Bahçeli'den Erdoğan'ın 'Dolmabahçe' Açıklamasına Destek
MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili açıklamalarına destek vererek, “Cumhurbaşkanı’nın söz ve değerlendirmeleri ümit vericidir" dedi.
MHP lideri Bahçeli, TBMM’de Grup Toplantısı’nda konuştu.
Bahçeli, Türkiye’yi bir arada tutan, kendilerini millet yapan ortak değerlerin kontrolsüz şekilde aşındığını belirterek, "Beşeri alemin parlayan yüzü, sönmeyen kutup yıldızı olan aziz Türk milleti içten içe eriyor, değer hükümleri, manevi emanetleri ağır bir operasyon geçiriyor. Biz bundan oldukça kaygılıyız. Özellikle Türkiye’nin içine düşürüldüğü şiddet sarmalından şikayetçiyiz, bu tehlikeli gidişatın mahvımıza yol açacağını açıkça görüyoruz. Saygı ve tahammül kültürü gerilemektedir. Hoşgörü ve yardımlaşma anlayışı kurumaktadır. Toplumsal huzursuzluk giderek artmaktadır. Trafikte kavga vardır. Sokakta kavga vardır. Evde kavga vardır. Devlette anlaşmazlık hakimdir. Selamlaşmak eleştirilmekte, tokalaşmak çok görülmektedir" ifadesini kullandı.
"TÜRK SPORUNUN NASIL BİR YOZLAŞMA SELİNE KAPILDIĞINA EMİNİM Kİ ENDİŞEYLE TANIK OLUYORSUNUZ"
Her insanın yüzünün asık ve kaşlarının çatık olduğunu söyleyen Bahçeli, "En küçük bir fikir ayrılığı, en ufak bir tartışmada derin ihtilaf ve çalışmalara dümen kırmaktadır. Stadyumlardan taşan öfke selini görüyorsunuz, Türk sporunun nasıl bir yozlaşma seline kapıldığına eminim ki endişeyle tanık oluyorsunuz. Geride kalan hafta sonu, iki güzide kulübümüz olan Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında müsabakada yaşananlar hepimiz adına üzüntü vericidir. Bir holiganın hakeme saldırması ve hatta darp etmesi doğal olarak her birimize ’nereye gidiyorsunuz?’ sorusunu sordurmuştur. Elbette müessif olayların Trabzonspor’a ve Trabzon ilimize tümden mal edilmesi yanlış olacaktır. Hakem hataları olsa da, hiçbir sporseverin Trabzon’daki şiddet tablosunu meşru ve masum görmesi de düşünülmeyecektir. Gerekçesi ne olursa olsun, hiçbir vatan evladının Ankaragücü ile Diyarbakır karşılaşmasından sonra çıkan arbede ve asayişsizliklere sıcak bakması da mümkün olmayacaktır. Bize ne olmuştur? Türk milleti bu hiddet ve dehşet türbülansına nasıl gerilemiştir" değerlendirmesini yaptı.
HÜKÜMET AB İLE İLİŞKİLERİ GÖZDEN GEÇİRMELİ
Kamuoyunun dikkatinin yapay gündem ve sanal tartışmalarla alabildiğine meşgul olduğuna dikkat çeken Bahçeli, şunları söyledi.
“Esasen karşımızdaki oyun bellidir. Küresel güçler, kurguladıkları gelecek projelerinin önündeki milli devlet engelini zayıflatmak, kontrol altında tutmak veya ortadan kaldırmak peşindedir. Buna ulaşmanın sözde çağdaş yorumu ise milli devletlerin; alt kimliklere ve kültürlere ayrılarak sosyal ve siyasal yapısının çözülmesi ve milli direncin kırılması için küresel üst birliklerle yakınlaşarak egemenliğini paylaşmasıdır. Bugün Türkiye, iki sürecin de aynı anda karşımıza çıkardığı sorunla boğuşmaktadır. Ülkemiz bir taraftan, teslim psikolojisi içinde sürüklendiği uluslararası komplo süreciyle bu tür bir üst bağlılığa itilmiş, diğer taraftan yine aynı sürecin dayatmaları ile etnik ayrışma ve milli kimliğini kaybetme tehlikesi ile karşılaşmıştır. Bu durum ülkemizi, iki ağır tehlikeyle ve aynı anda mücadele etmekle yüz yüze bırakmıştır. Düşe kalka gelinen bu aşamadan sonra, hükümet, başta Avrupa Birliği ilişkileri olmak kaydıyla, küresel irtibatlarını sonu karanlık bir maceraya dönüşmeden milli gerçeklere uygun şekilde yeniden gözden geçirmelidir. Bugünkü şartlar ve müzakere zihniyetinin ortaya koyduğu gerçek, mevcut millet ve devlet yapımızla Avrupa ile birlikte müşterek bir geleceği paylaşamayacağımızı işaret etmektedir.”
"AB’NİN TÜRKİYE’YE BAKIŞI İKİRCİKLİ VE İKİYÜZLÜDÜR"
AB’nin Türkiye’ye bakışının "ikircikli ve ikiyüzlü" olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Karşılıklı çıkarlardan ziyade AB’nin beklentileri, dayatmaları daha ön planda, daha geçerlidir. AKP hükümeti gönüllü girdiği, sonra da eleştirmeye başladığı Avrupa Birliği’nin çekim alanından bir türlü çıkamamaktadır. Geçen hafta Başbakan Davutoğlu ile Almanya Başbakanı Merkel beraberce Gaziantep’in Nizip ilçesindeki mülteci kampını gezmişlerdir. İki Başbakan Mart ayında Brüksel’de yapılan ve Türkiye’ye tahminlerin ötesinde yük bindiren Geri Kabul Anlaşmasını teyit etmişlerdir. Merkel, Türkiye’ye ev ödevi şeklinde verilen 72 kriterin uygulanması halinde vize muafiyeti sözüne uyacaklarını ve tahsisi kararlaştırılan parayı da vereceklerini dile getirmiştir. Davutoğlu, haklı olarak vize muafiyetinin ülkemiz için hayati bir konu olduğunu ve AB’nin gerekli adımı atması gerektiğini söylemiştir.
Almanya Başbakanı’nın mülteci kampını gezmesi göz boyamadan öte, kendi içinde tutarsız ve farklı anlama çekilecek fiili bir denetim girişimidir."
AB’nin, mülteci sorunundan parayla ve vize vaadiyle kurtulmaya çalışması, dahası Türkiye’ye belirli aralıklarla yön çizme teşebbüslerinin doğru ve hakkaniyetli bir davranış olmadığını anlatan Bahçeli, şunları söyledi:
"Suriyeli mülteciler sadece Avrupa için değil, Türkiye için de öncelikle ele alınması ve üstesinden gelinmesi gereken çok boyutlu bir külfettir. Türkiye; mülteci deposu, mülteci yuvası, AB’nin sınır kapılarında bekleyen kiralık bekçisi olamayacaktır. Milli onurumuz, egemenlik haklarımız asla hafife alınamayacaktır. Tersi bir duruma Milliyetçi Hareket Partisi’nin göz yumması mümkün değildir. Meselenin bir başka garip ve çelişkili tarafı ise, AB’nin Suriyelilerin yanı sıra, başka ülkelerden gelen mültecileri de Türkiye’ye iade etmesidir. Bizim nazarımızda Türk vatanına yerleşmenin bedeli asla ölçülemeyecektir. Bu aziz vatan bin yıldır Türk milletinin. Bu topraklarda yaşamanın bedeli şehit kanıyla ödenmiş, savaş meydanlarındaki fedakârlıkla ibra edilmiştir. Farkındayız, komşu komşunun külüne muhtaçtır. Zorda kalmışlara, çaresizlik içinde kıvrananlara, vatanından ayrı düşmüş kardeşlerimize Türk milleti alicenaplığını gösterecek, yardım elini uzatacaktır. Ancak mülteci yığılmasının, Suriye’deki kaosun Türkiye’nin geleceğine ne şekilde etki edeceğini kestirmek, bilhassa sınır il ve ilçelerimize nasıl fatura çıkaracağını tahmin etmek bugünden çok zor değildir."
Kilis’in perişan olduğunu, her gün füze isabet ettiğini anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "Bu ilimizde yaşayan vatandaşlarımız korku içindedir. Kilis terör örgütlerinin açık hedefidir. Buradan göç başlamıştır. Hiç kimsenin can güvenliği yoktur.
Kilisli vatandaşlarımız çocuklarını okula göndermekten, toplumsal hayata güvenle katılmaktan çekinmektedir. Kilis’in artan sorunları nedeniyle önce Kadın ve Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Ruhsar Demirel’i lazım gelen araştırmaları yapmak üzere bölgeye gönderdik. Ardından, geçen hafta Genel Başkan Yardımcımız Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Fahrettin Oğuz Tor ve Hatay Milletvekilimiz Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’dan oluşan bir heyeti geçen hafta Kilis’teki gelişmeleri incelemek üzere görevlendirdik. Arkadaşlarımızın ulaştığı sonuç bizler açısından fecaattir. Kilis’e bomba yağmaktadır. Hükümet duyarsız ve atıldır."
"KİLİS GÖÇ EDİYOR"
Kilis’te sosyal hayatın can çekiştiğini anlatan Bahçeli, şunları söyledi: "Evlerde oturmak bile emniyetli değildir. Hastaneler talep ve ihtiyaçlara cevap vermekten uzaktır. Esnaf kan ağlamakta; vergi, sosyal güvenlik primi ve diğer ödemelerin ertelenmesini beklemektedir. Suriyeli nüfusun yüksekliği Kilis’in sosyal huzurunu dinamitledi. Milliyetçi Hareket Partisi Kilis’in ve Kilisli kardeşlerimizin yanında kaya gibi duracak, haklarını, hukuklarını cesurca müdafaa edecektir. Hiç kimse bizim, AKP gibi Kilis’e yüz çevirmemizi beklememelidir."
Kilis’in Türk milletinin kalbi olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "Kilis Türk’ündür. Arzu ederdik ki, Davutoğlu, Merkel gelmişken beraberce Kilise de gitse, vatandaşlarımızın ne duruma düşürüldüğünü yerinde görebilseydi. Elbette Merkel’in ve diğer AB liderlerinin Kilis’e ateşlenen füzeler gibi bir gündemi yoktur, hiç de olmamıştır. Bizim içimizi acıtan Davutoğlu’nun sessizliği ve acizliğidir. Değişen angajman kuralları çerçevesinde Suriye’den atılan füzelere top atışıyla misillemede bulunduğumuz doğrudur. Fakat bu istikrarsızlık döngüsü ne zaman bitecektir. Sivil yerleşim yerlerini bombalayan, insan canına kast eden alçaklara hak ettikleri ceza ne zaman verilecektir. Sayın Davutoğlu, Kilis abluka altındayken, ne zaman ateşleneceği belli olmayan füze tehdidi varken, geceleri rahat ve huzur içinde uyuyabiliyor musun. Hadi AB ne buyurduysa yaptın diyelim, sözü verilen para ve vize muafiyetini elde ettik sayalım; peki sorun ortadan kalkacak mı, terör tehdidi duracak mı. Bu soruyu AB’li muhataplarına hiç sordun mu? Davutoğlu, Merkel’in önünde ’gün Suriyeli mültecilerin umut günüdür’ diyor. Tamam da, Türk milletinin umutlarına ne olacak. Milli güvenlik ne zaman sağlanacak. Türk vatandaşları ne zaman derin bir nefes alacak. Sayın Başbakan sorularımıza cevaben bizimle paylaşacağın bir fikrin var mıdır.”
DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ
MHP lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili açıklamalarına destek vererek, “Cumhurbaşkanı’nın sözleri ümit vericidir. PKK’nın Meclis’teki uzantıları ile yan yana oturan AKP’li siyasetçilere de Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir çift sözü vaciptir. AKP terörle samimi mücadele ettikçe, desteğimizi esirgemeyeceğiz. Son terörist etkisiz hale getirilene kadar terörle mücadelenin istismar edilmemesi için sorumluluğumuzu yerine getireceğiz” dedi.
LAİKLİK TARTIŞMASI
MHP lideri Bahçeli’ye, grup toplantısından sonra TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın ’Yeni anayasada laiklik olmamalı’ sözleri soruldu. Gazetecilerin sorusunu yanıtlayan Bahçeli, "Anayasamıza göre seçimli bir meclis başkanımızın anayasanın ilk dört maddeyi tartışmaya açması doğru bir yaklaşım değildir. Bir yandan Anayasa değişiklikleri üzerinde düşüncelerinizi ortaya koyacaksınız, ama bu düşüncelerinizin gerçekleştirilmesinde milletimizin ön şart ve kabulü olan ilk dört maddenin içerisindeki laikliği ayrıca tartışmaya açacaksınız. Doğru bir düşünce olmamıştır. Sayın Meclis Başkanı bu hatasından dönmelidir. Türkiye’yi bir başka yere sürükleyebilecek, istismara vesile olabilecek bir karanlık kuyuya sürüklenmesine vesile olmamalıdır" ifadelerini kaydetti.
Kaynak: İHA
Bahçeli, Türkiye’yi bir arada tutan, kendilerini millet yapan ortak değerlerin kontrolsüz şekilde aşındığını belirterek, "Beşeri alemin parlayan yüzü, sönmeyen kutup yıldızı olan aziz Türk milleti içten içe eriyor, değer hükümleri, manevi emanetleri ağır bir operasyon geçiriyor. Biz bundan oldukça kaygılıyız. Özellikle Türkiye’nin içine düşürüldüğü şiddet sarmalından şikayetçiyiz, bu tehlikeli gidişatın mahvımıza yol açacağını açıkça görüyoruz. Saygı ve tahammül kültürü gerilemektedir. Hoşgörü ve yardımlaşma anlayışı kurumaktadır. Toplumsal huzursuzluk giderek artmaktadır. Trafikte kavga vardır. Sokakta kavga vardır. Evde kavga vardır. Devlette anlaşmazlık hakimdir. Selamlaşmak eleştirilmekte, tokalaşmak çok görülmektedir" ifadesini kullandı.
"TÜRK SPORUNUN NASIL BİR YOZLAŞMA SELİNE KAPILDIĞINA EMİNİM Kİ ENDİŞEYLE TANIK OLUYORSUNUZ"
Her insanın yüzünün asık ve kaşlarının çatık olduğunu söyleyen Bahçeli, "En küçük bir fikir ayrılığı, en ufak bir tartışmada derin ihtilaf ve çalışmalara dümen kırmaktadır. Stadyumlardan taşan öfke selini görüyorsunuz, Türk sporunun nasıl bir yozlaşma seline kapıldığına eminim ki endişeyle tanık oluyorsunuz. Geride kalan hafta sonu, iki güzide kulübümüz olan Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında müsabakada yaşananlar hepimiz adına üzüntü vericidir. Bir holiganın hakeme saldırması ve hatta darp etmesi doğal olarak her birimize ’nereye gidiyorsunuz?’ sorusunu sordurmuştur. Elbette müessif olayların Trabzonspor’a ve Trabzon ilimize tümden mal edilmesi yanlış olacaktır. Hakem hataları olsa da, hiçbir sporseverin Trabzon’daki şiddet tablosunu meşru ve masum görmesi de düşünülmeyecektir. Gerekçesi ne olursa olsun, hiçbir vatan evladının Ankaragücü ile Diyarbakır karşılaşmasından sonra çıkan arbede ve asayişsizliklere sıcak bakması da mümkün olmayacaktır. Bize ne olmuştur? Türk milleti bu hiddet ve dehşet türbülansına nasıl gerilemiştir" değerlendirmesini yaptı.
HÜKÜMET AB İLE İLİŞKİLERİ GÖZDEN GEÇİRMELİ
Kamuoyunun dikkatinin yapay gündem ve sanal tartışmalarla alabildiğine meşgul olduğuna dikkat çeken Bahçeli, şunları söyledi.
“Esasen karşımızdaki oyun bellidir. Küresel güçler, kurguladıkları gelecek projelerinin önündeki milli devlet engelini zayıflatmak, kontrol altında tutmak veya ortadan kaldırmak peşindedir. Buna ulaşmanın sözde çağdaş yorumu ise milli devletlerin; alt kimliklere ve kültürlere ayrılarak sosyal ve siyasal yapısının çözülmesi ve milli direncin kırılması için küresel üst birliklerle yakınlaşarak egemenliğini paylaşmasıdır. Bugün Türkiye, iki sürecin de aynı anda karşımıza çıkardığı sorunla boğuşmaktadır. Ülkemiz bir taraftan, teslim psikolojisi içinde sürüklendiği uluslararası komplo süreciyle bu tür bir üst bağlılığa itilmiş, diğer taraftan yine aynı sürecin dayatmaları ile etnik ayrışma ve milli kimliğini kaybetme tehlikesi ile karşılaşmıştır. Bu durum ülkemizi, iki ağır tehlikeyle ve aynı anda mücadele etmekle yüz yüze bırakmıştır. Düşe kalka gelinen bu aşamadan sonra, hükümet, başta Avrupa Birliği ilişkileri olmak kaydıyla, küresel irtibatlarını sonu karanlık bir maceraya dönüşmeden milli gerçeklere uygun şekilde yeniden gözden geçirmelidir. Bugünkü şartlar ve müzakere zihniyetinin ortaya koyduğu gerçek, mevcut millet ve devlet yapımızla Avrupa ile birlikte müşterek bir geleceği paylaşamayacağımızı işaret etmektedir.”
"AB’NİN TÜRKİYE’YE BAKIŞI İKİRCİKLİ VE İKİYÜZLÜDÜR"
AB’nin Türkiye’ye bakışının "ikircikli ve ikiyüzlü" olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Karşılıklı çıkarlardan ziyade AB’nin beklentileri, dayatmaları daha ön planda, daha geçerlidir. AKP hükümeti gönüllü girdiği, sonra da eleştirmeye başladığı Avrupa Birliği’nin çekim alanından bir türlü çıkamamaktadır. Geçen hafta Başbakan Davutoğlu ile Almanya Başbakanı Merkel beraberce Gaziantep’in Nizip ilçesindeki mülteci kampını gezmişlerdir. İki Başbakan Mart ayında Brüksel’de yapılan ve Türkiye’ye tahminlerin ötesinde yük bindiren Geri Kabul Anlaşmasını teyit etmişlerdir. Merkel, Türkiye’ye ev ödevi şeklinde verilen 72 kriterin uygulanması halinde vize muafiyeti sözüne uyacaklarını ve tahsisi kararlaştırılan parayı da vereceklerini dile getirmiştir. Davutoğlu, haklı olarak vize muafiyetinin ülkemiz için hayati bir konu olduğunu ve AB’nin gerekli adımı atması gerektiğini söylemiştir.
Almanya Başbakanı’nın mülteci kampını gezmesi göz boyamadan öte, kendi içinde tutarsız ve farklı anlama çekilecek fiili bir denetim girişimidir."
AB’nin, mülteci sorunundan parayla ve vize vaadiyle kurtulmaya çalışması, dahası Türkiye’ye belirli aralıklarla yön çizme teşebbüslerinin doğru ve hakkaniyetli bir davranış olmadığını anlatan Bahçeli, şunları söyledi:
"Suriyeli mülteciler sadece Avrupa için değil, Türkiye için de öncelikle ele alınması ve üstesinden gelinmesi gereken çok boyutlu bir külfettir. Türkiye; mülteci deposu, mülteci yuvası, AB’nin sınır kapılarında bekleyen kiralık bekçisi olamayacaktır. Milli onurumuz, egemenlik haklarımız asla hafife alınamayacaktır. Tersi bir duruma Milliyetçi Hareket Partisi’nin göz yumması mümkün değildir. Meselenin bir başka garip ve çelişkili tarafı ise, AB’nin Suriyelilerin yanı sıra, başka ülkelerden gelen mültecileri de Türkiye’ye iade etmesidir. Bizim nazarımızda Türk vatanına yerleşmenin bedeli asla ölçülemeyecektir. Bu aziz vatan bin yıldır Türk milletinin. Bu topraklarda yaşamanın bedeli şehit kanıyla ödenmiş, savaş meydanlarındaki fedakârlıkla ibra edilmiştir. Farkındayız, komşu komşunun külüne muhtaçtır. Zorda kalmışlara, çaresizlik içinde kıvrananlara, vatanından ayrı düşmüş kardeşlerimize Türk milleti alicenaplığını gösterecek, yardım elini uzatacaktır. Ancak mülteci yığılmasının, Suriye’deki kaosun Türkiye’nin geleceğine ne şekilde etki edeceğini kestirmek, bilhassa sınır il ve ilçelerimize nasıl fatura çıkaracağını tahmin etmek bugünden çok zor değildir."
Kilis’in perişan olduğunu, her gün füze isabet ettiğini anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "Bu ilimizde yaşayan vatandaşlarımız korku içindedir. Kilis terör örgütlerinin açık hedefidir. Buradan göç başlamıştır. Hiç kimsenin can güvenliği yoktur.
Kilisli vatandaşlarımız çocuklarını okula göndermekten, toplumsal hayata güvenle katılmaktan çekinmektedir. Kilis’in artan sorunları nedeniyle önce Kadın ve Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Ruhsar Demirel’i lazım gelen araştırmaları yapmak üzere bölgeye gönderdik. Ardından, geçen hafta Genel Başkan Yardımcımız Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Fahrettin Oğuz Tor ve Hatay Milletvekilimiz Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’dan oluşan bir heyeti geçen hafta Kilis’teki gelişmeleri incelemek üzere görevlendirdik. Arkadaşlarımızın ulaştığı sonuç bizler açısından fecaattir. Kilis’e bomba yağmaktadır. Hükümet duyarsız ve atıldır."
"KİLİS GÖÇ EDİYOR"
Kilis’te sosyal hayatın can çekiştiğini anlatan Bahçeli, şunları söyledi: "Evlerde oturmak bile emniyetli değildir. Hastaneler talep ve ihtiyaçlara cevap vermekten uzaktır. Esnaf kan ağlamakta; vergi, sosyal güvenlik primi ve diğer ödemelerin ertelenmesini beklemektedir. Suriyeli nüfusun yüksekliği Kilis’in sosyal huzurunu dinamitledi. Milliyetçi Hareket Partisi Kilis’in ve Kilisli kardeşlerimizin yanında kaya gibi duracak, haklarını, hukuklarını cesurca müdafaa edecektir. Hiç kimse bizim, AKP gibi Kilis’e yüz çevirmemizi beklememelidir."
Kilis’in Türk milletinin kalbi olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "Kilis Türk’ündür. Arzu ederdik ki, Davutoğlu, Merkel gelmişken beraberce Kilise de gitse, vatandaşlarımızın ne duruma düşürüldüğünü yerinde görebilseydi. Elbette Merkel’in ve diğer AB liderlerinin Kilis’e ateşlenen füzeler gibi bir gündemi yoktur, hiç de olmamıştır. Bizim içimizi acıtan Davutoğlu’nun sessizliği ve acizliğidir. Değişen angajman kuralları çerçevesinde Suriye’den atılan füzelere top atışıyla misillemede bulunduğumuz doğrudur. Fakat bu istikrarsızlık döngüsü ne zaman bitecektir. Sivil yerleşim yerlerini bombalayan, insan canına kast eden alçaklara hak ettikleri ceza ne zaman verilecektir. Sayın Davutoğlu, Kilis abluka altındayken, ne zaman ateşleneceği belli olmayan füze tehdidi varken, geceleri rahat ve huzur içinde uyuyabiliyor musun. Hadi AB ne buyurduysa yaptın diyelim, sözü verilen para ve vize muafiyetini elde ettik sayalım; peki sorun ortadan kalkacak mı, terör tehdidi duracak mı. Bu soruyu AB’li muhataplarına hiç sordun mu? Davutoğlu, Merkel’in önünde ’gün Suriyeli mültecilerin umut günüdür’ diyor. Tamam da, Türk milletinin umutlarına ne olacak. Milli güvenlik ne zaman sağlanacak. Türk vatandaşları ne zaman derin bir nefes alacak. Sayın Başbakan sorularımıza cevaben bizimle paylaşacağın bir fikrin var mıdır.”
DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ
MHP lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili açıklamalarına destek vererek, “Cumhurbaşkanı’nın sözleri ümit vericidir. PKK’nın Meclis’teki uzantıları ile yan yana oturan AKP’li siyasetçilere de Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir çift sözü vaciptir. AKP terörle samimi mücadele ettikçe, desteğimizi esirgemeyeceğiz. Son terörist etkisiz hale getirilene kadar terörle mücadelenin istismar edilmemesi için sorumluluğumuzu yerine getireceğiz” dedi.
LAİKLİK TARTIŞMASI
MHP lideri Bahçeli’ye, grup toplantısından sonra TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın ’Yeni anayasada laiklik olmamalı’ sözleri soruldu. Gazetecilerin sorusunu yanıtlayan Bahçeli, "Anayasamıza göre seçimli bir meclis başkanımızın anayasanın ilk dört maddeyi tartışmaya açması doğru bir yaklaşım değildir. Bir yandan Anayasa değişiklikleri üzerinde düşüncelerinizi ortaya koyacaksınız, ama bu düşüncelerinizin gerçekleştirilmesinde milletimizin ön şart ve kabulü olan ilk dört maddenin içerisindeki laikliği ayrıca tartışmaya açacaksınız. Doğru bir düşünce olmamıştır. Sayın Meclis Başkanı bu hatasından dönmelidir. Türkiye’yi bir başka yere sürükleyebilecek, istismara vesile olabilecek bir karanlık kuyuya sürüklenmesine vesile olmamalıdır" ifadelerini kaydetti.