Mahkemenin İşine Dönmesine Karar Verdiği Vatandaş İki Yıldır Mücadelesine Devam Ediyor
22 yıldır görev yaptığı Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü’ndeki işinden çıkartılan Can Öcal, 2 yıl önce mahkemece işine dönme kararı verilmesine rağmen henüz işe kabul edilmedi.
Konu hakkında Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü önünde açıklamalarda bulunan Tüm İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Şahin bürokratların mahkeme kararını tanımayarak keyfi davranışlarda bulunduklarını söyledi.
Şahin, "Ülkemizin sosyal ve hukuk bir devlet olduğu sürekli yetkililer tarafından dile getirilen bir durumdur. Sosyal bir devletiz, hukuk devletiyiz. Dolayısıyla devlet kendi çalışanlarının sosyal güvencelerini sağlamak zorunda, iş güvenliğini sağlamak zorunda, herkes işini yaptığı sürece işine devam etmek zorunda. Eğer bir itilaf olmuşsa bu sefer de mahkemeler karar verir, bir hukuk devletiysek eğer. Ve o mahkeme kararlarının gereği yerine getirilir. Fakat; ‘ben mahkeme kararlarını takmam, ben devletim, istediğimi yaparım’, tavrı bu ülkenin, bizim kabul edemeyeceğimiz bir durumdur. Biz, bu devleti yönetenlere, hasbelkader bir şekilde bir yerlere gelmiş olanlara nazik nazik hatırlatıyoruz. Diyoruz ki; ‘siz bir bürokratsınız, bir memursunuz, göreviniz sınırlı. Sizi biz seçmedik, görevinizi yapacaksınız’. Bu görevi yaparken keyfi davranırsanız gelir bir şekilde kafanıza çarpar. Çok nazik uyarmaya hala devam ediyoruz. Ama bu milletin de hukuksuzluğa, keyfi davranışlara bir tahammül sınırı var. O sınırımızı hiç kimse zorlamasın" dedi.
"Hükümetin verdiği kadroyu hiçe sayarcasına ‘seni işten çıkarttım’ keyfiliğini yapıyorlar"
Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü’nün Bölge Adliye Mahkemesi’nin verdiği kararı tanımayarak ’Biz Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını inceledik, iade talebinizi uygun görmedik" şeklinde cevap verdiğini aktaran Şahin; "Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü’nde 2011 yılında mahkeme kararıyla kadrolu olan bir işçimiz. Kadrolu işçi ve yaptığı bir iş var, teknik bir eleman, kepçe operatörü. Bu adama sürekli ‘oraya git, buraya gel’ diyerek oynar gibi işini yapamayan basiretsiz, kifayetsiz yöneticilerin başvurduğu baskı yöntemi budur. ‘Seni sürerim’. Seni de bir gönderen olur. Bu ülkenin cumhurbaşkanı öyle bir kaygı çekiyor ki bürokratlar, işçilerin güvenliği noktasında devletin yükümlülüğünü hatırlatıyor. Fakat cumhurbaşkanına meydan okurcasına, cumhurbaşkanı bir kadro vermiş fakat siz bu kadroyu hiç sayarcasına ‘ben seni yapmayacağın bir işe yönlendirerek işten çıkartmaya zorlarım’. İşçinin bunu kabul etmeme hakkı vardır. Bu sefer de ‘seni işten çıkarttım’. Keyfiliğini yapıyorlar. İşçi kardeşimiz de mahkemeye başvuruyor. Ankara’da 7. Hukuk Mahkemesi’nin verdiği karar; ‘davalı işyerindeki işin iadesine’ kesin karar olmak üzere oy birliğiyle karar veriyor. Bu karardan önce yerel mahkeme işçi kardeşimizin talebini reddediyor. Reddedilince Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü işçiye mektup gönderiyor, ‘mahkeme masraflarını öde yoksa icraya veririm’. Bu tehdidi o kadar kolay yapıyor ki kamu kurumları. Bu yerel mahkemenin kararını istinaf mahkemesi bozuyor, yerel mahkemenin kararından sonra icra tehdidi yapan bölge müdürlüğü istinaf mahkemesi işçiyi haklı bulmasına rağmen 2 aydır sorumluluğunu yerine getirmiyor. Bölge mahkemesi karar verdikten sonra işçi de dilekçe veriyor kurumuna diyor ki, ‘Bölge Adliye Mahkemesi işe iade kararı verdi. Beni işe alın’. Arkadaşların yazdığı yazıya bakın, ‘Biz Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını inceledik, iade talebinizi uygun görmedik’. Buradaki arkadaşlar ‘mahkeme kim? İnceledim, işe almıyorum’ diyor. Cumhurbaşkanının üzerinde ısrarla durduğu bir şey; işçilerinin, kendi vatandaşlarının güvenliği noktasında bir hukuk devleti olduğumuzu hatırlatıyor. Fakat her ne hikmetse hükümetin verdiği kadroyu adeta hiçe sayarcasına, meydan okurcasına keyfiliği, buraları babalarının çiftliği zannetmelerinden kaynaklanıyor. Buraların öyle olmadığını öğrenmeleri gerekiyor. Hala bürokratlara karşı nezaketimizi koruyoruz. Ama bir sınırı var. Bu kadar hukuk tanımamazlık olmaz. İnsanları mağdur etmek, devlete karşı bir tahrike yol açar. Bu adam taşerondayken o kadar sıkıntı çekmiş, kadrosunu almış. Siz bu adamı 2 senedir işsiz bıraktınız. Bunun bir ailesi var, çoluk çocuğu var. Bunu sosyal devlet ilkesi olarak devletin düşünmesi gerekirken hiç kimse düşünmüyor. Mahkemenin kararı da hiç sayılıyor. Biz de Tüm İş Konfederasyonu olarak bu bürokratların keyfiliğine bir ‘dur’ denmesini yetkililere hatırlatıyoruz" diye konuştu.
"Mücadeleme devam edeceğim"
Ailesi için mücadele ettiğini ve etmeye devam edeceğini dile getiren işçi Can Öcal ise, "Karayollarına yıllarımı verdim. Yıllardır taşeronda çalıştım. Her yıl taşeron değişmesine rağmen mücadeleme devam ettim ve çalıştım. Sonra devletimizin bize verdiği yetkiyle kadrolu oldum. Kadrolu olduktan sonra benim her türlü tayinimi çıkartmaya başladılar, oradan oraya. Asıl yerim Tuzhisar Bakımevi. Mahkeme kararıyla bu da açık ve net ortada. 2 yıldır mağdurum. Benim 3 çocuğum var. Aileme iftiralar oldu. Bu da beni ve ailemi çok yıprattı. Bunun hukuk mücadelesini verdim ve kazandım. Ben kazandığımı biliyorum. Adalete güvendim, sonucu bekledim ama gördüğünüz gibi yine itici. Ben ailemi düşünerek bunları yaptım. Bu aşamadan sonra devam edeceğim, mücadeleyi kesinlikle bırakmayacağım" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Şahin, "Ülkemizin sosyal ve hukuk bir devlet olduğu sürekli yetkililer tarafından dile getirilen bir durumdur. Sosyal bir devletiz, hukuk devletiyiz. Dolayısıyla devlet kendi çalışanlarının sosyal güvencelerini sağlamak zorunda, iş güvenliğini sağlamak zorunda, herkes işini yaptığı sürece işine devam etmek zorunda. Eğer bir itilaf olmuşsa bu sefer de mahkemeler karar verir, bir hukuk devletiysek eğer. Ve o mahkeme kararlarının gereği yerine getirilir. Fakat; ‘ben mahkeme kararlarını takmam, ben devletim, istediğimi yaparım’, tavrı bu ülkenin, bizim kabul edemeyeceğimiz bir durumdur. Biz, bu devleti yönetenlere, hasbelkader bir şekilde bir yerlere gelmiş olanlara nazik nazik hatırlatıyoruz. Diyoruz ki; ‘siz bir bürokratsınız, bir memursunuz, göreviniz sınırlı. Sizi biz seçmedik, görevinizi yapacaksınız’. Bu görevi yaparken keyfi davranırsanız gelir bir şekilde kafanıza çarpar. Çok nazik uyarmaya hala devam ediyoruz. Ama bu milletin de hukuksuzluğa, keyfi davranışlara bir tahammül sınırı var. O sınırımızı hiç kimse zorlamasın" dedi.
"Hükümetin verdiği kadroyu hiçe sayarcasına ‘seni işten çıkarttım’ keyfiliğini yapıyorlar"
Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü’nün Bölge Adliye Mahkemesi’nin verdiği kararı tanımayarak ’Biz Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını inceledik, iade talebinizi uygun görmedik" şeklinde cevap verdiğini aktaran Şahin; "Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü’nde 2011 yılında mahkeme kararıyla kadrolu olan bir işçimiz. Kadrolu işçi ve yaptığı bir iş var, teknik bir eleman, kepçe operatörü. Bu adama sürekli ‘oraya git, buraya gel’ diyerek oynar gibi işini yapamayan basiretsiz, kifayetsiz yöneticilerin başvurduğu baskı yöntemi budur. ‘Seni sürerim’. Seni de bir gönderen olur. Bu ülkenin cumhurbaşkanı öyle bir kaygı çekiyor ki bürokratlar, işçilerin güvenliği noktasında devletin yükümlülüğünü hatırlatıyor. Fakat cumhurbaşkanına meydan okurcasına, cumhurbaşkanı bir kadro vermiş fakat siz bu kadroyu hiç sayarcasına ‘ben seni yapmayacağın bir işe yönlendirerek işten çıkartmaya zorlarım’. İşçinin bunu kabul etmeme hakkı vardır. Bu sefer de ‘seni işten çıkarttım’. Keyfiliğini yapıyorlar. İşçi kardeşimiz de mahkemeye başvuruyor. Ankara’da 7. Hukuk Mahkemesi’nin verdiği karar; ‘davalı işyerindeki işin iadesine’ kesin karar olmak üzere oy birliğiyle karar veriyor. Bu karardan önce yerel mahkeme işçi kardeşimizin talebini reddediyor. Reddedilince Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü işçiye mektup gönderiyor, ‘mahkeme masraflarını öde yoksa icraya veririm’. Bu tehdidi o kadar kolay yapıyor ki kamu kurumları. Bu yerel mahkemenin kararını istinaf mahkemesi bozuyor, yerel mahkemenin kararından sonra icra tehdidi yapan bölge müdürlüğü istinaf mahkemesi işçiyi haklı bulmasına rağmen 2 aydır sorumluluğunu yerine getirmiyor. Bölge mahkemesi karar verdikten sonra işçi de dilekçe veriyor kurumuna diyor ki, ‘Bölge Adliye Mahkemesi işe iade kararı verdi. Beni işe alın’. Arkadaşların yazdığı yazıya bakın, ‘Biz Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını inceledik, iade talebinizi uygun görmedik’. Buradaki arkadaşlar ‘mahkeme kim? İnceledim, işe almıyorum’ diyor. Cumhurbaşkanının üzerinde ısrarla durduğu bir şey; işçilerinin, kendi vatandaşlarının güvenliği noktasında bir hukuk devleti olduğumuzu hatırlatıyor. Fakat her ne hikmetse hükümetin verdiği kadroyu adeta hiçe sayarcasına, meydan okurcasına keyfiliği, buraları babalarının çiftliği zannetmelerinden kaynaklanıyor. Buraların öyle olmadığını öğrenmeleri gerekiyor. Hala bürokratlara karşı nezaketimizi koruyoruz. Ama bir sınırı var. Bu kadar hukuk tanımamazlık olmaz. İnsanları mağdur etmek, devlete karşı bir tahrike yol açar. Bu adam taşerondayken o kadar sıkıntı çekmiş, kadrosunu almış. Siz bu adamı 2 senedir işsiz bıraktınız. Bunun bir ailesi var, çoluk çocuğu var. Bunu sosyal devlet ilkesi olarak devletin düşünmesi gerekirken hiç kimse düşünmüyor. Mahkemenin kararı da hiç sayılıyor. Biz de Tüm İş Konfederasyonu olarak bu bürokratların keyfiliğine bir ‘dur’ denmesini yetkililere hatırlatıyoruz" diye konuştu.
"Mücadeleme devam edeceğim"
Ailesi için mücadele ettiğini ve etmeye devam edeceğini dile getiren işçi Can Öcal ise, "Karayollarına yıllarımı verdim. Yıllardır taşeronda çalıştım. Her yıl taşeron değişmesine rağmen mücadeleme devam ettim ve çalıştım. Sonra devletimizin bize verdiği yetkiyle kadrolu oldum. Kadrolu olduktan sonra benim her türlü tayinimi çıkartmaya başladılar, oradan oraya. Asıl yerim Tuzhisar Bakımevi. Mahkeme kararıyla bu da açık ve net ortada. 2 yıldır mağdurum. Benim 3 çocuğum var. Aileme iftiralar oldu. Bu da beni ve ailemi çok yıprattı. Bunun hukuk mücadelesini verdim ve kazandım. Ben kazandığımı biliyorum. Adalete güvendim, sonucu bekledim ama gördüğünüz gibi yine itici. Ben ailemi düşünerek bunları yaptım. Bu aşamadan sonra devam edeceğim, mücadeleyi kesinlikle bırakmayacağım" şeklinde konuştu.