedeniyle hastanın günlük yaşam aktivitesini kısıtlayabildiğini belirterek, “İlerlemenin arttığı durumlarda hasta yemek yiyemez, giyinemez, yıkanamaz hatta yataktan dahi kalkamaz hale geliyor. Hastalığın kritik dönemi ise solunum kaslarının da güçsüzleştiği süreç oluyor. Solunum ve beslenme yetersizliği ortaya çıktığında hastanın hızlı ve yakın tıbbi desteğe ihtiyacı oluyor. Bu durumdaki hastalara taşınabilir solunum makinesi ve beslenme amacıyla mideden hortum takılması gerekebiliyor” dedi.
Tedavisi henüz yok
Hastalığın sigara içenlerle iş yerinde kurşun gibi metal ve çeşitli kimyasallara maruz kalan kişilerde ortaya çıkma riskinin daha yüksek olduğunun düşünüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Karaca, “ALS’nin henüz kesin tedavisi bulunmadığından hastanın bu süreçte mümkün olduğunca rahat ettirilmesi ve normal yaşamını sürdürmesini sağlayacak tedbirlerin alınması önemli. Günümüzde bu hastaların rehabilitasyonuna yönelik pek çok imkan var. Belirtileri kontrol altına almak ve yavaşlatmak için çeşitli ilaç tedavileri, fizik tedavi yöntemleri mevcut” diye konuştu.
Kaynak: İHA
Sinir sistemini etkiliyor
Kasların ihtiyaca göre kasılabilmesi için ‘motor sinirler’ denen bir grup sinirin görev yaptığını ifade eden Doç. Dr. Karaca, “Eğer motor sinirlerde tahribat olursa istemli kas kasılması bozulur. Hasta da gücünü kısmen veya tamamen kaybeder. Ancak ALS, vücudun bütün kaslarını etkilemez. Hasta, bağırsaklarını ve idrarını kontrol edebilir. Kalp kası zarar görmez, cinsel fonksiyonları etkilenmez. Göz kasları ise çoğu kez en son etkilenen kas olur, kimi zaman da hiç etkilenmez” dedi.
Başka hastalıklarla karıştırılabiliyor
Hastalığın teşhisinin klinik belirti ve bulgulara dayanarak konduğunu söyleyen Doç. Dr. Karaca, “Yine de ALS pek çok kas ve sinir hastalığı ile karıştırılabildiği için bazı tetkiklerin yapılması gerekir. En önemli tanısal test EMG’dir. Manyetik rezonans görüntüleme (MR), bazı kan, idrar ve beyin omurilik suyu tetkiklerinin de duruma göre gerekebiliyor” diye konuştu.
Daha çok 40-50 yaş arasını etkiliyor
ALS hastalarının yüzde 90’ının rastlantısal, yüzde 10’unun ise ailesel ALS hastası olduklarını kaydeden Doç. Dr. Karaca, “Bu nedenle hastalığın büyük oranda kalıtımla ilgisiz olduğu söylenebilir. Dünya geneline baktığımızda her 100 bin kişilik toplumun 8 ila 10 bireyinde ALS hastalığı olduğunu görüyoruz. Hemen her yaş grubunda rastlansa da daha çok 40 ila 50 yaş civarında görülür ve erkekler kadınlara göre daha sık yakalanırlar. ALS’ye çocuklar arasında rastlanma oranı ise oldukça düşüktür ve bulaşıcı değildir” ifadelerini kullandı.
Hasta hareket kabiliyetini yitiriyor
ALS’nin zaman içinde başladığı bölümden diğer uzuvlara da yayıldığını kaydeden Doç. Dr. Karaca, tüm kaslarda erime, güçsüzlük ve seğirmeler nedeniyle hastanın günlük yaşam aktivitesini kısıtlayabildiğini belirterek, “İlerlemenin arttığı durumlarda hasta yemek yiyemez, giyinemez, yıkanamaz hatta yataktan dahi kalkamaz hale geliyor. Hastalığın kritik dönemi ise solunum kaslarının da güçsüzleştiği süreç oluyor. Solunum ve beslenme yetersizliği ortaya çıktığında hastanın hızlı ve yakın tıbbi desteğe ihtiyacı oluyor. Bu durumdaki hastalara taşınabilir solunum makinesi ve beslenme amacıyla mideden hortum takılması gerekebiliyor” dedi.
Tedavisi henüz yok
Hastalığın sigara içenlerle iş yerinde kurşun gibi metal ve çeşitli kimyasallara maruz kalan kişilerde ortaya çıkma riskinin daha yüksek olduğunun düşünüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Karaca, “ALS’nin henüz kesin tedavisi bulunmadığından hastanın bu süreçte mümkün olduğunca rahat ettirilmesi ve normal yaşamını sürdürmesini sağlayacak tedbirlerin alınması önemli. Günümüzde bu hastaların rehabilitasyonuna yönelik pek çok imkan var. Belirtileri kontrol altına almak ve yavaşlatmak için çeşitli ilaç tedavileri, fizik tedavi yöntemleri mevcut” diye konuştu.