Dsp Genel Başkan Yardımcısı Ağırbaş: 'Toplumun En Önemli Yapı Taşı Kadındır'
DSP Genel Başkan Yardımcısı Ayşe Jale Ağırbaş, kadınların her türlü istismar ve şiddetten korunması, karar alma mekanizmalarında yer alması, siyasette temsil oranının yükseltilmesi gerektiğini ifade etti.
DSP Genel Başkan Yardımcısı Ayşe Jale Ağırbaş, İstanbul Aydın Üniversitesi Siyaset Akademisi etkinlikleri çerçevesinde ‘Siyaset ve Kadın' konulu konferansta konuştu.
Kadının, merhametin, sevginin, hoşgörünün, özverinin timsali olduğunu ifade eden Ağırbaş, toplumun en önemli yapı taşının aile, ailenin de en önemli unsurunun anne, yani kadın olduğunu vurguladı. Kadınların gelişiminin önündeki engellerin kaldırılması, ailesine, yaşadığı çevreye ve ülkeye faydalı bir birey olmasının önünün açılması gerektiğini ifade eden Ağırbaş şunları kaydetti: "Siyasete baktığımızda kadınların hep, ‘Kadın Başbakan, kadın belediye başkanı, kadınlar Meclis’te, Kadın muhtar’ şeklinde adlandırıldığını görüyoruz. ‘Başbakan’ ifadesinin önüne bile ‘kadın’ takısının konulduğuna şahit oluyoruz. Bu ifadeler, kadınların sözkonusu makamlara gelmesi halinde bile ayrımcılığa tabi tutulduğunun göstergesidir. Bu durum, kafalarda ‘kadın’ imajının günümüzde dahi başarısına şaşırıldığının ifadesidir. Dünyada kadınların parlamentolarda temsiline bakıldığında yüzde 1 ile yüzde 40 civarında değişen bir oranla karşılaşılmaktadır. Birinci grupta yüzde 30’un üzerinde kadın temsilini sağlayan ülkeler bulunmaktadır ki bunlar İskandinav ülkeleridir. İkinci grubu kadınların yüzde 10’un üzerinde yer aldığı ülkeler oluşturmaktadır. Üçüncü grupta ise kadınların parlamentoda temsili çok düşük düzeyde kalmaktadır. Ülkemizdeki rakamlara bakacak olursak, TBMM’deki 550 milletvekilinin 79’u kadın. 26 bakanın 1’i kadın. Belediye başkanlarının 2 bin 914’ünden sadece 26’sı kadın. 34 bin 210 muhtarın 65’i, 81 valinin 1’i, 103 rektörün 5’i, 185 büyükelçinin 21’i kadın. Kadın müsteşarımız yok. BDDK, Yargıtay, Sayıştay başkanlıklarında hiç kadın yok. DİSK, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen, TOBB, MÜSİAD, TESK gibi önemli sivil toplum kuruluşlarının yönetim kurullarında hiç kadın yok. Yerel yönetimlere baktığımızda da benzer bir tabloyu görüyoruz. Yerel yönetimlerde kadınlar ulusal yönetimden de düşük bir oranda temsil edilmektedir. Partilerin 2009 seçimlerinde Belediye Başkan adayı kadın sayısına bakacak olursak, en çok kadın adayı, DSP göstermiş durumdadır. Partimizin bu seçimlerde 70 adayı kadın. CHP 46, DTP 41, MHP 34, AKP ise 18 kadın aday göstermiştir."
KADINA CİNAYETLERİ YÜZDE BİN 400 ARTTI
Türkiye'nin, kadına yönelik şiddet konusunda da üzücü bir noktada olduğunu ifade eden Ağırbaş, Atatürk’ün kadınlara verdiği önem ve eşit yaşam olanaklarına rağmen Türkiye’de hala kadına yönelik şiddetin güçlü bir şekilde varlık gösterdiğini bildirdi. Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'na göre 15-24 yaş grubu arasındaki genç kızların yüzde 35.3'ünün, yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını ifade eden Ağırbaş, 45-49 yaş grubundaki kadınlarda bu oranın yüzde 47.9'u bulduğunu ifade etti.
Ağırbaş, "Bu kadınların yüzde 49’u ise durumdan kimseye söz etmemektedir. Kadın cinayetleri de ülkemizde başka bir kanayan yaradır. 2002’den 2009’a kadar kadın cinayetleri, yüzde bin 400 oranında artmıştır. Şiddete ve cinayete maruz kalma sorununu aşamamış olmamız, Türkiye’de kadının varlığını göstermesi konusunda en önemli engel olarak önümüzde durmaktadır" diye konuştu.
KADINLAR SİYASETTE YA ERKEK TAKLİTÇİSİ YA DA ERKEĞE EK
Kadınlar siyasette yer alış biçimlerine baktıklarında iki modelden söz edebileceklerini belirten Ağırbaş, "Birincisi ‘Erkek modeline göre şekillenmiş siyaset yapma biçimi’ simule (taklit) etme: Buna Tansu Çiller’i, Margaret Thatcher’i örnek verebiliriz. İkinci model ise ‘Erkeği tamamlama erkeğe bir ek olmak’ tır. Buna siyasette isim yapmış bazı erkek siyasi figürlerin, kızlarını veya eşlerini siyasete sokmalarını örnek gösterebiliriz. Ülkemiz, Dünya Ekonomi Forumu’nun ‘2012 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’ na göre kadınların siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşama katılmaları konularında 135 ülke arasında 124. sıradadır. (Türkiye, 2006 raporunda ise 115 ülke arasında 105.sırada yer almıştır) Ekonomik hayata katılımda 129., eğitim ortalamalarında 108., siyasete katılımda 98. sıradayız. Türkiye’deki kadınların istihdam oranı, OECD Kadın Raporu’na göre yüzde 20’lerin altına düşmektedir. Oysa bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 45 civarındadır. Türkiye’de ortalama nüfus artış hızı halen TÜİK verilerine göre yüzde 1.5'tir. Bu oran gelişmiş ülkelerin en az 3 katıdır. Başbakan’ın dediği gerçekleşirse bu oran yüzde 2.5-3 ’e çıkar. İyi yetişmiş insanlar hem sayıca daha az ve hem daha yavaş artarken, eğitim seviyesi düşük insanlar ise hem daha kalabalıklar hem de çok daha hızlı artıyorlar. Hızlı nüfus artışı, kalifiye insan sayısını artırmaz" ifadelerini kullandı.
"KADINLARIN TEMSİLİ HER ALANDA YÜZDE 50 OLMALI"
Çözümün, kadınların yaşamın her alanında eşit düzeyde yer almasından geçtiğini belirten Ağırbaş, Demokratik Sol Parti olarak kadınların her düzeyde yüzde 50 oranında temsilini garanti altına alacak Kanun Teklifi hazırlayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na verdiklerini hatırlattı. Ancak bu teklifin yaşama geçirilemediğini dile getiren Ağırbaş şunları kaydetti:
"Kadına eşit eğitim hakkı sağlanmalı, eğitim seviyesi yükseltilmeli. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da eğitim seviyesini yükseltmek için kampanyalar yapılmalı, eğitimin önemine dikkat çekilmelidir. Kadın girişimciliği özendirilmeli, prosedür kolaylaştırılmalı, engeller kaldırılmalıdır. Kadının ev ve iş hayatını dengeleyici mekanizmalar oluşturulmalı, daha fazla kreş ve bakımevi açılmalıdır. Kadınların ‘eşit işe eşit ücret’ hakkını garanti altına alacak yasalar yürürlüğe konulmadır. Kadınlara yönelik çalışmalar yapan sivil toplum örgütleri desteklenmelidir. Kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rolleri kırılmalı, kadının statüsü yükseltilmeli, görsel ve yazılı medyada kadın statüsünü yükseltmeye yönelik özel programlar yapılmalıdır. Anayasa’nın 10. Maddesi kapsamında, herkesin ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşitliği sağlanmalı, kadının cinsiyeti nedeniyle eşitsizliklere maruz kalması engellenmeli ve buna yönelik uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. Kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık Anayasa ve partilerin tüzüklerine girmeli, politikada kadın liderlerin yetişmesi için eğitim ve bilinçlendirme yaklaşımları somut bir şekilde ortaya konulmalıdır. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yeterli kaynak ayrılmalı, bu konuda eğitim programları verilmelidir. Kadınların erkeklerle eşit hak elde etmesi, her türlü istismar ve şiddetten korunması, karar alma mekanizmalarında yer alması, siyasette temsil oranının yükseltilmesi, demokrasi, hukuk, eğitim ve toplumsal zihniyet sorunudur. Ülkemiz önündeki sorunları aşmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni uygar ülkeler seviyesine taşımak istiyorsa, her şeyden önce kadınların yaşadığı sorunları ortadan kaldırmalı, kadına ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakma kompleksinden kurtulmalıdır.”
Kaynak: İHA
Kadının, merhametin, sevginin, hoşgörünün, özverinin timsali olduğunu ifade eden Ağırbaş, toplumun en önemli yapı taşının aile, ailenin de en önemli unsurunun anne, yani kadın olduğunu vurguladı. Kadınların gelişiminin önündeki engellerin kaldırılması, ailesine, yaşadığı çevreye ve ülkeye faydalı bir birey olmasının önünün açılması gerektiğini ifade eden Ağırbaş şunları kaydetti: "Siyasete baktığımızda kadınların hep, ‘Kadın Başbakan, kadın belediye başkanı, kadınlar Meclis’te, Kadın muhtar’ şeklinde adlandırıldığını görüyoruz. ‘Başbakan’ ifadesinin önüne bile ‘kadın’ takısının konulduğuna şahit oluyoruz. Bu ifadeler, kadınların sözkonusu makamlara gelmesi halinde bile ayrımcılığa tabi tutulduğunun göstergesidir. Bu durum, kafalarda ‘kadın’ imajının günümüzde dahi başarısına şaşırıldığının ifadesidir. Dünyada kadınların parlamentolarda temsiline bakıldığında yüzde 1 ile yüzde 40 civarında değişen bir oranla karşılaşılmaktadır. Birinci grupta yüzde 30’un üzerinde kadın temsilini sağlayan ülkeler bulunmaktadır ki bunlar İskandinav ülkeleridir. İkinci grubu kadınların yüzde 10’un üzerinde yer aldığı ülkeler oluşturmaktadır. Üçüncü grupta ise kadınların parlamentoda temsili çok düşük düzeyde kalmaktadır. Ülkemizdeki rakamlara bakacak olursak, TBMM’deki 550 milletvekilinin 79’u kadın. 26 bakanın 1’i kadın. Belediye başkanlarının 2 bin 914’ünden sadece 26’sı kadın. 34 bin 210 muhtarın 65’i, 81 valinin 1’i, 103 rektörün 5’i, 185 büyükelçinin 21’i kadın. Kadın müsteşarımız yok. BDDK, Yargıtay, Sayıştay başkanlıklarında hiç kadın yok. DİSK, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen, TOBB, MÜSİAD, TESK gibi önemli sivil toplum kuruluşlarının yönetim kurullarında hiç kadın yok. Yerel yönetimlere baktığımızda da benzer bir tabloyu görüyoruz. Yerel yönetimlerde kadınlar ulusal yönetimden de düşük bir oranda temsil edilmektedir. Partilerin 2009 seçimlerinde Belediye Başkan adayı kadın sayısına bakacak olursak, en çok kadın adayı, DSP göstermiş durumdadır. Partimizin bu seçimlerde 70 adayı kadın. CHP 46, DTP 41, MHP 34, AKP ise 18 kadın aday göstermiştir."
KADINA CİNAYETLERİ YÜZDE BİN 400 ARTTI
Türkiye'nin, kadına yönelik şiddet konusunda da üzücü bir noktada olduğunu ifade eden Ağırbaş, Atatürk’ün kadınlara verdiği önem ve eşit yaşam olanaklarına rağmen Türkiye’de hala kadına yönelik şiddetin güçlü bir şekilde varlık gösterdiğini bildirdi. Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'na göre 15-24 yaş grubu arasındaki genç kızların yüzde 35.3'ünün, yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını ifade eden Ağırbaş, 45-49 yaş grubundaki kadınlarda bu oranın yüzde 47.9'u bulduğunu ifade etti.
Ağırbaş, "Bu kadınların yüzde 49’u ise durumdan kimseye söz etmemektedir. Kadın cinayetleri de ülkemizde başka bir kanayan yaradır. 2002’den 2009’a kadar kadın cinayetleri, yüzde bin 400 oranında artmıştır. Şiddete ve cinayete maruz kalma sorununu aşamamış olmamız, Türkiye’de kadının varlığını göstermesi konusunda en önemli engel olarak önümüzde durmaktadır" diye konuştu.
KADINLAR SİYASETTE YA ERKEK TAKLİTÇİSİ YA DA ERKEĞE EK
Kadınlar siyasette yer alış biçimlerine baktıklarında iki modelden söz edebileceklerini belirten Ağırbaş, "Birincisi ‘Erkek modeline göre şekillenmiş siyaset yapma biçimi’ simule (taklit) etme: Buna Tansu Çiller’i, Margaret Thatcher’i örnek verebiliriz. İkinci model ise ‘Erkeği tamamlama erkeğe bir ek olmak’ tır. Buna siyasette isim yapmış bazı erkek siyasi figürlerin, kızlarını veya eşlerini siyasete sokmalarını örnek gösterebiliriz. Ülkemiz, Dünya Ekonomi Forumu’nun ‘2012 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’ na göre kadınların siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşama katılmaları konularında 135 ülke arasında 124. sıradadır. (Türkiye, 2006 raporunda ise 115 ülke arasında 105.sırada yer almıştır) Ekonomik hayata katılımda 129., eğitim ortalamalarında 108., siyasete katılımda 98. sıradayız. Türkiye’deki kadınların istihdam oranı, OECD Kadın Raporu’na göre yüzde 20’lerin altına düşmektedir. Oysa bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 45 civarındadır. Türkiye’de ortalama nüfus artış hızı halen TÜİK verilerine göre yüzde 1.5'tir. Bu oran gelişmiş ülkelerin en az 3 katıdır. Başbakan’ın dediği gerçekleşirse bu oran yüzde 2.5-3 ’e çıkar. İyi yetişmiş insanlar hem sayıca daha az ve hem daha yavaş artarken, eğitim seviyesi düşük insanlar ise hem daha kalabalıklar hem de çok daha hızlı artıyorlar. Hızlı nüfus artışı, kalifiye insan sayısını artırmaz" ifadelerini kullandı.
"KADINLARIN TEMSİLİ HER ALANDA YÜZDE 50 OLMALI"
Çözümün, kadınların yaşamın her alanında eşit düzeyde yer almasından geçtiğini belirten Ağırbaş, Demokratik Sol Parti olarak kadınların her düzeyde yüzde 50 oranında temsilini garanti altına alacak Kanun Teklifi hazırlayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na verdiklerini hatırlattı. Ancak bu teklifin yaşama geçirilemediğini dile getiren Ağırbaş şunları kaydetti:
"Kadına eşit eğitim hakkı sağlanmalı, eğitim seviyesi yükseltilmeli. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da eğitim seviyesini yükseltmek için kampanyalar yapılmalı, eğitimin önemine dikkat çekilmelidir. Kadın girişimciliği özendirilmeli, prosedür kolaylaştırılmalı, engeller kaldırılmalıdır. Kadının ev ve iş hayatını dengeleyici mekanizmalar oluşturulmalı, daha fazla kreş ve bakımevi açılmalıdır. Kadınların ‘eşit işe eşit ücret’ hakkını garanti altına alacak yasalar yürürlüğe konulmadır. Kadınlara yönelik çalışmalar yapan sivil toplum örgütleri desteklenmelidir. Kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rolleri kırılmalı, kadının statüsü yükseltilmeli, görsel ve yazılı medyada kadın statüsünü yükseltmeye yönelik özel programlar yapılmalıdır. Anayasa’nın 10. Maddesi kapsamında, herkesin ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşitliği sağlanmalı, kadının cinsiyeti nedeniyle eşitsizliklere maruz kalması engellenmeli ve buna yönelik uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. Kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık Anayasa ve partilerin tüzüklerine girmeli, politikada kadın liderlerin yetişmesi için eğitim ve bilinçlendirme yaklaşımları somut bir şekilde ortaya konulmalıdır. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yeterli kaynak ayrılmalı, bu konuda eğitim programları verilmelidir. Kadınların erkeklerle eşit hak elde etmesi, her türlü istismar ve şiddetten korunması, karar alma mekanizmalarında yer alması, siyasette temsil oranının yükseltilmesi, demokrasi, hukuk, eğitim ve toplumsal zihniyet sorunudur. Ülkemiz önündeki sorunları aşmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni uygar ülkeler seviyesine taşımak istiyorsa, her şeyden önce kadınların yaşadığı sorunları ortadan kaldırmalı, kadına ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakma kompleksinden kurtulmalıdır.”