Genel Başkan Demirtaş Açıklaması
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Taksim'de kuş uçurtmayan devlet, Hatay'da kuş sürüsünün gidip gelmesine ses çıkartmıyor. Bu politika değişmezse, Suriye'deki felaket adım adım Türkiye sınırları içine taşınmaya çalışılacak" dedi.
Demirtaş, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Reyhanlı'daki katliamı açıkça kınadıklarını ve lanetlediklerini ifade etti.
"Cenazeler yerdeyken herkes önce siyasi hesap içine giriyorsa, orada ilk ölen şey insanlıktır" diyen Demirtaş, Reyhanlı'da 50 yurttaşla birlikte insanlığın da öldüğünü kaydetti.
Hükümetin Suriye politikasının yanlışlığını, Türkiye'yi felakete sürüklediğini defalarca söylediklerini aktaran Demirtaş, "Esad'ı durdurabilmenin tek yolu, oradaki çeteleri silahlandırmak, örgütlemek, desteklemek, lojistiğini sağlamak değildir. Esad'ın yaptığı zulme Türkiye gerçekten sessiz kalmak istemiyorsa, Suriye halkını desteklemesi lazım. Suriye'deki muhalefet, çetelerden, Sünnilerden ibaret değil" diye konuştu.
Güvenlik dolayısıyla sınırdaki ilçelere gitmekte zaman zaman zorlandıklarını anlatan Demirtaş, "Muhalefeti oraya sokmamak için bu kadar tedbir alan hükümet, Hatay'daki sınırları tamamen çetelere teslim etti. Hükümet, sınırda oluşan bu güvenlik riskinin Türkiye'ye faturası olabileceğini hiç mi hesaplamadı- Sınırdan normal yurttaşların giriş çıkışı zordur ama bombalarla, silahlarla dolu kamyonların gidiş gelişi kolaydır. Reyhanlı, bu politikaların mağdurudur" dedi.
Uygulanan yayın yasağını da eleştiren Demirtaş, bunun son derece hatalı bir adım olduğunu ve vazgeçilmesi gerektiğini savundu.
Hükümetin, tez zamanda şu anda uyguladığı Suriye politikasından vazgeçmesi ve değiştirmesi gerektiğini öne süren Demirtaş, "2-3 ay sonra gider" denilen Esad'ın 2 yıldır durduğunu ve bunda AK Parti'nin yanlış politikalarının katkısı olduğunu savundu.
"Düşünün; bir ülkede hükümet bir tarafı, ana muhalefet diğer tarafı destekliyor. Suriye toplumunu destelemek diye bir seçenek kimsenin aklına gelmiyor mu-" diye soran Demirtaş, bu gerilimin Türkiye'nin içine yansıdığını vurguladı.
Mezhep çatışmalarını başlatmanın kolay ancak durdurmanın çok zor olduğunu dile getiren Demirtaş,"naralarıyla bu meselelere yaklaşılmaz" ifadesini kullandı.
Bu provokasyonu derinleştirecek başka hesapların içine de girileceğini belirten Demirtaş, hükümetin, vatandaşın güvenliğini sağlama sorumluluğu olduğunu, bu konuda atılacak adımlara destek vereceklerini söyledi.
Demirtaş, "Taksim'de kuş uçurtmayan devlet, Hatay'da kuş sürüsünün gidip gelmesine ses çıkartmıyor. Bu politika değişmezse, Suriye'deki felaket adım adım Türkiye sınırları içine taşınmaya çalışılacak" dedi.
Hükümetin, olayı kimin yaptığını tam açıklamayacağını, bunun "koyduğu sansürden belli olduğunu" öne süren Demirtaş, "Bize 'kan ve ölüm üzerinden siyaset yapıyorlar' diyenler, daha cenazeler kalkmadan siyaset yapmaya başladılar. Reyhanlı'da takkeler düştü" diye konuştu.
-"Dil ve üslup çok önemli"-
Geri çekilen PKK'lı gruplardan ilkinin Kandil'e ulaştığını, bu geri gidişlerin aşamalı olarak devam edeceğini belirten Demirtaş, şu ana kadar hiçbir sıkıntı yaşanmamasının herkes açısından şans olduğunu kaydetti.
Artık silahların sustuğu, sözün ve siyasetin öne çıktığı bir döneme girildiğini dile getiren Demirtaş, herkesin içinden ne geçiyorsa bunu ifade edebilmesi gerektiğini söyledi.
Hükümetin kullandığı dil ve üslubun çok önemli olduğunu kaydeden Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Geri çekilme başladığı günlerde hükümet sözcüsünün yaptığı açıklamalar, neredeyse 'çekilmeyi durdurun, niye çekiliyorsunuz-' der gibi bir atmosfer yarattı. Bu açıklamalar niye, hangi amaçla yapılıyor, buradan elde edilmek istenen kar nedir, niyet nedir, biz de anlamakta zorlanıyoruz.
Ülkede 30 yıldır kanlı bir savaş yürüyor ve bu çatışmaların taraflarından biri çatışmayı bitirmiş ve silahlarını almış ülkenin sınırlarının dışına çıkıyor. Bu sürecin muhatabı olan hükümetin sözcüsü 'cehennemin dibine kadar gitsinler' diyebiliyor. Böyle bir dil, üslup, anlayış; çözüm, barış, kardeşlik perspektifi, süreciyle uyumlu olabilir mi- En çok da dil ve üslup konusunda uyarı yapan, 'vicdanım kanıyor, analar ağlamasın' deyip sık sık da kendisi ağlayan kişi bunu söylüyor. Bununla da yetinmiyor, cennete gidişin şartlarını da kendisi belirliyor. Hükümet sözcüsü olarak sanki Bakanlar Kurulu kararı alınmış, 'cennete gitmenin koşulları şunlardır, bunları yerine getirmeyenler boş yere beklemesinler' diyor. Fesuphanallah. Cennete kimin gideceğini de artık Bakanlar Kurulu belirliyor."
-"Biz AKP'nin yanında değil önündeyiz"-
CHP'nin çözüm sürecine ilişkin tutumunu eleştiren Demirtaş, çözüm komisyonuna destek vermenin AK Parti'yi desteklemek olacağını düşünen bir ana muhalefet partisiyle karşı karşıya olduklarını söyledi.
CHP'nin, tutum belirleyemeyen bir anlayışla, kendini konumlandırabileceği en kötü duruma düştüğünü öne süren Demirtaş, "CHP, eğer bu süreçte 'barışı AKP'nin insafına bırakmayalım, barışı, demokratikleşmeyi taçlandıralım' diyorsa, çözüm komisyonuna üye vermesi gerekir. AKP'yi dışardan izleyerek sürece yön vermek mümkün değil. Biz bırakın AKP'nin yanında olmayı AKP'nin önündeyiz" dedi.
"Çözüm komisyonu meseleyi sağlıklı ele alırsa, önerilerini doğru temelde yaparsa, inanın ki 200 yıllık geçmişi olan bu sorun bir iki yıl içinde tümüyle çözülebilir, ortadan kalkabilir" ifadesini kullanan Demirtaş, komisyonun bu kadar tarihi görev üstlendiğini dile getirdi. Eğer CHP komisyona üye verirse bunun Türkiye'nin demokrasisine katkı sunacağının altını çizen Demirtaş, "Bu, BDP ya da AKP'yi desteklemek değildir" diye konuştu.
-"Tamamen entegre olduğu gün"-
IMF'nin kurulduğu günden bu yana sadece borç vermediğini, ülkelerin sosyal ve ekonomik sistemlerini şekillendirdiğini belirten Demirtaş, "Bugün Türkiye'nin IMF'den kurtulduğu gün değil tamamen entegre olduğunu gündür" dedi.
Türkiye'nin IMF'den borç almadığını ancak dünyada borç almadığı kimse kalmadığını öne süren Demirtaş, AK Parti döneminde 50 milyar dolar borç faizi ödendiğini savundu.
Toplantıya, 15 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Van eski Milletvekili Fatma Kurtulan ile 33 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan Tahir Canan da katıldı.
-MHP'nin suç duyurusu-
Toplantının ardından gazetecilerin, MHP'nin, Başbakan, bazı hükümet üyeleri, kamu görevlileriyle birlikte 63 akil insanlar heyeti hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusuyla ilgili sorusu üzerine Demirtaş, şunları söyledi:
"Beklenen bir şey. Başka bir tavır beklenemezdi. Gönül isterdi ki ülkede çatışmaların, ölümün, gözyaşının durmasından herkes memnuniyet duysaydı ve herkes siyasi çözüm konusunda projeler üretebilseydi. Bunu yapmak yerine sürekli süreci provoke etmeye, bozmaya dönük girişimler doğru olmaz. Ortada bir suç yok, varsa, yıllardır bu sorunun çözülmemiş olmasıdır. Bu sorunu çözmeyenler suçludur. Savcı eğer soruşturma yapacaksa, bu sorunu çözmek için adım atmayan siyasetçilerin tamamı suçludur ve 50 bin kişinin ölümünden de başta bu siyasetçiler sorumludur. Soruşturma onlarla ilgili açılsa çok daha doğru olur."
Muhabir: Alp Özden
Yayıncı: Sefa Salantur
Kaynak: AA
"Cenazeler yerdeyken herkes önce siyasi hesap içine giriyorsa, orada ilk ölen şey insanlıktır" diyen Demirtaş, Reyhanlı'da 50 yurttaşla birlikte insanlığın da öldüğünü kaydetti.
Hükümetin Suriye politikasının yanlışlığını, Türkiye'yi felakete sürüklediğini defalarca söylediklerini aktaran Demirtaş, "Esad'ı durdurabilmenin tek yolu, oradaki çeteleri silahlandırmak, örgütlemek, desteklemek, lojistiğini sağlamak değildir. Esad'ın yaptığı zulme Türkiye gerçekten sessiz kalmak istemiyorsa, Suriye halkını desteklemesi lazım. Suriye'deki muhalefet, çetelerden, Sünnilerden ibaret değil" diye konuştu.
Güvenlik dolayısıyla sınırdaki ilçelere gitmekte zaman zaman zorlandıklarını anlatan Demirtaş, "Muhalefeti oraya sokmamak için bu kadar tedbir alan hükümet, Hatay'daki sınırları tamamen çetelere teslim etti. Hükümet, sınırda oluşan bu güvenlik riskinin Türkiye'ye faturası olabileceğini hiç mi hesaplamadı- Sınırdan normal yurttaşların giriş çıkışı zordur ama bombalarla, silahlarla dolu kamyonların gidiş gelişi kolaydır. Reyhanlı, bu politikaların mağdurudur" dedi.
Uygulanan yayın yasağını da eleştiren Demirtaş, bunun son derece hatalı bir adım olduğunu ve vazgeçilmesi gerektiğini savundu.
Hükümetin, tez zamanda şu anda uyguladığı Suriye politikasından vazgeçmesi ve değiştirmesi gerektiğini öne süren Demirtaş, "2-3 ay sonra gider" denilen Esad'ın 2 yıldır durduğunu ve bunda AK Parti'nin yanlış politikalarının katkısı olduğunu savundu.
"Düşünün; bir ülkede hükümet bir tarafı, ana muhalefet diğer tarafı destekliyor. Suriye toplumunu destelemek diye bir seçenek kimsenin aklına gelmiyor mu-" diye soran Demirtaş, bu gerilimin Türkiye'nin içine yansıdığını vurguladı.
Mezhep çatışmalarını başlatmanın kolay ancak durdurmanın çok zor olduğunu dile getiren Demirtaş,"naralarıyla bu meselelere yaklaşılmaz" ifadesini kullandı.
Bu provokasyonu derinleştirecek başka hesapların içine de girileceğini belirten Demirtaş, hükümetin, vatandaşın güvenliğini sağlama sorumluluğu olduğunu, bu konuda atılacak adımlara destek vereceklerini söyledi.
Demirtaş, "Taksim'de kuş uçurtmayan devlet, Hatay'da kuş sürüsünün gidip gelmesine ses çıkartmıyor. Bu politika değişmezse, Suriye'deki felaket adım adım Türkiye sınırları içine taşınmaya çalışılacak" dedi.
Hükümetin, olayı kimin yaptığını tam açıklamayacağını, bunun "koyduğu sansürden belli olduğunu" öne süren Demirtaş, "Bize 'kan ve ölüm üzerinden siyaset yapıyorlar' diyenler, daha cenazeler kalkmadan siyaset yapmaya başladılar. Reyhanlı'da takkeler düştü" diye konuştu.
-"Dil ve üslup çok önemli"-
Geri çekilen PKK'lı gruplardan ilkinin Kandil'e ulaştığını, bu geri gidişlerin aşamalı olarak devam edeceğini belirten Demirtaş, şu ana kadar hiçbir sıkıntı yaşanmamasının herkes açısından şans olduğunu kaydetti.
Artık silahların sustuğu, sözün ve siyasetin öne çıktığı bir döneme girildiğini dile getiren Demirtaş, herkesin içinden ne geçiyorsa bunu ifade edebilmesi gerektiğini söyledi.
Hükümetin kullandığı dil ve üslubun çok önemli olduğunu kaydeden Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Geri çekilme başladığı günlerde hükümet sözcüsünün yaptığı açıklamalar, neredeyse 'çekilmeyi durdurun, niye çekiliyorsunuz-' der gibi bir atmosfer yarattı. Bu açıklamalar niye, hangi amaçla yapılıyor, buradan elde edilmek istenen kar nedir, niyet nedir, biz de anlamakta zorlanıyoruz.
Ülkede 30 yıldır kanlı bir savaş yürüyor ve bu çatışmaların taraflarından biri çatışmayı bitirmiş ve silahlarını almış ülkenin sınırlarının dışına çıkıyor. Bu sürecin muhatabı olan hükümetin sözcüsü 'cehennemin dibine kadar gitsinler' diyebiliyor. Böyle bir dil, üslup, anlayış; çözüm, barış, kardeşlik perspektifi, süreciyle uyumlu olabilir mi- En çok da dil ve üslup konusunda uyarı yapan, 'vicdanım kanıyor, analar ağlamasın' deyip sık sık da kendisi ağlayan kişi bunu söylüyor. Bununla da yetinmiyor, cennete gidişin şartlarını da kendisi belirliyor. Hükümet sözcüsü olarak sanki Bakanlar Kurulu kararı alınmış, 'cennete gitmenin koşulları şunlardır, bunları yerine getirmeyenler boş yere beklemesinler' diyor. Fesuphanallah. Cennete kimin gideceğini de artık Bakanlar Kurulu belirliyor."
-"Biz AKP'nin yanında değil önündeyiz"-
CHP'nin çözüm sürecine ilişkin tutumunu eleştiren Demirtaş, çözüm komisyonuna destek vermenin AK Parti'yi desteklemek olacağını düşünen bir ana muhalefet partisiyle karşı karşıya olduklarını söyledi.
CHP'nin, tutum belirleyemeyen bir anlayışla, kendini konumlandırabileceği en kötü duruma düştüğünü öne süren Demirtaş, "CHP, eğer bu süreçte 'barışı AKP'nin insafına bırakmayalım, barışı, demokratikleşmeyi taçlandıralım' diyorsa, çözüm komisyonuna üye vermesi gerekir. AKP'yi dışardan izleyerek sürece yön vermek mümkün değil. Biz bırakın AKP'nin yanında olmayı AKP'nin önündeyiz" dedi.
"Çözüm komisyonu meseleyi sağlıklı ele alırsa, önerilerini doğru temelde yaparsa, inanın ki 200 yıllık geçmişi olan bu sorun bir iki yıl içinde tümüyle çözülebilir, ortadan kalkabilir" ifadesini kullanan Demirtaş, komisyonun bu kadar tarihi görev üstlendiğini dile getirdi. Eğer CHP komisyona üye verirse bunun Türkiye'nin demokrasisine katkı sunacağının altını çizen Demirtaş, "Bu, BDP ya da AKP'yi desteklemek değildir" diye konuştu.
-"Tamamen entegre olduğu gün"-
IMF'nin kurulduğu günden bu yana sadece borç vermediğini, ülkelerin sosyal ve ekonomik sistemlerini şekillendirdiğini belirten Demirtaş, "Bugün Türkiye'nin IMF'den kurtulduğu gün değil tamamen entegre olduğunu gündür" dedi.
Türkiye'nin IMF'den borç almadığını ancak dünyada borç almadığı kimse kalmadığını öne süren Demirtaş, AK Parti döneminde 50 milyar dolar borç faizi ödendiğini savundu.
Toplantıya, 15 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Van eski Milletvekili Fatma Kurtulan ile 33 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan Tahir Canan da katıldı.
-MHP'nin suç duyurusu-
Toplantının ardından gazetecilerin, MHP'nin, Başbakan, bazı hükümet üyeleri, kamu görevlileriyle birlikte 63 akil insanlar heyeti hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusuyla ilgili sorusu üzerine Demirtaş, şunları söyledi:
"Beklenen bir şey. Başka bir tavır beklenemezdi. Gönül isterdi ki ülkede çatışmaların, ölümün, gözyaşının durmasından herkes memnuniyet duysaydı ve herkes siyasi çözüm konusunda projeler üretebilseydi. Bunu yapmak yerine sürekli süreci provoke etmeye, bozmaya dönük girişimler doğru olmaz. Ortada bir suç yok, varsa, yıllardır bu sorunun çözülmemiş olmasıdır. Bu sorunu çözmeyenler suçludur. Savcı eğer soruşturma yapacaksa, bu sorunu çözmek için adım atmayan siyasetçilerin tamamı suçludur ve 50 bin kişinin ölümünden de başta bu siyasetçiler sorumludur. Soruşturma onlarla ilgili açılsa çok daha doğru olur."
Muhabir: Alp Özden
Yayıncı: Sefa Salantur