Yük Değil, Dert Taşıyorlar

SEMRA ORKAN - İstanbul'un son hamalları, bir taraftan Tahtakale'nin şaşalı günlerini kaybetmesi nedeniyle siftah bile yapamadan evlerine dönmek zorunda kalırken, bir taraftan da yok olan meslekler kervanına katılmamak için direniyor.

Eminönü, Tahtakale denilince ilk akla gelen figürlerdendir hamallar. Adeta "Herkül" gibi sırtlarında semerlerle yüzlerce kilogram yükü taşıyan hamallar, yazın sıcağına kışın soğuğuna aldırmadan, Tahtakale'nin dar sokak ve yokuşlarında ekmek parası kazanıyor.

Hamallığa kimi baba mesleği olarak başlamış, kimi iflas ettiği ve başka şansı olmadığı için. Ancak hepsinin ortak görüşü; hamallığın zor bir meslek olduğu ve yeni nesillerin bu işe asla rağbet göstermediği.

Tüccarların büyük bölümünün Tahtakale'yi terk ederek, dükkanlarını İSTOÇ ve İkitelli gibi bölgelere taşıması hem hamallığın sonunu hazırlıyor hem de onları siftah bile yapmadan eve dönmek zorunda bırakıyor.

Genç işi gibi görünse de günümüz hamallarının yaş ortalaması 45'in üzerinde. Taşıdığı ağır yükler nedeniyle boyun ve bel fıtığı olanı da var, yaptığı işin verdiği hareket sayesinde aşırı kilolarından kurtulup sağlık bulan da.

Hamalların içinde 6-7 kilo saman olan semerlerle taşıdıkları yük bazen 150, hatta 200 kilograma kadar çıkıyor. En hafif yük ise 35-40 kilogram arasında değişiyor.

Teknoloji sayesinde semerler dışında demirden yapılan kendi aralarında "maşin" veya "Mercedes" gibi esprili adlar taktıkları el arabaları gibi yeni araçlar da edindi.

Teknoloji semerler dışında yeni araçlar da edinmelerini sağlamış hamalların. Demirden yapılan bu el arabalarına kendi aralarında "maşin" ve "Mercedes" gibi esprili adlar takmışlar.

Tarihin tozlu sayfalarında yerini alan unutulmuş mesleklere aday gösterilen hamallığı bir de onlardan, İstanbul'un son hamallarından dinledik.

- Tekstil patronuydu hamal oldu

İflas edene kadar tekstille uğraşan 60 yaşındaki İzzet Demirhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilerleyen yaşına rağmen 10 yıldır hamallık yaptığını belirterek, "En fazla 50-60 kilo yük taşıyorum. Günlük 50-100 lira arasında kazanıyorum. En büyük sorunumuz, bir güvencemizin, sigortamızın olmaması. Bu mesleğe artık bitti gözüyle bakıyoruz. Hamallıkta yetişen yeni bir nesil yok gibi. Eskiden babalar, elinden tutup buraya çocuklarını getirirmiş ama ben asla çocuğumun bu işi yapmasını istemiyorum" dedi.

Demirhan, yıllar içinde bir çok meslek hastalığının baş gösterdiğini dile getirerek, "Belim ve dizim çok ağrıyor. Teknoloji geliştikçe bize olan ihtiyaç azalıyor. Ayrıca Tahtakale'nin esnafı artık İSTOÇ'a taşındı. Burada doğru dürüst tüccar da kalmadı. Tahtakale'de bin civarında hamal kaldık. Elimden gelse bugün bırakacağım hamallığı. Ama 4 çocuk var ve okuyorlar. Onlar bu işi yapmasın okusun, adam olsun istiyorum" diye konuştu.

Adıyaman'dan İstanbul'a gelen Faik Taşdemir de 30 yıldır hamallık yaptığını ifade ederek, "Zamanında okumadık, bir meslek edinemedik. Sonunda hamal olduk. Ben, okumadığım için çok pişmanım, şimdi çocuklarımı büyük bir özveri göstererek okutuyorum, onlar bu işleri yapmak zorunda kalmasın diye" görüşünü dile getirdi.

- Kilosunun iki katı yük taşıyor

Kendisi 67 kilogram olmasına rağmen 100 kilograma kadar yük taşıdığını anlatan Taşdemir, yaşadıkları sağlık sorunlarına dikkati çekti.

Taşdemir, birçok meslektaşının diz, bel ve boyun ağrısı çektiğini belirterek, şunları aktardı:

"Arkadaşlarımın bazıları ameliyat oldu, iyileşti. Bazıları ise hiçbir iş yapamaz hale geldi. Gençlere sesleniyorum; okuyun, hamallık yapmayın. Demir arabalar ve portif çıktı. Onlar da hamallığı sekteye uğratıyor. Biz artık İstanbul’un son hamallarıyız. Asgari ücret kadar bir aylığımız oluyor ama bu parayı kazanana kadar da canımız çıkıyor. Gözümüze bile kan oturuyor. Sabah 8'de gelip, akşam 5'te işi bırakıyoruz. Yaz-kış demeden o yokuşlara tırmanıyoruz. Hamallık, bizim için son çare."

Şükrü Karakuş da 49 yaşında hamallığa başladığını, 15 yıl ara verdikten sonra tekstille uğraştığını dile getirerek, "Ama başarılı olamadım. İflas edip hamallığa başlayanlar kervanına katıldım. Ekmek parası için yapıyoruz. Ama hamallığın iyi bir yanı da yok değil. 4 yıl önce bu işe tekrar başladığımda 114 kiloydum. Şimdi 15 kilo vererek, 99 kiloya düştüm. Hamallığın böyle bir iyiliği de dokundu. İlkokulu zor bitirdik. Başka meslek de yoktu. 13 yaşında babam beni elimden tuttu, hamallığa başlattı. Ben, şimdi asla oğlumun bu işi yapmasını istemem" diye konuştu.

- "İstanbul'un son hamallarıyız"

Malatya'dan İstanbul'a 1982'de gelen 45 yaşındaki Hıdır Çakmak ise Kazlıçeşme'de 6 yıl hamallık yaptığını, oradaki iş sahalarının Tuzla'ya taşınması üzerine 22 yıl triko sektöründe çalıştığını söyledi.

İşler umduğu gibi gitmeyince hamallığa geri döndüğünü anlatan Çakmak, şunları kaydetti:

"Altın gibi mesleğim vardı. Fırsatları iyi değerlendirmediğim için kendi kendime ceza verdim. Aklım başına gelsin diye hamallık yapıyorum. Belki inanmayacaksınız ama sağlık açısından bu iş insana iyi geliyor. Triko işi yaparken ofis ortamında hiç hareket etmiyordum, neredeyse bütün gün oturuyordum ama şimdi daha sağlıklı olduğumu hissediyorum. Bazı arkadaşlarım bel ve diz ağrılarından bahsediyor ama benim hiçbir sorunum yok. Hiçbir genç gelip de bu işi yapmıyor artık. Biz, İstanbul'un son hamallarıyız gibi geliyor bana. Eskiden bu işi yaparak insanlar ev ve araba alıyormuş. Şimdi biz, karnımızı zor doyuruyoruz. Gün oluyor 50 lira, gün oluyor 30 lira, gün oluyor 100 lira kazanıyoruz. Hiç siftah yapmadan gittiğimiz de oluyor."

Kaynak: AA