Terörün Yarattığı Korkuya 'Toplumsal Dayanışma' İlaç Olacak
Terör olayları sonrası toplum sağlığının korunması için merhamet, acıyı paylaşma, yardımseverlik ve birlikte yaşama gibi değerler doğrultusunda hareket edilmesi, şiddetin şiddeti doğurmaması gerektiği belirtilirken, yetkililerin güvence veren açıklamalarının toplumun rahatlaması bakımından olumlu etki yapacağı ifade edildi.
Ankara Tren Garı önündeki terör saldırısı sonrası yaşananları toplum sağlığı açısından AA muhabirine değerlendiren Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazmi Bilir, terör olaylarının ölüme ve fiziksel yaralanmaya neden olmasının yanı sıra ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler meydana getirdiğini vurguladı.
Terörün gerçekleştiği ortamda yer alan kişilerin korku ve panik yaşadığına dikkati çeken Bilir, "Bu etki sonraki günlerde, 'post-travmatik stres' tablosu olarak gelişebilir. Bu tablo, bir tür stres ve anksiyete durumudur, bir ay hatta daha uzun süre devam edebilir" dedi. Olayın sık sık hatırlanmasının kişi üzerinde olumsuz etki yarattığına ve stresi artırdığına dikkati çeken Bilir, bu durumun, olayın şiddetine göre değişmekle birlikte saldırıyı yaşayanların yüzde 10-60'ında görülebildiğini ifade etti.
Bilir, terör saldırısı sonrasında meydana gelen ruhsal sorunların toplumsal düzeyde de gözlenebildiğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Terör olayı, kaza, afet hatta savaş ortamından farklıdır. Savaşta taraflar planlı şekilde ve karşılıklı olarak diğer tarafa zarar vermeyi amaçlar. Oysa terör olayında taraflardan birisi tamamen masumdur ve bu nedenle toplumsal olarak saldırıya karşı hazırlıklı değildir.
Terör sonrasında toplumda huzursuzluk, gelecek kaygısı, aile bireyleri ile ilgili kaygılar yaşanır. Terör sonrası toplumdaki bu tür sorunların çözümünde toplumsal dayanışma, toplumun eğitim düzeyi, sosyal kurumların varlığı önemlidir ve toplumun bu dönemi daha az sorunla geçirmesi bakımından yarar sağlar. Özellikle yetkililerin topluma güvence veren açıklamaları, toplumun rahatlaması bakımından olumlu etki yapar. Öte yandan terörün önlenmesi ile ilgili olarak uluslararası düzeyde önlemler alınması ve terör olaylarının hiç olmaması için çaba gösterilmesi gereklidir."
- "Önüne geçilemeyecek bir şiddet ortamı, kaos yaratır"
Sosyal Hizmet Uzmanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu da terör saldırısının toplumda ciddi travma yarattığını belirterek, "Şimdi etkilerini çok iyi fark etmesek de ilerleyen zamanda bunun çok ağır bedelleri ile karşı karşıya kalacağız. Çok genel bir saptama olarak, bu kadar acı ve insanların kayıpları için duydukları öfke, başka bir şiddeti doğurmamalı. Çünkü şiddet, büyüyen bir sarmaldır. Bir yaparsanız, iki gelir, üç ile cevap verirseniz beş gelir. Sonuçta bu, önüne geçilemeyecek bir şiddet ortamı, bir kaos yaratır" diye konuştu.
Hablemitoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Elbette acı çeken insanlar, iyi bir şeyi kaybettiklerinde bir araya gelmeye başlarlar. Bu tür olaylar, bir araya gelişi, birlik olmayı arttırmalıdır. Burada önemli olan şey, bir araya gelen bu insanların tepkiyi üretirken, kendilerine zarar veren şiddetin benzerini üretmemeleridir. Toplumcul bir perspektifle bakan, dayanışmayı temel alan insanlar, kendilerine şiddet uygulayan insanlara şiddet uygulamak için bir araya gelmezler. O şiddeti bir daha uygulanmayacak şekilde yok etmek için bir araya gelmelidirler.''
- "İhtiyacımız olan şey insani değerlerimiz olacaktır"
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Uzman Dr. Hasan Turan Karatepe de terörizmin kelime anlamının, "zihni istila eden büyük korku" ve "bir amaç doğrultusunda gerçekleştirilen şiddet eylemleri" olduğunu ifade etti. Karatepe, "Terörün birincil hedefi, çaresizlik uyandıracak ölçüde bir korku ortaya çıkarmak ve toplumsal davranış tutumunda tek belirleyici gücün bu korku olmasını sağlamaktır" dedi.
Karatepe, terörist eylemler sonucunda beklenilen tutumun ya korkunun belirlediği bir geri çekilme, şiddet uygulayanlara teslim olma hali ya da yine korku halinin yönlendirdiği cesaret gösterileri ve karşı-şiddet davranışları olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Korkunun toplumda, güvensizlik hissi yaratacak derecede yoğun ve yaygın yaşanması, kaçınma ve savaşma tepkisini kolaylaştırarak, artan dehşet hissi ve çaresizlikle birlikte toplumsal bir şaşkınlık durumu, uzun vadeli hedefleri dikkate almama ve kaos ortaya çıkmasına neden olur.
Terörist gruplar genellikle kendilerinden daha organize, daha güçlü olan devlet yapılanmasına karşı eylem yaptıkları için devletin gücünü de hesaba katan sivillerin bir bölümü kaçınma davranışı yerine karşı-şiddet tutumuna daha yatkındır. Terörist eylemlerden korkmadıklarını, terörist gruplara yakın gördükleri insanlara benzer şiddet uygulayarak göstermeye çalışan kitleler birçok açıdan terörün asıl amacını da gerçekleştirmiş olurlar."
Bu süreçte korkuyu azaltma çabasının çok kolay olmadığının altını çizen Karatepe, "Güçlü, olumsuz duyguları azaltmaya çalışmak zordur. Terör olayları karşısında kabuğumuza kapanmamıza ya da karşı-şiddet davranışına başvurmamıza neden olan şey de korkuyu azaltma çabasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Karatepe, şöyle devam etti:
"Yaşanılan süreçte doğal olarak ortaya çıkan ve terörizmin birincil amacı olan korku, endişe, çaresizlik, hüzün, umutsuzluk duygularını azaltmaya ve yok etmeye çalıştığımızda hem zihnimizle kaybedeceğimiz bir savaşa girip enerjimizi tüketebilir hem de bu savaşın yıkıcı sonuçları (terörizme teslim olma/ karşı-şiddet uygulama) ile karşı karşıya kalabiliriz. Fakat bu olumsuz hisleri kabullenerek bizim için önemli olan merhamet, acıyı paylaşma, yardımseverlik ve birlikte yaşama gibi değerlerimiz doğrultusunda yapacağımız eylemlerimizi artırdığımızda, hem olumsuz sonuçlar azalmış hem de bu eylemlerimizle birlikte dolaylı bir yoldan umutsuzluk kırılmış, olumsuz duyguların ağırlığı azalmış olacaktır.
İhtiyacımız olan şey bizi bir arada tutacak yeni ve parlak fikirler değil, çok uzağımızda olmayan, sıklıkla göz ardı ettiğimiz insani değerlerimiz olacaktır."
Kaynak: AA
Terörün gerçekleştiği ortamda yer alan kişilerin korku ve panik yaşadığına dikkati çeken Bilir, "Bu etki sonraki günlerde, 'post-travmatik stres' tablosu olarak gelişebilir. Bu tablo, bir tür stres ve anksiyete durumudur, bir ay hatta daha uzun süre devam edebilir" dedi. Olayın sık sık hatırlanmasının kişi üzerinde olumsuz etki yarattığına ve stresi artırdığına dikkati çeken Bilir, bu durumun, olayın şiddetine göre değişmekle birlikte saldırıyı yaşayanların yüzde 10-60'ında görülebildiğini ifade etti.
Bilir, terör saldırısı sonrasında meydana gelen ruhsal sorunların toplumsal düzeyde de gözlenebildiğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Terör olayı, kaza, afet hatta savaş ortamından farklıdır. Savaşta taraflar planlı şekilde ve karşılıklı olarak diğer tarafa zarar vermeyi amaçlar. Oysa terör olayında taraflardan birisi tamamen masumdur ve bu nedenle toplumsal olarak saldırıya karşı hazırlıklı değildir.
Terör sonrasında toplumda huzursuzluk, gelecek kaygısı, aile bireyleri ile ilgili kaygılar yaşanır. Terör sonrası toplumdaki bu tür sorunların çözümünde toplumsal dayanışma, toplumun eğitim düzeyi, sosyal kurumların varlığı önemlidir ve toplumun bu dönemi daha az sorunla geçirmesi bakımından yarar sağlar. Özellikle yetkililerin topluma güvence veren açıklamaları, toplumun rahatlaması bakımından olumlu etki yapar. Öte yandan terörün önlenmesi ile ilgili olarak uluslararası düzeyde önlemler alınması ve terör olaylarının hiç olmaması için çaba gösterilmesi gereklidir."
- "Önüne geçilemeyecek bir şiddet ortamı, kaos yaratır"
Sosyal Hizmet Uzmanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu da terör saldırısının toplumda ciddi travma yarattığını belirterek, "Şimdi etkilerini çok iyi fark etmesek de ilerleyen zamanda bunun çok ağır bedelleri ile karşı karşıya kalacağız. Çok genel bir saptama olarak, bu kadar acı ve insanların kayıpları için duydukları öfke, başka bir şiddeti doğurmamalı. Çünkü şiddet, büyüyen bir sarmaldır. Bir yaparsanız, iki gelir, üç ile cevap verirseniz beş gelir. Sonuçta bu, önüne geçilemeyecek bir şiddet ortamı, bir kaos yaratır" diye konuştu.
Hablemitoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Elbette acı çeken insanlar, iyi bir şeyi kaybettiklerinde bir araya gelmeye başlarlar. Bu tür olaylar, bir araya gelişi, birlik olmayı arttırmalıdır. Burada önemli olan şey, bir araya gelen bu insanların tepkiyi üretirken, kendilerine zarar veren şiddetin benzerini üretmemeleridir. Toplumcul bir perspektifle bakan, dayanışmayı temel alan insanlar, kendilerine şiddet uygulayan insanlara şiddet uygulamak için bir araya gelmezler. O şiddeti bir daha uygulanmayacak şekilde yok etmek için bir araya gelmelidirler.''
- "İhtiyacımız olan şey insani değerlerimiz olacaktır"
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Uzman Dr. Hasan Turan Karatepe de terörizmin kelime anlamının, "zihni istila eden büyük korku" ve "bir amaç doğrultusunda gerçekleştirilen şiddet eylemleri" olduğunu ifade etti. Karatepe, "Terörün birincil hedefi, çaresizlik uyandıracak ölçüde bir korku ortaya çıkarmak ve toplumsal davranış tutumunda tek belirleyici gücün bu korku olmasını sağlamaktır" dedi.
Karatepe, terörist eylemler sonucunda beklenilen tutumun ya korkunun belirlediği bir geri çekilme, şiddet uygulayanlara teslim olma hali ya da yine korku halinin yönlendirdiği cesaret gösterileri ve karşı-şiddet davranışları olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Korkunun toplumda, güvensizlik hissi yaratacak derecede yoğun ve yaygın yaşanması, kaçınma ve savaşma tepkisini kolaylaştırarak, artan dehşet hissi ve çaresizlikle birlikte toplumsal bir şaşkınlık durumu, uzun vadeli hedefleri dikkate almama ve kaos ortaya çıkmasına neden olur.
Terörist gruplar genellikle kendilerinden daha organize, daha güçlü olan devlet yapılanmasına karşı eylem yaptıkları için devletin gücünü de hesaba katan sivillerin bir bölümü kaçınma davranışı yerine karşı-şiddet tutumuna daha yatkındır. Terörist eylemlerden korkmadıklarını, terörist gruplara yakın gördükleri insanlara benzer şiddet uygulayarak göstermeye çalışan kitleler birçok açıdan terörün asıl amacını da gerçekleştirmiş olurlar."
Bu süreçte korkuyu azaltma çabasının çok kolay olmadığının altını çizen Karatepe, "Güçlü, olumsuz duyguları azaltmaya çalışmak zordur. Terör olayları karşısında kabuğumuza kapanmamıza ya da karşı-şiddet davranışına başvurmamıza neden olan şey de korkuyu azaltma çabasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Karatepe, şöyle devam etti:
"Yaşanılan süreçte doğal olarak ortaya çıkan ve terörizmin birincil amacı olan korku, endişe, çaresizlik, hüzün, umutsuzluk duygularını azaltmaya ve yok etmeye çalıştığımızda hem zihnimizle kaybedeceğimiz bir savaşa girip enerjimizi tüketebilir hem de bu savaşın yıkıcı sonuçları (terörizme teslim olma/ karşı-şiddet uygulama) ile karşı karşıya kalabiliriz. Fakat bu olumsuz hisleri kabullenerek bizim için önemli olan merhamet, acıyı paylaşma, yardımseverlik ve birlikte yaşama gibi değerlerimiz doğrultusunda yapacağımız eylemlerimizi artırdığımızda, hem olumsuz sonuçlar azalmış hem de bu eylemlerimizle birlikte dolaylı bir yoldan umutsuzluk kırılmış, olumsuz duyguların ağırlığı azalmış olacaktır.
İhtiyacımız olan şey bizi bir arada tutacak yeni ve parlak fikirler değil, çok uzağımızda olmayan, sıklıkla göz ardı ettiğimiz insani değerlerimiz olacaktır."
