Dünya İmmünoloji Günü
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ile Allerji ve İmmünoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nerin Nadir Bahçeciler Önder, 29 Nisan Dünya İmmünoloji Günü dolayısıyla tüm canlı türlerinin en önemli ve hayati organ sistemi immün sistem ve immünoloji ile ilgili farkındalık ve bilinci artırmak amacıyla açıklamalarda bulundu.
İlk olarak 29 Nisan 2005 tarihinde Avrupa İmmünoloji Dernekleri Federasyonu (EFIS) tarafından kutlanmaya başlanan immünoloji gününün amacı immün sistemin vücudumuzdaki fonksiyonlarının ve hastalıklarının halk tarafından da anlaşılmasını sağlamaktır. İmmünoloji Günü (World Day of Immunology) 2007 yılından itibaren tüm dünyada kutlanmaya başlanmıştır. Tüm bu gelişmeler ışığında Türk İmmünoloji Derneği de dünya ile paralel olarak, bağışıklık sistemimizi, görevlerini ve hastalıklardaki rolünü halka tanıtmak amacıyla, Türkiye’nin birçok kentinde toplantılar düzenlemekte bilgilendirme yapmaya devam etmektedir.
YDÜ Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ile Allerji ve İmmünoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nerin Nadir Bahçeciler Önder, "Kuzey Kıbrıs’ta immünoloji dendiği zaman eğitimli olmasına rağmen pek çok insana bu sözcük bir şey ifade etmemektedir. Bu nedenle ’Dünya İmmünoloji Günü’ vesilesiyle bu konuda ülkemizde farkındalık ve bilinci arttırmayı amaçladık" dedi.
TÜM CANLILARIN EN ÖNEMLİ VE HAYATİ ORGAN SİSTEMİ “İMMÜN SİSTEM”
Bağışıklık sistemi, latince adı ile “immün sistem”, insanoğlunun ve hatta tüm canlı türlerinin en önemli ve hayati organ sistemi olmakla birlikte, bu alandaki farkındalık pek azdır. Öncelikle immün sistemin en önemli görevlerini anımsatmak gerekir. Sağlıklı bir insanın çevresi ile uyum içinde yaşamını sürdürebilmesi için sağlıklı bir immün sistemi olması koşuldur. İmmün sistemin temel görevleri ise kendinden olanı ve olmayanı ayırd etmek ve hafızadır.
KENDİNDEN OLANI VE OLMAYANI AYIRT ETMEK
Bir insanın hayatta kalabilmesi için koşul olan hayati bir fonksiyondur. Vücudumuza dış ortamdan gelen tüm mikropları (virüs, bakteri, mantar, parazit) ve allerjenleri tanıyarak çeşitli bağışıklık sistemi hücreleri (lökosit, nötrofil, lenfosit, makrofaj, v.b..) ve bu hücrelerin ürünleri (sitokinler, antikorlar) aracılığıyla girişlerini, yayılmalarını engellemek olarak açıklanabilir. Söz konusu mikroplarla karşılaşma durumunda immün sistem derhal mikrobu imha etmek veya zayıflatmak üzere harekete geçer. Böylelikle birey immün sistemi sayesinde ağır, ciddi enfeksiyon hastalıklarının semptomlarını yaşamadan hayatta kalır. İmmün sistemi zayıf olan bir kişi günlük olarak karşılaştığımız milyonlarca mikrop ile başedemeyeceğinden, süreç enfeksiyonlar sonucu organizmanın ölümü ile sonuçlanır. Allerjenler ise insan immün sisteminin tanıması gereken ve kendinden olmayan yabancılardır. İnsanoğlu her gün solunum yolu (küf, toz, polen) ve ağız yoluyla (gıda) milyonlarca allerjen ile karşılaşmasına rağmen, bu zararsız yabancıları immün sistem ayırd ederek onları kabul eder. Bu mükemmel sisteme “immün tolerans” denir. İşte immün sistemin temel görevi olan “kendinden olan ve olmayanı ayırd etme” özelliği olmadığında, insanoğlu çevresindeki en basit hastalık yapıcı bile olmayabilen mikroplarla ağır enfeksiyonlar geçirir ve bu mikroplarla başedemeyince yenilir veya iyi yabancılar olarak kabul edilen allerjenlerle karşılaşma durumunda “immün toleransı” olmadığından astım, saman nezlesi, gıda allerjisi gibi çeşitli allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir.
Buna ek olarak “kendinden olan ve olmayanı ayırd etme” özelliği sayesinde yabancı mikroplara (non-self) savaş açan, allerjenleri (non-self) tolere eden bu mükemmel sistem, kendi hücrelerine zarar vermeyecek şekilde programlanmıştır. Detaylandırılacak olursa, insan immün sistem hücrelerinin, kendi organlarından bazılarına karşı vermemesi gereken tepkiler vermesi, iyi çalışmayan bir immün sisteme işaret eder ve buna tıpta “otoimmünite” denir. Otoimmün hastalıklardan bazıları şunlardır: MS, Diabet, Hashimoto tiroditi, Lupus hastalığı, romatoid artrit v.b. Tüm bu temel bilgilerden anlaşılacağı gibi immün sistemin iyi çalışması, bizleri enfeksiyonlardan, allerjik ve otoimmün hastalıklardan korumaktadır. İmmün sistemin birinci görevi vücuda giren yabancıları tanıyıp, sağlıklı kalacak şekilde derhal verilmesi gereken tepkiyi organize etmektir. İmmün sistemin olmaması hayatla bağdaşmaz.
HAFIZA
Bu harika organ sisteminin ikinci en büyük görevi ise “hafıza”dır. Hafızanın görevi daha önce herhangi bir zamanda insan immün sisteminin rastladığı bir mikrobu kendisine unutturmayacak şekilde hafıza hücreleri üretmektir. Bu durumda birey aynı mikroplarla mükerrer karşılaşmalarında immün sistem hızla tepki vererek derhal onları uzaklaştırmaktadır. Aşı teknolojisi tamamen immün sistemin bu temel görevine dayandırılarak geliştirilmiştir. İmmün sistemin bu görevine “kazanılmış bağışıklık” denmektedir. Kısacası immün sistemin “hafıza” yeteneği olmasaydı, aynı enfeksiyonu örneğin “kızamık” aşılı olsak da olmasak da virüsle her karşılaştığımızda yeniden geçirmemiz söz konusu olacaktı.
İNSANOĞLUNUN EN ÖNEMLİ VE HAYATİ ORGAN SİSTEMİ
Sonuç olarak immün sistemimiz yetersiz ya da hiç olmamış olsaydı; geçirilen enfeksiyonlar, ağır allerjik hastalıklar ve çeşitli organ sistemlerimizi tutan otoimmün hastalıklarla baş edemeyecek ve dolayısıyla sağlıklı bir ömür sürdürmemiz mümkün olmayacaktı. Tüm bu özellikleri ile “immün sistem insanoğlunun en önemli ve hayati organ sistemidir.
Kaynak: İHA
YDÜ Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ile Allerji ve İmmünoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nerin Nadir Bahçeciler Önder, "Kuzey Kıbrıs’ta immünoloji dendiği zaman eğitimli olmasına rağmen pek çok insana bu sözcük bir şey ifade etmemektedir. Bu nedenle ’Dünya İmmünoloji Günü’ vesilesiyle bu konuda ülkemizde farkındalık ve bilinci arttırmayı amaçladık" dedi.
TÜM CANLILARIN EN ÖNEMLİ VE HAYATİ ORGAN SİSTEMİ “İMMÜN SİSTEM”
Bağışıklık sistemi, latince adı ile “immün sistem”, insanoğlunun ve hatta tüm canlı türlerinin en önemli ve hayati organ sistemi olmakla birlikte, bu alandaki farkındalık pek azdır. Öncelikle immün sistemin en önemli görevlerini anımsatmak gerekir. Sağlıklı bir insanın çevresi ile uyum içinde yaşamını sürdürebilmesi için sağlıklı bir immün sistemi olması koşuldur. İmmün sistemin temel görevleri ise kendinden olanı ve olmayanı ayırd etmek ve hafızadır.
KENDİNDEN OLANI VE OLMAYANI AYIRT ETMEK
Bir insanın hayatta kalabilmesi için koşul olan hayati bir fonksiyondur. Vücudumuza dış ortamdan gelen tüm mikropları (virüs, bakteri, mantar, parazit) ve allerjenleri tanıyarak çeşitli bağışıklık sistemi hücreleri (lökosit, nötrofil, lenfosit, makrofaj, v.b..) ve bu hücrelerin ürünleri (sitokinler, antikorlar) aracılığıyla girişlerini, yayılmalarını engellemek olarak açıklanabilir. Söz konusu mikroplarla karşılaşma durumunda immün sistem derhal mikrobu imha etmek veya zayıflatmak üzere harekete geçer. Böylelikle birey immün sistemi sayesinde ağır, ciddi enfeksiyon hastalıklarının semptomlarını yaşamadan hayatta kalır. İmmün sistemi zayıf olan bir kişi günlük olarak karşılaştığımız milyonlarca mikrop ile başedemeyeceğinden, süreç enfeksiyonlar sonucu organizmanın ölümü ile sonuçlanır. Allerjenler ise insan immün sisteminin tanıması gereken ve kendinden olmayan yabancılardır. İnsanoğlu her gün solunum yolu (küf, toz, polen) ve ağız yoluyla (gıda) milyonlarca allerjen ile karşılaşmasına rağmen, bu zararsız yabancıları immün sistem ayırd ederek onları kabul eder. Bu mükemmel sisteme “immün tolerans” denir. İşte immün sistemin temel görevi olan “kendinden olan ve olmayanı ayırd etme” özelliği olmadığında, insanoğlu çevresindeki en basit hastalık yapıcı bile olmayabilen mikroplarla ağır enfeksiyonlar geçirir ve bu mikroplarla başedemeyince yenilir veya iyi yabancılar olarak kabul edilen allerjenlerle karşılaşma durumunda “immün toleransı” olmadığından astım, saman nezlesi, gıda allerjisi gibi çeşitli allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir.
Buna ek olarak “kendinden olan ve olmayanı ayırd etme” özelliği sayesinde yabancı mikroplara (non-self) savaş açan, allerjenleri (non-self) tolere eden bu mükemmel sistem, kendi hücrelerine zarar vermeyecek şekilde programlanmıştır. Detaylandırılacak olursa, insan immün sistem hücrelerinin, kendi organlarından bazılarına karşı vermemesi gereken tepkiler vermesi, iyi çalışmayan bir immün sisteme işaret eder ve buna tıpta “otoimmünite” denir. Otoimmün hastalıklardan bazıları şunlardır: MS, Diabet, Hashimoto tiroditi, Lupus hastalığı, romatoid artrit v.b. Tüm bu temel bilgilerden anlaşılacağı gibi immün sistemin iyi çalışması, bizleri enfeksiyonlardan, allerjik ve otoimmün hastalıklardan korumaktadır. İmmün sistemin birinci görevi vücuda giren yabancıları tanıyıp, sağlıklı kalacak şekilde derhal verilmesi gereken tepkiyi organize etmektir. İmmün sistemin olmaması hayatla bağdaşmaz.
HAFIZA
Bu harika organ sisteminin ikinci en büyük görevi ise “hafıza”dır. Hafızanın görevi daha önce herhangi bir zamanda insan immün sisteminin rastladığı bir mikrobu kendisine unutturmayacak şekilde hafıza hücreleri üretmektir. Bu durumda birey aynı mikroplarla mükerrer karşılaşmalarında immün sistem hızla tepki vererek derhal onları uzaklaştırmaktadır. Aşı teknolojisi tamamen immün sistemin bu temel görevine dayandırılarak geliştirilmiştir. İmmün sistemin bu görevine “kazanılmış bağışıklık” denmektedir. Kısacası immün sistemin “hafıza” yeteneği olmasaydı, aynı enfeksiyonu örneğin “kızamık” aşılı olsak da olmasak da virüsle her karşılaştığımızda yeniden geçirmemiz söz konusu olacaktı.
İNSANOĞLUNUN EN ÖNEMLİ VE HAYATİ ORGAN SİSTEMİ
Sonuç olarak immün sistemimiz yetersiz ya da hiç olmamış olsaydı; geçirilen enfeksiyonlar, ağır allerjik hastalıklar ve çeşitli organ sistemlerimizi tutan otoimmün hastalıklarla baş edemeyecek ve dolayısıyla sağlıklı bir ömür sürdürmemiz mümkün olmayacaktı. Tüm bu özellikleri ile “immün sistem insanoğlunun en önemli ve hayati organ sistemidir.