Başka Sinema Ayvalık Film Festivali Devam Ediyor

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde bu yıl ilk kez düzenlenen Başka Sinema Ayvalık Film Festivali devam ediyor.

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali Devam Ediyor
Başka Sinema Ayvalık Film Festivali, güne üniversite öğrencileri için düzenlenen, Mahmut Fazıl Coşkun ve Onur Ünlü’nün tecrübelerini paylaştıkları atölye ile başladı.

Mahmut Fazıl Coşkun senaryonun sete çıkana kadar kendinde bitmeyen bir süreç olduğunun altını çizerken, Onur Ünlü, yönetmen koltuğunun ateşten olduğunu, ilk filmi Polis için sete girdiğinde tir tir titrediğini söyledi.

Ünlü, “İşi gücü bırakıp senaryoya bakın. İyi bir senaryo yazmak gerçekten çok zor. Ben senaryo yazma kısmını çok seviyorum. Kendi kendime yazıyorum çünkü. Senaryo bitip sete çıktığınızda bir sürü insana kafanızdakini çok iyi bir şekilde anlatmanız gerekiyor. Mesela şimdi diyalogsuz bir senaryo yazdım ve senelerdir boş yere diyalog yazdığımı fark ettim.”

Toplumdan dışlanmış, ötekileştirilmiş “başka” kadınların başrolde olduğu Sean Baker’ın yönettiği The Florda Project, Sebastian Lelio’nun Yabancı Dilde En İyi Oscar ödülünü alan filmi Muhteşem Kadın (A Fantastic Woman) ve bu iki filmle bağlantısı olan Türkiye’den Sibel’i de ele alarak “Başka Kadınlar” adlı bir panel düzenlendi.

Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Dilek Tunalı, Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Lale Kabadayı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Derya Özkan bu filmler üzerinden kadın kimliği, toplumdaki kadın algısı ve “makbul” birey tarifi üzerinden bir sohbet gerçekleştirdiler. Panelde; kadın filmi nedir, bakış açısı nasıl olmalıdır, sessizlik ve kadın ilişkisi üzerine konuşuldu.

Rudiger Süchsland’ın Caligari’den Hitler’e adlı ilk belgesel filminin ardından çektiği ikinci belgeseli Hitler’in Hollywood’u (Hitler’s Hollywood) yönetmeninin katılımıyla izleyicilerle buluştu. Hitler Almanya’sında çekilmiş filmlerle ilgili titiz bir inceleme yapan yönetmen Rudiger Süchsland, Fatih Özgüven moderatörlüğünde Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in hayalindeki bu Nazi Hollywood’u, o dönemde çekilen filmler ve kendi çektiği belgesel üzerine Ma’adra Binası’nda bir söyleşi gerçekleşti. Süchsland, “Aslında bu propaganda filmler kötü bir amaca hizmet ediyor olsalar da iyi filmler ve hala etkilerinin sürdüğünü söyleyebilirim. Üzerine çok iyi bir şey inşa edilemedi. O dönemde Goebbels’in haberi olmadan çekilen film yoktu. Yılda 100’e yakın film çekiliyordu, senaryo, yönetmen ve hatta oyuncu seçimi bile onaydan geçiyordu. Bağımsız yapımcı diye bir şey yoktu. Belgeselimin çalışması 2 yıl sürdü, ama tabii sinema yazarı olmamdan dolayı yıllardır izlediğim filmlerle büyük bir birikimim vardı. Bir nevi Nazi dj olduğumu söyleyebiliriz. Elimdeki materyalleri öznel bir bakış açısıyla bir araya getirdim filmde. Belki başka biri başka zaman başka türlü bir araya getirebilir bu materyalleri” dedi.

Minik sinemaseverleri de unutmayan festivalde Barbara Bredero yönetmenliğindeki Zürafa filminin gösteriminin ardından Midi Cafe’de çocuklar için film atölyesi düzenlendi.

Atölyeye katılan her çocuk önce kendi hikayesini yazdı, sonrasında da storyboardlar hazırlayıp maket cep projeksiyonu yapmayı öğrendiler ve kendi filmlerini izlediler. Son olarak da hologram yaparak atölyeyi tamamladılar.

Venedik’te Ufuklar Bölümünde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen, Adana Film Festivali’nde Jüri Özel, Yılmaz Güney, En İyi Görüntü Yönetmeni ve Film-Yön En İyi Yönetmen Ödüllerini alan Mahmut Fazıl Çoşkun imzalı Anons’un Vural Sineması’ndaki gösterimine yoğun ilgi sebebiyle ek seans konuldu. Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, oyuncular Ali Seçkiner Alıcı, Tarhan Karagöz, Murat Kılıç, Şencan Güleryüz, yapımcı Halil Kardaş ve idari yapımcı Sinan Yusufoğlu gösterim sonrası izleyicilerle bir araya geldi. 1963 yılının Mayıs ayında, bir darbe girişiminin İstanbul ayağında İstanbul Radyosu’nu ele geçirip bildiri okumak isteyen dört askerin trajikomik hikâyesine odaklanan film için Mahmut Fazıl Coşkun, “Filmi 2014 yılında yazmaya başladık. 2017 yılında da çekime başladık. 15 Temmuz’da da çok şaşırdık. Filmi çekmek üzere hazırlıklara başlamışken böyle bir olayla karşılaşınca bizim için herkesin dışında ayrı bir ilginçliği oldu. Filme hazırlanırken darbeler çok eskide kaldı, yeni nesle nasıl anlatacaksın, diyorlardı. Yaşananların ardından da fazlasıyla gerçek ve herkesin vakıf olduğu bir olay, bu filme insanları nasıl ikna edeceğiz, diye düşünmeye başladık. 8 ay civarında senaryoyu değiştirsek mi, sonuna kadar çekip anons edildiği sahne belgesel gibi gerçeğe mi dönse dedik. Sonra güncel bir hikâye yapmadığımızı düşündüm, onun peşine takılmak haksızlık gibi geldi bana ve böyle yaptım” dedi.

89 yaşındaki Agnes Varda’nın Fransız fotoğrafçı ve sokak sanatçısı JR ile birlikte yönettiği, geçen yıl prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde “Altın Göz” ve “Palme de Whiskers” ödülüne layık görülen filmi Mekânlar ve Yüzler (Faces and Places) Sarımsaklı Özgürlük Parkı’nda izleyicilerle buluştu.
Kaynak: İHA