Suriyeli Ve Türk Sanatçılar, Arthere'de Buluşuyor
HİLAL UŞTUK - Suriye'deki savaş koşullarından dolayı ülkelerini terk eden Suriyeli sanatçılar, kurdukları "Arthere Atölye-Cafe" isimli sanat merkezinde bir araya geldi.
Sanatçı Omar Berakdar tarafından bir yıl önce açılan merkezde, Türk ve Suriyeli sanatçılar ve sanatseverler birlikte çalışıp yeni eserler üretirken, Türkiye ve Suriye'ye özgü kahvelerini içebiliyor.
Sanatçıların eserlerini sergileme ve satma imkanına da sahip olduğu merkezde AA muhabirine açıklamada bulunan Berakdar, Suriye'de yaşanan iç savaştan bir yıl sonra, 2012'de ailesiyle İstanbul'a taşındığını söyledi.
Omar Berakdar, Suriye'de yaşamanın zorlaştığını söyleyerek, "Eşim ve oğlumla, Kadıköy Rasimpaşa'ya yerleştik. Savaştan sonra orada kalmak çok zordu. İlk başlarda, dayanabildiğimiz zamana kadar burada kalalım diye düşündük. Fakat sonra herşey görünür oldu. Bombaları, kurşunları geceleri görmeye, duymaya başladık. Etrafımız savaş makineleriyle çevriliydi. Bu nedenle de orada yaşamak artık çok zordu. Oğlum 10 yaşlarında. Ona daha iyi bir yaşam verebilmek için oradan ayrılmak istedim" ifadelerini kullandı.
Ağırlıklı olarak fotoğraf sanatıyla ilgilenen Berakdar, sanatın her alanında çalışmalar yaptığını belirterek, "Sanat yerleştirmeleri, sanat festivalleri, fotoğrafçılık ve grup sergileri yapıyordum" dedi.
- Berakdar: "Savaş görüntüsünden tamamen uzaklaşmayı istedik"
Sanatçı Berakdar, İstanbul'a ilk taşındıkları döneme ilişkin şunları kaydetti:
"İstanbul'u çok sevdiğimizi biliyorduk. İstanbul hayallerin şehriydi. Güzeldi, her zaman etkileyiciydi. Savaş bitene kadar, yaşam kurmak üzere, İstanbul'a taşınabileceğimize karar verdik. Ancak sonra fark ettik ki Suriye ve Türkiye komşu olsa bile, insanları birbirlerini çok fazla tanımıyorlardı. İnsanları ve bizim kültürümüzle çok benzerlik taşıyan kültürü tanımaya başladık. Toplumla ilgili daha fazlasını bilmek istedik. Türk dostlarımızla konuştuk. Onların da Suriye'yle ilgili hiçbir şey bilmediklerini fark ettik. Bütün bunları daha da kötüleştiren ise Suriye'yi sadece savaşla, mağdurlarıyla ve ilticacılarıyla tanıyorlardı. Böylece Suriyeli ve Türklerin, birbirini daha iyi tanımaları ve birlikte sanat çalışabileceği bir yer olmasının ne kadar önemli olduğunu anladık."
Savaş görüntüsünden tamamen uzaklaşmayı istediklerini kaydeden Berakdar "Sadece sanata kilitlendik. Gelen sanatçıların mülteciliğine değil, yaratıcılıklarına ve sanat üreticiliğine odaklandık. Türk sanatçıları da kabul ettik. Onlarla birlikte projeler gerçekleştirdik. İki komşu ülkenin insanları olarak, aradaki buzları kırmaya çalışıyoruz. Aynı kültür ve aynı coğrafi bölgenin insanlarıyız. Böylece de burayı oluşturduk" diye konuştu.
Omar Berakdar, projeye ilk başladığında yalnız olduğuna işaret ederek, diğer sanatçıların katılımıyla merkezin son haline kavuştuğunu dile getirdi.
- Berakdar: "Komşulara, 'buraya 5 dakika bakar mısınız' diyebiliyorum"
Bulundukları sokaktaki komşularının çok yardımsever olduğuna vurgu yapan Berakdar, şu bilgileri verdi:
"Buraya taşındığımızda, karşıdaki demirciyle burdaki işleri hallettik. Eğer bir yere gideceksem, komşulara, 'buraya 5 dakika bakar mısınız' diyebiliyorum. Çok güzel birşey bu. Suriye'deki gibi bir komşuluk var. İlk önceleri onlar için 'yabancı'ydık ama gün be gün, bizi gördükçe, buraya gelip giden insanları gördükçe alıştılar. Kedilerimizi besliyorlar. Bize tavsiyelerde bulunuyorlar. Sigara içen birini görünce, 'sigara sağlığa zararlı' diyorlar. Bunlar çok güzel şeyler. Çok kısıtlı bir vizyona sahip olanlar da var. 'Bunların hepsi mülteci. Hepsi sokaklarda dileniyor' gibi şeyler söyleyenler var. Ancak ne zaman ki buraya gelip, bizi görüyor, o zaman düşünceleri değişiyor. Genel olarak bize karşı çok iyiler."
Berakdar, Suriye'de diktatörlük olduğu için, konuşmak ve sanat yapmanın çok zor olduğunun altını çizerek, "Orada özgürlük yoktu. Konuşamaz, istediğinizi yapamaz, kolayca, sanat merkezi açamazdınız. Sansür vardı. Buraya geldiğimizde ise 'burada bir sanat merkezi açabilir miyim' dedim. 'Tabii ki' dediler. 'Konserler, toplantılar yapabilir miyim' dedim. 'Tabii ki ne yapmak istiyorsan, yapabilirsin' dediler. Bir haftada kağıtlarım hazırdı. Vergilerimi ödedim. Topluma bir katkımız var. Bu da bizim için çok önemli. Aynı zamanda diğer Suriyeli sanatçıların sanatlarını devam ettirebilmesi ve Suriye'nin sanatsal yüzünü gösterebilmesi açısından da yardımcı oluyoruz. Sanatsal anlamda, ne yapmak istiyorsak, onu yapabiliyoruz" ifadelerine yer verdi.
- Shaarani: "Günlük yaşamdaki tek amaç hayatta kalmaktı"
Merkez'de sanatsal faaliyetlerde bulunan Suriyeli sanatçılardan Zolfaqar Shaarani ise 11 ay önce Şam'dan İstanbul'a geldiğini aktardı.
Ressam Shaarani, Suriye'de son 5 yılda herşeyin çok hızla değiştiğine dikkati çekerek, "Bugüne kadar da devam eden bu değişiklikler, insanlar için çok zor olmaya başladı. 'Savaş' diyebilirsiniz. Her şey yaşamak için çok zorlaştı. Suç oranı en üst seviyeye ulaştı. Bazı şehirler, kasabalar, komşular bile eskisi gibi olmamaya başladı. Trafik bile daha kalabalık ve askeri kontrol altında akmaya başladı. Hayat zorlaşırken, zaman çok hızla geçiyordu. Günlük yaşamdaki tek amaç hayatta kalmaktı" diye konuştu.
Türkiye'ye yasal yoldan giriş yaptığını kaydeden Shaarani, İstanbul'daki yaşamına ilişkin şunları söyledi:
"İstanbul'a ulaştığımda, sahip olduğum bütün para bitmişti. Sadece beni buraya getirecek kadar para biriktirebilmiştim. Hemen kimlik çıkardım. Yasal yoldan sınırı geçmeye çalışan çok fazla Suriyeli vardı. Benim pasaportum olduğu için kendimi çok şanslı görüyorum. İstanbul'a gelmeden önce kararımı İstanbul'a gelmek konusunda netleştirmiştim. Omar'ın adını duymuştum. İlk iş onunla tanıştım. O da bana burayı ve bu projeyi anlattı. İstanbul'da bir kaç hafta geçirdikten sonra bu projeye dahil oldum. Resim yapıyorum. Kendi sanatsal araştırma projem üzerinde çalışıyorum. Ayrıca müzisyenim."
Zolfaqar Shaarani, ailesinin Suriye'de kaldığını ve İstanbul'a yalnız geldiğini dile getirerek, "Şam'a kıyasla burada yaşamak çok daha kolay tabii ki. İstanbul'a aşık oldum. Ayrıca iki ülkenin kültürü çok benzer. Burayı, başka bir ülkeye gitmek için mola verilen bir istasyon gibi görmüyorum. Olabilir de ama benim planım bu değil. Ben, İstanbul'da kalmayı planlıyorum. Gördüğünüz gibi burada çalışıyoruz da. Bir şekilde devam etmeye çalışıyoruz. Suriye ve Ortadoğu'daki problem çok karmaşık. Oraya geri dönmeyi ya da memleketimi ziyaret etmeyi isterim tabii ki" dedi.
Nerede olursa olsun yaşamın çok zor olduğuna vurgu yapan Shaarani, yaşamdan tad almaya çalışmak gerektiğini vurguladı.
Merkezde Berakdar ve Shaarani'nin yanı sıra Toufic Hamidi ve Gülsün Öykü Doğan ile konuk sanatçılar Nour Hmidan, Ammar Assali ve Housssam Alloum'un eserleri görülebilir.
Kaynak: AA
Sanatçıların eserlerini sergileme ve satma imkanına da sahip olduğu merkezde AA muhabirine açıklamada bulunan Berakdar, Suriye'de yaşanan iç savaştan bir yıl sonra, 2012'de ailesiyle İstanbul'a taşındığını söyledi.
Omar Berakdar, Suriye'de yaşamanın zorlaştığını söyleyerek, "Eşim ve oğlumla, Kadıköy Rasimpaşa'ya yerleştik. Savaştan sonra orada kalmak çok zordu. İlk başlarda, dayanabildiğimiz zamana kadar burada kalalım diye düşündük. Fakat sonra herşey görünür oldu. Bombaları, kurşunları geceleri görmeye, duymaya başladık. Etrafımız savaş makineleriyle çevriliydi. Bu nedenle de orada yaşamak artık çok zordu. Oğlum 10 yaşlarında. Ona daha iyi bir yaşam verebilmek için oradan ayrılmak istedim" ifadelerini kullandı.
Ağırlıklı olarak fotoğraf sanatıyla ilgilenen Berakdar, sanatın her alanında çalışmalar yaptığını belirterek, "Sanat yerleştirmeleri, sanat festivalleri, fotoğrafçılık ve grup sergileri yapıyordum" dedi.
- Berakdar: "Savaş görüntüsünden tamamen uzaklaşmayı istedik"
Sanatçı Berakdar, İstanbul'a ilk taşındıkları döneme ilişkin şunları kaydetti:
"İstanbul'u çok sevdiğimizi biliyorduk. İstanbul hayallerin şehriydi. Güzeldi, her zaman etkileyiciydi. Savaş bitene kadar, yaşam kurmak üzere, İstanbul'a taşınabileceğimize karar verdik. Ancak sonra fark ettik ki Suriye ve Türkiye komşu olsa bile, insanları birbirlerini çok fazla tanımıyorlardı. İnsanları ve bizim kültürümüzle çok benzerlik taşıyan kültürü tanımaya başladık. Toplumla ilgili daha fazlasını bilmek istedik. Türk dostlarımızla konuştuk. Onların da Suriye'yle ilgili hiçbir şey bilmediklerini fark ettik. Bütün bunları daha da kötüleştiren ise Suriye'yi sadece savaşla, mağdurlarıyla ve ilticacılarıyla tanıyorlardı. Böylece Suriyeli ve Türklerin, birbirini daha iyi tanımaları ve birlikte sanat çalışabileceği bir yer olmasının ne kadar önemli olduğunu anladık."
Savaş görüntüsünden tamamen uzaklaşmayı istediklerini kaydeden Berakdar "Sadece sanata kilitlendik. Gelen sanatçıların mülteciliğine değil, yaratıcılıklarına ve sanat üreticiliğine odaklandık. Türk sanatçıları da kabul ettik. Onlarla birlikte projeler gerçekleştirdik. İki komşu ülkenin insanları olarak, aradaki buzları kırmaya çalışıyoruz. Aynı kültür ve aynı coğrafi bölgenin insanlarıyız. Böylece de burayı oluşturduk" diye konuştu.
Omar Berakdar, projeye ilk başladığında yalnız olduğuna işaret ederek, diğer sanatçıların katılımıyla merkezin son haline kavuştuğunu dile getirdi.
- Berakdar: "Komşulara, 'buraya 5 dakika bakar mısınız' diyebiliyorum"
Bulundukları sokaktaki komşularının çok yardımsever olduğuna vurgu yapan Berakdar, şu bilgileri verdi:
"Buraya taşındığımızda, karşıdaki demirciyle burdaki işleri hallettik. Eğer bir yere gideceksem, komşulara, 'buraya 5 dakika bakar mısınız' diyebiliyorum. Çok güzel birşey bu. Suriye'deki gibi bir komşuluk var. İlk önceleri onlar için 'yabancı'ydık ama gün be gün, bizi gördükçe, buraya gelip giden insanları gördükçe alıştılar. Kedilerimizi besliyorlar. Bize tavsiyelerde bulunuyorlar. Sigara içen birini görünce, 'sigara sağlığa zararlı' diyorlar. Bunlar çok güzel şeyler. Çok kısıtlı bir vizyona sahip olanlar da var. 'Bunların hepsi mülteci. Hepsi sokaklarda dileniyor' gibi şeyler söyleyenler var. Ancak ne zaman ki buraya gelip, bizi görüyor, o zaman düşünceleri değişiyor. Genel olarak bize karşı çok iyiler."
Berakdar, Suriye'de diktatörlük olduğu için, konuşmak ve sanat yapmanın çok zor olduğunun altını çizerek, "Orada özgürlük yoktu. Konuşamaz, istediğinizi yapamaz, kolayca, sanat merkezi açamazdınız. Sansür vardı. Buraya geldiğimizde ise 'burada bir sanat merkezi açabilir miyim' dedim. 'Tabii ki' dediler. 'Konserler, toplantılar yapabilir miyim' dedim. 'Tabii ki ne yapmak istiyorsan, yapabilirsin' dediler. Bir haftada kağıtlarım hazırdı. Vergilerimi ödedim. Topluma bir katkımız var. Bu da bizim için çok önemli. Aynı zamanda diğer Suriyeli sanatçıların sanatlarını devam ettirebilmesi ve Suriye'nin sanatsal yüzünü gösterebilmesi açısından da yardımcı oluyoruz. Sanatsal anlamda, ne yapmak istiyorsak, onu yapabiliyoruz" ifadelerine yer verdi.
- Shaarani: "Günlük yaşamdaki tek amaç hayatta kalmaktı"
Merkez'de sanatsal faaliyetlerde bulunan Suriyeli sanatçılardan Zolfaqar Shaarani ise 11 ay önce Şam'dan İstanbul'a geldiğini aktardı.
Ressam Shaarani, Suriye'de son 5 yılda herşeyin çok hızla değiştiğine dikkati çekerek, "Bugüne kadar da devam eden bu değişiklikler, insanlar için çok zor olmaya başladı. 'Savaş' diyebilirsiniz. Her şey yaşamak için çok zorlaştı. Suç oranı en üst seviyeye ulaştı. Bazı şehirler, kasabalar, komşular bile eskisi gibi olmamaya başladı. Trafik bile daha kalabalık ve askeri kontrol altında akmaya başladı. Hayat zorlaşırken, zaman çok hızla geçiyordu. Günlük yaşamdaki tek amaç hayatta kalmaktı" diye konuştu.
Türkiye'ye yasal yoldan giriş yaptığını kaydeden Shaarani, İstanbul'daki yaşamına ilişkin şunları söyledi:
"İstanbul'a ulaştığımda, sahip olduğum bütün para bitmişti. Sadece beni buraya getirecek kadar para biriktirebilmiştim. Hemen kimlik çıkardım. Yasal yoldan sınırı geçmeye çalışan çok fazla Suriyeli vardı. Benim pasaportum olduğu için kendimi çok şanslı görüyorum. İstanbul'a gelmeden önce kararımı İstanbul'a gelmek konusunda netleştirmiştim. Omar'ın adını duymuştum. İlk iş onunla tanıştım. O da bana burayı ve bu projeyi anlattı. İstanbul'da bir kaç hafta geçirdikten sonra bu projeye dahil oldum. Resim yapıyorum. Kendi sanatsal araştırma projem üzerinde çalışıyorum. Ayrıca müzisyenim."
Zolfaqar Shaarani, ailesinin Suriye'de kaldığını ve İstanbul'a yalnız geldiğini dile getirerek, "Şam'a kıyasla burada yaşamak çok daha kolay tabii ki. İstanbul'a aşık oldum. Ayrıca iki ülkenin kültürü çok benzer. Burayı, başka bir ülkeye gitmek için mola verilen bir istasyon gibi görmüyorum. Olabilir de ama benim planım bu değil. Ben, İstanbul'da kalmayı planlıyorum. Gördüğünüz gibi burada çalışıyoruz da. Bir şekilde devam etmeye çalışıyoruz. Suriye ve Ortadoğu'daki problem çok karmaşık. Oraya geri dönmeyi ya da memleketimi ziyaret etmeyi isterim tabii ki" dedi.
Nerede olursa olsun yaşamın çok zor olduğuna vurgu yapan Shaarani, yaşamdan tad almaya çalışmak gerektiğini vurguladı.
Merkezde Berakdar ve Shaarani'nin yanı sıra Toufic Hamidi ve Gülsün Öykü Doğan ile konuk sanatçılar Nour Hmidan, Ammar Assali ve Housssam Alloum'un eserleri görülebilir.