Merve Kavakçı: 'Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den Şikayetçiyim”
28 Şubat davasında "müşteki" sıfatıyla ifade veren eski milletvekili Merve Kavakçı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den şikayetçi olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanı duruşmaya katılmayan Çiller’in yazılı beyanda bulunduğunu belirtti.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davası kapsamında yaklaşık 100 kişinin ifadesinin alınması için İstanbul’a talimat yazıldı. Talimat yazısı çerçevesinde ifadeye çağrılan Merve Kavakçı, eski Başsavcı Reşat Petek ve Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun’un da aralarında bulunduğu yaklaşık 80 kişi ifade vermek üzere adliyeye geldi.
Adliyeye gelen isimler alfabetik sırayla okunarak duruşma salonuna alındı. Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, “Başkanımız izinde olduğu için bir hakimin komisyon tarafından atanmasını bekliyoruz. Gecikme bu yüzden” diye yaşanan gecikmeye açıklık getirdi.
Daha sonra söz alan Eski Başsavcı Reşat Petek, duruşmanın görüntülü ve sesli kayıt alınarak yapılmasını istedi.
Öte yandan duruşmada ilginç diyaloglar da yaşandı. Reşat Petek’in “duruşmanın görüntülü ve sesli kayıt” yöntemiyle yapılması talebine karşılık müştekilerden Ayşe Kaya, kayıt istemediğini söyledi.
Başkan Canel Rüzgar da, “Biz illa görüntünüzü alalım diye düşünmüyoruz. Ama bu dava önemli. İlerde eksik bir şey var denmemesi için kayıt alacağız. Bir laf vardır. Doktora, imama ve hakime ayıp yoktur” dedi.
Mahkeme Başkanı daha sonra, Tansu Çiller’in yazılı beyanda bulunduğunu ve 3-4 sayfalık bir dilekçe verdiğini söyledi.
Duruşmada bulunan sanıklardan İlhan Kılıç’ın avukatı Arif Sarıkaya, Çiller’e sormak istediği sorular olduğunu ve hazırladığı bu 4 sorunun da Tansu Çiller’e sorulmasını istedi. Duruşmada daha sonra gelen yaklaşık 80 kişinin kimlik tespiti yapıldı.
“AİLECE ORDUEVİNE ALINMADIK”
Duruşmada daha sonra ifadelerin alınmasına başlandı. İlk olarak İrfan Çalışkan ifade verdi. 28 Şubat sürecinde orduda görevli olduğunu söyleyen Çalışkan, “28 Şubat sürecinde farklı muamele görmeye başladım. Ailece orduevine alınmadık. Eşim örtülü olduğu için kapıdan çevrildik. Kurslara kabul edilmedim. Sonra da disiplinsizlik nedeniyle ilişiğim kesildi. Ben şimdiki sanıklar ve onların hazırladığı Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetleri nedeniyle mağdur oldum. Bu nedenle o dönem ki sıralı amirlerimden, Mesut Yılmaz’dan, Murat Başesgioğlu ve Süleyman Demirel’den şikayetçiyim” dedi.
“EŞİMİ LOJMANA ALMADILAR”
Müştekilerden Abdurrahman Yıldırım, 1983 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olduğunu anlatarak, “O dönemde sıralı amirlerim ‘istifa et, yoksa biz seni atacağız. Çocukların ordudan atılmış bir babanın çocuğu olur’ dedi.
Ben de 1996’da Batı Çalışma Grubu tarafından aileme ve bana yapılan sözlü işkenceler nedeniyle istifa ettim. O dönemki tabur komutanım Yusuf Ziya binbaşı, bana Refah Partisi’nden eşimin başı kapalı olmasından dolayı 10 milyar aldığımı söyledi.
Eşim örtülü olduğu için yaşadığımız lojmana alınmıyordu. O yüzden evden çıkamıyordu. O dönemde 3 aylık çocuğum vardı. Bir gün mecburen markete gitmesi gerekti. Çocuğu evde bırakıp markete gitti ve bir daha lojmana alınmadı. Çocuğum içeride kaldı. Ben eşimi silah zoruyla içeri aldım. Bu süreçte babam bile beni suçladı. ‘TSK peygamber ocağıdır. Seni namaz kılıyorsun diye neden kovsunlar?’ dedi.
Çetin Doğan’ın cami bombalaması ile ilgili haberler çıkıyor. Çetin Doğan, cami bombalar mı, evet bombalar. Görev yaptığımız dönemde Kocatepe Camii’nde büyük bir kalkışma olacakmış, irticacılar devleti ele geçirecekmiş. Tanklara o yüzden mermiler yüklemek gerekiyormuş. Benim direnmem sonucu bu iş yapılamadı. O dönemde bunların çoğunun aklı başından gitmişti. Çetin Doğan, çok sert ve astını hakir gören, küfürbaz biriydi. 1984 yılında kendisine ‘Siz kurmay albaysınız, orgeneral olacaksınız, küfürlü konuşmayın’ dedim. Kendisi ise bana ‘Sizin kafanız ermez. Orgeneralliğim kesin. Ama kuvvet komutanlığını bilmiyorum’ dedi.
Bu sohbet, bu işlerin çok önceden planlandığını gösteriyor. Silahlı kuvvetlere tekrar dönmek istiyorum ve bu insanların cezalandırılmasını istiyorum” diye konuştu.
“İNTİHAR ETTİM, EŞİM İPTEN ALDI”
Müştekilerden Ali Eryılmaz ise eşine başını açması için baskı yaptığını ve bu sebeple boşanma aşamasına geldiklerini belirtti.
Gördüğü baskılar yüzünden intihara teşebbüs ettiğini anlatan Eryılmaz, “Eşim beni ipten kurtardı. GATA’da 21 gün tedavi gördüm. Beni namaz kıldığım için görevden atan zihniyet 7 şehidimizin olduğu bir gün 11 terörist öldürüldü diye rakı içerek kutlama yaptılar” dedi.
Yapılanları anlayamadığını belirten Eryılmaz, “Diyelim ki ben suçluyum ama eşimin ve çocuklarımın suçu neydi? Eşim şu an evlere temizliğe giderek bana yardımcı oluyor. Hak etmedim. Bir insan Cuma namazına gitti diye başına bunlar mı gelmedi?” dedi.
“AYDIN DOĞAN’DAN ŞİKAYETÇİYİM”
Dönemin Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak, “Doğu Silahçıoğlu bayram törenlerinde bizim oraya gelirdi. Elimizi bile sıkmazdı. Kaymakamın suçu imam hatip mezunu olmasıydı. Onun da elini sıkmazdı. Özellikle Doğu Silahçıoğlu, Çevik Bir ve Aydın Doğan'dan şikayetçiyim. Milletvekili adayı olduğum dönemde Çevik Bir, bunu engellemek için yazılar göndermiştir. Milletvekili olmama engel olmuştur. Aydın Doğan gazeteleriyle ihtilale çanak tutan bir insandır. İdris Naim Şahin, Erdoğan Bayraktar, Durmuş Erdoğdu’yla birlikte Necmettin Erbakan’a ziyarete gittik. Erbakan, Aydın Doğan için ‘mert düşmandır’ dedi.
Şikayetçiyim” ifadelerini kullandı.
Söz alan Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da, “Erbakan başbakan olduktan sonra bana inançlar arası bilgisizlik olduğunu söyledi.
Derin devlet de büyük bir korku içine girdi. Fermani Altun ülkeye şeriat getirecek denildi. Beni öldürmek veya hapse düşürmek için harekete geçtiler. Yakınlarımıza işkence yapıldı. Kısacası 28 Şubat üstümüzden bir silindir gibi geçti. Bu sürecin medya ve sivil ayağıyla ilgili suç duyurusunda bulunacağız” dedi.
“DEMİREL’DEN ŞİKAYETÇİYİM”
İfade vermek için yurt dışından 10 saatlik yol geldiğini ve Pazar günü dönmek zorunda olduğunu belirten Merve Kavakçı, kendisine öncelik tanınması için diğer müştekilerden müsaade istedi. Diğer müştekilerin müsaade etmesi üzerine Kavakçı şunları söyledi:
“Ailemle, yakınlarımla, seçmenlerimle beraber milletvekilliğimin engellenmesi ile mağdur edildim. Bu mağduriyetimin askeri kanadı var. Aynı zamanda sivil ayağı da mevcut. Seçmenlerim adına, başörtüsü takan kadınlar adına, sivil ayağın da yargılanmasını talep ediyorum. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in konumundan dolayı müştekiyim.”
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilen talimat duruşmasında müştekilerin dinlenilmesine devam ediliyor.
Kaynak: İHA
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davası kapsamında yaklaşık 100 kişinin ifadesinin alınması için İstanbul’a talimat yazıldı. Talimat yazısı çerçevesinde ifadeye çağrılan Merve Kavakçı, eski Başsavcı Reşat Petek ve Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun’un da aralarında bulunduğu yaklaşık 80 kişi ifade vermek üzere adliyeye geldi.
Adliyeye gelen isimler alfabetik sırayla okunarak duruşma salonuna alındı. Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, “Başkanımız izinde olduğu için bir hakimin komisyon tarafından atanmasını bekliyoruz. Gecikme bu yüzden” diye yaşanan gecikmeye açıklık getirdi.
Daha sonra söz alan Eski Başsavcı Reşat Petek, duruşmanın görüntülü ve sesli kayıt alınarak yapılmasını istedi.
Öte yandan duruşmada ilginç diyaloglar da yaşandı. Reşat Petek’in “duruşmanın görüntülü ve sesli kayıt” yöntemiyle yapılması talebine karşılık müştekilerden Ayşe Kaya, kayıt istemediğini söyledi.
Başkan Canel Rüzgar da, “Biz illa görüntünüzü alalım diye düşünmüyoruz. Ama bu dava önemli. İlerde eksik bir şey var denmemesi için kayıt alacağız. Bir laf vardır. Doktora, imama ve hakime ayıp yoktur” dedi.
Mahkeme Başkanı daha sonra, Tansu Çiller’in yazılı beyanda bulunduğunu ve 3-4 sayfalık bir dilekçe verdiğini söyledi.
Duruşmada bulunan sanıklardan İlhan Kılıç’ın avukatı Arif Sarıkaya, Çiller’e sormak istediği sorular olduğunu ve hazırladığı bu 4 sorunun da Tansu Çiller’e sorulmasını istedi. Duruşmada daha sonra gelen yaklaşık 80 kişinin kimlik tespiti yapıldı.
“AİLECE ORDUEVİNE ALINMADIK”
Duruşmada daha sonra ifadelerin alınmasına başlandı. İlk olarak İrfan Çalışkan ifade verdi. 28 Şubat sürecinde orduda görevli olduğunu söyleyen Çalışkan, “28 Şubat sürecinde farklı muamele görmeye başladım. Ailece orduevine alınmadık. Eşim örtülü olduğu için kapıdan çevrildik. Kurslara kabul edilmedim. Sonra da disiplinsizlik nedeniyle ilişiğim kesildi. Ben şimdiki sanıklar ve onların hazırladığı Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetleri nedeniyle mağdur oldum. Bu nedenle o dönem ki sıralı amirlerimden, Mesut Yılmaz’dan, Murat Başesgioğlu ve Süleyman Demirel’den şikayetçiyim” dedi.
“EŞİMİ LOJMANA ALMADILAR”
Müştekilerden Abdurrahman Yıldırım, 1983 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olduğunu anlatarak, “O dönemde sıralı amirlerim ‘istifa et, yoksa biz seni atacağız. Çocukların ordudan atılmış bir babanın çocuğu olur’ dedi.
Ben de 1996’da Batı Çalışma Grubu tarafından aileme ve bana yapılan sözlü işkenceler nedeniyle istifa ettim. O dönemki tabur komutanım Yusuf Ziya binbaşı, bana Refah Partisi’nden eşimin başı kapalı olmasından dolayı 10 milyar aldığımı söyledi.
Eşim örtülü olduğu için yaşadığımız lojmana alınmıyordu. O yüzden evden çıkamıyordu. O dönemde 3 aylık çocuğum vardı. Bir gün mecburen markete gitmesi gerekti. Çocuğu evde bırakıp markete gitti ve bir daha lojmana alınmadı. Çocuğum içeride kaldı. Ben eşimi silah zoruyla içeri aldım. Bu süreçte babam bile beni suçladı. ‘TSK peygamber ocağıdır. Seni namaz kılıyorsun diye neden kovsunlar?’ dedi.
Çetin Doğan’ın cami bombalaması ile ilgili haberler çıkıyor. Çetin Doğan, cami bombalar mı, evet bombalar. Görev yaptığımız dönemde Kocatepe Camii’nde büyük bir kalkışma olacakmış, irticacılar devleti ele geçirecekmiş. Tanklara o yüzden mermiler yüklemek gerekiyormuş. Benim direnmem sonucu bu iş yapılamadı. O dönemde bunların çoğunun aklı başından gitmişti. Çetin Doğan, çok sert ve astını hakir gören, küfürbaz biriydi. 1984 yılında kendisine ‘Siz kurmay albaysınız, orgeneral olacaksınız, küfürlü konuşmayın’ dedim. Kendisi ise bana ‘Sizin kafanız ermez. Orgeneralliğim kesin. Ama kuvvet komutanlığını bilmiyorum’ dedi.
Bu sohbet, bu işlerin çok önceden planlandığını gösteriyor. Silahlı kuvvetlere tekrar dönmek istiyorum ve bu insanların cezalandırılmasını istiyorum” diye konuştu.
“İNTİHAR ETTİM, EŞİM İPTEN ALDI”
Müştekilerden Ali Eryılmaz ise eşine başını açması için baskı yaptığını ve bu sebeple boşanma aşamasına geldiklerini belirtti.
Gördüğü baskılar yüzünden intihara teşebbüs ettiğini anlatan Eryılmaz, “Eşim beni ipten kurtardı. GATA’da 21 gün tedavi gördüm. Beni namaz kıldığım için görevden atan zihniyet 7 şehidimizin olduğu bir gün 11 terörist öldürüldü diye rakı içerek kutlama yaptılar” dedi.
Yapılanları anlayamadığını belirten Eryılmaz, “Diyelim ki ben suçluyum ama eşimin ve çocuklarımın suçu neydi? Eşim şu an evlere temizliğe giderek bana yardımcı oluyor. Hak etmedim. Bir insan Cuma namazına gitti diye başına bunlar mı gelmedi?” dedi.
“AYDIN DOĞAN’DAN ŞİKAYETÇİYİM”
Dönemin Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak, “Doğu Silahçıoğlu bayram törenlerinde bizim oraya gelirdi. Elimizi bile sıkmazdı. Kaymakamın suçu imam hatip mezunu olmasıydı. Onun da elini sıkmazdı. Özellikle Doğu Silahçıoğlu, Çevik Bir ve Aydın Doğan'dan şikayetçiyim. Milletvekili adayı olduğum dönemde Çevik Bir, bunu engellemek için yazılar göndermiştir. Milletvekili olmama engel olmuştur. Aydın Doğan gazeteleriyle ihtilale çanak tutan bir insandır. İdris Naim Şahin, Erdoğan Bayraktar, Durmuş Erdoğdu’yla birlikte Necmettin Erbakan’a ziyarete gittik. Erbakan, Aydın Doğan için ‘mert düşmandır’ dedi.
Şikayetçiyim” ifadelerini kullandı.
Söz alan Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da, “Erbakan başbakan olduktan sonra bana inançlar arası bilgisizlik olduğunu söyledi.
Derin devlet de büyük bir korku içine girdi. Fermani Altun ülkeye şeriat getirecek denildi. Beni öldürmek veya hapse düşürmek için harekete geçtiler. Yakınlarımıza işkence yapıldı. Kısacası 28 Şubat üstümüzden bir silindir gibi geçti. Bu sürecin medya ve sivil ayağıyla ilgili suç duyurusunda bulunacağız” dedi.
“DEMİREL’DEN ŞİKAYETÇİYİM”
İfade vermek için yurt dışından 10 saatlik yol geldiğini ve Pazar günü dönmek zorunda olduğunu belirten Merve Kavakçı, kendisine öncelik tanınması için diğer müştekilerden müsaade istedi. Diğer müştekilerin müsaade etmesi üzerine Kavakçı şunları söyledi:
“Ailemle, yakınlarımla, seçmenlerimle beraber milletvekilliğimin engellenmesi ile mağdur edildim. Bu mağduriyetimin askeri kanadı var. Aynı zamanda sivil ayağı da mevcut. Seçmenlerim adına, başörtüsü takan kadınlar adına, sivil ayağın da yargılanmasını talep ediyorum. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in konumundan dolayı müştekiyim.”
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilen talimat duruşmasında müştekilerin dinlenilmesine devam ediliyor.