İlk Kopya İneklerin Torunları Oldu

Dünyanın ilk boz ırk klonlarından olan ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ isimli inekler torunlarına kavuşmanın sevincini yaşıyor. İlk boz ırkdan dünyaya gelen inek olan ‘Kardelen’, “Yazgülü” ve ‘Karakız’ da anne olmanın duygusunu yaşarken, akademisyenler yavruların sağlığının gayet iyi olduğunu açıkladı.

İlk Kopya İneklerin Torunları Oldu
Dünyanın ilk kopya boz ırk sığırlarından olan ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ anneanne olmanın mutluluğunu yaşıyor. 2013 yılında sırasıyla klon Nilüfer ve Kiraz, dünyaya getirdiği ilk kızları ‘Kardelen’ ve ‘Karakız’ ile 2011 yılında Nilüfer’in dünyaya getirdiği ikinci kız ’Yaz Gülü’ de anne oldu. Annelerinin dibinden ayrılmayan yavrulara ananeleri de uzaktan göz kulak oluyor.

‘Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması’ projesi kapsamında Ağustos 2009’da ilk erkek klon buzağı Efe’nin ardından, yine Uludağ Üniversitesi’ndeki 5 yaşındaki dişiden alınan hücrelerle ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ın 2010 yılında dünyaya gelmesiyle projenin başarıya ulaştığını hatırlatan Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya, “Şu anda 6 yaşlarını dolduran Nilüfer ve Kiraz, bu yıl içerisinde birer adet yavru doğurarak 3. kez anne olmanın heyecanını yaşadı. Bunun yanı sıra Nilüfer ve Kiraz’ın kızlarının gerçekleştirdikleri doğumlarla torun sahibi de oldular. Bu klonların ikinci yavrularının babası İstanbul’daki klon ‘Efe’dir. Oradan doldurulmuş spermleri geldi. Burada hayvanlar tohumlandı. Dolayısı ile klonlanmış bir boğadan ve inekten bizler sağlık yavru elde etmiş olduk” diye konuştu.

"BOZ IRK YOK OLSA DA YENİ SÜRÜ OLUŞTURULABİLECEK"

Bu boz ırkın yok olması durumunda kendilerinin laboratuvarda saklanan hücreleri kullanarak bu sürüyü sıfırdan tekrar oluşturabileceklerini ifade eden Sağırkaya, “Bankada sakladığımız hücreleri kullanarak yok olacak ırklarımızı tekrar geriye kazandırma şansına sahibiz. Elde edilen klonlardan da kendi aralarında doğal veya suni yollardan buzağılar elde ederek sürüyü büyütmek mümkündür. Bu çalışmada aslında kaybolacak ırklarımız için hücre saklamanın sağlaması olmuştur. Mevcut sürüde hiçbir sağlık sorunu ile karşılaşılmadı. Bu hayvanların yaşama süreleri ise kesmediğiniz sürece, 20’li yaşları görebilirler. Ama normal üretim zincirinde o kadar yaşlı hayvanlar tutulmuyor. Ancak biz burada sürüyü büyütmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Klonlanmış ilk hayvanlarda kulaktan duyma ömürlerinin kısa olacağı söyleniyordu. Onun öyle olmadığını gösteren birçok çalışma da ortadadır” şeklinde konuştu.

YENİ TORUNLARI OLABİLİR

Yakın bir sürede ‘Kardelen’ ve ‘Karakız’ın tekrar anne olabileceklerini ifade eden Sağırkaya, “Eskiden bu hayvanlar dişi ve erkek olarak ayrı barınıyorlardı. Kendimiz tohumluyorduk. Ama artık doğal ortamlarında olduğu gibi birlikte yaşayabiliyorlar. Onun için kendi üremeleri çiftleşmeleri de doğal zamanda oluşmuş oluyor. Doğan yavrular ırk özelliklerine uygun sarı-kahverengi renkte ve 34-40 KİLO ağırlıkta doğdular. Sağlıkları da gayet iyi halde. Anne ve anneanne klonlar yavrularına ve torunlarına gayet iyi bakıyorlar. Bu çalışmaların devamı gelecektir. Gerçekten bu teknolojiyi uygulayan 10 ülke içindeyiz. Kendi yerli ırkını klonlayabilen 5 ülke içindeyiz. Sonuçta bu ileri teknolojide iyi noktadayız” dedi.

Süt vermedikleri için diğer hayvanlara göre daha az yemle beslenebildiklerini ifade eden Sağırkaya, “Bunların özellikle klonların diğer hayvanlardan farkı ise biraz daha uysallar. Nilüfer ile Kiraz dünyaya geldiği zaman bir çocuk gibi bakıldı. Buzağı iken kendilerini biberonla en çok besleyen Araş. Gör. Selim Alçay yanlarına gittiğinde anneleri gibi peşinden koşuyorlardı. Davranış biçimleri yaşam şartlarına göre ve insanların yakın ilgileri ile farklılık gösterebiliyor” ifade etti.

Kaynak: İHA