Dışişleri Bakanı Davutoğlu Açıklaması
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Terörizmle Mücadelede Küresel Forum ile ilgili olarak "cihada karşı fon" tanımının kulllanılmasını eleştirerek, "Türk basınında buna özen gösterilmesini bekleriz" dedi.
Habertürk televizyonunun yayınında sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Küresel Forum'un bazı yanlış anlamalarla Müslümanların içinde addedildiği bazı terör faaliyetlerine indirgenmesinin doğru olmadığına işaret etti.
Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin de konuşmasında, Türkiye'deki ABD büyükelçiliğine terör örgütü DHKP/C tarafından yapılan terör faaliyetinden bahsettiğini hatırlattı. Kendisinin de Kenya'da ölen Elif Yavuz'a atıfta bulunduğunu belirten Davutoğlu, terörün herhangi bir siyasal sorunla ilgisi olmayan, insanlara yönelik bir insanlık suçu olduğunu kaydederek, terörle ilgili, "Kim yaparsa yapsın yanlıştır" ifadesini kullandı.
Terörizmle Mücadelede Küresel Forum üzerine "cihada karşı fon" tanımının kulllanılmasını eleştiren Davutoğlu, bugünkü bazı gazeteleri gördüğünde üzüldüğünü söyleyerek, "Küresel terörle mücadelede küresel forum üzerine "cihada karşı fon" gibi bir şey kullanılmış. Yani hangi zihin terörle cihadı yan yana koyuyor. Onu anlamıyorum. Terörden bahsedildiğinde cihadın akla gelmesi oryantalist bir tutum. Türk basınında buna özen gösterilmesini doğrusu bekleriz" diye konuştu.
Toplantıda, İslam'la cihatla ilgili kararlar alınmış gibi yansıtmanın da son derece yanlış bir tutum olduğunu vurgulayan Davutoğlu, söz konusu fonun ABD'nin ulusal kapasitesiyle gündeme getirdiği bir konu olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, ülkelerin de ilkesel düzeyde teröre karşı yapılacak çalışmalarla ilgili olarak bu fona destek beyan ettiklerini belirtti.
-"BMGK kararının bizatihi kendisi önemli"-
ABD İngiltere, Fransa ve bölge ülkeleri Suudi Arabistan, Katar ve İran'la yoğun temaslarda bulunduklarını aktaran Davutoğlu, BMGK kararının şekillenmesinde Türkiye tarafından da önemli unsurları barındırması nedeniyle büyük bir faaliyet içinde bulunduklarını ifade etti.
Davutoğlu, "BMGK kararının bizatihi kendisinin, kimyasal silahlara karşı bir mutabakat oluşması ve Suriye'yle ilgili güçlü bir karar olması bakımından önemli olduğunu" bildirdi.
-İnsani boyut-
Davutoğlu, insani boyutta bir karar tasarısı çıkmasının, siyasal süreci teşvik edecek önemli bir zemin oluşturacağına dikkati çekti
-"Önemli ama yeterli değil"-
Suriye ile ilgili BMGK tasarısının ülkede şiddetin durması için önemli ama yeterli olmadığını söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bizim arzu ettiğimiz husus konvansiyel silahların da susması. Yani hava bombardımanının, füzelerin, tankların, topların susması. Dolayısıyla şu aşamada kimyasal silah tehditi ortadan kalktı ama sivil halk üzerinde diğer tehdit devam ediyor. Onun için insani boyutu öne çıkarmamızın sebebi de bu. Bu karar tasarısıyla Suriye krizi çözülmüş değil, bitmiş değil. Ancak önemli bir unsur devreye girmiş oldu. Bu elde edilen krizin çözülmesi için önemli bir köşe taşı olarak değerlendirilebilir."
-ABD-İran ilişkileri-
Davutoğlu, ABD-İran ilişkilerinin seyriyle ilgili yaptığı değerlendirmede de "Her şeyden önce zihinlerde hiçbir sual kalmaması açısından net şekilde ifade edeyim: biz ABD ile İran arasındaki ilişkilerin tansiyonunun düşmesinden çok memnunuz. Bunun düşmesi için biz yıllarca görünen görünmeyen birçok çaba sarf ettik" diye konuştu.
Tahran Anlaşmasın'da perde gerisinde yürütülen yoğun diplomatik çabaların, bizzat kendisinin taraflarla yaptığı görüşmelere kadar giden bir boyutu olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla bir müttefikimizle en yakın ve tarihi komşumuz arasındaki ilişkiler normalleşirse ondan en fazla faydayı biz görürürüz. Türk ekonomisi görür. Yaptırımların kalktığını düşünün. İran'la şu anda 25 milyar dolar olan ticaretimiz bir anda 100 milyar dolara çıkar. Bu bir hayal veya uçuk bir rakam değil. Ayrıca bundan birkaç ay önce İran'a yönelik bir operasyondan bahsedilirken bundan en fazla rahatsız olan biz olduk. Dolayısıyla kesinlikle İran-ABD arasında yapılan görüşmelerden çok büyük bir memnuniyet duyuyoruz."
Davutoğlu bu angajmanın devam etmesini ümit ettiklerini söyleyerek, "Ümit ederiz İran'ın nükleer programıyla ilgili şüpheler ortadan kalkar ve yine ümit ediyoruz ki İran'a yönelik yaptırımların tümüyle ortadan kalkmasıyla İran, ekonomosiyle gücüyle uluslararası ekonomik yapılanmaya entegre olur" değerlendirmesini yaptı.
-İsrail-Filistin barış görüşmeleri-
Davutoğlu İsrail-Filistin barış görüşmeleri konusunda ise her zeminde iki hususu dile getirdiklerine işaret ederek, bunlardan birincisinin, böyle bir dönemde Mescid-i Aksa'ya yönelik yapılan ihlallerin ve saldırıların bu süreci baltalaması olduğunu, bu eylemlerin bütün İslam dünyasında büyük tepkilere sebebiyet vereceğini ve Türkiye'nin de böyle bir duruma sessiz kalmayacağını anlattı.
O dönemde Ariel Şaron'un, tam barış görüşmeleri sürerken, nerdeyse iki bin kişilik İsrailli grupla Mescid-i Aksa'ya gelmesinin süreci bitirdiğini hatırlatan Davutoğlu, İsrailli yetkililere bu konudaki saldırıların derhal durdurulması talebinde bulunduğunu söyledi.
Davutoğlu, barış görüşmelerindeki ikinci hususun ise ulusal uzlaşı olduğuna dikkati çekerek, şunları belirtti:
"Filistin'de barış demek Filistin'in bütün taraflarıyla barış demektir. Mutlaka Hamas ile El-Fetih arasında, Batı Şeria ile Gazze arasında paralel bir ulusal uzlaşı çalışmasının yapılması gerektiğini ifade ettim. Bunlar olmadan bu uzlaşı süreci eksik ayaklı olur. Bu süreci yakından takip ediyoruz ve destek vermeye hazırız."
Kaynak: AA
Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin de konuşmasında, Türkiye'deki ABD büyükelçiliğine terör örgütü DHKP/C tarafından yapılan terör faaliyetinden bahsettiğini hatırlattı. Kendisinin de Kenya'da ölen Elif Yavuz'a atıfta bulunduğunu belirten Davutoğlu, terörün herhangi bir siyasal sorunla ilgisi olmayan, insanlara yönelik bir insanlık suçu olduğunu kaydederek, terörle ilgili, "Kim yaparsa yapsın yanlıştır" ifadesini kullandı.
Terörizmle Mücadelede Küresel Forum üzerine "cihada karşı fon" tanımının kulllanılmasını eleştiren Davutoğlu, bugünkü bazı gazeteleri gördüğünde üzüldüğünü söyleyerek, "Küresel terörle mücadelede küresel forum üzerine "cihada karşı fon" gibi bir şey kullanılmış. Yani hangi zihin terörle cihadı yan yana koyuyor. Onu anlamıyorum. Terörden bahsedildiğinde cihadın akla gelmesi oryantalist bir tutum. Türk basınında buna özen gösterilmesini doğrusu bekleriz" diye konuştu.
Toplantıda, İslam'la cihatla ilgili kararlar alınmış gibi yansıtmanın da son derece yanlış bir tutum olduğunu vurgulayan Davutoğlu, söz konusu fonun ABD'nin ulusal kapasitesiyle gündeme getirdiği bir konu olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, ülkelerin de ilkesel düzeyde teröre karşı yapılacak çalışmalarla ilgili olarak bu fona destek beyan ettiklerini belirtti.
-"BMGK kararının bizatihi kendisi önemli"-
ABD İngiltere, Fransa ve bölge ülkeleri Suudi Arabistan, Katar ve İran'la yoğun temaslarda bulunduklarını aktaran Davutoğlu, BMGK kararının şekillenmesinde Türkiye tarafından da önemli unsurları barındırması nedeniyle büyük bir faaliyet içinde bulunduklarını ifade etti.
Davutoğlu, "BMGK kararının bizatihi kendisinin, kimyasal silahlara karşı bir mutabakat oluşması ve Suriye'yle ilgili güçlü bir karar olması bakımından önemli olduğunu" bildirdi.
-İnsani boyut-
Davutoğlu, insani boyutta bir karar tasarısı çıkmasının, siyasal süreci teşvik edecek önemli bir zemin oluşturacağına dikkati çekti
-"Önemli ama yeterli değil"-
Suriye ile ilgili BMGK tasarısının ülkede şiddetin durması için önemli ama yeterli olmadığını söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bizim arzu ettiğimiz husus konvansiyel silahların da susması. Yani hava bombardımanının, füzelerin, tankların, topların susması. Dolayısıyla şu aşamada kimyasal silah tehditi ortadan kalktı ama sivil halk üzerinde diğer tehdit devam ediyor. Onun için insani boyutu öne çıkarmamızın sebebi de bu. Bu karar tasarısıyla Suriye krizi çözülmüş değil, bitmiş değil. Ancak önemli bir unsur devreye girmiş oldu. Bu elde edilen krizin çözülmesi için önemli bir köşe taşı olarak değerlendirilebilir."
-ABD-İran ilişkileri-
Davutoğlu, ABD-İran ilişkilerinin seyriyle ilgili yaptığı değerlendirmede de "Her şeyden önce zihinlerde hiçbir sual kalmaması açısından net şekilde ifade edeyim: biz ABD ile İran arasındaki ilişkilerin tansiyonunun düşmesinden çok memnunuz. Bunun düşmesi için biz yıllarca görünen görünmeyen birçok çaba sarf ettik" diye konuştu.
Tahran Anlaşmasın'da perde gerisinde yürütülen yoğun diplomatik çabaların, bizzat kendisinin taraflarla yaptığı görüşmelere kadar giden bir boyutu olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla bir müttefikimizle en yakın ve tarihi komşumuz arasındaki ilişkiler normalleşirse ondan en fazla faydayı biz görürürüz. Türk ekonomisi görür. Yaptırımların kalktığını düşünün. İran'la şu anda 25 milyar dolar olan ticaretimiz bir anda 100 milyar dolara çıkar. Bu bir hayal veya uçuk bir rakam değil. Ayrıca bundan birkaç ay önce İran'a yönelik bir operasyondan bahsedilirken bundan en fazla rahatsız olan biz olduk. Dolayısıyla kesinlikle İran-ABD arasında yapılan görüşmelerden çok büyük bir memnuniyet duyuyoruz."
Davutoğlu bu angajmanın devam etmesini ümit ettiklerini söyleyerek, "Ümit ederiz İran'ın nükleer programıyla ilgili şüpheler ortadan kalkar ve yine ümit ediyoruz ki İran'a yönelik yaptırımların tümüyle ortadan kalkmasıyla İran, ekonomosiyle gücüyle uluslararası ekonomik yapılanmaya entegre olur" değerlendirmesini yaptı.
-İsrail-Filistin barış görüşmeleri-
Davutoğlu İsrail-Filistin barış görüşmeleri konusunda ise her zeminde iki hususu dile getirdiklerine işaret ederek, bunlardan birincisinin, böyle bir dönemde Mescid-i Aksa'ya yönelik yapılan ihlallerin ve saldırıların bu süreci baltalaması olduğunu, bu eylemlerin bütün İslam dünyasında büyük tepkilere sebebiyet vereceğini ve Türkiye'nin de böyle bir duruma sessiz kalmayacağını anlattı.
O dönemde Ariel Şaron'un, tam barış görüşmeleri sürerken, nerdeyse iki bin kişilik İsrailli grupla Mescid-i Aksa'ya gelmesinin süreci bitirdiğini hatırlatan Davutoğlu, İsrailli yetkililere bu konudaki saldırıların derhal durdurulması talebinde bulunduğunu söyledi.
Davutoğlu, barış görüşmelerindeki ikinci hususun ise ulusal uzlaşı olduğuna dikkati çekerek, şunları belirtti:
"Filistin'de barış demek Filistin'in bütün taraflarıyla barış demektir. Mutlaka Hamas ile El-Fetih arasında, Batı Şeria ile Gazze arasında paralel bir ulusal uzlaşı çalışmasının yapılması gerektiğini ifade ettim. Bunlar olmadan bu uzlaşı süreci eksik ayaklı olur. Bu süreci yakından takip ediyoruz ve destek vermeye hazırız."