Borsanın Siyasi Krizlerle İmtihanı

Yurt içindeki siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylar borsada değer kayıplarına neden olurken, Türk Lirası'nın (TL) da dolar karşısında değer kaybetmesine yol açtı.

2006 yılından itibaren yurt içindeki siyasi ve politik riskler, protestolar, soruşturmalar ve operasyonlar incelendiğinde borsada TL'nin dolar karşında önemli ölçüde değer kaybettiği görüldü.

11 Mayıs 2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nin Şişli'deki merkez binasına atılan bomba ve 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay saldırısı sonrası yaklaşık bir aylık dönemde borsada sert düşüşler, TL'de de hızlı değer kayıpları görüldü.

10 Mayıs 2006 tarihinde 43.598 puandan günü tamamlayan BIST 100 endeksi, yaşanan sürecin etkisiyle bir ayda yaklaşık yüzde 26 oranında değer kaybederken 13 Haziran 2006'da 32.384 puana geriledi.
Saldırılarla piyasalarda olan tedirginlikler TL varlıklarda satış baskısının artmasına neden olurken, bu dönemde TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı yaklaşık yüzde 17'yi buldu, dolar/TL paritesi 1,4505 seviyesinden 1,7065 seviyesine yükseldi.

- E-muhtıra ve Cumhuriyet mitingleri

2006 yılındaki saldırıların gündemden düşmesiyle yaklaşık 1 yıl süren yükseliş trendine giren BIST 100 endeksi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) adına Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde 27 Nisan 2007 tarihinde yapılan açıklama-"e-muhtıra"-ve aynı dönemde yapılan Cumhuriyet mitingleri ülke gündeminin tekrar gerilmesine neden oldu.
26 Nisan 2007'de 48.570 puanı gören BİST 100 endeksi yaşanan siyasi gerginlikle iki günde yaklaşık yüzde 10 oranında azalarak 43.500 puan seviyelerine geriledi. Özellikle e-muhtıra ile başlayan bir haftalık türbülansta TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı ise yüzde 2,2'yi buldu ve dolar/TL paritesi 1,3275'ten 1,3563'e yükseldi.

- Ergenekon soruşturması ve AK Parti'yi kapatma davası

Ergenekon soruşturmasının başladığı 2008 yılının ocak ayı ve AK Parti ile ilgili açılan kapatma davası 2008 yılının ilk çeyreğinde BIST 100 endeksinin yüzde 30'u aşan oranda değer kaybettiği bir düşüş trendine girmesine neden oldu. 2007 yılını 55.538 puandan tamamlayan BIST 100 endeksi yaşanan gelişmelerin yarattığı siyasi risklerin fiyatlara yansımasıyla 2008 yılının ilk çeyreği sonunda 39.015 puana kadar geriledi.
2008 yılı Mart ayında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle partinin kapatılması ve bazı siyasilerin siyasetten uzaklaştırılması istemiyle hazırladığı iddianame Anayasa Mahkemesi'ne sunmuş ve 31 Mart 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi iddianameyi kabul etmişti. Bu dönemde piyasalarda başlayan tedirginlik 30 Temmuz 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nin partinin kapatılmaması yönünde karar vermesine kadar devam etti ve BIST 100 endeksi temmuz ayında gördüğü en düşük seviyeye göre yüzde 41'e varan oranda değer kaybederek 32.645 puana geriledi. Aynı dönemde Türk Lirası'ndaki değer kaybı ise yüzde 6 civarında oldu.

- Balyoz davası

2010 yılına gelindiğinde ise darbe zeminini hazırlama amaçlı Hükümet'e yönelik girişimleri olduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada çok sayıda emekli ve muvazzaf askerin gözaltına alınması gündemin ilk sırasındaki yerini aldı. Balyoz davası soruşturmasının başladığı Şubat 2010''da BİST 100 endeksi 1 aylık dönemde yüzde 12,4 oranında değer kaybederken, endeks 55.526 puandan 48.000 puan sınırına kadar gerilerken, dolar/TL paritesi ise yüzde 4,8 oranında artış kaydederek 1,4808'den 1,5522'ye yükseldi.

- Taksim Gezi parkı olayları

2010 yılından 2012 yılı Ocak ayına kadar geniş bir bant içinde yatay seyreden BIST 100 endeksi, 2012 yılının tamamında güçlü bir yükseliş trendi içine girmiş ve bu trend 2013 yılı mayıs ayına kadar devam etmişti. Mayıs ayında küresel piyasalar açısından ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para musluklarını kısacağına ilişkin ilk sinyallerin ortaya çıkması bakımından oldukça kritik bir ay olmasının yanında yurt içinde Gezi parkı olayları olumsuz anlamda piyasalarda tarihi günler yaşanmasına neden oldu.
22 Mayıs 2013 tarihinde 93.398 puanla tarihi en yüksek seviyesini gören BIST 100 endeksi, Taksim Gezi parkı protestolarının başladığı 24 Mayıs 2013 tarihten itibaren sert bir şekilde düşüşe geçerken, olayların tırmandığı mayıs ayının son haftasının ardından gerçekleştirilen ilk işlem gününde yaklaşık yüzde 11 düşüş kaydetti.

Gezi parkı olayları başlamadan önce 90|000 puan sınırında olan BIST 100 endeksi iki haftada yüzde 20'ye yakın değer kaybederek 73.000 puan sınırına kadar gerilerken, Türk Lirası da dolar karşısında yüzde 2,6 oranında düşüş kaydederek 1,8457'den 1,8933'e yükseldi.

- İstanbul merkezli operasyon

Yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla 16 Aralık 2013 tarihinde başlatılan İstanbul merkezli operasyon ise Gezi parkı olaylarından sonra 2013 yılının son günlerinde TL varlıklardaki negatif seyrin artarak devam etmesine neden oldu. İstanbul merkezli operasyon öncesinde 74.843 puan olan BIST 100 endeksi, 2 haftalık süreçte yüzde 15 oranında değer kaybederek 63.885 puana geriledi. Aynı dönemde dolar/TL paritesi ise yüzde 6,3 oranında yükselerek 2,0262'den 2,1540'e ulaştı.
İstanbul merkezli operasyonda bakan çocukları ve işadamlarının adının geçmesi, sürecin uzun sürebileceğine yönelik endişelerle siyasi belirsizlik algısının artması TL'nin diğer para birimleri karşısında hızla düşüşe geçmesine ve dolar/TL paritesinin tarihinin en yüksek seviyelerine çıkmasına neden olurken, BIST 100 endeksi de aralık ayı içinde 2012 Temmuz'undan bu yana gördüğü en düşük seviye olan 61.150 puana kadar geriledi.

- "2014 yılında yüzde 3,1 büyüme bekliyoruz"

Konuyla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Odeabank Ekonomik Araştırmalar ve Stratejik Planlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serkan Özcan, Türkiye'de finansal piyasaların 2013 Ocak-Mayıs döneminin ikinci kez yatırım yapılabilir kredi notuna ulaşmanın da katkısıyla oldukça olumlu geçtiğini söyledi.

Finansal piyasaların diğer gelişmekte olan ülkelerde de olduğu gibi mayıs ayından sonra küresel belirsizliklerle hızla kötüleştiğini anımsatan Özcan, mayıs ayında yüzde 4,6 ile rekor düşük seviyeye gerileyen bono faizlerinin, ağustos sonunda yüzde 10'u aştığını ve akabinde yeniden yüzde 9'un altına gerilese de son dönemde yüzde 10'un hemen üzerinde olduğunu söyledi.

2013 yılında Türk Lirası'nın yüzde 20'nin üzerinde ve BIST 100 endeksinin de yüzde 13 değer kaybettiğini ifade eden Özcan, finansal piyasalardaki keskin kötüleşmeye karşın, 2010 sonundan bu yana izlenen adı konulmamış yeni ekonomik programın makroekonomik istikrarı güçlendirmesi sayesinde Türkiye ekonomisinin 2013 yılında yüzde 4 civarında ılımlı bir büyüme kaydedeceğini ve enflasyonun da yüzde 7,4 ile tek hanede kalmaya devam ettiğini belirtti.

"2014 yılında ise sıkılaşan finansal koşullara bağlı olarak ekonominin yüzde 3,1 oranında büyüyeceğini, bununla birlikte bu yıl ilk defa hem dış hem iç talebin büyümeye pozitif katkı sağlar hale gelebileceğini öngörüyoruz" diyen Özcan, bununla birlikte yurt dışı ve yurt içindeki gelişmelerin büyümede aşağı yönlü risk oluşturmaya devam edeceğini öngördü.
Özcan, enflasyonun ise yüksek baz etkisi, görece zayıf iç talebe karşın vergi artışları ve TL'deki değer kaybıyla yüzde 7,3 ile 2013'tekine yakın gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini belirtti.

Bu durum daha yılın başından son altı yılda üçüncü kez yıl sonunda enflasyonun yüzde 7,0'lik hedefin belirsizlik üst aralığının da üzerinde gerçekleşebileceğine işaret ettiğini ifade eden Özcan, bunun Merkez Bankası üzerindeki baskıyı artırdığını söyledi.


- "Türkiye ekonomisinin orta vadede bir büyüme hikayesi var"

Dünyanın her yerinde olduğu gibi makroekonomik görünümde -iki seçimin olacağı bir yıl olmasına da bağlı olarak- ekonomik gelişim dışında bazı risklerin bulunduğunu ifade eden Özcan, şunları kaydetti:
"Bununla birlikte piyasada dönem dönem çalkantılar yaşansa da Türkiye ekonomisinin orta vadede bir büyüme hikayesi olduğuna inanıyoruz. Nitekim IMF'nin ekim ayında yayımladığı Dünya Ekonomik Görünümü Raporu da bu analizimizi haklı çıkarıyor. IMF tahminlerine göre, önümüzdeki 5 yılda kişi başına milli gelirini en fazla artıracak ülkeler sıralamasında Türkiye 188 ülke içinde 9. sırada yer alıyor. Bu dönemde 300 milyar doların üzerinde büyüklüğe sahip ekonomiler arasında nominal milli gelirini en fazla artırması beklenen ülke ise Türkiye. Türkiye'nin büyüme hikayesi; finansal çalkantıya karşın ülkeden sermaye çıkışının da görece sınırlı kalmasını sağlıyor. Dolayısıyla yılın ikinci yarısında yaşanan gelişmeleri Türkiye'ye özel yüksek sermaye çıkışları yerine, dünya genelinde varlıkların yeniden fiyatlama çabası olarak okumak gerekiyor."
17 Mayıs-27 Aralık 2013 döneminde yabancıların sadece 4,2 milyar dolarlık tahvil, 2 milyon dolarlık da hisse senedi satışı yaptığı bilgisini veren Özcan, güçlü bankacılık sektörü sayesinde yurt dışı bankalardan borçlanmanın 14,5 milyar dolar arttığını aktardı.
Dolayısıyla Türkiye'nin yurt dışından döviz çekme kabiliyetinde bir düşüş olmadığının açıkça görüldüğünü vurgulayan Özcan, 2012 sonundan bu yana bakıldığında, yabancıların nette 4,3 milyar dolarlık tahvil, 8 milyon dolarlık da hisse senedi almış olmalarına dikkati çekti.
Öte yandan Türkiye'nin 2010 sonundan bu yana adı konulmamış yeni bir ekonomik programla makroekonomik istikrarı güçlendirmeye çalışırken, siyasi istikrar tarafında da açılım süreciyle sınırlı bir iyileşme kaydettiğini belirten Özcan, "Son gelişmeler risk oluştursa da, Economist Intelligence Unit'in ölçümlerine göre kasım ayı itibarıyla Türkiye'de siyasi istikrar endeksi 2012 sonuna göre açılım süreci sayesinde bir basamak iyileşti. Türkiye'nin içinde bulunduğumuz süreçten kurumsal altyapısını güçlendirerek çıkmaya odaklanması halinde, 2023 yılında 25 bin dolarlık kişi başına milli gelir hedefine rahatlıkla ulaşabilecektir" değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA