FETÖ Çatı Davasında 7. Celse
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davası kapsamında, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in de aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan davanın 7. celsesinde tanıkların ifadeleri dinlenildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 7. celsesinin öğleden sonraki bölümünde tanıklardan cemaatin eski eğitimcilerinden Çetin Acar’ın dinlenilmesine devam edildi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray’ın Akın İpek’i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Acar, "13 nisan 1993’te uçakla Türkmenistan’a gittik. Ben Kemalettin Özdemir’in ve Akın İpek’in o uçakta olduğunu bilmiyordum. Havaalanında karşılaştık. Yanlarında çok sayıda Dolarları vardı örgüte götürülmek üzere. İlk defa Akın İpek’i orada gördüm” dedi.
Acar, 2006-2007 tarihine kadar örgüt için kullandığı cep telefonunu mahkeme heyetine delil olarak sundu. Acar, telefonun içinde örgüt üyesi olan kişilerin telefon numaralı ile tutuklu sanıklardan Kazım Avcı ile nereye gittikleri yönünde bilgilerin olduğunu anlattı. Acar ayrıca örgütle alakaları hizmet içi problemler ve himmet için toplanan paraların tutanağını sundu.
Tutuklu sanık Kazım Avcı’nın müdafi avukatı Bülent Teoman Özkan, sabah başlayan duruşmadan bu yana Acar’ın ifadesinde hep duyumlara yönelik söylemler iddialar sunduğunu anlattı. Özkan, gizli tanık olup olmadığını sordu. Acar, "Ben açık bir tanığım. İtirafçıda değilim" dedi.
FETÖ sanıkları etkin pişmanlıktan yararlanmak istemedi
Başbakanlık avukatı Samir Altınkaynak diğer tanık Nihat Demirbüken’in ifadesinin dinlemesine geçilmeden önce mahkeme heyetinden söz isteyerek, tutuklu sanıklara etkin pişmanlık yasasından yararlanmak isteyip istemediklerinin sorulmasını talep etti. Tutuklu sanıklar Kazım Avcı, Dilaver Azim, İlhan İşbilen, Ali Çelik, Alaattin Kaya ve Abdülkadir Aksoy hiçbir suçlarının olmadığını öne sürerek etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediklerini söylediler.
Polis okullarında eğitim veren eski FETÖ üyesi Nihat Demirbüken tanık olarak dinlendi. Demirbüken, 1979 tarihinde Şereflikoçhisar’da tarih öğretmeni olarak göreve başladığını ve burada kalacak yer bulamayınca cemaat ile tanıştığını söyledi.
Cemaat yapılanmasının toplantılarına katılmaya başladığını belirten Demirbüken, toplantı nedeniyle Ankara’ya gidip geldiklerinde o dönem örgütün Ankara sorumlusu olan Naci Tosun ile tanıştığını, Kazım Avcı ile de bu şekilde tanıştığını ifade etti.
Demirbüken, daha sonra İzmir’de yapılan bir toplantıya katıldığını ve Fethullah Gülen’le ilk defa burada tanıştığını anlattı.
Demirbüken, Fethullah Gülen’in 1980 darbesi öncesinde yaptığı bir konuşmada darbenin olacağını işaret ettiğini söyleyerek, "Fethullah Gülen, ’önümüzdeki 3-5 ay gibi bir sürede baştakilerin başı gidecek’ dedi bize. Kullandığı ifadeyi tam anlayamadık ilk başta. 1960 darbesini daha önceden yaşadım. ’Baştakilerin başı gidecek’ deyince darbe olacak diye düşünmeye başladım. Şereflikoçhisar’daki arkadaşlara da muhtemelen darbe olacak diye söyledim. 12 Eylül 1980’de belediyenin hoparlöründen Mehter Marşı çalındığını duyunca darbe olduğunu anladım" diye konuştu.
Başka şehirlerde öğretmenlik yapmaya devam ettiğini dile getiren Demirbüken, annesinin sağlık sorunları nedeniyle İzmir’e tayin olmak zorunda kaldığını ifade ederek, daha sonra 1988’de polis kolejine müracaat ettiğini ve bu sınavda başarılı olarak İzmir Polis Kolejinde tarih öğretmenliği görevine başladığını kaydetti.
Demirbüken, daha sonra bir öğretmen arkadaşınında aynı yerde görev yaptığını gördüğünü ve arkadaşının polis kolejinin müdürüyle kendisini tanıştırdığını söyledi.
Demirbüken, o dönemde tanıştığı müdürün şuan da FETÖ’den kaçak olduğunu ve ABD’de olduğunu bildiğini dile getirdi.
FETÖ’nün emniyette bir hizmet birimi olduğunu orada gördüğünü anlatan Demirbüken, "Organize olarak ciddi bir çalışmayı İzmir Polis Kolejinde göreve başlayınca gördüm. Öğretmenler bana hayırlı olsuna geldi. Emniyet yapılanmasının çözülmesini önlemek için bir yapı oluşturdu cemaat. Kolejin imamının görev yeri değiştirilip Ankara’ya rütbesiz polislerin imamı olarak gönderilince İzmir’deki polis koleji ve rütbeliler başsız kaldı. Öğretmenler birbirine güvenmiyordu. Daha sonra beni öne sürdüler ve beni koordinatör olarak atadılar. Bir müddet sonra emniyet hizmetlerinin başında olan Kemalettin Özdemir Ankara’dan birini İzmir’e gönderdi ’Ankara’da toplantı var’ diye. Ben göreve başladığımda Türkiye’de 5 polis koleji vardı. Bu 5 polis kolejinin sorumlu öğretmenleri o toplantıya davet edildi. Arkadaşlarla görüştüm ve benim gitmem kararı alındı. Demetevler’de polis kolejinin koordinatörünün evine geldik ve Kemalettin Özdemir’in başkanlığında toplandık. Kemalettin Özdemir, dikkat etmemiz gereken hususlar, yapılacak faaliyetler konusunda konuşmalar yaptı. Örgüt liderinin emniyet hizmetleriyle alakalı istediği şeyleri söyledi ve not alarak ayrıldık. Öğrencilerin örgütten olduğumuzu fark etmemeleri için namaz kılarken iz yapmasın diye ütülü pantolon giymeme, dikkatli olmaya yönlendirildik. Gülen’in kitapları okunduğundan ötürü orada geçen kelimeleri kullanmamamızı tembihledi. Bu toplantılar 2 ayda bir devam etti. Hem İzmir Polis Kolejinin, hem Bornova Polis Okulunun, hem de 100. Yıl Polis Okulunun tarih ve inkılap derslerine girdim" diye konuştu.
"Önder Aytaç zevk için sırıf arabayı duvara çarparak hurda etti"
Demirbüken, 1990 yılında yaklaşık 40 civarında araştırma görevlisinin polis akademisine alındığını anlatarak, bu alınan akademisyenlerin büyük bir bölümünün örgüt adına alındığını kaydetti.
Bu şekilde cemaatin büyük bir organizasyon kurduğunu dile getiren Demirbüken, örgütlenmenin başında olan isimlerin Recep Gültekin, Salih Tuzcu ve İsmet Toprak olduğunu söyledi.
Akademisyen olarak alınan 40 kişiden çoğunun İngiltere’ye gönderildiğini ancak bunların çok azının doktorasını tamamlayabildiğini ifade etti.
FETÖ’nün beyin takımındaki isimlerden Önder Aytaç’ın doktorasını tamamlayan kişilerin arasında bulunduğunu belirten Demirbüken, Aytaç’ın sıfır bir araba aldığını, duvara çarpmanın nasıl bir zevk verdiğini merak ettiği için arabayı duvara çarparak hurdaya çevirdiğini söyledi.
Demirbüken, "Aytaç, ’filmlerde acaba arabayı nasıl çarpıyorlar, bu nasıl bir adrenalin diye merak edip arabayı duvara çarptım. O nasıl bir zevkti’ diye anlatıyordu bize. Bunlar milletin parasıyla böyle şeyler yaptılar" şeklinde konuştu.
Demirbüken, 1988 tarihinden itibaren polis akademilerine girişte FETÖ mensubu öğretmenlerin hakim olduğunu ve sınavlardan önce bu öğretmenlerin soruları dağıttığını söyledi.
Demirbüken, verilen soruların eşit dağıtılmadığını, sıkıntı yaşanacağı ihtimali üzerine net sayısındaki farklılıkların ayarlandığını kaydetti.
Demirbüken, cemaatin soru çalma olaylarına fen lisesi sınavlarıyla başladığının bilgisini verdi.
Emniyet Genel Müdürlüğünde Yüksek Emniyet Şurası kurulmadan önce FETÖ’nün Emniyet Şurası kurduğunu vurgulayan Demirbüken, "Bu toplantılar kışın Hoşdere Caddesindeki Samanyolu Kolejinde yapılırdı. Yaz mevsiminde ya Çabuk’ta ya da Kırıkkale yolunda bir villada yapılırdı" ifadelerini kullandı.
Türkiye’de en büyük fişlemeyi ne MİT’in, ne JİTEM’in ne de emniyetin yaptığını söyleyen Demirbüken, " İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve askeriyenin içindeki FETÖ’cüler yaptıkları fişlemeleri doğrudan Fethullah Gülen’e teslim ediyordu. Bu fişlemelerde kişilerin aile durumları, dini inançları, hassasiyetleri ve özel hayatları yer alıyordu. Türkiye’nin her ilinde emniyet müdürlerinden başlamak üzere hiyerarşi olarak aşağıya doğru örgüt üyesi olmayanların açığını yakalamak, örgüt üyes olanların ise daha iyi yerlerde görevlendirilmesinin yapılması için fişlemeler yapılırdı" dedi.
Kaynak: İHA
Acar, 2006-2007 tarihine kadar örgüt için kullandığı cep telefonunu mahkeme heyetine delil olarak sundu. Acar, telefonun içinde örgüt üyesi olan kişilerin telefon numaralı ile tutuklu sanıklardan Kazım Avcı ile nereye gittikleri yönünde bilgilerin olduğunu anlattı. Acar ayrıca örgütle alakaları hizmet içi problemler ve himmet için toplanan paraların tutanağını sundu.
Tutuklu sanık Kazım Avcı’nın müdafi avukatı Bülent Teoman Özkan, sabah başlayan duruşmadan bu yana Acar’ın ifadesinde hep duyumlara yönelik söylemler iddialar sunduğunu anlattı. Özkan, gizli tanık olup olmadığını sordu. Acar, "Ben açık bir tanığım. İtirafçıda değilim" dedi.
FETÖ sanıkları etkin pişmanlıktan yararlanmak istemedi
Başbakanlık avukatı Samir Altınkaynak diğer tanık Nihat Demirbüken’in ifadesinin dinlemesine geçilmeden önce mahkeme heyetinden söz isteyerek, tutuklu sanıklara etkin pişmanlık yasasından yararlanmak isteyip istemediklerinin sorulmasını talep etti. Tutuklu sanıklar Kazım Avcı, Dilaver Azim, İlhan İşbilen, Ali Çelik, Alaattin Kaya ve Abdülkadir Aksoy hiçbir suçlarının olmadığını öne sürerek etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediklerini söylediler.
Polis okullarında eğitim veren eski FETÖ üyesi Nihat Demirbüken tanık olarak dinlendi. Demirbüken, 1979 tarihinde Şereflikoçhisar’da tarih öğretmeni olarak göreve başladığını ve burada kalacak yer bulamayınca cemaat ile tanıştığını söyledi.
Cemaat yapılanmasının toplantılarına katılmaya başladığını belirten Demirbüken, toplantı nedeniyle Ankara’ya gidip geldiklerinde o dönem örgütün Ankara sorumlusu olan Naci Tosun ile tanıştığını, Kazım Avcı ile de bu şekilde tanıştığını ifade etti.
Demirbüken, daha sonra İzmir’de yapılan bir toplantıya katıldığını ve Fethullah Gülen’le ilk defa burada tanıştığını anlattı.
Demirbüken, Fethullah Gülen’in 1980 darbesi öncesinde yaptığı bir konuşmada darbenin olacağını işaret ettiğini söyleyerek, "Fethullah Gülen, ’önümüzdeki 3-5 ay gibi bir sürede baştakilerin başı gidecek’ dedi bize. Kullandığı ifadeyi tam anlayamadık ilk başta. 1960 darbesini daha önceden yaşadım. ’Baştakilerin başı gidecek’ deyince darbe olacak diye düşünmeye başladım. Şereflikoçhisar’daki arkadaşlara da muhtemelen darbe olacak diye söyledim. 12 Eylül 1980’de belediyenin hoparlöründen Mehter Marşı çalındığını duyunca darbe olduğunu anladım" diye konuştu.
Başka şehirlerde öğretmenlik yapmaya devam ettiğini dile getiren Demirbüken, annesinin sağlık sorunları nedeniyle İzmir’e tayin olmak zorunda kaldığını ifade ederek, daha sonra 1988’de polis kolejine müracaat ettiğini ve bu sınavda başarılı olarak İzmir Polis Kolejinde tarih öğretmenliği görevine başladığını kaydetti.
Demirbüken, daha sonra bir öğretmen arkadaşınında aynı yerde görev yaptığını gördüğünü ve arkadaşının polis kolejinin müdürüyle kendisini tanıştırdığını söyledi.
Demirbüken, o dönemde tanıştığı müdürün şuan da FETÖ’den kaçak olduğunu ve ABD’de olduğunu bildiğini dile getirdi.
FETÖ’nün emniyette bir hizmet birimi olduğunu orada gördüğünü anlatan Demirbüken, "Organize olarak ciddi bir çalışmayı İzmir Polis Kolejinde göreve başlayınca gördüm. Öğretmenler bana hayırlı olsuna geldi. Emniyet yapılanmasının çözülmesini önlemek için bir yapı oluşturdu cemaat. Kolejin imamının görev yeri değiştirilip Ankara’ya rütbesiz polislerin imamı olarak gönderilince İzmir’deki polis koleji ve rütbeliler başsız kaldı. Öğretmenler birbirine güvenmiyordu. Daha sonra beni öne sürdüler ve beni koordinatör olarak atadılar. Bir müddet sonra emniyet hizmetlerinin başında olan Kemalettin Özdemir Ankara’dan birini İzmir’e gönderdi ’Ankara’da toplantı var’ diye. Ben göreve başladığımda Türkiye’de 5 polis koleji vardı. Bu 5 polis kolejinin sorumlu öğretmenleri o toplantıya davet edildi. Arkadaşlarla görüştüm ve benim gitmem kararı alındı. Demetevler’de polis kolejinin koordinatörünün evine geldik ve Kemalettin Özdemir’in başkanlığında toplandık. Kemalettin Özdemir, dikkat etmemiz gereken hususlar, yapılacak faaliyetler konusunda konuşmalar yaptı. Örgüt liderinin emniyet hizmetleriyle alakalı istediği şeyleri söyledi ve not alarak ayrıldık. Öğrencilerin örgütten olduğumuzu fark etmemeleri için namaz kılarken iz yapmasın diye ütülü pantolon giymeme, dikkatli olmaya yönlendirildik. Gülen’in kitapları okunduğundan ötürü orada geçen kelimeleri kullanmamamızı tembihledi. Bu toplantılar 2 ayda bir devam etti. Hem İzmir Polis Kolejinin, hem Bornova Polis Okulunun, hem de 100. Yıl Polis Okulunun tarih ve inkılap derslerine girdim" diye konuştu.
"Önder Aytaç zevk için sırıf arabayı duvara çarparak hurda etti"
Demirbüken, 1990 yılında yaklaşık 40 civarında araştırma görevlisinin polis akademisine alındığını anlatarak, bu alınan akademisyenlerin büyük bir bölümünün örgüt adına alındığını kaydetti.
Bu şekilde cemaatin büyük bir organizasyon kurduğunu dile getiren Demirbüken, örgütlenmenin başında olan isimlerin Recep Gültekin, Salih Tuzcu ve İsmet Toprak olduğunu söyledi.
Akademisyen olarak alınan 40 kişiden çoğunun İngiltere’ye gönderildiğini ancak bunların çok azının doktorasını tamamlayabildiğini ifade etti.
FETÖ’nün beyin takımındaki isimlerden Önder Aytaç’ın doktorasını tamamlayan kişilerin arasında bulunduğunu belirten Demirbüken, Aytaç’ın sıfır bir araba aldığını, duvara çarpmanın nasıl bir zevk verdiğini merak ettiği için arabayı duvara çarparak hurdaya çevirdiğini söyledi.
Demirbüken, "Aytaç, ’filmlerde acaba arabayı nasıl çarpıyorlar, bu nasıl bir adrenalin diye merak edip arabayı duvara çarptım. O nasıl bir zevkti’ diye anlatıyordu bize. Bunlar milletin parasıyla böyle şeyler yaptılar" şeklinde konuştu.
Demirbüken, 1988 tarihinden itibaren polis akademilerine girişte FETÖ mensubu öğretmenlerin hakim olduğunu ve sınavlardan önce bu öğretmenlerin soruları dağıttığını söyledi.
Demirbüken, verilen soruların eşit dağıtılmadığını, sıkıntı yaşanacağı ihtimali üzerine net sayısındaki farklılıkların ayarlandığını kaydetti.
Demirbüken, cemaatin soru çalma olaylarına fen lisesi sınavlarıyla başladığının bilgisini verdi.
Emniyet Genel Müdürlüğünde Yüksek Emniyet Şurası kurulmadan önce FETÖ’nün Emniyet Şurası kurduğunu vurgulayan Demirbüken, "Bu toplantılar kışın Hoşdere Caddesindeki Samanyolu Kolejinde yapılırdı. Yaz mevsiminde ya Çabuk’ta ya da Kırıkkale yolunda bir villada yapılırdı" ifadelerini kullandı.
Türkiye’de en büyük fişlemeyi ne MİT’in, ne JİTEM’in ne de emniyetin yaptığını söyleyen Demirbüken, " İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve askeriyenin içindeki FETÖ’cüler yaptıkları fişlemeleri doğrudan Fethullah Gülen’e teslim ediyordu. Bu fişlemelerde kişilerin aile durumları, dini inançları, hassasiyetleri ve özel hayatları yer alıyordu. Türkiye’nin her ilinde emniyet müdürlerinden başlamak üzere hiyerarşi olarak aşağıya doğru örgüt üyesi olmayanların açığını yakalamak, örgüt üyes olanların ise daha iyi yerlerde görevlendirilmesinin yapılması için fişlemeler yapılırdı" dedi.