Diyarbakır'da 'Uluslararası Din, Dil ve Kimlik' Sempozyumu

Diyarbakır'da Uluslararası, Din, Dil ve Kimlik" konulu sempozyum düzenlendi.

Nûbihar Dergisinin 21. kuruluş yılı münasebetiyle Diyarbakır'da gerçekleştirilen ve iki gün sürecek sempozyum, Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda başladı.

Sempozyumun açılışında konuşan Nûbihar Dergisi Editörü Süleyman Çevik, Nûbihar Dergisinin dil yasağına karşı bir duruşla 21 yıldır Kürtçe'nin gelişimine hizmet verdiğini söyledi.

Bu hizmette emeği geçenlere müteşekkir olduklarını ifade eden Çevik, şöyle dedi:

"Bugün Kürtler, hem Latin hem de Arap alfabesini kullanıyor. Nûbihar yayını da bu iki dünyaya hitap etmiştir. Eyyubi ve Selçuklu dönemlerinde kurulan Kürt medreseleri Arap alfabesi kullandı. Bu medreselerde bir yandan hocalar Arapça eserleri Kürtçe izah etmişler diğer yandan Kürtçe eserler okutmuşlardır. Bu medreseler Kürtlerde eğitimi ileri taşımış, hem de Kürtçe'nin korunmasında öncü bir rol oynamıştır. Bu medreselerde yüzyıllarca Kürtçe eserler okutulmuş, binlerce öğrenci okumuştur. Fakat bugün Latin alfabesi dünyada daha yaygın. Bu alfabe, Arap alfabesi kadar eski değilse de Kürtler arasında daha çok kullanılıyor."

-Modern eğitim alanlar, medreselerdeki eğitimden habersiz"

"Modern eğitim alanlar, geleneksel medreselerdeki eğitimden habersiz" diyen Çevik, bu iki dünya arasında alışveriş olmadığını, insanların birbirinden habersiz olduğunu savundu. Çevik, Nûbihar'ın öneminin burada ortaya çıktığına dikkati çekerek, "Nûbihar dün ve bugün arasındaki köprüdür aynı zamanda" dedi.

Hem yayınevi hem de dergi şeklinde iki koldan çalıştıklarını anlatan Çevik, yayınevi olarak yayınladıkları Kürtçe klasiklerin piyasada emsallerinin olmadığını ifade etti.

Dergilerinde ise Kur'an tefsiri, hadisler, anlatılar, masallar, denemeler, röportajlar ve çeşitli dillerden çeviriler yayınlandığını belirten Çevik, 'Okuma yazmayı Nûbihar ile öğrendik' diyen çok sayıda okuyucularıyla karşılaştığını kaydetti.

Süleyman Çevik, kültürün esasının dil olduğunu ve her halkın diliyle var olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

"21. yüzyılda Nûbihar'ın bu çalışmasını milliyetçilik ve nifak olarak değerlendirenler vardı. Ancak şimdi çok şey değişti ve bizi eleştirenlerin Nûbihar söylemine geldiğini görüyoruz. Barış sürecinin bir sonuca ulaşmasını ümit ediyoruz. Çocuklar, gençler artık ölmesin. Bugün artık dünya değişiyor, Kürtler değişiyor. Kürtlerin eğitim hakkının olmadığı, Kürtlerin isimleriyle yaşamadığı, Kürtlere ve Ortadoğu'daki tüm halklara özgürlüğü getirmeyen bir dünyada huzur da olmaz."

-"Ortadoğu yeniden şekilleniyor"

Daha sonra konuşan BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Nûbihar Dergisi Editörü Çevik ile 24 yıldır tanıştıklarını ifade ederek, "Aynı dönemde Müslüman Kürtlerin bir feryadı ve tarihe bir imzası olarak Nûbihar Kürtçe, Yeni Zemin Dergisi de Türkçe çıkmaya başladı.

Keşke Yeni Zemin de Nûbihar kadar uzun soluklu olabilseydi. Maalasef bizim soluğumuz bu kadar güçlü çıkmadı, devam etmedi. Bu bir öz eleştiridir" dedi.

Tan, kimliği oluşturan dil, din, sınıf gibi faktörler olduğunu, bunları birbirinden ayırmanın veya birini seçmenin, insanı, bizzat ruhunu parçalamak olduğunu ifade ederek, bunun parçalanmasını hiçbir zaman istemediklerini söyledi.

Milletvekili Tan, Ortadoğu'nun yeni bir şekillenmeye gittiğini kaydederek, şöyle dedi:

"Diller, dinler, mezhepler ve sınıfsal mücadeleler tüm Ortadoğu'da baş gösteriyor. Ortadoğu mutlaka şekillenecek. Ama nasıl bir şekle girecek? Neoliberal politikalar çizgisinde mi gidecek, eski statükoyu devam ettirenler mi tekrar hakim olacak ya da biz Müslümanların bu yeni Ortadoğu'da söyleyecek bir lafı ve modeli olacak mı? İşte esas mesele bu. Önemli olan Ortadoğu düşüncemizin modelini ortaya koymaktır. İnşallah yeni Ortadoğu tüm dillerin, dinlerin, mezheplerin eşit ve özgürce kendini ifade edebileceği bir Ortadoğu olsun. Allah'ın bize bahşettiği petrol ve su gibi tüm ürünler adil bir şekilde taksim edilsin. Gelecek iyi olsun. Son 100 yıl bizim felaketimiz oldu, gelecek 100 yıl inşallah kurtuluşumuz olsun."

-"Anadolu Ajansı 1 Eylül'de Kürtçe yayına başladı"

Sempozyumda Prof. Dr. Baskın Oran, imparatorluk, ulus-devlet ve Kürtçe'nin tarihi sürecine ilişkin bir sunum yaptı.

Oran, Türkiye'de devletin Kürtçe'ye ilişkin tutumunda inişler ve çıkışlar olduğuna işaret ederek şunları anlattı:

"2009 yılında Kürtçe mevlit, 2011 yılında Kürtçe hutbe, 2012'de de Kürtçe vaaza izin verildi.

Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü Mardin Artuklu Üniversitesi'nde lisans Muş Alparslan Üniversitesi'nde lisansüstü olarak 2011'de açıldı. 2012'de Kürtçe ilk kez müfredata girerek seçmeli ders olarak okutulmaya başladı.

Anadilde savunma bu yıl ocak ayında meclisten geçti. Siyasi Partiler Kanunu'nda 'Türkçe'den başka dil kullanılamaz' hükmü kaldırıldı. Kürtçe üniversite kurmak için kurulan Mezopotamya Vakfı onaylandı. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi çocuğuna 'Kürdistan' adını veren ailenin bunu yapabileceğine karar verdi. Anadolu Ajansı 1 Eylül'de Kürtçe yayına başladı.

Buna karşılık, aynı zamanlar içinde Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin baktığı Kürtçe savunma hakkı vardı. Adalet Bakanlığı bunu kanun lehine bozma yöntemi ile yargıtaya götürdü. Yargıtay ise anadilde savunma yolunu tümüyle tıkadı. İstanbul KCK davasında Kürtçe kullanma mecburiyetini mahkeme gerekçelendirirken enteresan şekilde, 'Lozan azınlıkları kapsar, oysa Kürtler kurucu unsurdurlar, azınlıkların hakları onları kapsamaz' dedi.

Bunlar yaşanan gelişmelere bazı örnekler."

-Üst kimlik ve alt kimlik"

"Bir devletin bölgesel liderliği nasıl o bölgedeki diğer devletlerin rızasına bağlı ise bir ülkedeki üst kimliğin sağlamlaşması da o ülkedeki alt kimliklerin rızasına bağlıdır" diyen Oran, bu rıza var ise üst kimlik birleştirici, bu rıza yok ise üst kimliğin parçalayıcı olacağını vurguladı.

Prof. Dr. Oran, "Ortadoğu ve Balkanlarda kimliğin temel unsuru dindir fakat Kürtler tarih boyunca bunun Ortadoğu'da tek istisnası olmuştur. Kürtlerde kimliğin vazgeçilmiş öğesi dil olarak ortaya çıkmıştır" diye konuştu.

Diyarbakır Müftüsü Nimetullah Erdoğmuş da, dinin insanlara herşeyden önce insan olma şuurunu teklif ettiğini ve insanlara büyük sorumluluklar yüklediğini söyledi.

Nûbihar'ın hizmetlerini kıymetli bulduğunu öpülesi bir el olarak görerek takdir ettiğini ifade eden Erdoğmuş, bu kıymetli ellerin çoğalması ile hakikatin layık olduğu yeri bulacağına inandığını belirtti.

Kaynak: AA