Anadolu'da Felsefeye Yolculukta Urlalı Anaksagoras Konuşuldu
Türkiye Felsefe Kurumu’nun öncülüğünde başlanan “Anadolu’da Felsefeye Yolculuk” toplantıları dizisi, Urla’da Anaksagoras’la devam etti. 2 bin 500 yıl önce Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yaşamış filozofların ve düşüncelerinin anımsanmasının ülkemizde felsefi düşüncenin gelişimi ve geleceği açısından önemli olduğundan hareketle düzenlenen etkinlik Urla Hakan Çeken Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
Urla Belediyesi ve Ankara Üniversitesi Mustafa V. Koç Deniz Arkeolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi işbirliği ile düzenlen etkinlikte o dönemdeki adıyla Klazomenai’de doğmuş olan Anaksagoras her yönüyle ele alındı.
“ÇEŞİTLİ MEDENİYETLERE EV SAHİPLİĞİ YAPMIŞ”
Çok önemli bir coğrafyada, çok önemli bir kültürel mirasın üzerinde oturduklarını ifade den Urla Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, “Bu anlamda bu şehirde yönetici olmanın yükü ve gayreti her an omuzlarımızda. Urla çok eski çağlardan bu yana çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış hala onların izlerini, kalıntılarını çok ciddi ayakta tutan bir yerleşim birimi. Elimizden gelen bütün kültürel etkinliklere, sanatsal etkinliklere, spor etkinliklerine ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz. Bilime, sanata ve kültüre hak ettiği değeri verebilmek, hak ettiği yere oturtabilmek, daha yaşanabilir bir ülke daha güzel bir ülke adına çaba sarf ediyoruz” dedi.
“HEMŞEHRİMİZ ANAKSAGORAS’I KONUŞACAĞIZ”
"Çok özel bir gün. Bugün burada hemşehrimiz Anaksagoras hakkında konuşacağız" diyerek konuşmasına başlayan Anküsam Kurucu Müdürü Prof. Dr. Hayat Erkanal, “Bu yaşadığımız topraklarda insanoğlunun varlığı burada en az bir milyon sene önce tespit edildi. İnsanlık tarihi açısından son derece önemli bir dönem olan Neolitik dönemde insanlar artık üretime başlıyorlar. Üretime başladıkları dönemden itibaren yerleşim de başlıyor yani insanların bölgede ilk yerleştiği dönem oluyor. Bu da bizzat Urla’nın içinde ve çevresinde saptandı. İlk madenin kullanıldığı dönem gene burada saptandı. Ve arkasından madenin çok farklı bir şekilde kullandığı yani para olarak kullanıldığı bir dönem var o da saptandı” dedi.
Urla’nın çevresinde çok fazla altın yatağının olduğunu dile getiren Erkanal, “Bizim yaptığımız kazılarda bölgede en eski altın eşya Limantepe’de çıktı. 5 bin yıl öncesine ait bir eşya. Çalışmalarımızda kurşun halkalar çıktı. Kurşun halkanın ortaya çıkması demek gelişmiş bir ekonomik sistemin burada konumlanmış olması demek. Yani bölgenin klasik çağdaki gücü, klasik çağdaki gücünün ötesinde gelişmişliği daha tarih öncesi dönemlerde belirgin hale geliyor. Denizcilik konusunda bölgenin çok etkin olduğunu görüyoruz. Denizaşırı ilişkilerin daha da yoğunlaştığını görüyoruz. Şurda şu anda bulunduğumuz yer, oturduğumuz yer gerçekten çok önemli bir yer. Çok önemli topraklar. Bütün insanlığın binlerce sene önce dikkatini çekmiş yerler bir kültürel birikim hatta birden fazla pek çok kültürel birikim var” diye konuştu.
“ANADOLU TOPRAKLARINDA DOĞUP BÜYÜMÜŞ OLMAK BİR AYRICALIKTIR”
Anadolu topraklarında doğup büyümüş olmanın bir ayrıcalık olduğunu ve bu topraklarda yaşayanların bu durumun farkında olmadığını belirten Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, “Aynı anda en az 10 uygarlığın kalıntılarını, izlerini görmek dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir” dedi.
"Klazomenai’de doğmuş büyümüş ancak en önemli etkisini Atina’da yapmış olan Anaksagoras’u konuşacağız" diyen Kuçuradi, “Bu topraklarda felsefi düşüncenin kökenlerini oluşturmuş ve bazı bilim dallarının önemli buluşlarını yapmış Anadolu’nun filozoflarından biridir Anaksagoras. Milattan önce Anaksagoras’un sığındığı, Aristotales’in sığındığı, 20. Yüzyılda Hitler’den kaçanların daha önceki yüzyıllarda başka bir çok insanın sığındığı Yunus Emre, Mevlana ile hümanizmin yeşerdiği bir yer olan Anadolu nasıl oldu da günde en az iki kadının öldürüldüğü, terörün kol gezdiği bir mekan olmuştur. Bu soruya doğru bir cevap vermenin boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum. Bu soruya verilecek doğru bir cevap belki de bunların üstesinden gelme yolunu açabilir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
“ÇEŞİTLİ MEDENİYETLERE EV SAHİPLİĞİ YAPMIŞ”
Çok önemli bir coğrafyada, çok önemli bir kültürel mirasın üzerinde oturduklarını ifade den Urla Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, “Bu anlamda bu şehirde yönetici olmanın yükü ve gayreti her an omuzlarımızda. Urla çok eski çağlardan bu yana çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış hala onların izlerini, kalıntılarını çok ciddi ayakta tutan bir yerleşim birimi. Elimizden gelen bütün kültürel etkinliklere, sanatsal etkinliklere, spor etkinliklerine ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz. Bilime, sanata ve kültüre hak ettiği değeri verebilmek, hak ettiği yere oturtabilmek, daha yaşanabilir bir ülke daha güzel bir ülke adına çaba sarf ediyoruz” dedi.
“HEMŞEHRİMİZ ANAKSAGORAS’I KONUŞACAĞIZ”
"Çok özel bir gün. Bugün burada hemşehrimiz Anaksagoras hakkında konuşacağız" diyerek konuşmasına başlayan Anküsam Kurucu Müdürü Prof. Dr. Hayat Erkanal, “Bu yaşadığımız topraklarda insanoğlunun varlığı burada en az bir milyon sene önce tespit edildi. İnsanlık tarihi açısından son derece önemli bir dönem olan Neolitik dönemde insanlar artık üretime başlıyorlar. Üretime başladıkları dönemden itibaren yerleşim de başlıyor yani insanların bölgede ilk yerleştiği dönem oluyor. Bu da bizzat Urla’nın içinde ve çevresinde saptandı. İlk madenin kullanıldığı dönem gene burada saptandı. Ve arkasından madenin çok farklı bir şekilde kullandığı yani para olarak kullanıldığı bir dönem var o da saptandı” dedi.
Urla’nın çevresinde çok fazla altın yatağının olduğunu dile getiren Erkanal, “Bizim yaptığımız kazılarda bölgede en eski altın eşya Limantepe’de çıktı. 5 bin yıl öncesine ait bir eşya. Çalışmalarımızda kurşun halkalar çıktı. Kurşun halkanın ortaya çıkması demek gelişmiş bir ekonomik sistemin burada konumlanmış olması demek. Yani bölgenin klasik çağdaki gücü, klasik çağdaki gücünün ötesinde gelişmişliği daha tarih öncesi dönemlerde belirgin hale geliyor. Denizcilik konusunda bölgenin çok etkin olduğunu görüyoruz. Denizaşırı ilişkilerin daha da yoğunlaştığını görüyoruz. Şurda şu anda bulunduğumuz yer, oturduğumuz yer gerçekten çok önemli bir yer. Çok önemli topraklar. Bütün insanlığın binlerce sene önce dikkatini çekmiş yerler bir kültürel birikim hatta birden fazla pek çok kültürel birikim var” diye konuştu.
“ANADOLU TOPRAKLARINDA DOĞUP BÜYÜMÜŞ OLMAK BİR AYRICALIKTIR”
Anadolu topraklarında doğup büyümüş olmanın bir ayrıcalık olduğunu ve bu topraklarda yaşayanların bu durumun farkında olmadığını belirten Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, “Aynı anda en az 10 uygarlığın kalıntılarını, izlerini görmek dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir” dedi.
"Klazomenai’de doğmuş büyümüş ancak en önemli etkisini Atina’da yapmış olan Anaksagoras’u konuşacağız" diyen Kuçuradi, “Bu topraklarda felsefi düşüncenin kökenlerini oluşturmuş ve bazı bilim dallarının önemli buluşlarını yapmış Anadolu’nun filozoflarından biridir Anaksagoras. Milattan önce Anaksagoras’un sığındığı, Aristotales’in sığındığı, 20. Yüzyılda Hitler’den kaçanların daha önceki yüzyıllarda başka bir çok insanın sığındığı Yunus Emre, Mevlana ile hümanizmin yeşerdiği bir yer olan Anadolu nasıl oldu da günde en az iki kadının öldürüldüğü, terörün kol gezdiği bir mekan olmuştur. Bu soruya doğru bir cevap vermenin boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum. Bu soruya verilecek doğru bir cevap belki de bunların üstesinden gelme yolunu açabilir” ifadelerini kullandı.