Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanı Özlü Açıklaması
'TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırmakla ilgili çalışmalarımızı da inşallah son aşamaya getirmiş bulunuyoruz. İnce işçilik diyebileceğimiz son rötuşları da yapacağız ve bu çalışmamızı da nihayete erdirdik. Pazartesi Bakanlar Kurulunda arz ettik. İnşallah bu yasalaşacak' 'Önümüzdeki dönemde araştırma, geliştirme ve teknoloji yönetim sistemimizde köklü, radikal bir değişikliğe gidiyoruz. Bunu, Türkiye'nin bu alanda sıçrama yapmasına imkan tanımak için yapıyoruz' 'Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Antarktika’da bir bilim üssü oluşturmak için çalışma başlattık. Siyasi iradenin ortaya koyduğu bu karar çok önemlidir. Ancak bundan daha önemli olanı, sizlerin, üniversitelerimizin, bilim camiamızın bu siyasi iradeyi destekleyebilmeleridir'
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, 'TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırmakla ilgili çalışmalarımızı da inşallah son aşamaya getirmiş bulunuyoruz. İnce işçilik diyebileceğimiz son rötuşları da yapacağız ve bu çalışmamızı da nihayete erdirdik. Pazartesi Bakanlar Kurulunda arz ettik, Bakanlar Kurulundan da geçti. İnşallah bu yasalaşacak.' dedi.
Özlü, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç'ın katılımıyla YÖK'te gerçekleştirilen 'Üniversitelerdeki Eğitim, Bilim ve Teknoloji Odaklı Strateji ve Politikaları Değerlendirme Toplantısı'nda konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı denilince akla ilk olarak fen ve mühendislik bölümlerinin geldiğini belirten Özlü, sanayi ve teknoloji ne kadar Bakanlığının konusu ise bütün olarak bilimin de kendilerinin konusu olduğuna işaret etti. Bakanlığının üniversitelerle ilişkisinin de sadece üniversite-sanayi işbirliği ve teknoloji geliştirme üzerine kurulmadığını vurgulayan Özlü, üniversitelerin tamamını, bilim dallarının her birini çok önemsediklerini, özellikle TÜBİTAK programlarında bilim dallarının hepsine yönelik desteklerinin bulunduğunu anlattı.
Her bilim alanına eşit mesafede yaklaştıklarına işaret eden Özlü, 'Böyle yapıyoruz, çünkü hayatı bir bütün olarak telakki etmek zorundayız.Tıp, mühendislik, doğal bilimler, beşeri bilimler… Bütün bunları senkronize ve eş zamanlı olarak geliştirebiliriz.İyi fizikçilere, kimyacılara, matematikçilere, mühendislere ne kadar ihtiyacımız varsa, iyi iktisatçılara, tarihçilere, sosyologlara da o kadar ihtiyacımız var. Hangi alanda olursa olsun, yetişmiş, kalifiye, nitelikli insan gücüne ihtiyacımız var.En ücra bir ilçede, en küçük bir belediyede dahi iyi yetişmiş peyzaj mimarlarına, şehir plancılarına ihtiyacımız var.Yüksek teknolojili ürünler geliştirecek olan mühendislere ne kadar ihtiyacımız varsa, insanların ilgisini o ürünlere yöneltecek iyi pazarlamacılara, iyi iletişimcilere de ihtiyaç var.' diye konuştu.
Dev firmaların bugün bir ülkeye yatırım yapacaklarında veya yeni bir ürünü o ülkenin pazarına sokacaklarında o ülkeye önce psikologlarını ve sosyologlarını gönderdiklerini ifade eden Özlü, bu şekilde söz konusu ülkedeki kişilik özelliklerini, toplumsal yapıyı, birey alışkanlıklarını ve grup davranışlarını ciddi bir şekilde masaya yatırdıklarını söyledi.
Bakan Özlü, Türkiye'nin kritik bir eşikte bulunduğunu, birçok terör örgütüyle boğuştuğunu ve bölgesindeki yangını söndürmeye çalıştığını, bir yandan da küresel ekonomide yaşanan sorunlara rağmen ekonomiyi, üretimi, ihracatı büyütmeye çalıştığını dile getirdi. Özlü, 'Her birimizin kaderini doğrudan etkileyecek bir referanduma doğru ilerliyoruz.Bu heyula ve debdebe ortasında bilim ve teknoloji gibi konular ıskalanabilir.Çünkü böyle dönemlerde zihinler, ister istemez kısa vadeye odaklanabilir.Böyle bir duruma asla izin vermek istemiyoruz. Aktüel ve güncel hadiseler ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın, bilim ve teknolojiyi, ısrarla ana gündem maddelerimiz arasında tutuyoruz.' değerlendirmelerinde bulundu.
- 'Türkiye'nin en büyük sorunu teknoloji açığı'
Türkiye'nin en büyük sorununun cari açık veya dış ticaret açığı değil, teknoloji açığı olduğunu vurgulayan Özlü, bu açığın kapatılması halinde cari açığın ve dış ticaret açığının da kapatılabileceğini ifade etti.
'TÜBİTAK Reformu' olarak isimlendirilen aslında bütün bakanlıklarını ve ekosistemini ilgilendiren düzenlemeyi bu hafta Bakanlar Kuruluna sunduklarını ve Bakanlar Kurulunda bunun onaylandığını bildiren Özlü, 'Türkiye'nin teknoloji üreten bir ülke olmasına matuf olarak, başta TÜBİTAK olmak üzere bütün bakanlıklarımızı ve eğitim kurumlarımızı senkronize edecek bir yapılanmaya geçmek istiyoruz. Ne zaman Türkiye teknoloji üreten bir ülke olur, Türkiye'nin dış ticaret ve cari açığı eş zamanlı olarak kapanacak... TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırmakla ilgili çalışmalarımızı da inşallah son aşamaya getirmiş bulunuyoruz. İnce işçilik diyebileceğimiz son rötuşları da yapacağız ve bu çalışmamızı da nihayete erdirdik. Pazartesi Bakanlar Kurulunda arz etik, Bakanlar Kurulundan da geçti. İnşallah bu yasalaşacak. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde araştırma, geliştirme ve teknoloji yönetim sistemimizde köklü, radikal bir değişikliğe gidiyoruz. Bunu, Türkiye'nin bu alanda sıçrama yapmasına imkan tanımak için yapıyoruz.' şeklinde konuştu.
Sanayi için teknoloji, teknoloji için bilimin gerekliliğini vurgulayan Özlü, bilimin ticarileştirilemeyeceğini ancak teknolojiyi ticarileştirecek bir yapıyı kurmak istediklerini dile getirdi. Sanayiye teknoloji enjekte etmek istediklerini ifade eden Özlü, teknolojinin belirli bir noktaya kadar transfer edilebileceğini, ancak asıl çözümün teknoloji üretiminden geçtiğini, bunun da ancak bilim ve teknolojinin desteklenmesiyle mümkün olacağını kaydetti.
Özlü, Çin'in son çeyrek yüzyılda yaptığı muazzam hamleyle bugün dünyanın en büyük ekonomisine dönüştüğüne işaret ederek, ülkenin bu başarısında büyük nüfusu, ucuz işgücü ve fason üretimin kilit bir rol oynadığını ancak teknoloji kapasitesini artırmada ortaya koyduğu büyük başarının da önemli bir etken olduğunu vurguladı. Çin'in aynı zamanda dünyada en fazla patent başvurusu yapılan ülke haline geldiğini bildiren Özlü, şöyle devam etti:
'Elinizde hangi güç ve hangi kaynak olursa olsun, ona gerçek anlamda değer katacak olan bilim ve teknolojidir.Eğer bilim ve teknolojide söz sahibi değilseniz, dünyanın en büyük nüfusu olmanız dahi bir anlam ifade etmez.Ülke olarak, bizim en kıymetli varlığımız, en büyük hazinemiz insan kaynağımızdır.Genç, dinamik, zeki, öğrenmeye ve dünyaya açık bir insan kaynağımız var.Eğer değerlendirebilirsek gerçekten de çok büyük bir potansiyel bulunuyor.İşte bu noktada üniversitelerimize büyük bir sorumluluk düşüyor.Bu ülke, iddia sahibi bir ülke olacaksa, bunu iddia sahibi üniversitelerle başaracak.Bunu alanında yetkin ve söz sahibi bilim insanlarıyla başaracak. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Antarktika’da bir bilim üssü oluşturmak için çalışma başlattık.Siyasi iradenin ortaya koyduğu bu karar çok önemlidir.Ancak bundan daha önemli olanı, sizlerin, üniversitelerimizin, bilim camiamızın bu siyasi iradeyi destekleyebilmeleridir.Yoksa her ülke böyle bir konuda hak iddiasında bulunabilir.Ancak iddianızın arkasında duracak insan kaynağınız yoksa, bu iddia kuru bir davadan öteye gitmez.Oraya bir araştırma gemisi göndermek kolay bir iş, esas mühim olan ise o araştırma gemisinin içinde yer alacak olan bilim insanlarınızın niteliğidir.Türkiye, bundan sonra bu tür projelere daha fazla ağırlık verecektir.Çünkü biz üniversitelerimize, bilim insanlarımıza, sizlere fazlasıyla güveniyoruz.'
- 'Ar-Ge projelerini daha yüksek oranda ticari ürüne dönüştüreceğiz'
Bakan Özlü, üniversitelerin eğitim-öğretim fonksiyonlarının önemli ancak yeterli olmadığını belirterek, Batı ülkelerinde üretilen bilgiyi, buradaki gençlere öğretmenin yeterli katkıyı sağlamadığını, üniversitelerin özgün ama aynı zamanda evrensel bilgiyi üreten merkezlere dönüşmesi gerektiğini vurguladı.
Bilim ve teknoloji ekosisteminin her geçen gün geliştiğini dile getiren Özlü, Türkiye'de 52’si faal olmak üzere 64 Teknoloji Geliştirme Bölgesi bulunduğunu, bu bölgelerde faaliyet gösteren 4 bin 500’e yakın firma 40 binden fazla nitelikli personel istihdam edildiğini, 2002-2015 döneminde Türkiye kaynaklı bilimsel yayın sayısının da 3 katına çıkarıldığını anlattı.
Aynı dönemde tam zaman Ar-Ge personeli sayısının 29 binden 122 bine, tam zaman araştırmacı sayısının da 23 binden 95 bine yükseldiğini bildiren Özlü, şöyle devam etti:
'Ancak bunlar bizim için yeterli değil. Türkiye gibi bir ülkede bu rakamların 200 binleri, hatta 300 binleri bulması gerekiyor.Yine geçtiğimiz yıl, Ar-Ge harcamalarının milli gelirimize oranı, yüzde 1,06 gibi tarihi bir seviyeye ulaştı.Ancak biz bu oranı orta vadede yüzde 2'ye, 2023'te yüzde 3’e çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu çıkarma amacına matuf devlet teşkilatımızda bir düzenleme gerçekleştiriyoruz. Daha fazla Ar-Ge projesi yapacağız.Çok daha önemlisi artık Ar-Ge projelerini daha yüksek oranda ticari ürüne dönüştüreceğiz.Bunları sağlamak için bilim ve teknoloji ekosistemini daha da iyileştirecek adımlar atmaya devam ediyoruz.'
Sınai Mülkiyet Kanunu'nu TBMM'de tam bir mutabakat sağlayarak hayata geçirdiklerine işaret eden Özlü, söz konusu yasayla markalara hukuki koruma hakkı tanındığını söyledi.
Özlü, hükümet ve Bakanlık olarak bilim ve teknoloji kapasitesinin artırılması için gerekenleri yapacaklarını ve bilime her zaman destek vereceklerini de sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından toplantının soru ve cevap bölümü basın mensuplarına kapalı olarak gerçekleştirildi.
Kaynak: AA
Özlü, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç'ın katılımıyla YÖK'te gerçekleştirilen 'Üniversitelerdeki Eğitim, Bilim ve Teknoloji Odaklı Strateji ve Politikaları Değerlendirme Toplantısı'nda konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı denilince akla ilk olarak fen ve mühendislik bölümlerinin geldiğini belirten Özlü, sanayi ve teknoloji ne kadar Bakanlığının konusu ise bütün olarak bilimin de kendilerinin konusu olduğuna işaret etti. Bakanlığının üniversitelerle ilişkisinin de sadece üniversite-sanayi işbirliği ve teknoloji geliştirme üzerine kurulmadığını vurgulayan Özlü, üniversitelerin tamamını, bilim dallarının her birini çok önemsediklerini, özellikle TÜBİTAK programlarında bilim dallarının hepsine yönelik desteklerinin bulunduğunu anlattı.
Her bilim alanına eşit mesafede yaklaştıklarına işaret eden Özlü, 'Böyle yapıyoruz, çünkü hayatı bir bütün olarak telakki etmek zorundayız.Tıp, mühendislik, doğal bilimler, beşeri bilimler… Bütün bunları senkronize ve eş zamanlı olarak geliştirebiliriz.İyi fizikçilere, kimyacılara, matematikçilere, mühendislere ne kadar ihtiyacımız varsa, iyi iktisatçılara, tarihçilere, sosyologlara da o kadar ihtiyacımız var. Hangi alanda olursa olsun, yetişmiş, kalifiye, nitelikli insan gücüne ihtiyacımız var.En ücra bir ilçede, en küçük bir belediyede dahi iyi yetişmiş peyzaj mimarlarına, şehir plancılarına ihtiyacımız var.Yüksek teknolojili ürünler geliştirecek olan mühendislere ne kadar ihtiyacımız varsa, insanların ilgisini o ürünlere yöneltecek iyi pazarlamacılara, iyi iletişimcilere de ihtiyaç var.' diye konuştu.
Dev firmaların bugün bir ülkeye yatırım yapacaklarında veya yeni bir ürünü o ülkenin pazarına sokacaklarında o ülkeye önce psikologlarını ve sosyologlarını gönderdiklerini ifade eden Özlü, bu şekilde söz konusu ülkedeki kişilik özelliklerini, toplumsal yapıyı, birey alışkanlıklarını ve grup davranışlarını ciddi bir şekilde masaya yatırdıklarını söyledi.
Bakan Özlü, Türkiye'nin kritik bir eşikte bulunduğunu, birçok terör örgütüyle boğuştuğunu ve bölgesindeki yangını söndürmeye çalıştığını, bir yandan da küresel ekonomide yaşanan sorunlara rağmen ekonomiyi, üretimi, ihracatı büyütmeye çalıştığını dile getirdi. Özlü, 'Her birimizin kaderini doğrudan etkileyecek bir referanduma doğru ilerliyoruz.Bu heyula ve debdebe ortasında bilim ve teknoloji gibi konular ıskalanabilir.Çünkü böyle dönemlerde zihinler, ister istemez kısa vadeye odaklanabilir.Böyle bir duruma asla izin vermek istemiyoruz. Aktüel ve güncel hadiseler ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın, bilim ve teknolojiyi, ısrarla ana gündem maddelerimiz arasında tutuyoruz.' değerlendirmelerinde bulundu.
- 'Türkiye'nin en büyük sorunu teknoloji açığı'
Türkiye'nin en büyük sorununun cari açık veya dış ticaret açığı değil, teknoloji açığı olduğunu vurgulayan Özlü, bu açığın kapatılması halinde cari açığın ve dış ticaret açığının da kapatılabileceğini ifade etti.
'TÜBİTAK Reformu' olarak isimlendirilen aslında bütün bakanlıklarını ve ekosistemini ilgilendiren düzenlemeyi bu hafta Bakanlar Kuruluna sunduklarını ve Bakanlar Kurulunda bunun onaylandığını bildiren Özlü, 'Türkiye'nin teknoloji üreten bir ülke olmasına matuf olarak, başta TÜBİTAK olmak üzere bütün bakanlıklarımızı ve eğitim kurumlarımızı senkronize edecek bir yapılanmaya geçmek istiyoruz. Ne zaman Türkiye teknoloji üreten bir ülke olur, Türkiye'nin dış ticaret ve cari açığı eş zamanlı olarak kapanacak... TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırmakla ilgili çalışmalarımızı da inşallah son aşamaya getirmiş bulunuyoruz. İnce işçilik diyebileceğimiz son rötuşları da yapacağız ve bu çalışmamızı da nihayete erdirdik. Pazartesi Bakanlar Kurulunda arz etik, Bakanlar Kurulundan da geçti. İnşallah bu yasalaşacak. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde araştırma, geliştirme ve teknoloji yönetim sistemimizde köklü, radikal bir değişikliğe gidiyoruz. Bunu, Türkiye'nin bu alanda sıçrama yapmasına imkan tanımak için yapıyoruz.' şeklinde konuştu.
Sanayi için teknoloji, teknoloji için bilimin gerekliliğini vurgulayan Özlü, bilimin ticarileştirilemeyeceğini ancak teknolojiyi ticarileştirecek bir yapıyı kurmak istediklerini dile getirdi. Sanayiye teknoloji enjekte etmek istediklerini ifade eden Özlü, teknolojinin belirli bir noktaya kadar transfer edilebileceğini, ancak asıl çözümün teknoloji üretiminden geçtiğini, bunun da ancak bilim ve teknolojinin desteklenmesiyle mümkün olacağını kaydetti.
Özlü, Çin'in son çeyrek yüzyılda yaptığı muazzam hamleyle bugün dünyanın en büyük ekonomisine dönüştüğüne işaret ederek, ülkenin bu başarısında büyük nüfusu, ucuz işgücü ve fason üretimin kilit bir rol oynadığını ancak teknoloji kapasitesini artırmada ortaya koyduğu büyük başarının da önemli bir etken olduğunu vurguladı. Çin'in aynı zamanda dünyada en fazla patent başvurusu yapılan ülke haline geldiğini bildiren Özlü, şöyle devam etti:
'Elinizde hangi güç ve hangi kaynak olursa olsun, ona gerçek anlamda değer katacak olan bilim ve teknolojidir.Eğer bilim ve teknolojide söz sahibi değilseniz, dünyanın en büyük nüfusu olmanız dahi bir anlam ifade etmez.Ülke olarak, bizim en kıymetli varlığımız, en büyük hazinemiz insan kaynağımızdır.Genç, dinamik, zeki, öğrenmeye ve dünyaya açık bir insan kaynağımız var.Eğer değerlendirebilirsek gerçekten de çok büyük bir potansiyel bulunuyor.İşte bu noktada üniversitelerimize büyük bir sorumluluk düşüyor.Bu ülke, iddia sahibi bir ülke olacaksa, bunu iddia sahibi üniversitelerle başaracak.Bunu alanında yetkin ve söz sahibi bilim insanlarıyla başaracak. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Antarktika’da bir bilim üssü oluşturmak için çalışma başlattık.Siyasi iradenin ortaya koyduğu bu karar çok önemlidir.Ancak bundan daha önemli olanı, sizlerin, üniversitelerimizin, bilim camiamızın bu siyasi iradeyi destekleyebilmeleridir.Yoksa her ülke böyle bir konuda hak iddiasında bulunabilir.Ancak iddianızın arkasında duracak insan kaynağınız yoksa, bu iddia kuru bir davadan öteye gitmez.Oraya bir araştırma gemisi göndermek kolay bir iş, esas mühim olan ise o araştırma gemisinin içinde yer alacak olan bilim insanlarınızın niteliğidir.Türkiye, bundan sonra bu tür projelere daha fazla ağırlık verecektir.Çünkü biz üniversitelerimize, bilim insanlarımıza, sizlere fazlasıyla güveniyoruz.'
- 'Ar-Ge projelerini daha yüksek oranda ticari ürüne dönüştüreceğiz'
Bakan Özlü, üniversitelerin eğitim-öğretim fonksiyonlarının önemli ancak yeterli olmadığını belirterek, Batı ülkelerinde üretilen bilgiyi, buradaki gençlere öğretmenin yeterli katkıyı sağlamadığını, üniversitelerin özgün ama aynı zamanda evrensel bilgiyi üreten merkezlere dönüşmesi gerektiğini vurguladı.
Bilim ve teknoloji ekosisteminin her geçen gün geliştiğini dile getiren Özlü, Türkiye'de 52’si faal olmak üzere 64 Teknoloji Geliştirme Bölgesi bulunduğunu, bu bölgelerde faaliyet gösteren 4 bin 500’e yakın firma 40 binden fazla nitelikli personel istihdam edildiğini, 2002-2015 döneminde Türkiye kaynaklı bilimsel yayın sayısının da 3 katına çıkarıldığını anlattı.
Aynı dönemde tam zaman Ar-Ge personeli sayısının 29 binden 122 bine, tam zaman araştırmacı sayısının da 23 binden 95 bine yükseldiğini bildiren Özlü, şöyle devam etti:
'Ancak bunlar bizim için yeterli değil. Türkiye gibi bir ülkede bu rakamların 200 binleri, hatta 300 binleri bulması gerekiyor.Yine geçtiğimiz yıl, Ar-Ge harcamalarının milli gelirimize oranı, yüzde 1,06 gibi tarihi bir seviyeye ulaştı.Ancak biz bu oranı orta vadede yüzde 2'ye, 2023'te yüzde 3’e çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu çıkarma amacına matuf devlet teşkilatımızda bir düzenleme gerçekleştiriyoruz. Daha fazla Ar-Ge projesi yapacağız.Çok daha önemlisi artık Ar-Ge projelerini daha yüksek oranda ticari ürüne dönüştüreceğiz.Bunları sağlamak için bilim ve teknoloji ekosistemini daha da iyileştirecek adımlar atmaya devam ediyoruz.'
Sınai Mülkiyet Kanunu'nu TBMM'de tam bir mutabakat sağlayarak hayata geçirdiklerine işaret eden Özlü, söz konusu yasayla markalara hukuki koruma hakkı tanındığını söyledi.
Özlü, hükümet ve Bakanlık olarak bilim ve teknoloji kapasitesinin artırılması için gerekenleri yapacaklarını ve bilime her zaman destek vereceklerini de sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından toplantının soru ve cevap bölümü basın mensuplarına kapalı olarak gerçekleştirildi.