HDP Grup Toplantısı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, "Çocuklara tacizin, çocuklara dönük istismarın üstünün siyasi kaygılarla örtülmesine izin vermeyeceğiz" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, bombalı saldırılarda hayatını kaybedenleri anarak, "Bu patlamalarda yaşamını yitiren tüm insanlarımızı, bütün dünya yurttaşlarını saygıyla anıyorum" ifadelerini kullandı.
OHAL uygulamalarının Nevruz kutlamalarında görüldüğünü savunan Yüksekdağ, "Yasaklara, baskılara karşı halkların iradesi ve kararlılığı kazandı. Bütün bir toplumun üzerinde yaymaya çalıştıkları korku ve esarete karşı cesaret kazandı. Siyasi cesaret halkların kendi gücüne duyduğu güven ve bu güvenin dışa vurumu olan coşkulu ve kitlesel kutlamalara sahne oldu. Bu süre içerisinde 635 kişi gözaltına alındı, bir hafta içinde 174 kişi tutuklandı. Nevruz kutlama meydanlarında çok az sayıda izinli kutlama gerçekleştirildi.
İzin verilen mitingler üzerinde korku ve panik dalgası oluşturmaya çalıştılar" şeklinde konuştu.
Biri il merkezi olmak üzere 7 il ve 21 ilçede sokağa çıkma yasağının uygulandığını ifade eden Yüksekdağ, "Türkiye çapında 677 gün halk sokağa çıkmadı. Siyasi iktidarın gözünde en iyi halk sokağa çıkmayan halktır, sesini çıkarmayan halktır, yaşam fonksiyonu göstermeyen halktır. İşte bu nedenle neredeyse 365 günün tamamında halka sokağa çıkmayı, yaşamayı yasakladılar. Bütün Türkiye toplumunun direnişi ile bu abluka, otorite ve şiddet siyasetine son verebiliriz. Bu süre içinde acı kayıplar yaşadık. Yine bu dönemde 791 sivil sokağa çıkma yasağı sırasında yaşamını yitirdi. 96 kadın, 94 çocuk, yaşlılar, gençler günlük yaşam alanlarında yaşamlarını yitirdiler. Hala alınamayan, defnedilemeyen cenazeler var" diye konuştu.
Büyük Mastır Planı adı altında halkın malının, mülkünün gasp edilmek istendiğini iddia eden Yüksekdağ, "Sokağa çıkma yasağı kaldırıldıktan sonra ’acil kamulaştırma’ kararı adı altında Sur ilçesinin yüzde 90’ına yakını kamulaştırılıyor. Kamu için yapılıyor, kamu kim? Halk. Halka sordunuz mu? Doğduğunuz, yaşadığınız, büyüdüğünüz kentte, mahallelerde nasıl yaşamak istiyorsunuz, nasıl bir imar bekliyorsunuz diye sordunuz mu? Bugün Sur’da yapmak istedikleri tam bir yıkım planı. Bu halkın aklı, zekası yaşadıkları deneyimler kadar güçlü ve geniştir" ifadelerini kullandı.
Yüksekdağ, yaşanan çocuk istismarı iddialarına da değinerek, "Siyasi iktidar bu gerçekle ilgilenmedi. Ondan sonra açığa çıkan gerçeği tepe taslak etmek için devreye girdi. Böyle bir durum karşısında çok açık ve net bir biçimde istismarın boyutuna yönelmek gerekirken, ’Bir defa yaşanmış, bu tip şeyler olabilir, bir vakfın prestijini yıpratmamak gerekir’ dedi.
Hepimiz utandık ama onlar utanmadı. Biz olayın ilk ortaya çıktığı ilk günden beri grubumuz kadın vekilleri aracılığıyla üzerine gittik, oluşan toplumsal muhalefetin gücüyle bir komisyon kurulmasını kabul ettirdik" diye konuştu.
Yüksekdağ şunları kaydetti:
"Çocuklara tacizin, çocuklara dönük istismarın üstünün siyasi kaygılarla örtülmesine izin vermeyeceğiz. Bu suç karşısında siyasi iktidar yaklaşımı zihniyet olarak çarpık ve yetersizdir. Bu sadece bir döneme özgü bir yaklaşım olarak görülemez. Bugün Karaman’da çocuklara dönük yaşanan istismarın gerisine dönüp baktığınızda Pozantı’da Kürt çocuklarına dönük cinsel istismar ve taciz olaylarına gidersiniz. 2012 yılında onlarca çocuğa Çocuk Cezaevi’nde sistematik olarak bir işkence yöntemi olarak taciz uygulandı. Bunun karşısında bunu ortaya çıkaran İnsan Hakları Derneği aktivistleri cezalandırıldı. Çocuklara istismar uygulayan suçlular değil, çocuklar en ağır cezalarla cezalandırıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının söylediği söz dil sürçmesi değildir. Bugünde Karaman olayının üzerini sistematik bir şekilde örtmeye çalışıyorlar. Çocuklara karşı işlenmiş suçun toplumsal olarak değerlendirilmesi gerekir."
Kaynak: İHA
OHAL uygulamalarının Nevruz kutlamalarında görüldüğünü savunan Yüksekdağ, "Yasaklara, baskılara karşı halkların iradesi ve kararlılığı kazandı. Bütün bir toplumun üzerinde yaymaya çalıştıkları korku ve esarete karşı cesaret kazandı. Siyasi cesaret halkların kendi gücüne duyduğu güven ve bu güvenin dışa vurumu olan coşkulu ve kitlesel kutlamalara sahne oldu. Bu süre içerisinde 635 kişi gözaltına alındı, bir hafta içinde 174 kişi tutuklandı. Nevruz kutlama meydanlarında çok az sayıda izinli kutlama gerçekleştirildi.
İzin verilen mitingler üzerinde korku ve panik dalgası oluşturmaya çalıştılar" şeklinde konuştu.
Biri il merkezi olmak üzere 7 il ve 21 ilçede sokağa çıkma yasağının uygulandığını ifade eden Yüksekdağ, "Türkiye çapında 677 gün halk sokağa çıkmadı. Siyasi iktidarın gözünde en iyi halk sokağa çıkmayan halktır, sesini çıkarmayan halktır, yaşam fonksiyonu göstermeyen halktır. İşte bu nedenle neredeyse 365 günün tamamında halka sokağa çıkmayı, yaşamayı yasakladılar. Bütün Türkiye toplumunun direnişi ile bu abluka, otorite ve şiddet siyasetine son verebiliriz. Bu süre içinde acı kayıplar yaşadık. Yine bu dönemde 791 sivil sokağa çıkma yasağı sırasında yaşamını yitirdi. 96 kadın, 94 çocuk, yaşlılar, gençler günlük yaşam alanlarında yaşamlarını yitirdiler. Hala alınamayan, defnedilemeyen cenazeler var" diye konuştu.
Büyük Mastır Planı adı altında halkın malının, mülkünün gasp edilmek istendiğini iddia eden Yüksekdağ, "Sokağa çıkma yasağı kaldırıldıktan sonra ’acil kamulaştırma’ kararı adı altında Sur ilçesinin yüzde 90’ına yakını kamulaştırılıyor. Kamu için yapılıyor, kamu kim? Halk. Halka sordunuz mu? Doğduğunuz, yaşadığınız, büyüdüğünüz kentte, mahallelerde nasıl yaşamak istiyorsunuz, nasıl bir imar bekliyorsunuz diye sordunuz mu? Bugün Sur’da yapmak istedikleri tam bir yıkım planı. Bu halkın aklı, zekası yaşadıkları deneyimler kadar güçlü ve geniştir" ifadelerini kullandı.
Yüksekdağ, yaşanan çocuk istismarı iddialarına da değinerek, "Siyasi iktidar bu gerçekle ilgilenmedi. Ondan sonra açığa çıkan gerçeği tepe taslak etmek için devreye girdi. Böyle bir durum karşısında çok açık ve net bir biçimde istismarın boyutuna yönelmek gerekirken, ’Bir defa yaşanmış, bu tip şeyler olabilir, bir vakfın prestijini yıpratmamak gerekir’ dedi.
Hepimiz utandık ama onlar utanmadı. Biz olayın ilk ortaya çıktığı ilk günden beri grubumuz kadın vekilleri aracılığıyla üzerine gittik, oluşan toplumsal muhalefetin gücüyle bir komisyon kurulmasını kabul ettirdik" diye konuştu.
Yüksekdağ şunları kaydetti:
"Çocuklara tacizin, çocuklara dönük istismarın üstünün siyasi kaygılarla örtülmesine izin vermeyeceğiz. Bu suç karşısında siyasi iktidar yaklaşımı zihniyet olarak çarpık ve yetersizdir. Bu sadece bir döneme özgü bir yaklaşım olarak görülemez. Bugün Karaman’da çocuklara dönük yaşanan istismarın gerisine dönüp baktığınızda Pozantı’da Kürt çocuklarına dönük cinsel istismar ve taciz olaylarına gidersiniz. 2012 yılında onlarca çocuğa Çocuk Cezaevi’nde sistematik olarak bir işkence yöntemi olarak taciz uygulandı. Bunun karşısında bunu ortaya çıkaran İnsan Hakları Derneği aktivistleri cezalandırıldı. Çocuklara istismar uygulayan suçlular değil, çocuklar en ağır cezalarla cezalandırıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının söylediği söz dil sürçmesi değildir. Bugünde Karaman olayının üzerini sistematik bir şekilde örtmeye çalışıyorlar. Çocuklara karşı işlenmiş suçun toplumsal olarak değerlendirilmesi gerekir."