Başbakan Erdoğan'dan Dünya Kupası yorumu
Başbakan Erdoğan, Avrupa’nın Ortadoğu’daki son gelişmeler karşısında içine kapandığını belirterek, "Avrupa idealini oluşturan evrensel değerler tek tek çiğneniyor" dedi. Erdoğan'a, Dünya Kupası'ndaki favorisi de soruldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük Fransa ziyareti öncesinde Paris Match dergisine konuştu.
'DÜNYA KUPASI ŞAŞIRTICI SÜRPRİZLERLE BAŞLADI'
1970'li yıllarda profesyonel olarak futbol oynayan birisi olarak Dünya Kupası'ndaki favorisi sorulan Başbakan Erdoğan, bazı maçları seyretmeye çalıştığını söyledi.
Erdoğan, "Bu dünya kupası şaşırtıcı sürprizler göstererek iyi başladı. Fransa'da Ribery ve Samir Nasri'nin olmamasına üzüldüm. Ne yazık ki Türkiye son dakikada elendi. Fakat Hollanda'nın grubundaydık ve epey ilerlediklerini görüyorum” diye konuştu.
"Suriye ve Irak'ın giderek Lübnanlaştığı, bölgenin yegane istikrarlı ülkesi Türkiye'nin Avrupa'dan yeterince destek görüp görmediğine?” ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Kesinlikle hayır. Avrupa, Ortadoğu'daki son gelişmeler karşısında içine kapandı. Avrupa idealini oluşturan evrensel değerler tek tek çiğneniyor. Mısır'da demokrasiye yönelik darbe karşısında Avrupa sessiz kaldı. Suriye'deki drama karşı aynı şekilde sessiz. Filistin meselesine karşı Avrupa on yıllarca sessiz kaldı. Şimdi de Irak meselesinde gereken tepki ortaya konmuyor. Avrupa'nın bu sessizliği, Ortadoğu halklarının vicdanlarında onarılması zor yaralar açıyor” ifadelerini kullandı.
Suriyeli mülteciler konusunda dünyanın gerekli desteği vermediğini vurgulayan Erdoğan, “Bırakınız siyasi desteği, Suriyeli mülteciler konusunda bile dünyadan gerekli desteği ne Suriye halkı, ne de biz görmedik. Bugün Ortadoğu'daki darbelere, haksızlıklara, katliamlara, insanlık dramlarına sessiz kalan Avrupa, inanın, yarın kendi değerlerini savunmakta çok güçlük çekecektir” değerlendirmesini yaptı.
'TÜRKİYE VE TÜRKLER AVRUPA'NIN BİR PARÇASI'
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) giriş sürecinde aynı isteği devam ettirip ettirmediğine ilişkin bir soruyu cevaplayan Erdoğan, tam üyelik hedefinde bir değişiklik olmadığını vurguladı.
"Türkiye'nin tarihinin Avrupa olmaksızın ve Avrupa'nın tarihinin de Türkiye olmaksızın yazılamayacağını" vurgulayan Erdoğan, "stratejik bir tercih olan üyelik hedefini AB'nin de aynı stratejik perspektifle değerlendirmesi gerektiğini" ifade etti.
Türkiye ve Türklerin de çok kültürlü bir yer olan Avrupa'nın bir parçası olduğuna değinen Erdoğan, AB'nin hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları gibi değerler açısından bakıldığında önemli bir güç olduğunu belirtti. Erdoğan, Türkiye'nin de bu değerleri paylaşan ve benimseyen bir ülke olduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin müzakere sürecinde önüne çıkarılan yapay engellerin milletin şevkin kırdığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Çeşitli nedenlerle haksız şekilde bloke edilen fasıllar bizleri üzmüş, milletimizin şevkini kırmıştır. Ancak bunlar tam üyelik hedefimizde bir değişiklik oluşturmamıştır. Türkiye bugün birçok AB kriteri bakımından AB ülkelerinin en az yarısından daha iyi durumdadır.”
"Avrupalıların Türkiye konusunda çok istekli olmamalarının dini sebeplere dayanıp dayanmadığına" ilişkin bir soruya ise Başbakan Erdoğan, "AB'yi din eksenine indirgemenin kendisini inşa eden değerlere haksızlık olduğu" yanıtını verdi.
Avrupa'nın bir değerler birliği olduğuna değinen Erdoğan, "AB'yi din eksenine indirgemek, her şeyden önce AB'yi inşa eden değerlere büyük haksızlık olur. Avrupa projesini, demokrasi, insan hakları, ortak refah, güvenlik, dayanışma gibi kavramlardan bağımsız olarak ele alamazsınız” ifadelerini kullandı.
Dinsel farklılıkların AB için engel teşkil etmeyeceğinin altını çizen Erdoğan, dinin bazı Avrupalı siyasetçiler tarafından Türkiye'nin üyeliğine itiraz için bir argüman olarak kullanıldığını belirtti. Bu yaklaşımı gerçekçi ve akılcı bulmadığını ifade eden Erdoğan, "Ben Avrupa düşüncesinin, bu tür saplantılara dayalı hatalı politikaları aşabileceğine, halkların yanlış yönlendirilmesini engelleyeceğine inanıyorum. Türkiye olarak bizler, medeniyetler çatışmasına değil, tam tersine medeniyetler ittifakına inanıyoruz" diye konuştu.
“Türkiye'de petrol olsaydı çoktan AB üyesi olmaz mıydınız?” sorusuna ise Erdoğan, "AB değerleri arasında petrol bulunmuyor. Biz 12 yılda, ekonomik olarak da çok iyi bir performans sergiledik. Türkiye, enerji tedarik yollarının önemli bölümüne ev sahipliği yapan bir ülke. Dolayısıyla Avrupa enerji güvenliğine önemli katkılar sağlayabileceğimizi unutmamak lazım" şeklinde cevap verdi.
'FRANSA'YLA İLİŞKİLERDE BEYAZ BİR SAYFA AÇILIYOR'
Fransa'yla ilişkilerin eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile geçen "verimsiz dönem" sonrası geleceğine ilişkin bir soruyu cevaplayan Erdoğan, Cumhurbaşkanı François Hollande ile ilişkilerde yeni bir döneme girildiğini ifade etti.
Erdoğan, “Hollande ile G20'deki görüşmemiz ve sonrasında Türkiye'ye yaptığı sıcak ziyaret dostçaydı. Sarkozy'nin 2011'deki G20 dönem başkanı olarak ziyareti ise 24 saati bile bulmadı. Hollande, Ankara ve İstanbul'u görmek için vakit ayırdı. Bu çok olumlu ve ilişkilerin tonunun değişeceğini gösteriyor. Yıllarca süren krizlerden sonra yeni bir beyaz sayfa açılıyor” değerlendirmesini yaptı.
'ORTADOĞU'DA NÜKLEER SİLAH İSTEMİYORUZ'
İran'ın nükleer silah geliştirmesi durumunda Türkiye'nin tepkisini nasıl olacağına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Ortadoğuda nükleer silah istemediklerini söyledi. Erdoğan şunları kaydetti:
"Biz Ortadoğu'da nükleer silah istemiyoruz. Buna bölgedeki tüm ülkeler dahil. Türkiye tüm uluslararası silahsızlanma örgütlerine ve bu alandaki çalışmalara etkin biçimde katkı sağlamaktadır. Ancak nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılmasına bir itirazımız yok. Bu her ülkenin doğal hakkı."
"Arap baharı döneminin başlangıcında, Müslüman ve laik bir devlet olan Türkiye'nin herkes için bir model olduğu" hatırlatılan röportajda, Türkiye'nin model ülke konumunu sürdürüp sürdürmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, her ülkenin kendine özgü bir tarihi olduğunu belirterek, “Koşullar ve tecrübeler ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Biz hiçbir zaman bir model olma iddiasında olmadık. Bununla birlikte başarılarımızın örnek alınmasından sadece memnuniyet duyarız. Ama Türkiye'deki tablo tüm açıklığıyla ortada: Türkiye, halkının çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletidir. İslam ve demokrasinin birbiriyle çelişmediğini somut olarak göstermiş, laik bir devlettir” değerlendirmesinde bulundu.
Din ile siyaset arasındaki ilişki hakkında görüşü sorulan Başbakan Erdoğan, hangi dine mensup olursa olsun tüm vatandaşları aynı derecede kucakladıklarını ve ihtiyaçlarına aynı titizlikle cevap verdiklerini belirtti. Erdoğan, son yıllar Ermeni ve Rum vatandaşlara yönelik açılımların ise bu durumun en güzel örneği olduğunu ifade etti.
'MİLLETİN HİZMETKARI OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
“Demokrasilerde on yıllık bir iktidar sonrasında, De Gaulle ve Margareth Thatcher örneklerinde de görüldüğüne benzer bir yorgunluk hissediyor musunuz?” şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Erdoğan, her ülkenin, her liderin durumunun farklı olduğunu ve genelde iktidarda olmanın oy kaybına yol açabildiğini ancak Türkiye'e tam tersi bir durum yaşandığını belirtti.
Erdoğan, “12 yılda toplam 8 seçim kazandık. Oyumuz sürekli artıyor. Bu da halkın AK Parti'ye güvenmeye devam ettiğini gösteriyor. En son, 30 Mart'taki yerel seçimlerde de halk tercihini AK Parti'den yana kullandı. Milletin teveccühü devam ettikçe, milletin hizmetkarı olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Bir devlet adamının en çok neye dikkat etmesi gerektiğine ilişkin bir soruya ise Erdoğan, “Kibirden uzak durmalı ve istişareye önem vermeli” şeklinde cevap verdi. Siyasetin kendisine millet iradesine saygının, millete hizmet etmenin çok önemli olduğunu öğrettiğini söyleyen Erdoğan, halkın kendisine hizmet götüren idarecileri sevdiğine işaret etti.
Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“Ben belediye başkanlığımdan beri halka hizmet için samimiyetle çalışmayı esas aldım. İnsan olarak hepimiz faniyiz. Geriye sadece bıraktığımız eserler kalacak. İyi eserler bırakırsak, iyi bir insan olarak anılacağız.”
Kaynak: AA
'DÜNYA KUPASI ŞAŞIRTICI SÜRPRİZLERLE BAŞLADI'
1970'li yıllarda profesyonel olarak futbol oynayan birisi olarak Dünya Kupası'ndaki favorisi sorulan Başbakan Erdoğan, bazı maçları seyretmeye çalıştığını söyledi.
Erdoğan, "Bu dünya kupası şaşırtıcı sürprizler göstererek iyi başladı. Fransa'da Ribery ve Samir Nasri'nin olmamasına üzüldüm. Ne yazık ki Türkiye son dakikada elendi. Fakat Hollanda'nın grubundaydık ve epey ilerlediklerini görüyorum” diye konuştu.
"Suriye ve Irak'ın giderek Lübnanlaştığı, bölgenin yegane istikrarlı ülkesi Türkiye'nin Avrupa'dan yeterince destek görüp görmediğine?” ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Kesinlikle hayır. Avrupa, Ortadoğu'daki son gelişmeler karşısında içine kapandı. Avrupa idealini oluşturan evrensel değerler tek tek çiğneniyor. Mısır'da demokrasiye yönelik darbe karşısında Avrupa sessiz kaldı. Suriye'deki drama karşı aynı şekilde sessiz. Filistin meselesine karşı Avrupa on yıllarca sessiz kaldı. Şimdi de Irak meselesinde gereken tepki ortaya konmuyor. Avrupa'nın bu sessizliği, Ortadoğu halklarının vicdanlarında onarılması zor yaralar açıyor” ifadelerini kullandı.
Suriyeli mülteciler konusunda dünyanın gerekli desteği vermediğini vurgulayan Erdoğan, “Bırakınız siyasi desteği, Suriyeli mülteciler konusunda bile dünyadan gerekli desteği ne Suriye halkı, ne de biz görmedik. Bugün Ortadoğu'daki darbelere, haksızlıklara, katliamlara, insanlık dramlarına sessiz kalan Avrupa, inanın, yarın kendi değerlerini savunmakta çok güçlük çekecektir” değerlendirmesini yaptı.
'TÜRKİYE VE TÜRKLER AVRUPA'NIN BİR PARÇASI'
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) giriş sürecinde aynı isteği devam ettirip ettirmediğine ilişkin bir soruyu cevaplayan Erdoğan, tam üyelik hedefinde bir değişiklik olmadığını vurguladı.
"Türkiye'nin tarihinin Avrupa olmaksızın ve Avrupa'nın tarihinin de Türkiye olmaksızın yazılamayacağını" vurgulayan Erdoğan, "stratejik bir tercih olan üyelik hedefini AB'nin de aynı stratejik perspektifle değerlendirmesi gerektiğini" ifade etti.
Türkiye ve Türklerin de çok kültürlü bir yer olan Avrupa'nın bir parçası olduğuna değinen Erdoğan, AB'nin hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları gibi değerler açısından bakıldığında önemli bir güç olduğunu belirtti. Erdoğan, Türkiye'nin de bu değerleri paylaşan ve benimseyen bir ülke olduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin müzakere sürecinde önüne çıkarılan yapay engellerin milletin şevkin kırdığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Çeşitli nedenlerle haksız şekilde bloke edilen fasıllar bizleri üzmüş, milletimizin şevkini kırmıştır. Ancak bunlar tam üyelik hedefimizde bir değişiklik oluşturmamıştır. Türkiye bugün birçok AB kriteri bakımından AB ülkelerinin en az yarısından daha iyi durumdadır.”
"Avrupalıların Türkiye konusunda çok istekli olmamalarının dini sebeplere dayanıp dayanmadığına" ilişkin bir soruya ise Başbakan Erdoğan, "AB'yi din eksenine indirgemenin kendisini inşa eden değerlere haksızlık olduğu" yanıtını verdi.
Avrupa'nın bir değerler birliği olduğuna değinen Erdoğan, "AB'yi din eksenine indirgemek, her şeyden önce AB'yi inşa eden değerlere büyük haksızlık olur. Avrupa projesini, demokrasi, insan hakları, ortak refah, güvenlik, dayanışma gibi kavramlardan bağımsız olarak ele alamazsınız” ifadelerini kullandı.
Dinsel farklılıkların AB için engel teşkil etmeyeceğinin altını çizen Erdoğan, dinin bazı Avrupalı siyasetçiler tarafından Türkiye'nin üyeliğine itiraz için bir argüman olarak kullanıldığını belirtti. Bu yaklaşımı gerçekçi ve akılcı bulmadığını ifade eden Erdoğan, "Ben Avrupa düşüncesinin, bu tür saplantılara dayalı hatalı politikaları aşabileceğine, halkların yanlış yönlendirilmesini engelleyeceğine inanıyorum. Türkiye olarak bizler, medeniyetler çatışmasına değil, tam tersine medeniyetler ittifakına inanıyoruz" diye konuştu.
“Türkiye'de petrol olsaydı çoktan AB üyesi olmaz mıydınız?” sorusuna ise Erdoğan, "AB değerleri arasında petrol bulunmuyor. Biz 12 yılda, ekonomik olarak da çok iyi bir performans sergiledik. Türkiye, enerji tedarik yollarının önemli bölümüne ev sahipliği yapan bir ülke. Dolayısıyla Avrupa enerji güvenliğine önemli katkılar sağlayabileceğimizi unutmamak lazım" şeklinde cevap verdi.
'FRANSA'YLA İLİŞKİLERDE BEYAZ BİR SAYFA AÇILIYOR'
Fransa'yla ilişkilerin eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile geçen "verimsiz dönem" sonrası geleceğine ilişkin bir soruyu cevaplayan Erdoğan, Cumhurbaşkanı François Hollande ile ilişkilerde yeni bir döneme girildiğini ifade etti.
Erdoğan, “Hollande ile G20'deki görüşmemiz ve sonrasında Türkiye'ye yaptığı sıcak ziyaret dostçaydı. Sarkozy'nin 2011'deki G20 dönem başkanı olarak ziyareti ise 24 saati bile bulmadı. Hollande, Ankara ve İstanbul'u görmek için vakit ayırdı. Bu çok olumlu ve ilişkilerin tonunun değişeceğini gösteriyor. Yıllarca süren krizlerden sonra yeni bir beyaz sayfa açılıyor” değerlendirmesini yaptı.
'ORTADOĞU'DA NÜKLEER SİLAH İSTEMİYORUZ'
İran'ın nükleer silah geliştirmesi durumunda Türkiye'nin tepkisini nasıl olacağına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Ortadoğuda nükleer silah istemediklerini söyledi. Erdoğan şunları kaydetti:
"Biz Ortadoğu'da nükleer silah istemiyoruz. Buna bölgedeki tüm ülkeler dahil. Türkiye tüm uluslararası silahsızlanma örgütlerine ve bu alandaki çalışmalara etkin biçimde katkı sağlamaktadır. Ancak nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılmasına bir itirazımız yok. Bu her ülkenin doğal hakkı."
"Arap baharı döneminin başlangıcında, Müslüman ve laik bir devlet olan Türkiye'nin herkes için bir model olduğu" hatırlatılan röportajda, Türkiye'nin model ülke konumunu sürdürüp sürdürmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, her ülkenin kendine özgü bir tarihi olduğunu belirterek, “Koşullar ve tecrübeler ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Biz hiçbir zaman bir model olma iddiasında olmadık. Bununla birlikte başarılarımızın örnek alınmasından sadece memnuniyet duyarız. Ama Türkiye'deki tablo tüm açıklığıyla ortada: Türkiye, halkının çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletidir. İslam ve demokrasinin birbiriyle çelişmediğini somut olarak göstermiş, laik bir devlettir” değerlendirmesinde bulundu.
Din ile siyaset arasındaki ilişki hakkında görüşü sorulan Başbakan Erdoğan, hangi dine mensup olursa olsun tüm vatandaşları aynı derecede kucakladıklarını ve ihtiyaçlarına aynı titizlikle cevap verdiklerini belirtti. Erdoğan, son yıllar Ermeni ve Rum vatandaşlara yönelik açılımların ise bu durumun en güzel örneği olduğunu ifade etti.
'MİLLETİN HİZMETKARI OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
“Demokrasilerde on yıllık bir iktidar sonrasında, De Gaulle ve Margareth Thatcher örneklerinde de görüldüğüne benzer bir yorgunluk hissediyor musunuz?” şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Erdoğan, her ülkenin, her liderin durumunun farklı olduğunu ve genelde iktidarda olmanın oy kaybına yol açabildiğini ancak Türkiye'e tam tersi bir durum yaşandığını belirtti.
Erdoğan, “12 yılda toplam 8 seçim kazandık. Oyumuz sürekli artıyor. Bu da halkın AK Parti'ye güvenmeye devam ettiğini gösteriyor. En son, 30 Mart'taki yerel seçimlerde de halk tercihini AK Parti'den yana kullandı. Milletin teveccühü devam ettikçe, milletin hizmetkarı olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Bir devlet adamının en çok neye dikkat etmesi gerektiğine ilişkin bir soruya ise Erdoğan, “Kibirden uzak durmalı ve istişareye önem vermeli” şeklinde cevap verdi. Siyasetin kendisine millet iradesine saygının, millete hizmet etmenin çok önemli olduğunu öğrettiğini söyleyen Erdoğan, halkın kendisine hizmet götüren idarecileri sevdiğine işaret etti.
Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“Ben belediye başkanlığımdan beri halka hizmet için samimiyetle çalışmayı esas aldım. İnsan olarak hepimiz faniyiz. Geriye sadece bıraktığımız eserler kalacak. İyi eserler bırakırsak, iyi bir insan olarak anılacağız.”