SASGEM İlk Konferansını Gerçekleştirdi
Sakarya Üniversitesi Akademik ve Sosyal Gelişim Merkezi’nin (SASGEM) düzenlediği dönemin ilk konferansının bu haftaki konuğu Gelişim Üniversitesi öğretim üyesi ve Yazar Prof. Dr. Sibel Arkonaç oldu.
SAÜ Hukuk Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleşen programda “Dönüşen Türkiye’nin Değişen Dünyasında Yeni Birey” başlıklı konu ele alındı. Psikoloji ile sosyal psikolojinin farkından bahsederek konuşmasına giriş yapan Sibel Arkonaç, psikolojinin insanı zihinde tasavvur ederek bir zihinsel fenomen olarak ele aldığını, sosyal bilimlerde ise mikro ilişkilerde yapılanlar, düşünülenler, söylenenler, eylemler veya ameller gibi her şeyin o ilişkinin içerisinde sözle yapıldığını kaydetti.
Arkonaç, “Dolayısıyla bugün psikolojinin, sosyal psikolojinin araştıramadığı, metodolojisinden uzak durduğu bir sürü meseleyi, sosyal bilimlerin bu düzleminde incelememiz mümkün” dedi.
"Sözün kendisi değil o sözle ne yapıldığı önemli”
Hayallerin, rüyaların, korkuların, düşüncelerin dil ile oluştuğunu, dilin dışında bir dünya olmadığını söyleyen Arkonaç, bunların hepsinin dil ile anlamlandığını söyledi.
Arkonaç, “Her şeyi konuşarak ya da yazarak yapıyoruz ama en çok konuşuyoruz. Karşılıklı konuşmaya konuşma akışı diyoruz. Konuşma esnasında sözün eylemi denilen şeyi yapıyoruz. Burada konuşurken ne söyleniyorsa söyleniyor, hiç önemli değil. Söylenen ile ne yaptığımız önemlidir. Dil yarası ne demek? Söylenen sözün karşınızdakini yaralaması demek. Önemli olan sözün, kelimenin, kavramın kendisi değil, o kavram ve kelimeyle ne yaptığımızdır. Konuşurken kullandığımız kelimelerin, ne yaptığımıza bağlı olarak önemi vardır. Söylediklerimizle kafa tutarız, bahane bulmaya çalışırız, davet etmeye çalışırız, kızarız, alınırız, küçümseriz, büyükleniriz, çuvallarız, utanırız. Konuşurken yaptığımız şeyler bunlardır. Bu sebeple dil bir eylemdir. Dilde kurallar vardır ve bu kurallar yöreden yöreye değişir. Zamanla dildeki bu kurallarda esnemeler ve kaymalar olur. Bu konulan kurallar aslında insanlar arası ilişkileri düzenler" dedi.
"Ben bize dönüştü"
Zamirler hakkında da farklı bir noktaya değinen Prof. Dr. Arkonaç, konuşurken ‘ben’ olan zamirin zamanla ‘biz’e dönüştüğünü söyleyerek, “Ben yerine biz zamirini kullanarak aslında sorumluluk duygusundan kendimizi kaybediyoruz” dedi İnsanların konuşurken kullandığı ‘bence’ ve ‘bana göre’ kelimelerinin kullanılmasındaki amaçtan da bahseden Prof. Dr. Arkonaç, “Görünür olmak, karşınızdakinin sizi anlaması, sizin düşüncelerinizi görmesi ve zihnen sizi fark etmesidir. Konunun hakkında konuşmak ve konuyu konuşmak ayrı şeylerdir. Konunun hakkında konuşmak kendimizi işaretlemenin bir aracı haline gelmiştir. Sen konuyu konuşmaya başladığında etrafındakilere sorumluluğu ve yapılacak işi işaret ediyorsun ve bu tepki almana yol açıyor” dedi.
Program Prof.Dr. Sibel Arkonaç’a hediyeleri taktim edilmesiyle sona erdi.
Kaynak: İHA
Arkonaç, “Dolayısıyla bugün psikolojinin, sosyal psikolojinin araştıramadığı, metodolojisinden uzak durduğu bir sürü meseleyi, sosyal bilimlerin bu düzleminde incelememiz mümkün” dedi.
"Sözün kendisi değil o sözle ne yapıldığı önemli”
Hayallerin, rüyaların, korkuların, düşüncelerin dil ile oluştuğunu, dilin dışında bir dünya olmadığını söyleyen Arkonaç, bunların hepsinin dil ile anlamlandığını söyledi.
Arkonaç, “Her şeyi konuşarak ya da yazarak yapıyoruz ama en çok konuşuyoruz. Karşılıklı konuşmaya konuşma akışı diyoruz. Konuşma esnasında sözün eylemi denilen şeyi yapıyoruz. Burada konuşurken ne söyleniyorsa söyleniyor, hiç önemli değil. Söylenen ile ne yaptığımız önemlidir. Dil yarası ne demek? Söylenen sözün karşınızdakini yaralaması demek. Önemli olan sözün, kelimenin, kavramın kendisi değil, o kavram ve kelimeyle ne yaptığımızdır. Konuşurken kullandığımız kelimelerin, ne yaptığımıza bağlı olarak önemi vardır. Söylediklerimizle kafa tutarız, bahane bulmaya çalışırız, davet etmeye çalışırız, kızarız, alınırız, küçümseriz, büyükleniriz, çuvallarız, utanırız. Konuşurken yaptığımız şeyler bunlardır. Bu sebeple dil bir eylemdir. Dilde kurallar vardır ve bu kurallar yöreden yöreye değişir. Zamanla dildeki bu kurallarda esnemeler ve kaymalar olur. Bu konulan kurallar aslında insanlar arası ilişkileri düzenler" dedi.
"Ben bize dönüştü"
Zamirler hakkında da farklı bir noktaya değinen Prof. Dr. Arkonaç, konuşurken ‘ben’ olan zamirin zamanla ‘biz’e dönüştüğünü söyleyerek, “Ben yerine biz zamirini kullanarak aslında sorumluluk duygusundan kendimizi kaybediyoruz” dedi İnsanların konuşurken kullandığı ‘bence’ ve ‘bana göre’ kelimelerinin kullanılmasındaki amaçtan da bahseden Prof. Dr. Arkonaç, “Görünür olmak, karşınızdakinin sizi anlaması, sizin düşüncelerinizi görmesi ve zihnen sizi fark etmesidir. Konunun hakkında konuşmak ve konuyu konuşmak ayrı şeylerdir. Konunun hakkında konuşmak kendimizi işaretlemenin bir aracı haline gelmiştir. Sen konuyu konuşmaya başladığında etrafındakilere sorumluluğu ve yapılacak işi işaret ediyorsun ve bu tepki almana yol açıyor” dedi.
Program Prof.Dr. Sibel Arkonaç’a hediyeleri taktim edilmesiyle sona erdi.