Jcr Eurasia Rating Başkanı Ökmen Açıklaması

Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye'de yaşanan son gelişmelere ilişkin olarak, "Kamusal dengelerin optimum bileşimi ve gücü nedeniyle, bu sürecin bir resesyona ve mali piyasalarda bir krize evrilmesini beklemiyoruz" dedi.

Ökmen, yaptığı yazılı açıklamada, hükümetin bütünlüğünü riske maruz bırakan gelişmelere karşı parlamenter sistemin yapısal refleksinin geciktirilmesi ve Anayasal erklerinin birbirleriyle yaşadığı uyumsuzluğun, Türkiye'nin ileri demokrasi hedefleriyle uyuşmadığını kaydetti.

Türkiye'nin, küresel krizin ekonomik ve finansal zararlarından kaçınmayı önemli ölçüde başarmış bir ülke olduğuna dikkati çeken Ökmen, son yıllarda yaşam standartlarının belirgin bir şekilde yükseldiğini ve demokrasiyi kesintiye uğratan güçlerin kontrolünün büyük ölçüde sağlandığını belirtti.

Ancak, son günlerde kuvvetler erklerinin birbirleriyle yaşadığı uyumsuzluğun, demokrasi seviyesinin yükselmesine ve hukukun üstünlüğüne katkı sağlamayacağını vurgulayan Ökmen, "Yargının güç kullanımı üzerine konulacak sınırlamalar, siyasi gerginliğin bitmesi ve toplumsal algının rahatlamasıyla sonuçlanamaz" ifadelerini kullandı.
Ökmen, Türk demokrasisinin standartlarına ilişkin erozyona uğramaya başlayan siyasal güvenin yeniden sağlanabilme imkanının henüz kaybolmadığını belirterek, İran ve Türkiye arasında uluslararası şeffaflıktan uzak bir şekilde gerçekleşen altın karşılığı doğal gaz ticaretinin uzantısı olarak gündeme gelen soruşturmalarda isimleri geçen siyasi elitlerin hakkındaki suçlamaların ilerleyen zaman içerisinde sabitleşmesi durumunda bile, yargısal bağımsızlığın ve şeffaflığın sağlanması halinde, gerek ulusal ve gerekse uluslararası tüm taraflar nezdinde Türk demokrasisinin standartlarına ilişkin erozyona uğrayan siyasal güvenin yeniden sağlanabilme imkanının henüz kaybolmadığını ifade etti.

Siyasi gerginliğin yükselişinin, dış fonlamaya olan bağımlılığın yaratacağı tahribatı biraz daha artıracağını aktaran Ökmen, şunları kaydetti:
"Büyüyen yolsuzluk iddialarıyla tetiklenen siyasi tansiyon yükselişi, yabancı sermayeye olan bağımlılığın yaratacağı tahribatı biraz daha artırmakta ve Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ve siyasal İslam üzerindeki yol göstericiliğinin baskılanmasına sebep olmakta ve mali açıdan ise hisse senedi, kamu ve özel sektör tahvil piyasalarında bozulmalar, TL'nin değersizleşmesi ve fiyat istikrarsızlığının artması ile sonuçlanmaktadır. Yargı-kolluk kuvvetleri-yürütme arasındaki güç kaybettirme mücadelesi bu haliyle devam ederse; eninde sonunda ekonomik büyümeye zarar verecek, yabancı yatırımları tedirgin edecek, sermaye çıkışı hızlanacak, sermaye girişlerinin cesareti kırılacak ve uluslararası rezervler azalacaktır. Yolsuzluk operasyonunun sonuçlarının en büyük etkisi ise yaklaşan yerel seçimlerde görülecektir."
Türkiye demokrasisini ve ekonomisini derin kayba sokmadan bu siyasi krize son verilmesinin yeni pozitif fırsatlar yaratabileceğini dile getiren Ökmen, Türkiye'nin iç politika riskleri açısından, Yasama-Yürütme ve Yargı erklerinin bağımsız güçlerini ve sorumluluk alanlarını ayrı ayrı korumasının oldukça önemli olduğunu ve dış müdahale senaryoları üretmeden ve yargının bağımsızlığını ve işlevini azaltmadan yolsuzlukların önlenmesinde daha fazla şeffaf ve objektif davranılmasının kritik öneme sahip olduğunu belirtti.


- "Kur ve faiz dalgalanmaların etkisi sınırlı kalacaktır"

Hükümetin bütünlüğü başta olmak üzere politik risklerin birçok yeni alt başlığın reyting açısından izlenen birincil öncelikler haline geldiğini ifade eden Ökmen, "Hükümetin bütünlüğünün korunması, bürokrasi kalitesi, başlayan iç gerginlik, rüşvet ve yozlaşma iddialarının akıbeti, erkler arası uyumsuzluk, demokrasi kalitesi ve İran'la yapılan ticaretin makro istatistikler üzerinde bozucu etkisinin olup olmadığı hususları rating açısından izlenen birincil öncelikler haline gelmiştir" değerlendirmesinde bulundu.
Ökmen, küresel piyasalarda başlayan mali istikrar eğiliminin Türkiye piyasalarını sarsan bu siyasi çalkantının sona erdirilmesini kolaylaştıracak en önemli faktör ve şans olarak görülmeli gerektiğini belirterek, çözümün de uluslararası standartlarda ve Avrupa Birliği uyum süreçlerinde aranması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'deki bu siyasi krizin üreteceği sonuçların, küresel toplam talep üzerinde yaratacağı etkileri düşük gören Ökmen, şunları kaydetti:
"Şu ana kadar sokaklara ve hane halkına yansımayan mevcut siyasi gerginliğin ulusal düzeyde sistemik etkiler üretecek güce ulaşma olasılığı düşük gözüküyor. Ancak, şu ana kadar yargı, iş dünyası ve kolluk kuvvetleri arasında devam eden kriz henüz ekonomik faaliyetlere sekte vuramamış olsa da, bu çekişmenin uzaması 2014 yılı büyüme tahminlerimiz üzerinde aşağı yönlü ilave riskler üretecek ve reyting açısından ilk etapta görünüm bozulmalarına sebep olabilecektir. İç siyasi politikalara yeniden ve daha farklı bir şekilde yön verilmemesi halinde, karmaşık ve belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kalınabilir."
Belirsizlik ve güvensizlik algısı çok ciddi oranda artmış olsa da, özellikle Türk ekonomisinin istikrarını koruyan kamusal dengelerin gücü nedeniyle, bu sürecin, bir resesyona ve mali piyasalarda bir krize evrilmesini beklemediklerini dile getiren Ökmen, Türkiye'nin büyümesinin 2014'te de pozitif olacağını, kur ve faiz dalgalanmalarının etkisinin sınırlı kalacağını ifade etti.

Ökmen, Merkez Bankası'nın geçmişin aksine, öngörülebilir, tahmin edilebilir politikalar ürettiği, sermaye çıkışlarını kolaylaştırmadığı ve döviz piyasalarında maliyetli araçlara yönelmediği ölçüde 2014 yılı para politikasında başarılı olacağını beklediklerini kaydetti.

Kaynak: AA