Merkez Bankası Eski Başkanı Yılmaz: 'Türkiye Küresel Krize Rağmen Sağlıklı Büyüyor”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye’nin küresel krize rağmen sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü söyledi.
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İnovasyon ve Liderlik Topluluğu ve Türkiye Öğrenci Konseyi İnovasyon ve Liderlik Komisyonu tarafından düzenlenen “İktisadi Politikalar Arasında Ödünleşme ve Türkiye’nin Mali Konularda 21. YY Perspektifi” konulu konferansa katılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye’nin küresel krize rağmen sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü söyledi.
2008 dünya krizine ve etkilerine değinen Yılmaz, “Şu anda içinden geçmekte olduğumuz krizin temelinde yatan husus klasik bir alacaklı borçlu ilişkisinin ortaya çıkardığı bir bankacılık krizi veya ekonomi krizi değildir. Bu kriz tarihte görülmemiş şekilde son derece kompleks bir kriz. Şu ana kadar ülkelerin muhatap oldukları sorun, likidite sorunu olarak algılandı. Bu sorun, kriz likidite sorunu değil, bir iflas sorunu yani işini yapamayan görevini yerine getiremeyen şirketlerin iflas ettirilmesi, batırılması ve sistemin içerisinden bunların ayıklanarak kaynakların daha rasyonel dağılmasıdır. Fakat, finansal mühendislik dediğimiz bir olay var o finansal mühendislik olayından dolayı alacaklı ve borçlu ilişkisi dünya çapında öyle karmaşık hale geldi ki bir şirketi batırmaya, iflas ettirmeye kalktığınızda sadece kendi ülkenizdeki başka şirketleri değil dünyanın her yerinde değişik kuruluşları gerek reel sektör gerekse finans sektöründeki şirketlerin de durumunu tehlikeye atıyorsunuzdur. Bunu nerede gördük, 2008 yılında Lehman Brothers’ın batırıldığında gördük. Lehman Brothers iflas ettirildi fakat Amerikan yönetimi bunun farkına vardı ki bu son derece tehlikeli bir şey dolayısıyla iflas durduruldu, Merkez Bankaları piyasalara likidite pompalamaya devam etti ve halen de devam ediyorlar ve bu yolla da içinde bulunulan sorunun çözümlenmesini amaçlıyorlar” dedi.
"2011 YILINDAKİ KRİZDE 3 TARAF VARDI"
“Biz 2001’de bir kriz yaşadık. Bu krizde üç tane taraf vardı: Bankaya mevduat yapan vatandaş, aracılık yapan vatandaşın mevduatını toplayan banka ve bu bankadan kredi talep eden, kredi kullanan sanayici, tüccar, işadamı” diyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdü: “Bir şekilde ekonomimiz bir şoka girdi. Bu şoktan dolayı krediyi alanlar yeterli fon akımı sağlayamadılar, sağlayamayınca da bankalara olan borçlarını ödeyemediler, bankalara olan borçlar ödenmeyince de bankalar vatandaşa olan mevduat görevini yerine getiremediler. Buradaki alacak ve borç ilişkisi son derece düz, yatay bir çizgi. Bunun içinden çıkılması için ne yapılması gerekiyordu? Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi vergi mükellefiyeti adına bu görevini yerine getiremeyen kuruluşların borçlarını üstlendi, hazine tahvili ihraç etti, bu tahvili kime verdi? Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna, Ziraat Bankasına, Halk Bankasına verdi ve onlar bu taahhütleri Merkez Bankasına getirdi. Merkez Bankası bunun karşılığında para bastı, nakit verdi, bunlar nakitle vatandaşa mevduatını ödediler dolayısıyla son tarihte krizin maliyeti Türk ekonomisine o gün milli gelirimizin aşağı yukarı yüzde otuzuna, üçte birine mal oldu. Eğer bugünkü 772 milyar dolarlık milli gelirimiz üzerinden hesaplarsa 242, 250 milyar dolarlık bir mali yük vergi mükellefiyetinin üzerinde kaldı, bunu biz hallettik ama şu anda içinden geçmekte olduğumuz kriz böyle bir alacaklı borçlu ilişkisi değil.” Makroekonomik göstergeler arasındaki denge politikalarından ve ödünleşmeden söz eden ve ekonomik büyüme denildiğinde mal ve hizmet üretiminin akla gelmesi gerektiğini kaydeden Yılmaz, “Herhangi bir ekonomide, tüm ekonomik aktivitenin nihai amacı insanoğlunun refahıdır. Tüm ekonomik aktivitenin toplumun refahını artıracak mal ve hizmeti kıt kaynaklarla maksimize edecek bir düzenin kurulması gerekir” diye konuştu.
Konferansı Vali Kenan Çiftçi, Rektör Prof. Dr. Ahmet Karaaslan, Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı Nuh Kalkan, Belediye Başkan Yardımcısı Halil Toklu, öğretim elemanları ve öğrenciler ilgiyle izlediler. Konferansın ardından Durmuş Yılmaz’a konferans nedeniyle teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Ahmet Karaaslan günün anısına üniversite anı tabağı takdim etti .
Kaynak: İHA
2008 dünya krizine ve etkilerine değinen Yılmaz, “Şu anda içinden geçmekte olduğumuz krizin temelinde yatan husus klasik bir alacaklı borçlu ilişkisinin ortaya çıkardığı bir bankacılık krizi veya ekonomi krizi değildir. Bu kriz tarihte görülmemiş şekilde son derece kompleks bir kriz. Şu ana kadar ülkelerin muhatap oldukları sorun, likidite sorunu olarak algılandı. Bu sorun, kriz likidite sorunu değil, bir iflas sorunu yani işini yapamayan görevini yerine getiremeyen şirketlerin iflas ettirilmesi, batırılması ve sistemin içerisinden bunların ayıklanarak kaynakların daha rasyonel dağılmasıdır. Fakat, finansal mühendislik dediğimiz bir olay var o finansal mühendislik olayından dolayı alacaklı ve borçlu ilişkisi dünya çapında öyle karmaşık hale geldi ki bir şirketi batırmaya, iflas ettirmeye kalktığınızda sadece kendi ülkenizdeki başka şirketleri değil dünyanın her yerinde değişik kuruluşları gerek reel sektör gerekse finans sektöründeki şirketlerin de durumunu tehlikeye atıyorsunuzdur. Bunu nerede gördük, 2008 yılında Lehman Brothers’ın batırıldığında gördük. Lehman Brothers iflas ettirildi fakat Amerikan yönetimi bunun farkına vardı ki bu son derece tehlikeli bir şey dolayısıyla iflas durduruldu, Merkez Bankaları piyasalara likidite pompalamaya devam etti ve halen de devam ediyorlar ve bu yolla da içinde bulunulan sorunun çözümlenmesini amaçlıyorlar” dedi.
"2011 YILINDAKİ KRİZDE 3 TARAF VARDI"
“Biz 2001’de bir kriz yaşadık. Bu krizde üç tane taraf vardı: Bankaya mevduat yapan vatandaş, aracılık yapan vatandaşın mevduatını toplayan banka ve bu bankadan kredi talep eden, kredi kullanan sanayici, tüccar, işadamı” diyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdü: “Bir şekilde ekonomimiz bir şoka girdi. Bu şoktan dolayı krediyi alanlar yeterli fon akımı sağlayamadılar, sağlayamayınca da bankalara olan borçlarını ödeyemediler, bankalara olan borçlar ödenmeyince de bankalar vatandaşa olan mevduat görevini yerine getiremediler. Buradaki alacak ve borç ilişkisi son derece düz, yatay bir çizgi. Bunun içinden çıkılması için ne yapılması gerekiyordu? Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi vergi mükellefiyeti adına bu görevini yerine getiremeyen kuruluşların borçlarını üstlendi, hazine tahvili ihraç etti, bu tahvili kime verdi? Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna, Ziraat Bankasına, Halk Bankasına verdi ve onlar bu taahhütleri Merkez Bankasına getirdi. Merkez Bankası bunun karşılığında para bastı, nakit verdi, bunlar nakitle vatandaşa mevduatını ödediler dolayısıyla son tarihte krizin maliyeti Türk ekonomisine o gün milli gelirimizin aşağı yukarı yüzde otuzuna, üçte birine mal oldu. Eğer bugünkü 772 milyar dolarlık milli gelirimiz üzerinden hesaplarsa 242, 250 milyar dolarlık bir mali yük vergi mükellefiyetinin üzerinde kaldı, bunu biz hallettik ama şu anda içinden geçmekte olduğumuz kriz böyle bir alacaklı borçlu ilişkisi değil.” Makroekonomik göstergeler arasındaki denge politikalarından ve ödünleşmeden söz eden ve ekonomik büyüme denildiğinde mal ve hizmet üretiminin akla gelmesi gerektiğini kaydeden Yılmaz, “Herhangi bir ekonomide, tüm ekonomik aktivitenin nihai amacı insanoğlunun refahıdır. Tüm ekonomik aktivitenin toplumun refahını artıracak mal ve hizmeti kıt kaynaklarla maksimize edecek bir düzenin kurulması gerekir” diye konuştu.
Konferansı Vali Kenan Çiftçi, Rektör Prof. Dr. Ahmet Karaaslan, Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı Nuh Kalkan, Belediye Başkan Yardımcısı Halil Toklu, öğretim elemanları ve öğrenciler ilgiyle izlediler. Konferansın ardından Durmuş Yılmaz’a konferans nedeniyle teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Ahmet Karaaslan günün anısına üniversite anı tabağı takdim etti .