Saray Mutfakları Sergi Salonu Açıldı
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, inançla, tarihle, deneyimle, bilgiyle ve coğrafyayla yoğrulmuş fikirlerin medeniyeti oluşturduğunu belirterek, "Yaşadığımız şehirler ve mekanlar, mensup olduğumuz medeniyetin izdüşümleridir" dedi.
Bakan Çelik, Topkapı Sarayı'nda Saray Mutfakları Sergi Salonu'nun (Matbah-ı Amire) açılış töreninde yaptığı konuşmada, mekanı çok önemsediğini söyledi.
"Her santimetrekaresiyle ilgileniyorum. Bu mekanda olan her gelişmeye, her açılışa her yeniliğe bizzat katılıyorum" diyen Çelik, bu mekanın medeniyetin kodlarının barındığı bir yer olduğunu bildirdi.
Medeniyetlerin fikirler üzerine inşa edildiğini anlatan Çelik, "İnançla, tarihle, deneyimle, bilgiyle ve coğrafyayla yoğrulmuş fikirler, medeniyeti oluşturur. Yaşadığımız şehirler ve mekanlar, mensup olduğumuz medeniyetin izdüşümleridir" diye konuştu.
Şehir ve mekanın, medeniyetin kimliğini, tarihi tecrübesini, estetik kabiliyetini ve dünya görüşünü yansıtarak bugünlere aktardığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"O nedenle bir şehirden bahsederken, salt bir şehirden, bir mekandan bahsederken de salt bir mekandan bahsetmiş olmuyoruz. Sayfalar dolusu bilgi ve tecrübe, o şehrin ve mekanın sınırları içerisinde bizim tarafımızdan keşfedilmeyi bekliyor. Binlerce yıllık geçmişe sahip bir şehirdeyiz. Roma ve Osmanlı gibi tarihe damga vurmuş iki büyük imparatorluğun ve medeniyetin mirasçısıyız. Bin 500 yıl boyunca hükümdarlık başkenti olmuş bir medeniyetler merkezi, 400 yıl süreyle cihan devletinin idare, eğitim ve sanat merkezi bir mekan burası."
Bakan Çelik, Topkapı Sarayı'nın bugünkü tanımlamayla döneminin "süper gücü" olan bir devletin idare merkezi olmakla beraber, devletin en seçkin kademelerindeki kadroları da yetiştiren bir eğitim kurumu olduğunu dile getirdi.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İhtişamını sadece Osmanlı Devleti'nin kuvvetli yapısı ve dinamik askeri gücünden değil, Osmanlı'nın mahiyetindeki tüm milletlere adil eşitlikçi ve kendi kültürel değerlerini özgürce yaşama özgüvenini kazandırmış olan bir devlet merkezi. Bugün etrafımızdaki kimlik çatışmalarına, etnik çatışmalara batığımızda, bu devletin aynı zamanda bir arada yaşama modeli olarak da ne kadar kıymetli tecrübeler sunduğunu görüyoruz. Etkisi sadece kendisine tabi olan milletler üzerindeki tesirle sınırlı olmayıp, devletler arasındaki ihtilafların birçoğunu bir mektupla çözen, kıtaları aşan etkiye sahip bir iktidar merkezinden bahsediyoruz."
- "Sarayları insani ihtiyaçlar şekillendirdi"
Ömer Çelik, insanların deneyimleri, planları, ihtiyaçları, beklentileri ve öngörülerinin mekanı şekillendirdiğini belirterek, her mekan gibi sarayların da bu ihtiyaç ve planların tesirinde geliştiğini kaydetti.
Çelik, "İçerisinde bulunduğumuz sarayın alt odasından kubbealtına, harem dairesinden, has mutfaklara, kilerli koğuşundan, zülüflü baltacılar koğuşuna her biri, o insani deneyimlerin, planların ve ihtiyaçların tesirinde şekillenmiştir. Bu mütevazı mekanları bizlerin zihninde, algısında ihtişamlı hale getiren, insanların ihtiyaçları da bu sarayın mimarisini ve tarihini şekillendirmiştir" ifadelerini kullandı.
İnsanların ihtiyaçlarının başında yeme ve içmenin geldiğini anımsatan Çelik, "Bugün itibarıyla gastronominin yükselen bir değer olmasına baktığımızda da bugünkü faaliyetimiz daha önemli bir hale geliyor. Zaruri ihtiyaç olan bu zorunluluk, zamanla toplumların kültür anlayışının da önemli bir bölümünü teşkil etmeye başladı.
Nitekim Fatih Sultan Mehmet, Topkapı Sarayı'nı kullanmaya başladıktan sonra yemek protokolünü, yemek adabını da belirlemiştir. Bu yüzden mutfak, saray yaşamında ve kültürümüzün belleğinde önemli bir yer tutmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Saray mutfağının Osmanlı İmparatorluğu'nun gelişme ve büyümesine paralel olan büyük bir gelişme gösterdiğini, sarayın ileri gelenlerinin bir sofra etrafında toplanmasının, devrin en büyük sosyal hareketlerinden biri olarak kaldığını anlatan Çelik, Osmanlı Sarayı'nın özellikle de İstanbul mutfağının, imparatorluğun yükselme döneminde daha zengin bir düzeye ulaştığını ifade etti.
Çelik, şöyle devam etti:
"Bugün açılışını yapacağımız mutfaklar bölümü, saray hiyerarşisinin çeşitli grupları ve divan toplantıları sırasında ve kubbealtında görev yapan devlet erkanına, dışarıdan saraya gelenlere, yeniçerilere ve diğer askerlere hizmet vermekteydi. Günümüze değin muhtelif bölümleri mütemadiyen çeşitli restorasyon çalışmalarına tabi olsa da tarihi yapının hala müdahale görmeyen veya kısmi iyileştirmeye tabi olan tüm unsurlarının, statik güçlendirme, su, elektrik, ısıtma ve elektronik güvenlik sistemleri dahil olmak üzere topyekün bir sağlıklaştırma programına alınması zorunluluk arz etmiştir."
- "50 proje işi tamamlandı"
Bakan Ömer Çelik, 2006 ile 2013 yılları arasında Sur-u Sultani alanı içerisindeki Bağdat Köşkü, Kubbealtı, Alay Köşkü, Has ahırlar, Kule kapıları, Hırka-i Saadet Dairesi, Harem, Hünkar salonu ve Müzik odası gibi bölümleriyle Topkapı Sarayı Silah Seksiyonu ve Saltanat arabaları gibi sarayın en güzel bölümlerinin, bakım, onarım, teşhir ve tanziminin yer aldığı 50 proje işinin tamamlandığını söyledi.
Projeler için 65 milyon liralık bir bütçe kullanıldığını aktaran Çelik, "Bugün itibarıyla başta Sur-u Sultani projeleri olmak üzere Gülhane Hastaneleri, Topkapı Sarayı hazine bölümü, seferler, küçük oda koğuşları, Zülüflü Baltacılar, 3. Ahmed Kütüphanesi, valide ve sultan hamamları gibi bakım ve onarımlarıyla devam eden yaklaşık 25 proje, bunların uygulama işlerinin tamamlanabilmesi için 85 milyon liralık bir bütçe ayrılmış durumdadır. Kuşkusuz böyle eşsiz yapıların ve değerlerin olduğu bir yerde hepimizin yapacak çok işi var. Yakın bir gelecekte tamamlanmak üzere şimdiden Sur-u Sultani Surları'nın etaplar halindeki restorasyonu, Yeşilağa Cami ile Yeni Saray alanı içinde bulunan çeşitli yapı gruplarının bakım ve onarımını da içine alan 18 proje ve uygulama işinin de 110 milyon liralık bir bütçe çerçevesinde tamamlanacağını sizlere bildirmek isterim" diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, daha sonra Saray Mutfakları Sergi Salonu'nun açılışını gerçekleştirdi. Açılışın ardından Bakanlık Müsteşarı Ahmet Haluk Dursun ve beraberindekilerle mutfak salonlarını gezen Çelik, salonlarda sergilenen Osmanlı mutfağı objelerini inceledi.
Burada gazetecilerin, "Nasıl buldunuz?" sorusu üzerine, çok başarılı bir çalışmanın yapıldığını anlatan Çelik, imparatorluğun yükseliş dönemiyle çöküş dönemi arasındaki batılılaşma çabalarının mutfak üzerindeki izlerinin görüldüğünü belirtti.
İmparatorluk büyüdükçe yemek kültürünün değiştiğini ifade eden Çelik, "Herhangi bir kültürel bellek ya da kültürel objeye bakarken, onun mutlaka bir siyasetle etkileşimi vardır. Yemekle ilgili düzenler değişirken, o tamamen batıyla olan etkileşim çerçevesinde değişiyor. Ya da devletin güvenliğiyle ilgili alınan tedbirler çerçevesinde değişiyor" değerlendirmesini yaptı.
Bakan Çelik, daha sonra açık alanda kurulan ve Osmanlı mutfağından örneklerin bulunduğu yiyecekleri inceledi.
Kaynak: AA
"Her santimetrekaresiyle ilgileniyorum. Bu mekanda olan her gelişmeye, her açılışa her yeniliğe bizzat katılıyorum" diyen Çelik, bu mekanın medeniyetin kodlarının barındığı bir yer olduğunu bildirdi.
Medeniyetlerin fikirler üzerine inşa edildiğini anlatan Çelik, "İnançla, tarihle, deneyimle, bilgiyle ve coğrafyayla yoğrulmuş fikirler, medeniyeti oluşturur. Yaşadığımız şehirler ve mekanlar, mensup olduğumuz medeniyetin izdüşümleridir" diye konuştu.
Şehir ve mekanın, medeniyetin kimliğini, tarihi tecrübesini, estetik kabiliyetini ve dünya görüşünü yansıtarak bugünlere aktardığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"O nedenle bir şehirden bahsederken, salt bir şehirden, bir mekandan bahsederken de salt bir mekandan bahsetmiş olmuyoruz. Sayfalar dolusu bilgi ve tecrübe, o şehrin ve mekanın sınırları içerisinde bizim tarafımızdan keşfedilmeyi bekliyor. Binlerce yıllık geçmişe sahip bir şehirdeyiz. Roma ve Osmanlı gibi tarihe damga vurmuş iki büyük imparatorluğun ve medeniyetin mirasçısıyız. Bin 500 yıl boyunca hükümdarlık başkenti olmuş bir medeniyetler merkezi, 400 yıl süreyle cihan devletinin idare, eğitim ve sanat merkezi bir mekan burası."
Bakan Çelik, Topkapı Sarayı'nın bugünkü tanımlamayla döneminin "süper gücü" olan bir devletin idare merkezi olmakla beraber, devletin en seçkin kademelerindeki kadroları da yetiştiren bir eğitim kurumu olduğunu dile getirdi.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İhtişamını sadece Osmanlı Devleti'nin kuvvetli yapısı ve dinamik askeri gücünden değil, Osmanlı'nın mahiyetindeki tüm milletlere adil eşitlikçi ve kendi kültürel değerlerini özgürce yaşama özgüvenini kazandırmış olan bir devlet merkezi. Bugün etrafımızdaki kimlik çatışmalarına, etnik çatışmalara batığımızda, bu devletin aynı zamanda bir arada yaşama modeli olarak da ne kadar kıymetli tecrübeler sunduğunu görüyoruz. Etkisi sadece kendisine tabi olan milletler üzerindeki tesirle sınırlı olmayıp, devletler arasındaki ihtilafların birçoğunu bir mektupla çözen, kıtaları aşan etkiye sahip bir iktidar merkezinden bahsediyoruz."
- "Sarayları insani ihtiyaçlar şekillendirdi"
Ömer Çelik, insanların deneyimleri, planları, ihtiyaçları, beklentileri ve öngörülerinin mekanı şekillendirdiğini belirterek, her mekan gibi sarayların da bu ihtiyaç ve planların tesirinde geliştiğini kaydetti.
Çelik, "İçerisinde bulunduğumuz sarayın alt odasından kubbealtına, harem dairesinden, has mutfaklara, kilerli koğuşundan, zülüflü baltacılar koğuşuna her biri, o insani deneyimlerin, planların ve ihtiyaçların tesirinde şekillenmiştir. Bu mütevazı mekanları bizlerin zihninde, algısında ihtişamlı hale getiren, insanların ihtiyaçları da bu sarayın mimarisini ve tarihini şekillendirmiştir" ifadelerini kullandı.
İnsanların ihtiyaçlarının başında yeme ve içmenin geldiğini anımsatan Çelik, "Bugün itibarıyla gastronominin yükselen bir değer olmasına baktığımızda da bugünkü faaliyetimiz daha önemli bir hale geliyor. Zaruri ihtiyaç olan bu zorunluluk, zamanla toplumların kültür anlayışının da önemli bir bölümünü teşkil etmeye başladı.
Nitekim Fatih Sultan Mehmet, Topkapı Sarayı'nı kullanmaya başladıktan sonra yemek protokolünü, yemek adabını da belirlemiştir. Bu yüzden mutfak, saray yaşamında ve kültürümüzün belleğinde önemli bir yer tutmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Saray mutfağının Osmanlı İmparatorluğu'nun gelişme ve büyümesine paralel olan büyük bir gelişme gösterdiğini, sarayın ileri gelenlerinin bir sofra etrafında toplanmasının, devrin en büyük sosyal hareketlerinden biri olarak kaldığını anlatan Çelik, Osmanlı Sarayı'nın özellikle de İstanbul mutfağının, imparatorluğun yükselme döneminde daha zengin bir düzeye ulaştığını ifade etti.
Çelik, şöyle devam etti:
"Bugün açılışını yapacağımız mutfaklar bölümü, saray hiyerarşisinin çeşitli grupları ve divan toplantıları sırasında ve kubbealtında görev yapan devlet erkanına, dışarıdan saraya gelenlere, yeniçerilere ve diğer askerlere hizmet vermekteydi. Günümüze değin muhtelif bölümleri mütemadiyen çeşitli restorasyon çalışmalarına tabi olsa da tarihi yapının hala müdahale görmeyen veya kısmi iyileştirmeye tabi olan tüm unsurlarının, statik güçlendirme, su, elektrik, ısıtma ve elektronik güvenlik sistemleri dahil olmak üzere topyekün bir sağlıklaştırma programına alınması zorunluluk arz etmiştir."
- "50 proje işi tamamlandı"
Bakan Ömer Çelik, 2006 ile 2013 yılları arasında Sur-u Sultani alanı içerisindeki Bağdat Köşkü, Kubbealtı, Alay Köşkü, Has ahırlar, Kule kapıları, Hırka-i Saadet Dairesi, Harem, Hünkar salonu ve Müzik odası gibi bölümleriyle Topkapı Sarayı Silah Seksiyonu ve Saltanat arabaları gibi sarayın en güzel bölümlerinin, bakım, onarım, teşhir ve tanziminin yer aldığı 50 proje işinin tamamlandığını söyledi.
Projeler için 65 milyon liralık bir bütçe kullanıldığını aktaran Çelik, "Bugün itibarıyla başta Sur-u Sultani projeleri olmak üzere Gülhane Hastaneleri, Topkapı Sarayı hazine bölümü, seferler, küçük oda koğuşları, Zülüflü Baltacılar, 3. Ahmed Kütüphanesi, valide ve sultan hamamları gibi bakım ve onarımlarıyla devam eden yaklaşık 25 proje, bunların uygulama işlerinin tamamlanabilmesi için 85 milyon liralık bir bütçe ayrılmış durumdadır. Kuşkusuz böyle eşsiz yapıların ve değerlerin olduğu bir yerde hepimizin yapacak çok işi var. Yakın bir gelecekte tamamlanmak üzere şimdiden Sur-u Sultani Surları'nın etaplar halindeki restorasyonu, Yeşilağa Cami ile Yeni Saray alanı içinde bulunan çeşitli yapı gruplarının bakım ve onarımını da içine alan 18 proje ve uygulama işinin de 110 milyon liralık bir bütçe çerçevesinde tamamlanacağını sizlere bildirmek isterim" diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, daha sonra Saray Mutfakları Sergi Salonu'nun açılışını gerçekleştirdi. Açılışın ardından Bakanlık Müsteşarı Ahmet Haluk Dursun ve beraberindekilerle mutfak salonlarını gezen Çelik, salonlarda sergilenen Osmanlı mutfağı objelerini inceledi.
Burada gazetecilerin, "Nasıl buldunuz?" sorusu üzerine, çok başarılı bir çalışmanın yapıldığını anlatan Çelik, imparatorluğun yükseliş dönemiyle çöküş dönemi arasındaki batılılaşma çabalarının mutfak üzerindeki izlerinin görüldüğünü belirtti.
İmparatorluk büyüdükçe yemek kültürünün değiştiğini ifade eden Çelik, "Herhangi bir kültürel bellek ya da kültürel objeye bakarken, onun mutlaka bir siyasetle etkileşimi vardır. Yemekle ilgili düzenler değişirken, o tamamen batıyla olan etkileşim çerçevesinde değişiyor. Ya da devletin güvenliğiyle ilgili alınan tedbirler çerçevesinde değişiyor" değerlendirmesini yaptı.
Bakan Çelik, daha sonra açık alanda kurulan ve Osmanlı mutfağından örneklerin bulunduğu yiyecekleri inceledi.