AK Parti'li Ünal'dan '17-25 Aralık' Değerlendirmesi Açıklaması
'FETÖ ve benzeri yapılanmalar İslam dininin ve Anadolu'nun irfan geleneğinin ortaya çıkardığı yapılar değildir' 'Biz başkalarının yön çizdiği, başkalarının kaderine karar verdiği, başkalarının verdiği kadarıyla yetinen bir Türkiye istemiyoruz'.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, "FETÖ ve benzeri yapılanmalar İslam dininin ve Anadolu'nun irfan geleneğinin ortaya çıkardığı yapılar değildir." dedi.
Ünal, TVNET'te katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
17-25 Aralık sürecinin altıncı yılı olduğunun hatırlatılması üzerine Ünal, 40 yıllık FETÖ yapılanmasının hem devlet hem toplum açısından oluşturduğu büyük sorunlar ve kırılmaların çok iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, burada ezberler üzerinden değil daha çok FETÖ'cülerin yazışmalarına ve iddianamelere bakmak gerektiğini anlattı.
İddianamelerde geçen yazışmalardan örnekler veren Ünal, "Şimdi bizim şunu bir kere çok iyi anlamamız gerekiyor; bu yapı 40 yıl boyunca bu ülkede yargıdan orduya, sivil ve askeri bürokrasinin bütün alanlarına bir şekilde sirayet etmiş." diye konuştu.
Ünal, vatanseverlerin, yurtseverlerin birbirlerini bu konuda suçlamak yerine meseleyi kalbinden yakalayıp, sorunu doğru tespit edip, iş birliği halinde FETÖ'ye karşı en ufak bir hafife alma, zayıflatma olmaksızın dikkatle meselenin üzerine gitmesi gerektiğini söyledi.
17-25 Aralık'ta ifşa olan örgütün aslında 7 Şubat 2012'de MİT kriziyle baş gösterdiğine işaret eden Ünal, şöyle devam etti:
"2011'de o dönem Başbakanımızın ofisine bırakılan böcek davasıyla baş göstermişti. Peki, daha sonrasında devlet bu yapıya karşı mücadeleye başladığında ne oldu? 17-25 Aralık'tan hemen sonra o dönem Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yapının bir terör örgütü olduğunu, paralel bir devlet yapılanması olduğunu ve bununla mücadele konusunda tüm kesimlerin iş birliği, güç birliği içerisine girmesi gerektiğini söylediğini de hatırlayın. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde bu yapıya dönük adeta bir canlı kalkan olma durumu ortaya çıktı."
Bu yapıyla ilgili neden bir şey yapılmadığına ilişkin sorular geldiğine değinen Ünal, "Şimdi 'neden bir şey yapmadınız' diyenler, devlet 17-25 Aralık'tan sonra harekete geçtiğinde ne diyordu? 'Deliliniz var mı?' Bank Asya'yla ilgili işlem yapmak istiyorsunuz, Kemal Kılıçdaroğlu bağırıyordu, 'elinizde delil var mı?' Bunların medya gruplarıyla ilgili işlem yapmak istiyorsunuz, bakıyorsunuz ki CHP milletvekilleri gitmiş bunların televizyonlarının önünde kalkan olmuşlar. Bunların dershaneleriyle ilgili bir şey yapmak istiyorsunuz yine karşınızda CHP'lileri buluyorsunuz." diye konuştu.
- Hastalıklı yapı benzetmesi
Mahir Ünal, FETÖ'ye ilişkin, "dine ve dindarlara karşı ülkede uygulanan baskının sonucu olarak böyle hastalıklı bir yapının ortaya çıktığını" vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bugün önümüze şapkamızı koyup düşünelim, eğer bugün Türkiye'de işte Adnan Oktar gibi, eğer bugün Türkiye'de devletin doğrudan müdahale etmek durumunda kaldığı Alparslan Kuytul gibi ve bugün eğer Türkiye'de daha büyük oranda devleti ele geçirmek için harekete geçmiş FETÖ gibi yapılar varsa bunun temel sebebi dine ve dindarlara dönük baskıdır."
Geçmişte dindarlara karşı yapılan baskıları anımsatan Ünal, "Bir dönem maalesef ordu da insanlar alkol kullanıyor mu kullanmıyorlar mı? Namaz kılıyorlar mı kılmıyorlar mı? Pantolonlarının ütüsünün bozulup bozulmadığından namaz kılıp kılmadıklarını anlamaya çalışıyorlardı. Eşlerinin başörtüsü var mı yok mu? Bütün bu anlayış maalesef bu hastalıklı yapıları doğurdu. Yani FETÖ ve benzeri yapılanmalar İslam dininin ve Anadolu'nun irfan geleneğinin ortaya çıkardığı yapılar değildir." şeklinde konuştu.
Mahir Ünal, 17-25 Aralık'ta bu yapı ifşa olup, devlet FETÖ'ye karşı harekete geçtikten sonra da karşılarında CHP'yi gördüklerini belirterek, "Bugün FETÖ'den dolayı bizi suçlayanlar, FETÖ'nün ne olduğu ortaya çıktıktan sonra maalesef FETÖ'ye sahip çıktılar. Yetmedi, 15 Temmuz'dan sonra da FETÖ'nün 'tiyatro, kontrollü darbe girişimi' söylemini ilk ağızdan seslendirdiler." dedi.
17-25 Aralık'ta yapının kendini ifşa ettiğine işaret eden Ünal, "17-25 Aralık'ın FETÖ'cü kolluğun, FETÖ'cü savcıların ve FETÖ'cü hakimlerin bir operasyonu olduğunu bugün çok daha net bir şekilde görüyoruz." ifadesini kullandı.
O günden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bunların bir terör örgütü olduğuna ilişkin uyarılarına rağmen siyasetin bir bütünlük gösteremediğine dikkati çeken Ünal, şöyle devam etti:
"Meclis kulisinde CHP'li arkadaşlar tehlikenin farkındaydılar ve bize açık bir şekilde şunu söylüyorlardı; 'Sağlam durun. Eğer bunlar başarıya ulaşırlarsa hiçbirimize hayat hakkı tanımazlar' diyorlardı. Ama maalesef o gün onu söyleyen arkadaşlar, ne oldu bilmiyorum, bir süre sonra bir de baktık ki bunlar FETÖ'nün medya organları üzerinde, FETÖ'nün finans kurumları önünde adeta canlı kalkan görevi görüyorlar ve Genel Başkanları da bu montaj kasetleri Anayasa suçu olmasına rağmen, hukuki bir delil niteliği taşımayan bu tapeleri, hatırlayın TBMM'nin çatısı altında grup toplantısında hukuku hiçe sayarak bunları kullanıyordu."
O dönemde devletin içerisinde, emniyette çok ciddi temizlik yapıldığını aktaran Ünal, "17-25 Aralık'tan sonra siyaset ciddi anlamda AK Parti özelinde kendini temizledi. 17-25 Aralık'tan sonra AK Parti'den kimlerin ayrıldığına bir bakın." değerlendirmesinde bulundu.
- "Bu temizliği Cumhuriyet Halk Partisi yapmadı"
17-25 Aralık'tan sonraki bütün kongre ve seçimler ile yerel ve genel seçimlerde adayları ince eleyip sık dokuduklarına işaret eden Ünal, "Ama maalesef bu temizliği Cumhuriyet Halk Partisi yapmadı." dedi.
Mahir Ünal, Türkiye'nin hem FETÖ'yle yüzleşip hem de bunları temizlediğinin altını çizerek, "Fakat sorun şu ki Cumhuriyet Halk Partisi diye bir yapı var, Kemal Kılıçdaroğlu diye bir Genel Başkan var, sürekli olarak FETÖ yargılamalarını ve Türk yargısını, mahkemelerimizi itibarsızlaştırıyor, zan altında bırakıyor ve bu yargılamaların adeta meşruiyetini tartışmaya açıyor." görüşünü paylaştı.
Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin uyguladığı dış politikaya dönük eleştirilerine de değinen Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün özellikle Yunanistan, İsrail ve Mısır'ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle birlikte oluşturduğu bir oldubitti ve lisanslama işi var. Ve bu oldubitti ve lisanslanma işi sizin Akdeniz'deki bütün doğal gaz ve petrol haklarınızdan adeta el etek çekmeniz anlamına geliyor. Bir kere Kemal Kılıçdaroğlu ne olur çıksın Genel Başkan olarak, Mısır'ın, İsrail'in, Yunanistan'ın bölgede Türkiye'ye karşı yaptığı, oynadığı oyunlarla ilgili bir tane cümle etsin. Bir kere Kemal Kılıçdaroğlu çıksın, Suriye'deki PYD-YPG terör örgütüyle ilgili bir kelime etsin. Bir kere Kemal Kılıçdaroğlu çıksın, Türkiye düşmanlarının aleyhine bir tane cümle kullansın. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP sözcülerinin bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yle mücadele eden bu yapılara ilişkin tek bir cümlesini duydunuz mu? Ben duymadım."
- "Bir kere olsun kendini sorgula"
"Sözcülerinden terörü övücü, benimseyici mahiyette çokça açıklamalar duyduk." diyen Ünal, "Sen yurtseversen bir kere de çık da Fransa'yla ilgili bir şey söyle. Ama sen sürekli olarak 'benim oğlum bina okur, döner döner yine okur' misali... Tayyip Erdoğan ve AK Parti düşmanlığın artık seni terör ve teröristlerle aynı safa getirmişse, eğer Kandil'deki terörist başlarının konuştuğu dili ve argümanları sen aynı düzlemde konuşur hale gelmişsen, senin Tayyip Erdoğan düşmanlığın ve AK Parti düşmanlığın adeta Türkiye düşmanlığına dönüşmüşse, ya bir kere olsun kendini sorgula. Sen siyaset üstü her meselede nasıl oluyor da FETÖ’yle aynı çizgiye düşüyorsun, Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle aynı çizgiye düşüyorsun? Hafter'le, Macron'la aynı çizgiye nasıl düşüyorsun sen?" sorusunu yöneltti.
Türkiye'nin geçmişte IMF'e borçlu olduğunu hatırlatan Ünal, "Biz böyle bir Türkiye istemiyoruz. Biz başkalarının yön çizdiği, başkalarının kaderine karar verdiği, başkalarının verdiği kadarıyla yetinen bir Türkiye istemiyoruz." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Ünal, TVNET'te katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
17-25 Aralık sürecinin altıncı yılı olduğunun hatırlatılması üzerine Ünal, 40 yıllık FETÖ yapılanmasının hem devlet hem toplum açısından oluşturduğu büyük sorunlar ve kırılmaların çok iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, burada ezberler üzerinden değil daha çok FETÖ'cülerin yazışmalarına ve iddianamelere bakmak gerektiğini anlattı.
İddianamelerde geçen yazışmalardan örnekler veren Ünal, "Şimdi bizim şunu bir kere çok iyi anlamamız gerekiyor; bu yapı 40 yıl boyunca bu ülkede yargıdan orduya, sivil ve askeri bürokrasinin bütün alanlarına bir şekilde sirayet etmiş." diye konuştu.
Ünal, vatanseverlerin, yurtseverlerin birbirlerini bu konuda suçlamak yerine meseleyi kalbinden yakalayıp, sorunu doğru tespit edip, iş birliği halinde FETÖ'ye karşı en ufak bir hafife alma, zayıflatma olmaksızın dikkatle meselenin üzerine gitmesi gerektiğini söyledi.
17-25 Aralık'ta ifşa olan örgütün aslında 7 Şubat 2012'de MİT kriziyle baş gösterdiğine işaret eden Ünal, şöyle devam etti:
"2011'de o dönem Başbakanımızın ofisine bırakılan böcek davasıyla baş göstermişti. Peki, daha sonrasında devlet bu yapıya karşı mücadeleye başladığında ne oldu? 17-25 Aralık'tan hemen sonra o dönem Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yapının bir terör örgütü olduğunu, paralel bir devlet yapılanması olduğunu ve bununla mücadele konusunda tüm kesimlerin iş birliği, güç birliği içerisine girmesi gerektiğini söylediğini de hatırlayın. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde bu yapıya dönük adeta bir canlı kalkan olma durumu ortaya çıktı."
Bu yapıyla ilgili neden bir şey yapılmadığına ilişkin sorular geldiğine değinen Ünal, "Şimdi 'neden bir şey yapmadınız' diyenler, devlet 17-25 Aralık'tan sonra harekete geçtiğinde ne diyordu? 'Deliliniz var mı?' Bank Asya'yla ilgili işlem yapmak istiyorsunuz, Kemal Kılıçdaroğlu bağırıyordu, 'elinizde delil var mı?' Bunların medya gruplarıyla ilgili işlem yapmak istiyorsunuz, bakıyorsunuz ki CHP milletvekilleri gitmiş bunların televizyonlarının önünde kalkan olmuşlar. Bunların dershaneleriyle ilgili bir şey yapmak istiyorsunuz yine karşınızda CHP'lileri buluyorsunuz." diye konuştu.
- Hastalıklı yapı benzetmesi
Mahir Ünal, FETÖ'ye ilişkin, "dine ve dindarlara karşı ülkede uygulanan baskının sonucu olarak böyle hastalıklı bir yapının ortaya çıktığını" vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bugün önümüze şapkamızı koyup düşünelim, eğer bugün Türkiye'de işte Adnan Oktar gibi, eğer bugün Türkiye'de devletin doğrudan müdahale etmek durumunda kaldığı Alparslan Kuytul gibi ve bugün eğer Türkiye'de daha büyük oranda devleti ele geçirmek için harekete geçmiş FETÖ gibi yapılar varsa bunun temel sebebi dine ve dindarlara dönük baskıdır."
Geçmişte dindarlara karşı yapılan baskıları anımsatan Ünal, "Bir dönem maalesef ordu da insanlar alkol kullanıyor mu kullanmıyorlar mı? Namaz kılıyorlar mı kılmıyorlar mı? Pantolonlarının ütüsünün bozulup bozulmadığından namaz kılıp kılmadıklarını anlamaya çalışıyorlardı. Eşlerinin başörtüsü var mı yok mu? Bütün bu anlayış maalesef bu hastalıklı yapıları doğurdu. Yani FETÖ ve benzeri yapılanmalar İslam dininin ve Anadolu'nun irfan geleneğinin ortaya çıkardığı yapılar değildir." şeklinde konuştu.
Mahir Ünal, 17-25 Aralık'ta bu yapı ifşa olup, devlet FETÖ'ye karşı harekete geçtikten sonra da karşılarında CHP'yi gördüklerini belirterek, "Bugün FETÖ'den dolayı bizi suçlayanlar, FETÖ'nün ne olduğu ortaya çıktıktan sonra maalesef FETÖ'ye sahip çıktılar. Yetmedi, 15 Temmuz'dan sonra da FETÖ'nün 'tiyatro, kontrollü darbe girişimi' söylemini ilk ağızdan seslendirdiler." dedi.
17-25 Aralık'ta yapının kendini ifşa ettiğine işaret eden Ünal, "17-25 Aralık'ın FETÖ'cü kolluğun, FETÖ'cü savcıların ve FETÖ'cü hakimlerin bir operasyonu olduğunu bugün çok daha net bir şekilde görüyoruz." ifadesini kullandı.
O günden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bunların bir terör örgütü olduğuna ilişkin uyarılarına rağmen siyasetin bir bütünlük gösteremediğine dikkati çeken Ünal, şöyle devam etti:
"Meclis kulisinde CHP'li arkadaşlar tehlikenin farkındaydılar ve bize açık bir şekilde şunu söylüyorlardı; 'Sağlam durun. Eğer bunlar başarıya ulaşırlarsa hiçbirimize hayat hakkı tanımazlar' diyorlardı. Ama maalesef o gün onu söyleyen arkadaşlar, ne oldu bilmiyorum, bir süre sonra bir de baktık ki bunlar FETÖ'nün medya organları üzerinde, FETÖ'nün finans kurumları önünde adeta canlı kalkan görevi görüyorlar ve Genel Başkanları da bu montaj kasetleri Anayasa suçu olmasına rağmen, hukuki bir delil niteliği taşımayan bu tapeleri, hatırlayın TBMM'nin çatısı altında grup toplantısında hukuku hiçe sayarak bunları kullanıyordu."
O dönemde devletin içerisinde, emniyette çok ciddi temizlik yapıldığını aktaran Ünal, "17-25 Aralık'tan sonra siyaset ciddi anlamda AK Parti özelinde kendini temizledi. 17-25 Aralık'tan sonra AK Parti'den kimlerin ayrıldığına bir bakın." değerlendirmesinde bulundu.
- "Bu temizliği Cumhuriyet Halk Partisi yapmadı"
17-25 Aralık'tan sonraki bütün kongre ve seçimler ile yerel ve genel seçimlerde adayları ince eleyip sık dokuduklarına işaret eden Ünal, "Ama maalesef bu temizliği Cumhuriyet Halk Partisi yapmadı." dedi.
Mahir Ünal, Türkiye'nin hem FETÖ'yle yüzleşip hem de bunları temizlediğinin altını çizerek, "Fakat sorun şu ki Cumhuriyet Halk Partisi diye bir yapı var, Kemal Kılıçdaroğlu diye bir Genel Başkan var, sürekli olarak FETÖ yargılamalarını ve Türk yargısını, mahkemelerimizi itibarsızlaştırıyor, zan altında bırakıyor ve bu yargılamaların adeta meşruiyetini tartışmaya açıyor." görüşünü paylaştı.
Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin uyguladığı dış politikaya dönük eleştirilerine de değinen Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün özellikle Yunanistan, İsrail ve Mısır'ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle birlikte oluşturduğu bir oldubitti ve lisanslama işi var. Ve bu oldubitti ve lisanslanma işi sizin Akdeniz'deki bütün doğal gaz ve petrol haklarınızdan adeta el etek çekmeniz anlamına geliyor. Bir kere Kemal Kılıçdaroğlu ne olur çıksın Genel Başkan olarak, Mısır'ın, İsrail'in, Yunanistan'ın bölgede Türkiye'ye karşı yaptığı, oynadığı oyunlarla ilgili bir tane cümle etsin. Bir kere Kemal Kılıçdaroğlu çıksın, Suriye'deki PYD-YPG terör örgütüyle ilgili bir kelime etsin. Bir kere Kemal Kılıçdaroğlu çıksın, Türkiye düşmanlarının aleyhine bir tane cümle kullansın. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP sözcülerinin bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yle mücadele eden bu yapılara ilişkin tek bir cümlesini duydunuz mu? Ben duymadım."
- "Bir kere olsun kendini sorgula"
"Sözcülerinden terörü övücü, benimseyici mahiyette çokça açıklamalar duyduk." diyen Ünal, "Sen yurtseversen bir kere de çık da Fransa'yla ilgili bir şey söyle. Ama sen sürekli olarak 'benim oğlum bina okur, döner döner yine okur' misali... Tayyip Erdoğan ve AK Parti düşmanlığın artık seni terör ve teröristlerle aynı safa getirmişse, eğer Kandil'deki terörist başlarının konuştuğu dili ve argümanları sen aynı düzlemde konuşur hale gelmişsen, senin Tayyip Erdoğan düşmanlığın ve AK Parti düşmanlığın adeta Türkiye düşmanlığına dönüşmüşse, ya bir kere olsun kendini sorgula. Sen siyaset üstü her meselede nasıl oluyor da FETÖ’yle aynı çizgiye düşüyorsun, Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle aynı çizgiye düşüyorsun? Hafter'le, Macron'la aynı çizgiye nasıl düşüyorsun sen?" sorusunu yöneltti.
Türkiye'nin geçmişte IMF'e borçlu olduğunu hatırlatan Ünal, "Biz böyle bir Türkiye istemiyoruz. Biz başkalarının yön çizdiği, başkalarının kaderine karar verdiği, başkalarının verdiği kadarıyla yetinen bir Türkiye istemiyoruz." ifadelerini kullandı.