Bdp Meclis Grup Toplantısı (2)
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Paris’te 3 kadın PKK’lının öldürülmesine ilişkin, "Hükümetin de tespiti, bu katliam, başlayan görüşmelere ve Kürt sorunun barışçıl çözümünü engellemeye yönelik bir provokasyonsa, en az Kürtler kadar hükümet de bu cinayetin aydınlatılmasını istemelidir” dedi.
Kışanak, ‘risk alınır, oy kaybedilir’ yorumlarına da itibar etmediğini vurgulayarak, “Bu sorunu çözen kahraman olur” diye konuştu.
Kışanak, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, Paris’te 3 kadın PKK’lının öldürülmesi ve İmralı ile görüşme sürecine değindi. Paris’te öldürülen Sakine Cansız ile ilgili somut birkaç olaydan bahsetmek istediğini belirten Kışanak, bunlardan birisinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Eylül 2012 tarihinde NTV’de katıldığı bir programda dile getirdiği cümle olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan’ın PKK’ye karşı işbirliği önerdiği Avrupa ülkelerinin buna cevap vermediğini söyleyerek sitem ettiğini ve “Bu işin bitmesini istemiyorlar" dediğini hatırlatan Kışanak, “İsim de veriyor ve ‘Almanya ve Fransa istemiyor. Ülkelerinde terörist başları cirit atıyor’ diyor. Kastettiği Sakine Cansız’dır. Fransa’da PKK’nın başka bir üst düzey yöneticisi yoktur” diye konuştu.
Fransa’daki anti terör savcısının 8 Ekim 2012 tarihinde yazılı bir açıklama ile Başbakan Erdoğan’a cevap verdiğini belirten Kışanak, şunları söyledi: “Diyor ki, ‘bize haksızlık yapıyorsunuz, biz 2006’dan bu yana işbirliği yapıyoruz. Sadece 8 savcı bu işleri takip etmektedir, 28 komiser PKK faaliyetlerini takip etmek için çalışıyor. Bunların hepsi bizim takibatımız altındadır, gerektiğinde de tutukluyoruz’ diye liste veriyor. Bu cinayetin işlenmesinden birkaç gün sonra Başbakan yaptığı bir açıklamada, açıkça şunu söylüyor; ‘Türkiye 5 Kasım 2012’de Fransa Interpolüne bir mesaj göndererek, Sakine Cansız’ın Paris’te olduğunu bildirdi’. Yani bu üç açıklamayı alt alta koyduğunda Eylül ayından itibaren Sakine Cansız’ın Paris’te olduğu, gidip geldiği Türk istihbaratının da bilgisi dahilindedir, takibindedir ve bunu da Başbakan biliyor. Ve 5 Kasım’da Fransa’ya bunu bildiriyorlar. Yani bu cinayetin işlendiği mekan ve cinayete kurban giden Sakine Cansız, Türk istihbaratının da takibi ve kontrolünde olan bir kişiydi. Demek ki adım adım takip ediliyordu, bu cinayet önlenebilirdi ya da katillerin yakalanması daha kolay olabilirdi.” "BU GİRİŞİMİ BAŞLATAN BİZZAT AKP HÜKÜMETİNİN KENDİSİDİR" Kışanak, bütün bunları söylediklerinde kimsenin kalkıp ‘niye bunları söylüyorsunuz? Bunu da söylemeyin’ dememesi gerektiğini savunarak, “Biz bu ülkede derin devlet gerçeğinden bile bahsedemeyeceksek neden bahsedeceğiz artık? Bunu bile engellemeye yönelik bir yaklaşım gerçekten samimi bir barış girişimi olabilir mi? Nihayetinde hükümetin de tespiti, bu katliam, başlayan görüşmelere ve Kürt sorunun barışçıl çözümünü engellemeye yönelik bir provokasyonsa, en az Kürtler kadar hükümet de bu cinayetin aydınlatılmasını istemelidir, bunun için çaba sarf etmelidir, sorumluluğu ortaya koymalıdır. Çünkü bu girişimi başlatan bizzat AKP hükümetinin kendisidir, bizzat Başbakanın kendisidir. O zaman bu katliam, aynı zamanda bu hükümetin bu girişimini de hedeflemiştir. Bu nedenle hiç demagoji yapmaya, peşinin başka adresler gösterip ortalığı bulandırmaya ve gerçek katillerin aradan kaybolmasını sağlamaya gerek yok. Herkes açıkça çözüm ve barıştan yanaysa bu sürecin ilerlemesinden yanaysa, bu katliamın da aydınlatılması için sorumlu davranacak en az bizim kadar katillerin yakasına yapışma konusunda ısrarcı olacak” ifadelerini kullandı. “KİM, ‘TÜRKİYE İLE BAĞLANTILI BİR GÜÇ BU İŞE KARIŞMAMIŞTIR’ DİYEBİLİR?” Kışanak, "Başbakanın evinin alt katındaki çalışma ofisine dinleme cihazı konuluyorsa, başbakanlık makamına böcek konulabiliyorsa, Türkiye’de karanlık güçlerin tamamen tasfiye edildiğini kimsenin söyleyemeyeceğini" ifade etti.
Başbakan Erdoğan’ın da ‘tamamen bitirdik, tasfiye ettik böyle bir iddiada bulunmam mümkün değildir’ dediğini ifade eden Kışanak, “Böyle bir ortamda kim bütün güçlere kefil olabilir? Türkiye ile bağlantılı hiçbir güç bu işe bulaşmamıştır, kim diyebilir? Bu nedenle samimi olmak, gerçek bir çözümden yana olmak gerekiyor. Hükümet sözcüsünün yaptığı açıklamalar, sürece hiçbir katkı yapmamıştır. Peşin hüküm bildiren, peşinen adres gösteren, gerçek katillerin aradan sıyrılmasına zemin sunan ve medyayı da bu doğrultuda yönlendiren bir söylem olmuştur. Bu söylem doğru değildir. Biz kimseyi peşinen mahkum etmiyoruz. Kimseyi tek başına adres göstermiyoruz, sadece katillerin bulunmasını istiyoruz. Ama kimse ‘katillerin bulunmasını istiyoruz’ sözümüzü biçimlendirmeye, yönlendirmeye kalkışmasın. Uluslararası güçler varsa Türkiye ile Fransa büyük bir işbirliği içindedirler, ikisi el ele verirler, bu uluslararası güçleri de bulup çıkartırlar. Biz peşinen başka bir adres göstererek, gerçek katillerin kaybolmasını isteyenlerden değiliz” dedi.
“BU SORUNU ÇÖZEN KAHRAMAN OLUR” "Kimse küçük hesaplarla iktidar muhasebeleriyle bu sürece yaklaşamaz. Bu vebali ağır bir süreçtir, binlerce genç insanın toprağa düşmesine neden olan bir sorunla ilgili konuşuyoruz" diyen Kışanak, "Herkesin ciddi olması lazım. Bunun ciddiyetiyle, sorumluluğuyla sürece yaklaşması lazım. Biz böyle yaklaşıyoruz. Biz Öcalan’la İmralı’da başlatılan görüşmeleri geç kalmış, doğru bir süreç olarak görüyoruz ve arkasındayız” ifadelerini kullandı.
İmralı görüşmelerine, 'bir örgütle bir istihbarat örgütü görüşmesi' anlamı biçenlerin bu işi çözme kudreti gösteremeyeceklerini iddia eden Kışanak, “Ahmedi Hani’den bahsedeceksek, Dersim için özür dileyeceksek, Diyarbakır zindanlarındaki işkencecileri mahkum edeceksek, Kürt halkının da temel hak ve özgürlükleriyle bu coğrafyada yaşayabileceği birlikte bir geleceği inşa etmek için kararlı ve samimi durmak lazım. Ben bu konuda, kamuoyuna yapılan ‘risk alınır, oy kaybedilir’ yorumlarına hiçbir şekilde itibar etmiyorum. Bu sorunu çözen kahraman olur? Tüm Türkiye’nin bütün halkları, Kürt’ü de, Türk’ü de bu savaştan, bu boğazlaşmadan çıkarı olmayan tüm halklar barış ve çözümden yanalar. Kim çözerse, kim çözüme katkı yaparsa, bu halklar onların arkasında durur. ‘Çözüm yapan oy kaybeder’ tezi, ‘çözmeyelim’ tezidir. Bugün bu görüşmeler ortaya çıktığında da Türkiye kamuoyunun ortaya koyduğu sağduyu, destek bunun bir göstergesidir. Bu toprakların, bu halkların artık özgürlüğe, barışa ve çözüme ihtiyacı var. Böyle büyük düşünürsek geleceği kazanabiliriz, böyle büyük düşünürsek büyük bir barış yapabiliriz. Ama küçük düşünenler bu sürecin altında kalırlar” dedi.
Kaynak: İHA
Kışanak, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, Paris’te 3 kadın PKK’lının öldürülmesi ve İmralı ile görüşme sürecine değindi. Paris’te öldürülen Sakine Cansız ile ilgili somut birkaç olaydan bahsetmek istediğini belirten Kışanak, bunlardan birisinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Eylül 2012 tarihinde NTV’de katıldığı bir programda dile getirdiği cümle olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan’ın PKK’ye karşı işbirliği önerdiği Avrupa ülkelerinin buna cevap vermediğini söyleyerek sitem ettiğini ve “Bu işin bitmesini istemiyorlar" dediğini hatırlatan Kışanak, “İsim de veriyor ve ‘Almanya ve Fransa istemiyor. Ülkelerinde terörist başları cirit atıyor’ diyor. Kastettiği Sakine Cansız’dır. Fransa’da PKK’nın başka bir üst düzey yöneticisi yoktur” diye konuştu.
Fransa’daki anti terör savcısının 8 Ekim 2012 tarihinde yazılı bir açıklama ile Başbakan Erdoğan’a cevap verdiğini belirten Kışanak, şunları söyledi: “Diyor ki, ‘bize haksızlık yapıyorsunuz, biz 2006’dan bu yana işbirliği yapıyoruz. Sadece 8 savcı bu işleri takip etmektedir, 28 komiser PKK faaliyetlerini takip etmek için çalışıyor. Bunların hepsi bizim takibatımız altındadır, gerektiğinde de tutukluyoruz’ diye liste veriyor. Bu cinayetin işlenmesinden birkaç gün sonra Başbakan yaptığı bir açıklamada, açıkça şunu söylüyor; ‘Türkiye 5 Kasım 2012’de Fransa Interpolüne bir mesaj göndererek, Sakine Cansız’ın Paris’te olduğunu bildirdi’. Yani bu üç açıklamayı alt alta koyduğunda Eylül ayından itibaren Sakine Cansız’ın Paris’te olduğu, gidip geldiği Türk istihbaratının da bilgisi dahilindedir, takibindedir ve bunu da Başbakan biliyor. Ve 5 Kasım’da Fransa’ya bunu bildiriyorlar. Yani bu cinayetin işlendiği mekan ve cinayete kurban giden Sakine Cansız, Türk istihbaratının da takibi ve kontrolünde olan bir kişiydi. Demek ki adım adım takip ediliyordu, bu cinayet önlenebilirdi ya da katillerin yakalanması daha kolay olabilirdi.” "BU GİRİŞİMİ BAŞLATAN BİZZAT AKP HÜKÜMETİNİN KENDİSİDİR" Kışanak, bütün bunları söylediklerinde kimsenin kalkıp ‘niye bunları söylüyorsunuz? Bunu da söylemeyin’ dememesi gerektiğini savunarak, “Biz bu ülkede derin devlet gerçeğinden bile bahsedemeyeceksek neden bahsedeceğiz artık? Bunu bile engellemeye yönelik bir yaklaşım gerçekten samimi bir barış girişimi olabilir mi? Nihayetinde hükümetin de tespiti, bu katliam, başlayan görüşmelere ve Kürt sorunun barışçıl çözümünü engellemeye yönelik bir provokasyonsa, en az Kürtler kadar hükümet de bu cinayetin aydınlatılmasını istemelidir, bunun için çaba sarf etmelidir, sorumluluğu ortaya koymalıdır. Çünkü bu girişimi başlatan bizzat AKP hükümetinin kendisidir, bizzat Başbakanın kendisidir. O zaman bu katliam, aynı zamanda bu hükümetin bu girişimini de hedeflemiştir. Bu nedenle hiç demagoji yapmaya, peşinin başka adresler gösterip ortalığı bulandırmaya ve gerçek katillerin aradan kaybolmasını sağlamaya gerek yok. Herkes açıkça çözüm ve barıştan yanaysa bu sürecin ilerlemesinden yanaysa, bu katliamın da aydınlatılması için sorumlu davranacak en az bizim kadar katillerin yakasına yapışma konusunda ısrarcı olacak” ifadelerini kullandı. “KİM, ‘TÜRKİYE İLE BAĞLANTILI BİR GÜÇ BU İŞE KARIŞMAMIŞTIR’ DİYEBİLİR?” Kışanak, "Başbakanın evinin alt katındaki çalışma ofisine dinleme cihazı konuluyorsa, başbakanlık makamına böcek konulabiliyorsa, Türkiye’de karanlık güçlerin tamamen tasfiye edildiğini kimsenin söyleyemeyeceğini" ifade etti.
Başbakan Erdoğan’ın da ‘tamamen bitirdik, tasfiye ettik böyle bir iddiada bulunmam mümkün değildir’ dediğini ifade eden Kışanak, “Böyle bir ortamda kim bütün güçlere kefil olabilir? Türkiye ile bağlantılı hiçbir güç bu işe bulaşmamıştır, kim diyebilir? Bu nedenle samimi olmak, gerçek bir çözümden yana olmak gerekiyor. Hükümet sözcüsünün yaptığı açıklamalar, sürece hiçbir katkı yapmamıştır. Peşin hüküm bildiren, peşinen adres gösteren, gerçek katillerin aradan sıyrılmasına zemin sunan ve medyayı da bu doğrultuda yönlendiren bir söylem olmuştur. Bu söylem doğru değildir. Biz kimseyi peşinen mahkum etmiyoruz. Kimseyi tek başına adres göstermiyoruz, sadece katillerin bulunmasını istiyoruz. Ama kimse ‘katillerin bulunmasını istiyoruz’ sözümüzü biçimlendirmeye, yönlendirmeye kalkışmasın. Uluslararası güçler varsa Türkiye ile Fransa büyük bir işbirliği içindedirler, ikisi el ele verirler, bu uluslararası güçleri de bulup çıkartırlar. Biz peşinen başka bir adres göstererek, gerçek katillerin kaybolmasını isteyenlerden değiliz” dedi.
“BU SORUNU ÇÖZEN KAHRAMAN OLUR” "Kimse küçük hesaplarla iktidar muhasebeleriyle bu sürece yaklaşamaz. Bu vebali ağır bir süreçtir, binlerce genç insanın toprağa düşmesine neden olan bir sorunla ilgili konuşuyoruz" diyen Kışanak, "Herkesin ciddi olması lazım. Bunun ciddiyetiyle, sorumluluğuyla sürece yaklaşması lazım. Biz böyle yaklaşıyoruz. Biz Öcalan’la İmralı’da başlatılan görüşmeleri geç kalmış, doğru bir süreç olarak görüyoruz ve arkasındayız” ifadelerini kullandı.
İmralı görüşmelerine, 'bir örgütle bir istihbarat örgütü görüşmesi' anlamı biçenlerin bu işi çözme kudreti gösteremeyeceklerini iddia eden Kışanak, “Ahmedi Hani’den bahsedeceksek, Dersim için özür dileyeceksek, Diyarbakır zindanlarındaki işkencecileri mahkum edeceksek, Kürt halkının da temel hak ve özgürlükleriyle bu coğrafyada yaşayabileceği birlikte bir geleceği inşa etmek için kararlı ve samimi durmak lazım. Ben bu konuda, kamuoyuna yapılan ‘risk alınır, oy kaybedilir’ yorumlarına hiçbir şekilde itibar etmiyorum. Bu sorunu çözen kahraman olur? Tüm Türkiye’nin bütün halkları, Kürt’ü de, Türk’ü de bu savaştan, bu boğazlaşmadan çıkarı olmayan tüm halklar barış ve çözümden yanalar. Kim çözerse, kim çözüme katkı yaparsa, bu halklar onların arkasında durur. ‘Çözüm yapan oy kaybeder’ tezi, ‘çözmeyelim’ tezidir. Bugün bu görüşmeler ortaya çıktığında da Türkiye kamuoyunun ortaya koyduğu sağduyu, destek bunun bir göstergesidir. Bu toprakların, bu halkların artık özgürlüğe, barışa ve çözüme ihtiyacı var. Böyle büyük düşünürsek geleceği kazanabiliriz, böyle büyük düşünürsek büyük bir barış yapabiliriz. Ama küçük düşünenler bu sürecin altında kalırlar” dedi.