Ozon Tedavisinin Faydaları Nelerdir
Özel Eskişehir TSG Anadolu Hastanesi Başhekimi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Levent Bilir, herhangi bir yan etkisi bulunmayan ozon tedavisinin, kronik yorgunluk hisseden hastaların yanı sıra iyileşmeyen ya da geç iyileşen yaralarda da etkili bir şekilde kullanıldığını söyledi.
Son yıllarda özellikle yorgunluk ve halsizlik hisseden vatandaşlara uygulanan ozon tedavisi hakkında bilgiler veren Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Levent Bilir, Ozon tedavisinin son dönemlerde popüler olan tedavi yaklaşımlarından biri olduğunu söyledi.
Ozon tedavisinin günümüzde tek başına tedavi edici bir yöntem olmadığını belirten Bilir, “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp” uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor. Ama bir takım hastalıkların tedavisinde klasik tedavi yöntemleriyle birlikte kullanıldığında son derece etkili sonuçlar elde ediyor. O hastalıklar nelerdir, özellikle dolaşım sisteminin bozulmasıyla beraber seyreden hastalıklarda son derece etkin. Çünkü dokuların beslenmesi ve oksijenlenmesi kan yoluyla oluyor ve ilgili dokuların kan akımında azalma olduğunda, beslediği organ veya dokuda hasarlanmalar meydana geliyor. Böyle durumlarda son derece başarılı oluyor. Buna örnek verecek olursak, şeker hastalığına bağlı ayaklardaki iyileşmeyen yaralar, iltihaplı kronik yaralar ve geç iyileşen yaraların tedavilerinde etkili bir şekilde kullanılıyor. Bunun dışında karaciğer hastalıklarında, şeker hastalıklarında son derece iyi sonuçlar elde ediyoruz” dedi.
“KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNDA ÇOK İYİ SONUÇLAR ELDE EDİYORUZ”
Kronik yorgunluk sendromundan dolayı hastalara uygulanan Ozon Tedavisinden çok iyi sonuçlar elde ettiklerini dile getiren Dr. Bilir, sözlerinin bir kısmına şöyle devam etti:
“Sabah uyandıkları zaman insanlar, kendilerini çok daha güçlü ve dinç hissediyorlar, böyle ağacı yerinden sökecekmiş gibi. Son derece mutlu oluyorlar. Ozon Tedavisinin birkaç uygulama yöntemi var. Ana uygulama yöntemi Majör otohemoterapi dediğimiz kan ozonlamasıdır. Bu yöntemde, tamamen steril şartlar altında daha özel ozon şişelerine hastadan yaklaşık bir 50-100 CC arasında kan alıyoruz, bu aldığımız kanı ozonladıktan sonra hastamızın kanını hastamıza tekrar geri veriyoruz. Hastamızın kendi kanı, tek kullanımlık ürünler ve dolayısıyla bir enfeksiyon oluşturma riskimiz zaten yok. Bu ana uygulama yöntemini başlangıçta haftada en az iki kez olmak üzere 10 kürlük bir tedavi programı ön görüyoruz. Daha sonra hastalığın türüne göre kronik bir hastalık ise, ikişer aylık aralıklarla da tek seanslar şeklinde kan ozonlamasının devam etmesini ön görüyoruz.”
“OZONUN BUGÜNE KADAR HERHANGİ BİR YAN ETKİSİ TESPİT EDİLMEDİ”
Dr. Levent Bilir, ozon tedavisinin herhangi bir yan etkisinin tespit edilmediğine dikkat çekerek, “Ozona bağlı herhangi bir alerjik reaksiyon bildirilmemiş, bilinen herhangi bir yan etkisi tespit edilmemiştir. Kan ozonlamasında başımıza gelen en büyük sıkıntı, hastanın damarının iyi olmaması dolayısıyla, hastadan almamız gereken 50 CC ile 100 CC arasındaki kanı almakta zorlanmamız olmaktadır. Bunun dışında minör otohemoterapi dediğimiz minör ozon yöntemi var. Bu yöntemde ise hastadan 5 CC kadar kan alıyoruz, bu kanı ozonladıktan sonra kas içine yani intramüsküler dediğimiz şekilde geri veriyoruz. Bunun dışında iyileşmeyen yaralarda majör kan ozonlamasının yanında torbalama yöntemi de yapıyoruz. Ayağı özel bir ozon torbası içine alıyoruz. Yüksek konsantrasyonda ozon veriyoruz. Yaraların iyileşmesinde son derece etkin oluyor. Ana kullanım yolları bunlar” diye konuştu.
Kaynak: İHA
Ozon tedavisinin günümüzde tek başına tedavi edici bir yöntem olmadığını belirten Bilir, “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp” uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor. Ama bir takım hastalıkların tedavisinde klasik tedavi yöntemleriyle birlikte kullanıldığında son derece etkili sonuçlar elde ediyor. O hastalıklar nelerdir, özellikle dolaşım sisteminin bozulmasıyla beraber seyreden hastalıklarda son derece etkin. Çünkü dokuların beslenmesi ve oksijenlenmesi kan yoluyla oluyor ve ilgili dokuların kan akımında azalma olduğunda, beslediği organ veya dokuda hasarlanmalar meydana geliyor. Böyle durumlarda son derece başarılı oluyor. Buna örnek verecek olursak, şeker hastalığına bağlı ayaklardaki iyileşmeyen yaralar, iltihaplı kronik yaralar ve geç iyileşen yaraların tedavilerinde etkili bir şekilde kullanılıyor. Bunun dışında karaciğer hastalıklarında, şeker hastalıklarında son derece iyi sonuçlar elde ediyoruz” dedi.
“KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNDA ÇOK İYİ SONUÇLAR ELDE EDİYORUZ”
Kronik yorgunluk sendromundan dolayı hastalara uygulanan Ozon Tedavisinden çok iyi sonuçlar elde ettiklerini dile getiren Dr. Bilir, sözlerinin bir kısmına şöyle devam etti:
“Sabah uyandıkları zaman insanlar, kendilerini çok daha güçlü ve dinç hissediyorlar, böyle ağacı yerinden sökecekmiş gibi. Son derece mutlu oluyorlar. Ozon Tedavisinin birkaç uygulama yöntemi var. Ana uygulama yöntemi Majör otohemoterapi dediğimiz kan ozonlamasıdır. Bu yöntemde, tamamen steril şartlar altında daha özel ozon şişelerine hastadan yaklaşık bir 50-100 CC arasında kan alıyoruz, bu aldığımız kanı ozonladıktan sonra hastamızın kanını hastamıza tekrar geri veriyoruz. Hastamızın kendi kanı, tek kullanımlık ürünler ve dolayısıyla bir enfeksiyon oluşturma riskimiz zaten yok. Bu ana uygulama yöntemini başlangıçta haftada en az iki kez olmak üzere 10 kürlük bir tedavi programı ön görüyoruz. Daha sonra hastalığın türüne göre kronik bir hastalık ise, ikişer aylık aralıklarla da tek seanslar şeklinde kan ozonlamasının devam etmesini ön görüyoruz.”
“OZONUN BUGÜNE KADAR HERHANGİ BİR YAN ETKİSİ TESPİT EDİLMEDİ”
Dr. Levent Bilir, ozon tedavisinin herhangi bir yan etkisinin tespit edilmediğine dikkat çekerek, “Ozona bağlı herhangi bir alerjik reaksiyon bildirilmemiş, bilinen herhangi bir yan etkisi tespit edilmemiştir. Kan ozonlamasında başımıza gelen en büyük sıkıntı, hastanın damarının iyi olmaması dolayısıyla, hastadan almamız gereken 50 CC ile 100 CC arasındaki kanı almakta zorlanmamız olmaktadır. Bunun dışında minör otohemoterapi dediğimiz minör ozon yöntemi var. Bu yöntemde ise hastadan 5 CC kadar kan alıyoruz, bu kanı ozonladıktan sonra kas içine yani intramüsküler dediğimiz şekilde geri veriyoruz. Bunun dışında iyileşmeyen yaralarda majör kan ozonlamasının yanında torbalama yöntemi de yapıyoruz. Ayağı özel bir ozon torbası içine alıyoruz. Yüksek konsantrasyonda ozon veriyoruz. Yaraların iyileşmesinde son derece etkin oluyor. Ana kullanım yolları bunlar” diye konuştu.