Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Karamollaoğlu Açıklaması
"Dostluğu bu bölgede sağlamak zorundayız. Herkesin barışa, huzura ihtiyacı var"
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu, "Dostluğu bu bölgede sağlamak zorundayız. Herkesin barışa, huzura ihtiyacı var" dedi.
Seçim çalışmaları kapsamında Gaziantep'te bulunan Karamollaoğlu, bir otelde düzenlediği basın toplantısında, ABD, Rusya gibi güçlerin ırk ve mezhep farklılıklarını öne çıkararak toplumda çatışma ve ayrışma planladığını savundu.
Türk toplumunun bu oyunlara karşı uyanık olması gerektiğini dile getiren Karamollaoğlu, dostluk elinin daima karşı tarafa uzatılarak ilk adımın atılmasının önemine değindi. Yanlış yapanların ikna edilerek yanlıştan çevrilmesi gerektiğini belirten Karamollaoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'de kardeşliği tesis etmek önemli. Biz, 1994 yılında destanlar yazan bir çığır açtık belediyecilikte. Diyarbakır, Batman, Adıyaman, Erzurum, Van, Bingöl, Bitlis, Muş, Ağrı bizimdi. Bu bölge bize kucağını açmıştı. Ama şimdi bu bölge kan gölüne döndü. Yazık değil mi? Bu sorun karşı tarafı düşmanlaştırarak çözülemez. Çözüm Süreci'ne biz itiraz etmedik, neden? Adı 'çözüm' olduğu için itiraz edemedik. Maalesef Çözüm Süreci kaosa döndü neticede. Devlet elini bütünüyle çeker mi bir bölgeden? Bu doğru değil. Biz bu dönem Doğu ve Güneydoğu'ya çok büyük önem veriyoruz. Genel Başkanımızın özellikle bu dönem Diyarbakır'da yaptığı miting çok önemli bir mitingdi. Barış sinyalleri verildi ve bu karşı taraftan da alındı, bu algı oluştu."
Saadet Partisi Genel Başkanı Kamalak ile Cizre'ye gidildiğinde buradaki insanların şaşırdığını anlatan Karamollaoğlu, gösterilen ilginin de kendilerini şaşırttığını söyledi.
Karamollaoğlu, şunları kaydetti:
"Bir el uzatmak, 'nasılsınız' demek, çocuğunu kaybeden birine 'geçmiş olsun, başın sağolsun' demek. Elbette bu memlekette huzur olacaksa bu emniyet güçlerimizce sağlanacak ama hiç unutmayın, çocuğunu kaybeden insan o çocuğun nerede olduğuna bakmadan içi yanar, üzülür. Çocuğu dağa çıkarılan, DAEŞ'e katılan yok mu? Var. PKK'ya katılanlar var mı? Var. Bunların bir kısmı devlete müracaat ediyor, 'benim çocuğumu dağa götürdüler, benim rızam yok, bulup bana getirin' diyor. O çocuk da yarın ölüyor. Bu ailenin içi yanar. Çocuğu yanlış yapmıştır, o ayrı. Biz dostluğu bu bölgede sağlamak zorundayız. Herkesin barışa, huzura ihtiyacı var."
Kaynak: AA
Seçim çalışmaları kapsamında Gaziantep'te bulunan Karamollaoğlu, bir otelde düzenlediği basın toplantısında, ABD, Rusya gibi güçlerin ırk ve mezhep farklılıklarını öne çıkararak toplumda çatışma ve ayrışma planladığını savundu.
Türk toplumunun bu oyunlara karşı uyanık olması gerektiğini dile getiren Karamollaoğlu, dostluk elinin daima karşı tarafa uzatılarak ilk adımın atılmasının önemine değindi. Yanlış yapanların ikna edilerek yanlıştan çevrilmesi gerektiğini belirten Karamollaoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'de kardeşliği tesis etmek önemli. Biz, 1994 yılında destanlar yazan bir çığır açtık belediyecilikte. Diyarbakır, Batman, Adıyaman, Erzurum, Van, Bingöl, Bitlis, Muş, Ağrı bizimdi. Bu bölge bize kucağını açmıştı. Ama şimdi bu bölge kan gölüne döndü. Yazık değil mi? Bu sorun karşı tarafı düşmanlaştırarak çözülemez. Çözüm Süreci'ne biz itiraz etmedik, neden? Adı 'çözüm' olduğu için itiraz edemedik. Maalesef Çözüm Süreci kaosa döndü neticede. Devlet elini bütünüyle çeker mi bir bölgeden? Bu doğru değil. Biz bu dönem Doğu ve Güneydoğu'ya çok büyük önem veriyoruz. Genel Başkanımızın özellikle bu dönem Diyarbakır'da yaptığı miting çok önemli bir mitingdi. Barış sinyalleri verildi ve bu karşı taraftan da alındı, bu algı oluştu."
Saadet Partisi Genel Başkanı Kamalak ile Cizre'ye gidildiğinde buradaki insanların şaşırdığını anlatan Karamollaoğlu, gösterilen ilginin de kendilerini şaşırttığını söyledi.
Karamollaoğlu, şunları kaydetti:
"Bir el uzatmak, 'nasılsınız' demek, çocuğunu kaybeden birine 'geçmiş olsun, başın sağolsun' demek. Elbette bu memlekette huzur olacaksa bu emniyet güçlerimizce sağlanacak ama hiç unutmayın, çocuğunu kaybeden insan o çocuğun nerede olduğuna bakmadan içi yanar, üzülür. Çocuğu dağa çıkarılan, DAEŞ'e katılan yok mu? Var. PKK'ya katılanlar var mı? Var. Bunların bir kısmı devlete müracaat ediyor, 'benim çocuğumu dağa götürdüler, benim rızam yok, bulup bana getirin' diyor. O çocuk da yarın ölüyor. Bu ailenin içi yanar. Çocuğu yanlış yapmıştır, o ayrı. Biz dostluğu bu bölgede sağlamak zorundayız. Herkesin barışa, huzura ihtiyacı var."